fonradar

Dönem Sonu İşlemlerinde Alınan Çeklerin Sene Sonu Değerlemesi Hakkında

Üyelik
26 Nis 2014
Mesajlar
2
Konum
ankara
Arkadaşlar merhaba..

"Tek Düzen Hesap Planına göre Dönem Sonu İşlemlerinde 101 Alınan Çekler hesabının bakiyesi ticari nitelikler 121 Hesabına ticari olmaya nitelikler de 136 Diğer çeşitli Alacaklara hesabına aktarılır" ve "Verilen Çeklerin bakiyesi Ticari Nitelikler 321 Borç Senetleri Hesabına; Ticari nitelikte olmayan ise 336 Diğer Çeşitli Borçlar hesabına aktarılır" ibareleri herkes tarafından bilinmektedir. Ancak benim sormak istediğim; yukarıdaki bilgileri bir kanun maddesi ya da bir mevzuatta belirtilmiş midir. Yani Resmi bir döküman aramaktayım. Konu hakkında bilgi paylaşımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
 
Çeklerin aktarılması çekte vade olmamasından kaynaklı idi. Ancak çek kanununa eklenen geçici madde ile çekler üzerinde yazılı olduğu tarihte geçerlilik kazandığı için diğer hs aktarım gerekmemektedir.
 
Çeklerin aktarılması çekte vade olmamasından kaynaklı idi. Ancak çek kanununa eklenen geçici madde ile çekler üzerinde yazılı olduğu tarihte geçerlilik kazandığı için diğer hs aktarım gerekmemektedir.

üstadım bunda bir süre vardı...yanlı hatırlamıyorsam?hala geçerli mi ?
 
Çeklerin aktarılması çekte vade olmamasından kaynaklı idi. Ancak çek kanununa eklenen geçici madde ile çekler üzerinde yazılı olduğu tarihte geçerlilik kazandığı için diğer hs aktarım gerekmemektedir.

Üstad Ancak şu anda bu şekilde yapan muhasebeciler çevremde bulunuyor. Bizde de adli bir davadan dolayı bu suali sormaktayım.

Anlattığım şekli ile yapılması yanlış mıdır, yoksa o da yapılır mı. Yapılırsa bunu resmi bir belgede bulabilir miyiz.
 
Selamlar Sayın cimatalay arkadaşların söylediği doğru olmakla birlikte ben halen dönem sonlarında aktarım işlemlerini yapmaktayım.Örneğin 103 hesabının, hazır değerler grubundaki diğer hesaplardan fazla olması durumundabilançoda hazır değerler tutarı eksiye düşeceği için bu virmanları mütemadiyen yapmaya devam etmekteyim.
Sorunuzun cevabını,muhasebenin temel kavramları içinde yer alan "özün önceliği" kavramı içinde bulabilirsiniz.Fakat tanım itibariyle çok kısır bir tanım yapılmış,fazla detaylandırılmamıştır.Aşağıda alıntıladığım bir makale belki bu anlamda size bir ışık tutabilir.

Rahmi Uygun ( *)
Yeminli Mali Müşavir

BANKALAR VE VERİLEN ÇEKLER, ÖDEME EMİRLERİNİN
DÖNEM SONU ENVANTER, DEĞERLEME VE MUHASEBE İŞLEMLERİ
I. GİRİŞ
Muhasebenin temel kavramlarından süreklilik kavramı işletmelerin kuruluş sözleşmelerinde aksine bir hüküm olmadıkça faaliyetlerinin sahipleri ve ortaklarının yaşam sürelerine bağlı olmaksızın sonsuza kadar süreceğini varsayar. İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin işletmeyi yönetenlerin başarı ve performanslarını ölçmek, aynı zamanda işletmenin verimliliğini ve etkenliğini değerlendirmek amacıyla belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanması da dönemsellik kavramı olarak adlandırılır.
Aynı döneme ait hâsılat, gelir ve karların aynı döneme ait gider, maliyet ve zararlarla karşılaştırılması, gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmeleri bu kavramın gereğidir. Tahakkuk esası, gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesi ve hukuken talep edilebilir hale gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Daha basit bir anlatımla tahakkuk esası, gelirlerin tahsil edilip edilmediğine giderlerin ise ödenip ödenmediğine bakılmaksızın doğdukları anda muhasebeleştirilmeleridir.
İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanabilmesi için, muhasebe süreci içinde dönem sonu işlemleri olarak adlandırılan bir takım kayıt ve değerleme işlemlerinin yapılması gerekir.
Türk muhasebe hukukunun temellerini oluşturan ve muhasebe uygulamalarına büyük ölçüde yön veren Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanununda dönem sonu işlemlerinin bütünü envanter sözcüğü ile açıklanmaya çalışılmıştır.
Muhasebe süreci açısından bakıldığında dönem sonu işlemleri, envanter işlemlerinden daha kapsamlı, envanteri de içine alan, finansal tabloların hazırlanmasından kapanış kayıtlarının yapılmasına kadar devam eden bir süreçtir. Envanter işlemleri işletmelerin varlık ve kaynaklarının tespiti ve tespit edilen bu kıymetlerin değerlemesi olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.
II. ENVANTER
Türk Dil Kurumunun yayınladığı Türkçe Sözlükte envanter “Bir ticaret kuruluşunun para, mal ve diğer varlıklarıyla genel olarak borçlu ve alacaklı durumlarını, nicelikleri ve değerleriyle ayrıntılı olarak gösterme, mal ve değerlere ait döküm” olarak tanımlanmıştır.
Türk Ticaret Kanununun 73. maddesinde envanter “Envanter çıkarmak; saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek suretiyle, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları kat’ i bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dâhil iktisadi kıymetleri ifade eder…” şeklinde tanımlanmıştır
Envanter Vergi Usul Kanununun 186. maddesinde ise “Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Şu kadar ki ticari teamüle göre tartılması, sayılması ve ölçülmesi mutad olmayan malların değerleri tahminen tespit olunur…” biçiminde tanımlanmıştır.
II.1 Bankalar Hesabının Envanter İşlemleri
Bankalarla ilgili muhasebe dışı envanter çalışmaları, bankalardan alınan hesap özetleri(Ekstre) ile bankalar hesabının karşılaştırılması yoluyla yapılır. Arada fark varsa gerekli düzeltme kayıtları yapılarak bankalar hesabının kalanıyla banka mevcutları eşitlenir.
II. 2 Verilen Çekler ve Ödeme Emirlerinin Envanter İşlemleri
Verilen çekler ve ödeme emirlerinin muhasebe dışı fiili envanteri, çekler işletmenin elinde bulunmadığından fiziki olarak sayılarak yapılamaz. Kaydi tutarların doğru olup olmadığı belge incelemesi, çeklerin dip koçanlarının incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir. Burada da envanter işlemleri sırasında dikkat edilmesi gereken husus teminata verilen çeklerin olup olmadığının belirlenmesidir. Böyle verilen çekler varsa bunların nazım hesaplarda takip edilmesi sağlanmalıdır. Dönem sonunda ileri tarihli çeklerin tespit edilip özün önceliği kavramı gereği bunların vadeli bir borç olarak değerlendirilip 321- Borç Senetleri Hesabına aktarılması sağlanmalıdır. Bu işlem yapılırken dönem sonu itibariyle bankada karşılığı olan fakat henüz bankadan çekilmemiş olan çek ve ödeme emirleri ise 321 Hesaba aktarılmayarak bankalar hesabını azaltıcı bir işlem olarak 103 hesapta bırakılmalıdır. Bu yönüyle 103- Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri hesabı aktifi düzenleyici bir hesap olma fonksiyonunu yerine getirerek, bir varlık unsuru olan 102- Bankalar hesabını bilanço tarihindeki gerçek tutarına indirger. Bu sayede bilgi kullanıcıları işletmenin bilanço tarihindeki toplam banka mevcutlarıyla bu mevcutlar üzerindeki kısıtlamaları, yani bankalardaki mevduatın işletme tarafından özgürce kullanılabilecek, üzerinde her türlü tasarruf yapılabilecek miktarını görmüş olurlar.
III. DEĞERLEME
Bankalar ile verilen çekler ve ödeme emirlerinin değerleme işlemleri, muhasebe teorisi ve vergi kanunlarındaki değerleme hükümleri göz önünde bulundurularak açıklanmıştır.
III.1 Bankalar Hesabının Değerleme İşlemleri
Bankalar hesabında Türk Lirası ve yabancı para cinsinden açılmış vadeli ve vadesiz mevduatlar izlenir.
Türk Lirası cinsinden banka mevcutları mukayyet değerleriyle değerlenir. Yabancı para cinsinden banka mevcutları ise dönem sonlarında Maliye Bakanlığınca yayınlanan ilgili döviz alış kuru ile değerlenirler. Bankalardaki döviz tevdiat hesapları, işletmelerin bankalar nezdindeki bir alacağını temsil ettiğinden bunlar efektif olarak kabul edilmezler ve döviz alış kurlarıyla değerlendirilirler.

III.1.1Vadeli Mevduat Hesaplarının Değerleme İşlemleri
Vadeli olarak açılan mevduat hesaplarının vadeleri, bilanço düzenleme tarihinde henüz dolmamışsa dönemsellik kavramı gereği hukuki ve ekonomik tasarruf beklenmeden hesabın açıldığı tarihten bilanço düzenleme tarihine kadar olan kıst dönem faiz gelirlerinin hesaplanarak gelir tahakkuklarının yapılması gerekir. Dönemsellik kavramı ve muhasebe ilkeleri gereği yapılması gereken bu hesaplama VUK’nun 281. maddesinin 1.fıkrasında yer alan “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır” hükmüyle, vergi uygulamaları açısından da benimsenmiştir. Dolayısıyla vergi mevzuatı ile muhasebe teorisi arasında vadeli mevduat hesaplarının değerlemesinde bir fark yoktur.
Vadeli mevduatların kıst dönem işlemiş faiz gelirlerine isabet eden stopaj gelir vergisinin beyanname üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilip edilemeyeceği hususuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığınca yayınlanan 2000/2 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi İç Genelgesinde aşağıdaki açıklama yapılmıştır.
“Vadesi değerleme gününden sonra olan repo ve ters repo işlemleri ile vadeli mevduat hesaplarına ilişkin olarak, değerleme gününe kadar tahakkuk eden ve ticari kazancın tespitinde gelir olarak dikkate alınan faiz tutarları üzerinden, ilgili dönem beyannamesinin verilmesi gereken sürenin sonuna kadar tevkif edilmiş olan verginin, beyannameye ithal edilen gelire isabet eden kısmı hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.”
Bu açıklamalara göre vadesi bilanço gününden sonra ancak beyanname verme döneminden önce dolan vadeli mevduat hesaplarına ilişkin kıst olarak hesaplanıp gelir yazılan faizlere isabet eden stopaj gelir vergisi kesintileri beyanname üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir.
Ayrıca 67 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde repo işlemlerinin de vadeli mevduatlar gibi değerlendirileceği açıklanmıştır.
Repo işlemi, kısa dönemli bir menkul kıymetin belirli bir dönem sonunda ilk satıcısı tarafından geri alınmasını öngören bir satış işlemidir. Repoları diğer para piyasası araçlarından ayıran en belirgin özellik, bir menkul kıymetin gerçek vadesinin alıcı ve satıcının ihtiyaçlarını karşılamak için kısaltılmasıdır.
İşlemin özelliği bu olmakla birlikte ters repo yapan işletmelerin amacı mevcut fonu bir süre bankada tutarak değerlendirmektir. Bu nedenle ve özün önceliği kavramı gereğince repo işlemlerinin mevduat gibi muhasebeleştirilmeleri gerekmektedir.
Görüldüğü gibi repo işlemlerinin hangi hesap grubunda raporlanması gerektiği hakkında vergi mevzuatı ve muhasebe ilkeleri arasında fark bulunmamaktadır.
Dönem sonu değerlemesinde ise repo ve ters repoya konu menkul kıymetlerin her zaman menkul kıymeti geri almakla yükümlü olan tarafından Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi çerçevesinde değerleme işlemine tabi tutulması gerekmektedir.

III.2 Verilen Çekler ve Ödeme Emirlerinin Değerleme İşlemleri
Türk Parası üzerinden düzenlenen verilen çekler ve ödeme emirleri yazılı(İtibari) değerleri, yabancı para üzerinden düzenlenen ve dönem sonu itibariyle ödenmemiş bulunan çekler ise Maliye Bakanlığınca yayımlanan döviz alış kuru ile değerlendirilerek bilanço günündeki Türk Lirası karşılıkları tespit edilir.


SPK düzenlemelerine tabi olan şirketlerin düzenledikleri çek ve ödeme emirlerinden bilanço tarihi itibariyle ödenmemiş olan ileri tarihli çeklerin vadeli bir borç olarak kabul edilerek reeskonta tabi tutulması zorunludur. Reeskont tutarları ticari kar veya zararın tespiti aşamasında gelir olarak dikkate alınıp, mali kar veya zararın tespiti aşamasında vergiye tabi olmayan bir gelir olarak matrahtan indirilmelidir.

IV. BANKALAR VE VERİLEN ÇEKLER ÖDEME EMİRLERİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMELERİ
Örnek1: Finansal tablolarını 3 aylık dönemler halinde düzenleyen Ege Turizm A.Ş atıl fonlarını değerlendirmek amacıyla 01-Kasım günü Ziraat Bankasında 50.000 TL tutarında 3 ay vadeli mevduat hesabı açtırıyor. Bankanın 3 aylık mevduatlara uyguladığı faiz oranının % 15 olduğu ve vade sonunda yatırılan paranın tahakkuk eden faiziyle birlikte tamamının bankadan çekildiğini varsaydığımızda, dönem sonunda ve vadenin dolduğu izleyen yılda yapılması gereken muhasebe kayıtları şu şekilde olacaktır.
Dönem sonunda yapılması gereken kayıt;

(B) 181- 1.233,00
(A) 642- 1.233,00 (50.000*15*60/36.500=1.233)

(B) 100 - 51.572,00
(B) 193 - 277,00 (1.849*0,15=277)
(A) 102 - 50.000,00
(A) 181 - 1.233,00
(A) 642 - 616,00

3 Aylık Toplam Faiz 50.000*15*90/36.500 = 1.849
Önceki Dönem Gelir Tahakkuku (-) = 1.233
Dönem Faiz Geliri = 616

Örnek 2: İlk örneğimizdeki Ege Turizm A.Ş, çok uygun fiyatlı bir yatırım fırsatını değerlendirmek için vade sonunu beklemeden mevduat hesabını 11 Ocak günü bozduruyor. Bankanın vadesiz mevduat hesaplarına uyguladığı faiz oranının % 2 olduğunu varsaydığımızda, yapılacak kayıtlar aşağıdaki gibidir.

Geçmiş Dönem Sonunda Hesaplanan Vadeli Mevduat Faizi = 1.233
Geçmiş Dönem Vadesiz Mevduat Faizi (-) = 164
Geçmiş Dönem İptal Edilecek Faiz = 1.069

(B) 681 - 1.069,00
(A) 181 - 1.069,00

(B) 100 - 50.163,00
(B) 193 - 29,00
(A) 102 - 50.000,00
(A) 181 - 164,00
(A) 642 - 28,00

Örnek 3: İşletmenin verilen çekler ve ödeme emirleriyle ilgili dönem sonu envanter çalışmalarında, keşide (düzenleme) tarihleri izleyen yıla sarkan 173.000 TL tutarında ileri vadeli çek ile, keşide tarihleri 30 ve 31 Aralık günleri olup, banka hesabında karşılıkları olmasına rağmen bilanço tarihi itibariyle alacaklıları tarafından henüz bankaya ibraz edilmemiş 27.000 TL tutarında çek bulunduğu tespit ediliyor.
Bu durumda yapılacak kayıt;

(B) 103- 173.000,00
(A) 321- 173.000,00

Düzenleme tarihleri 30 ve 31 Aralık günleri olan ancak bankada uygun karşılıkları olmasına rağmen 31 Aralık akşamına kadar alacaklıları tarafından bankaya ibraz edilerek tahsil edilmemiş bulunan 27.000 TL tutarındaki çeklerle ilgili olarak herhangi bir muhasebe kaydı yapılmaz. Bu tutar 31 Aralık tarihli bilançoda banka mevcutlarını azaltıcı bir unsur olarak bankalar hesabının altında eksi değerle yer alır ve işletmenin bankalardaki mevduat tutarının net değerleriyle gösterilmesini sağlar.

(*) KaraElmas Üniversitesi İBF Öğretim görevlisi

Saygılar
 
Son düzenleme:
Arkadaşlar merhaba..

"Tek Düzen Hesap Planına göre Dönem Sonu İşlemlerinde 101 Alınan Çekler hesabının bakiyesi ticari nitelikler 121 Hesabına ticari olmaya nitelikler de 136 Diğer çeşitli Alacaklara hesabına aktarılır" ve "Verilen Çeklerin bakiyesi Ticari Nitelikler 321 Borç Senetleri Hesabına; Ticari nitelikte olmayan ise 336 Diğer Çeşitli Borçlar hesabına aktarılır" ibareleri herkes tarafından bilinmektedir. Ancak benim sormak istediğim; yukarıdaki bilgileri bir kanun maddesi ya da bir mevzuatta belirtilmiş midir. Yani Resmi bir döküman aramaktayım. Konu hakkında bilgi paylaşımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Sayın Arkadaşlar,

Bu bilgi tamamen yanlış. TDHP yapısı gereği böyle bir işleme müdahale zaten edemez, etmemiştirde. Yasal düzenlemelerin hepside maalesef zolayıcıdır. Çeklerin (VADELİ) özellikle "VERİLEN ÇEKLER" senet hesaplarına aktarılmasının tek sebebi 102 / 103 hesapların AKTİF'le ilgisi olmasına rağmen "NEGATİF" olmasından kaynaklanmıştır.

Ne olursa olsun çek bir vadeli ödeme aracı değildir. Temel kuralı da "İbrazında Paradır" esaslı olmasıdır. Ancak hem kullanımında farklı amaçlara yönelinmesi hem de amacı dışında kullanılması bazıları gereksiz birçok yasal düzenlemeye sebebiyet vermiştir. Son dönemlerde en doğru olanı "DÜZENLEME TARİHİ" nden önce ibrazının mümkün olmayışıdır.

Çeklerin bu sistemde üzerindeki tanzim tarihleri ileri diye vadeli addedilmesi de yasalara da uygun değildir. Ancak mevcut banka hesaplarından daha büyük rakamlara ulaşması bilançonun "Hazır Değerler" kavramını doğrudan bozduğundan bunun düzeltilmesi için yöntemler uygulanmıştır. Özün önceliği kavramıyla bunlara senet gibi işlem yapmak da uygun değildir. ( Yapanlar var Ayrı )En kısa ve kolayı Ticari Borçlar içinde bir alt hesaba taşımaktır ancak Borç Senetleri'ne değil. Fiilen böyle olmasına rağmen kambiyo senedi esas ve niteliğini taşımaz.

Buna rağmen Mali İdarenin Çeklere reeskont yapılabilir demiş olması ise ayrı bir garabettir. Nasrettin Hocanın kuşu misali. Sonuç olarak; Çekleri ticari Borçlar altında "Diğer Borçlar" hesabına nakletmek aslında TDHP'nın "Finansman Tekniği" ne daha uygundur. Tavsiye eder ve öneririm. Envanter defterine yazacağınızdökümler açısından da çok daha izah edici olacaktır.
 
Selamlar Sayın cimatalay arkadaşların söylediği doğru olmakla birlikte ben halen dönem sonlarında aktarım işlemlerini yapmaktayım.Örneğin 103 hesabının, hazır değerler grubundaki diğer hesaplardan fazla olması durumundabilançoda hazır değerler tutarı eksiye düşeceği için bu virmanları mütemadiyen yapmaya devam etmekteyim.
Sorunuzun cevabını,muhasebenin temel kavramları içinde yer alan "özün önceliği" kavramı içinde bulabilirsiniz.Fakat tanım itibariyle çok kısır bir tanım yapılmış,fazla detaylandırılmamıştır.Aşağıda alıntıladığım bir makale belki bu anlamda size bir ışık tutabilir.

Rahmi Uygun ( *)
Yeminli Mali Müşavir

BANKALAR VE VERİLEN ÇEKLER, ÖDEME EMİRLERİNİN
DÖNEM SONU ENVANTER, DEĞERLEME VE MUHASEBE İŞLEMLERİ
I. GİRİŞ
Muhasebenin temel kavramlarından süreklilik kavramı işletmelerin kuruluş sözleşmelerinde aksine bir hüküm olmadıkça faaliyetlerinin sahipleri ve ortaklarının yaşam sürelerine bağlı olmaksızın sonsuza kadar süreceğini varsayar. İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin işletmeyi yönetenlerin başarı ve performanslarını ölçmek, aynı zamanda işletmenin verimliliğini ve etkenliğini değerlendirmek amacıyla belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanması da dönemsellik kavramı olarak adlandırılır.
Aynı döneme ait hâsılat, gelir ve karların aynı döneme ait gider, maliyet ve zararlarla karşılaştırılması, gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmeleri bu kavramın gereğidir. Tahakkuk esası, gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesi ve hukuken talep edilebilir hale gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Daha basit bir anlatımla tahakkuk esası, gelirlerin tahsil edilip edilmediğine giderlerin ise ödenip ödenmediğine bakılmaksızın doğdukları anda muhasebeleştirilmeleridir.
İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanabilmesi için, muhasebe süreci içinde dönem sonu işlemleri olarak adlandırılan bir takım kayıt ve değerleme işlemlerinin yapılması gerekir.
Türk muhasebe hukukunun temellerini oluşturan ve muhasebe uygulamalarına büyük ölçüde yön veren Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanununda dönem sonu işlemlerinin bütünü envanter sözcüğü ile açıklanmaya çalışılmıştır.
Muhasebe süreci açısından bakıldığında dönem sonu işlemleri, envanter işlemlerinden daha kapsamlı, envanteri de içine alan, finansal tabloların hazırlanmasından kapanış kayıtlarının yapılmasına kadar devam eden bir süreçtir. Envanter işlemleri işletmelerin varlık ve kaynaklarının tespiti ve tespit edilen bu kıymetlerin değerlemesi olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.
II. ENVANTER
Türk Dil Kurumunun yayınladığı Türkçe Sözlükte envanter “Bir ticaret kuruluşunun para, mal ve diğer varlıklarıyla genel olarak borçlu ve alacaklı durumlarını, nicelikleri ve değerleriyle ayrıntılı olarak gösterme, mal ve değerlere ait döküm” olarak tanımlanmıştır.
Türk Ticaret Kanununun 73. maddesinde envanter “Envanter çıkarmak; saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek suretiyle, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları kat’ i bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dâhil iktisadi kıymetleri ifade eder…” şeklinde tanımlanmıştır
Envanter Vergi Usul Kanununun 186. maddesinde ise “Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Şu kadar ki ticari teamüle göre tartılması, sayılması ve ölçülmesi mutad olmayan malların değerleri tahminen tespit olunur…” biçiminde tanımlanmıştır.
II.1 Bankalar Hesabının Envanter İşlemleri
Bankalarla ilgili muhasebe dışı envanter çalışmaları, bankalardan alınan hesap özetleri(Ekstre) ile bankalar hesabının karşılaştırılması yoluyla yapılır. Arada fark varsa gerekli düzeltme kayıtları yapılarak bankalar hesabının kalanıyla banka mevcutları eşitlenir.
II. 2 Verilen Çekler ve Ödeme Emirlerinin Envanter İşlemleri
Verilen çekler ve ödeme emirlerinin muhasebe dışı fiili envanteri, çekler işletmenin elinde bulunmadığından fiziki olarak sayılarak yapılamaz. Kaydi tutarların doğru olup olmadığı belge incelemesi, çeklerin dip koçanlarının incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir. Burada da envanter işlemleri sırasında dikkat edilmesi gereken husus teminata verilen çeklerin olup olmadığının belirlenmesidir. Böyle verilen çekler varsa bunların nazım hesaplarda takip edilmesi sağlanmalıdır. Dönem sonunda ileri tarihli çeklerin tespit edilip özün önceliği kavramı gereği bunların vadeli bir borç olarak değerlendirilip 321- Borç Senetleri Hesabına aktarılması sağlanmalıdır. Bu işlem yapılırken dönem sonu itibariyle bankada karşılığı olan fakat henüz bankadan çekilmemiş olan çek ve ödeme emirleri ise 321 Hesaba aktarılmayarak bankalar hesabını azaltıcı bir işlem olarak 103 hesapta bırakılmalıdır. Bu yönüyle 103- Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri hesabı aktifi düzenleyici bir hesap olma fonksiyonunu yerine getirerek, bir varlık unsuru olan 102- Bankalar hesabını bilanço tarihindeki gerçek tutarına indirger. Bu sayede bilgi kullanıcıları işletmenin bilanço tarihindeki toplam banka mevcutlarıyla bu mevcutlar üzerindeki kısıtlamaları, yani bankalardaki mevduatın işletme tarafından özgürce kullanılabilecek, üzerinde her türlü tasarruf yapılabilecek miktarını görmüş olurlar.
III. DEĞERLEME
Bankalar ile verilen çekler ve ödeme emirlerinin değerleme işlemleri, muhasebe teorisi ve vergi kanunlarındaki değerleme hükümleri göz önünde bulundurularak açıklanmıştır.
III.1 Bankalar Hesabının Değerleme İşlemleri
Bankalar hesabında Türk Lirası ve yabancı para cinsinden açılmış vadeli ve vadesiz mevduatlar izlenir.
Türk Lirası cinsinden banka mevcutları mukayyet değerleriyle değerlenir. Yabancı para cinsinden banka mevcutları ise dönem sonlarında Maliye Bakanlığınca yayınlanan ilgili döviz alış kuru ile değerlenirler. Bankalardaki döviz tevdiat hesapları, işletmelerin bankalar nezdindeki bir alacağını temsil ettiğinden bunlar efektif olarak kabul edilmezler ve döviz alış kurlarıyla değerlendirilirler.

III.1.1Vadeli Mevduat Hesaplarının Değerleme İşlemleri
Vadeli olarak açılan mevduat hesaplarının vadeleri, bilanço düzenleme tarihinde henüz dolmamışsa dönemsellik kavramı gereği hukuki ve ekonomik tasarruf beklenmeden hesabın açıldığı tarihten bilanço düzenleme tarihine kadar olan kıst dönem faiz gelirlerinin hesaplanarak gelir tahakkuklarının yapılması gerekir. Dönemsellik kavramı ve muhasebe ilkeleri gereği yapılması gereken bu hesaplama VUK’nun 281. maddesinin 1.fıkrasında yer alan “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır” hükmüyle, vergi uygulamaları açısından da benimsenmiştir. Dolayısıyla vergi mevzuatı ile muhasebe teorisi arasında vadeli mevduat hesaplarının değerlemesinde bir fark yoktur.
Vadeli mevduatların kıst dönem işlemiş faiz gelirlerine isabet eden stopaj gelir vergisinin beyanname üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilip edilemeyeceği hususuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığınca yayınlanan 2000/2 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi İç Genelgesinde aşağıdaki açıklama yapılmıştır.
“Vadesi değerleme gününden sonra olan repo ve ters repo işlemleri ile vadeli mevduat hesaplarına ilişkin olarak, değerleme gününe kadar tahakkuk eden ve ticari kazancın tespitinde gelir olarak dikkate alınan faiz tutarları üzerinden, ilgili dönem beyannamesinin verilmesi gereken sürenin sonuna kadar tevkif edilmiş olan verginin, beyannameye ithal edilen gelire isabet eden kısmı hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.”
Bu açıklamalara göre vadesi bilanço gününden sonra ancak beyanname verme döneminden önce dolan vadeli mevduat hesaplarına ilişkin kıst olarak hesaplanıp gelir yazılan faizlere isabet eden stopaj gelir vergisi kesintileri beyanname üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir.
Ayrıca 67 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde repo işlemlerinin de vadeli mevduatlar gibi değerlendirileceği açıklanmıştır.
Repo işlemi, kısa dönemli bir menkul kıymetin belirli bir dönem sonunda ilk satıcısı tarafından geri alınmasını öngören bir satış işlemidir. Repoları diğer para piyasası araçlarından ayıran en belirgin özellik, bir menkul kıymetin gerçek vadesinin alıcı ve satıcının ihtiyaçlarını karşılamak için kısaltılmasıdır.
İşlemin özelliği bu olmakla birlikte ters repo yapan işletmelerin amacı mevcut fonu bir süre bankada tutarak değerlendirmektir. Bu nedenle ve özün önceliği kavramı gereğince repo işlemlerinin mevduat gibi muhasebeleştirilmeleri gerekmektedir.
Görüldüğü gibi repo işlemlerinin hangi hesap grubunda raporlanması gerektiği hakkında vergi mevzuatı ve muhasebe ilkeleri arasında fark bulunmamaktadır.
Dönem sonu değerlemesinde ise repo ve ters repoya konu menkul kıymetlerin her zaman menkul kıymeti geri almakla yükümlü olan tarafından Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi çerçevesinde değerleme işlemine tabi tutulması gerekmektedir.

III.2 Verilen Çekler ve Ödeme Emirlerinin Değerleme İşlemleri
Türk Parası üzerinden düzenlenen verilen çekler ve ödeme emirleri yazılı(İtibari) değerleri, yabancı para üzerinden düzenlenen ve dönem sonu itibariyle ödenmemiş bulunan çekler ise Maliye Bakanlığınca yayımlanan döviz alış kuru ile değerlendirilerek bilanço günündeki Türk Lirası karşılıkları tespit edilir.


SPK düzenlemelerine tabi olan şirketlerin düzenledikleri çek ve ödeme emirlerinden bilanço tarihi itibariyle ödenmemiş olan ileri tarihli çeklerin vadeli bir borç olarak kabul edilerek reeskonta tabi tutulması zorunludur. Reeskont tutarları ticari kar veya zararın tespiti aşamasında gelir olarak dikkate alınıp, mali kar veya zararın tespiti aşamasında vergiye tabi olmayan bir gelir olarak matrahtan indirilmelidir.

IV. BANKALAR VE VERİLEN ÇEKLER ÖDEME EMİRLERİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMELERİ
Örnek1: Finansal tablolarını 3 aylık dönemler halinde düzenleyen Ege Turizm A.Ş atıl fonlarını değerlendirmek amacıyla 01-Kasım günü Ziraat Bankasında 50.000 TL tutarında 3 ay vadeli mevduat hesabı açtırıyor. Bankanın 3 aylık mevduatlara uyguladığı faiz oranının % 15 olduğu ve vade sonunda yatırılan paranın tahakkuk eden faiziyle birlikte tamamının bankadan çekildiğini varsaydığımızda, dönem sonunda ve vadenin dolduğu izleyen yılda yapılması gereken muhasebe kayıtları şu şekilde olacaktır.
Dönem sonunda yapılması gereken kayıt;

(B) 181- 1.233,00
(A) 642- 1.233,00 (50.000*15*60/36.500=1.233)

(B) 100 - 51.572,00
(B) 193 - 277,00 (1.849*0,15=277)
(A) 102 - 50.000,00
(A) 181 - 1.233,00
(A) 642 - 616,00

3 Aylık Toplam Faiz 50.000*15*90/36.500 = 1.849
Önceki Dönem Gelir Tahakkuku (-) = 1.233
Dönem Faiz Geliri = 616

Örnek 2: İlk örneğimizdeki Ege Turizm A.Ş, çok uygun fiyatlı bir yatırım fırsatını değerlendirmek için vade sonunu beklemeden mevduat hesabını 11 Ocak günü bozduruyor. Bankanın vadesiz mevduat hesaplarına uyguladığı faiz oranının % 2 olduğunu varsaydığımızda, yapılacak kayıtlar aşağıdaki gibidir.

Geçmiş Dönem Sonunda Hesaplanan Vadeli Mevduat Faizi = 1.233
Geçmiş Dönem Vadesiz Mevduat Faizi (-) = 164
Geçmiş Dönem İptal Edilecek Faiz = 1.069

(B) 681 - 1.069,00
(A) 181 - 1.069,00

(B) 100 - 50.163,00
(B) 193 - 29,00
(A) 102 - 50.000,00
(A) 181 - 164,00
(A) 642 - 28,00

Örnek 3: İşletmenin verilen çekler ve ödeme emirleriyle ilgili dönem sonu envanter çalışmalarında, keşide (düzenleme) tarihleri izleyen yıla sarkan 173.000 TL tutarında ileri vadeli çek ile, keşide tarihleri 30 ve 31 Aralık günleri olup, banka hesabında karşılıkları olmasına rağmen bilanço tarihi itibariyle alacaklıları tarafından henüz bankaya ibraz edilmemiş 27.000 TL tutarında çek bulunduğu tespit ediliyor.
Bu durumda yapılacak kayıt;

(B) 103- 173.000,00
(A) 321- 173.000,00

Düzenleme tarihleri 30 ve 31 Aralık günleri olan ancak bankada uygun karşılıkları olmasına rağmen 31 Aralık akşamına kadar alacaklıları tarafından bankaya ibraz edilerek tahsil edilmemiş bulunan 27.000 TL tutarındaki çeklerle ilgili olarak herhangi bir muhasebe kaydı yapılmaz. Bu tutar 31 Aralık tarihli bilançoda banka mevcutlarını azaltıcı bir unsur olarak bankalar hesabının altında eksi değerle yer alır ve işletmenin bankalardaki mevduat tutarının net değerleriyle gösterilmesini sağlar.

(*) KaraElmas Üniversitesi İBF Öğretim görevlisi

Saygılar

Sayın Tahsin Kurt,

Bu yazacaklarım size atıfta bulunmak koşulu ile yazmıyorum sakın üzerinize alınmayın. Bu tarz paylaşımları pek tasvif etmediğim için ve şuan siz paylaştığınız için maalesef sizin paylaşımınız üzerinden üzülerek yapmak durumunda kalıyorum. Sevmediğim bir uygulama metodu olduğu için ilgili makalenin içeriğinin tamamen doğru yada yanlış onun konusuna girmeyeceğim, bu şekilde makalelerin paylaşılması bana duygusuz bir paylaşım olarak geliyor. Belki sizin alıntı yaptığınız bu makale yeni olabilir vakit bulup okuyamadım malum uzun bir makale, genelde bazı kalıplar üzerine oturtularak dar bir alan içerisinde verilen bilgi kirliliği gibi geliyor ve maalesef bu tarz makalelerin çoğu paylaşılıyor ve makalenin yayın tarihi ile paylaşım tarihi arasında önemli mali değişiklikler oluyor ve bu durumda bilgi kirliliğinden öteye gidilmiyor.

Öğretim görevlilerinin yayınladığı makaleler tarafıma nedense her zaman ? işareti şeklinde kalmıştır. Aslında bakarsanız bu tarz makaleleri okuyasım bile gelmiyor.

İyi Günler,
 
Sevgili demiral,
Yorumunuzu saygıyla karşılıyorum,nihayetinde şahsi düşüncenizdir,herhangi bir itirazım olamaz.
Nitekim sevgili Kevork'da şahsi düşüncesini paylaşmıştır,ona da itiraz etmem..
Aslında bu tip savunmaları yapmayı sevmem ama kısa bir açıklama yapmam icab edecek sanırım.
Makale paylaşımı konusunda , ne yazık ki bu özün önceliği kavramının detaylandırılması ile ilgili özelge,tebliğ,sirküler,kanun vs.vs. gibi bilgilere rastlamak pek mümkün değil.Ancak yorumlarda detaylandırılmışına rastlamak mümkün.Makaleyi paylaşmamın sebeplerinden birincisi bu yüzdendir.
İkincisi,soru sahibi,konuya ilişkin dayanak tarzında bir talepte bulunmuş.Şahsıma göre dayanağımız belli..Adı geçen kavram..Ama içerik detayı maalesef kısır..Aynı görüşümü paylaşan bir YMM makalesiyle de görüşümü biraz desteklemek istedim.
Makale paylaşımım bu yüzdendir.
Kaldı ki gerekmedikçe makale paylaşan,kopyala yapıştır yapmayı seven biri değilim.Ama bazen kaçınılmaz oluyor.
Öğretim görevlilerinin yayınladığı makaleleri dikkate almanız/almamanız sizin takdirinizdir.
Durum bundan ibaret
Saygılar
 
Sevgili demiral,
Yorumunuzu saygıyla karşılıyorum,nihayetinde şahsi düşüncenizdir,herhangi bir itirazım olamaz.
Nitekim sevgili Kevork'da şahsi düşüncesini paylaşmıştır,ona da itiraz etmem..
Aslında bu tip savunmaları yapmayı sevmem ama kısa bir açıklama yapmam icab edecek sanırım.
Makale paylaşımı konusunda , ne yazık ki bu özün önceliği kavramının detaylandırılması ile ilgili özelge,tebliğ,sirküler,kanun vs.vs. gibi bilgilere rastlamak pek mümkün değil.Ancak yorumlarda detaylandırılmışına rastlamak mümkün.Makaleyi paylaşmamın sebeplerinden birincisi bu yüzdendir.
İkincisi,soru sahibi,konuya ilişkin dayanak tarzında bir talepte bulunmuş.Şahsıma göre dayanağımız belli..Adı geçen kavram..Ama içerik detayı maalesef kısır..Aynı görüşümü paylaşan bir YMM makalesiyle de görüşümü biraz desteklemek istedim.
Makale paylaşımım bu yüzdendir.
Kaldı ki gerekmedikçe makale paylaşan,kopyala yapıştır yapmayı seven biri değilim.Ama bazen kaçınılmaz oluyor.
Öğretim görevlilerinin yayınladığı makaleleri dikkate almanız/almamanız sizin takdirinizdir.
Durum bundan ibaret
Saygılar

Teşekkür Ederim.

Nazik cevabınız için.

İyi Günler,
 
Sevgili Tahsin,

Eleştirmek olmasın, ve yanlış anlaşılmasın. O makale çok yüzeysel ve çok eksiklerle dolu. Özellikle vadeli hesaplarla ilgili bölüm çok eksik. En azından eleştirel bölüm yok. TDHP maalesef pek Vergi Teknisyenlerinin işi değil. Bu yüzden de "Özün Önceliği Kavramını" vergisel değil analiz tekniği esasında değerlendirmek gerekir. Ancak nedense TDHP tebliğinde açıklananlarla ilgili yazılan kitapları ve IAS 26'yı bilmeden bunları doğru yorumlamak da mümkün değil. Özün Önceliği salt bu kapsamda da yorumlanamaz, mademki sistem muhasebe tekniği Borç ve Alacaklar için kavram olarak TTK ve Borçlar yasasına da danışmak gerekir.

Unutulan bir şey de geçmiş dönemlerde yayınlanmış bir tebliğ ve uygulamanın da bu tür bir düzenleme önünde önemli bir engel teşkil etmesi. Çek olduğunu açıkça belirtmek zorunda olduğunuz bir evrakı nasıl Borç Senedi olarak envanter kayıtlarına alacaksınız. "Tam Açıklık" prensibi nerede kalır o zaman.

Çok uzun yazabilirim affınıza sığınarak ihtisas alanıma da giren bu konuda yazdıklarım ve yazacaklarımı kişisel fikirlerim olarak sunmayacağım.

Gelelim şu bahsettiğim tebliğe. 266 sayılı VUK tebliği ile 1.1.1999 tarihinde yayınlandı, başlığı "TAHSİLAT VE ÖDEMELERİN TEVSİK ZORUNLULUĞU UYGULAMASI, CİRO VE BEYAZ CİROLU ÇEKLERİN KULLANIMI" bu tebliğe yeniden bir göz atılmasını tavsiye ederim. Belki yazdıklarım daha iyi anlaşılır.
 
Uygulamada hala iki türlü de yapan var. Bu konuda bir inceleme vs.geçiren oldu mu? Hangisi doğrudur. Doğru olanı uygulayalım sonuçta.
 
Üst