fonradar

Fıkra Köşesi..

Adamın biri sinemaya gider. Tam sinemada film baslarken önüne saçını kazıtmış biri oturur.Ve sinemanın ışıkları bu saçını kazıtmış adamın kafasına vurur...
Arkasındaki adam bir turlu filmi izleyemez.
Adam içinden "şunun ensesine bi tane yapıştırayım" der sonra
" Oğlum adam iriyarı...Ellese bile beni parçalar" diyip vazgeçerken yanına Temel oturur..
Adam Temel'e dönüp "Şu kafasını kazıtmış adamın ensesine bir tane vur sana 5 milyon vericem" der.
Temel de dayanamaz adamın ensesine bi tane yapıştırır.
ve devam eder "Ula Hasan sen buriyamiydun?".
Adam dönüp "Ne Hasanı kardeşim" der.
Temel de "Pardon kardeşum karuşturdum" der ve adam önüne dönünce 5 milyonunu alır.
Adam dayanamaz ve Temel'e dönüp "Kardeş bi tane daha yapıştır sana 10 milyon verecem" der.
Temel bi tane daha adamın ensesine vurur ve ilave eder "Ula Hasan sensun da yema beni"
Adam dönüp "Hasan değilim kardeşim be " diyip ön koltuklardan birine oturur.
Temel'in yanındaki adam artik filmi bırakıp bu kafasını kazıtan adamı aramaya baslar ve bulur.
Hemen Temel'e dönüp,
"Bak kardeşim iste oraya oturmuş. Git ensesine bi tane daha vur sana cebimdeki tüm parayı verecem" der.
Temel hemen kafasını kazıtmış adamın arkasına geçip ensesine bi tane yapıştırıp seslenir:
"Ula Hasan buriyamiydun, ben da yarim saattur arkadaki adami sen sanayrim ensesine vurup duriyrım.."
 
Bir kasabaya sirk gelmiş.Sirkin geldiği gün aslan terbiyecisi istifa etmiş gitmiş.
Patron panik halinde "hemen yerel gazeteye ilan verin acele bir aslan terbiyecisi bulalım" demiş.İlan vermişler, iki kisi gelmiş.
Biri uzun boylu, sarışın bir fıstık, diğeri bizim Temel.
Patron, "ikiniz de aslan terbiyecisi misiniz?" diye sormuş, "evet" demişler.
Kıza, "önce sen gir bakalım kafese" demiş. Kız girmiş, arkasından kafesi kilitlemişler.
Baba aslan kıza bakmış, ağır ağır yaklaşmaya başlamış, kız birden üzerindeki giysisini çıkarmış, çırılçıplak.
Baba aslan önce afallamış, sonra kıza yaklaşmış ve ayak ucundan başlayarak kızı koklamaya başlamış ve yalamış.
Sonra, gevşemiş ve sakin, mutlu bir şekilde kızın ayaklarının dibine uzanmış yatmış.
Patron dönmüş Temel'e, "Sen de aynı şekilde yapabilir misin?" demiş.
Temel, "Elbette yaparım ama önce aslanı kenara çekin"..!.
 
Temel bir dağ başında oturuyormuş ve en büyük zevki günlük gazete okumakmış fakat çok da tembel olduğundan ve gazete alabilecegi tek yer, oturduğu dağın eteğindeki bakkal olmasından dolayı bu iş için hep Fadime'yi gönderirmiş.
Fadime bir gün bu durumdan sıkılmış ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almış. Pazartesi günü bir gazete verip diğerlerini saklamış.
Ertesi gün Temel gazete isteyince bir önceki gün aldığı gazetelerden birini çıkarıp vermiş. Bir sonraki gün de aynı şekilde yine Temel gazete istemiş Fadime yine işlerini halledip Temele gazeteyi vermiş. Perşembe günü de yine Temel gazete istemiş Fadime yine vermiş. Akşama doğru Temel Fadimeyi çağırıp:
"Fadime," demiş. "Dünyada ne salak insanlar var; dört gündür ayni adam ayni yerdeki ağaca arabayi çarpay duriy.."
 
Temel Dallas'daki kuzeni Dursun'u görmeye gitmis. Dursun Temel'i havaalaninda karsilamis. Beraberce disari çikmislar. Temel bir bakmis 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu,da!"
Dursun hafifçe gülmüs. "Temelim burasi Amerika! Bura da her birsey büyük!"
Yola çikmislar, Dursun'un çiftliginin kapisindan içeri girmisler. Git git bir türlü eve varmiyorlar. Temel saskinlik içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!"
Dursun gene hafifçe gülmüs. "Temelim burasi Amerika! Burada her birsey büyük!"
Neyse, aksam olmus, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye baaarmis. "amma büyük masa, da!"
Dursun'un sesi gelmis "Temelim burasi Amerika! Bura da her birsey büyük!"
Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmis. Dursun:
"Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapi" diye tarif etmis. Temel alt kata inmis ama sol yerine sagdan üçüncü kapiya girmis. Orasi evin havuzunun oldugu yermis.Heryer karanlik oldugu için Temel elektrik dügmesini ararken havuza düsmüs. Can havliyle bagirmaya baslamis:
"Sifonu çekmeyiiin!!Sifonu çekmeyiiin!"
 
Bir tepenin ardinda 3 tane vampir duruyormus.. Adlari Hank , Frank ve tabii
ki Temel .. Hank benim karnim acikti bir söyle uçayim da karnimi doyurup geleyim demis . Bu uçmus bi 15 dk sonra geri gelmis agzi burnu kan içinde
Bizimkiler nerden buldun? diye sormuslar .
O da"Surda sirali isiklar var ya demis iste orda tombik bir kadin yatiyordu .. Daldim basta çok debelendiama sonunda teslim oldu" demis ..
Frank da ben bi karinimi doyurayimdeyip o da uçmus. Oda 15 dk sonra geri gelmis ..Tabii ki onunda agzi burnu kan içinde!
Ona da sormuslar nerden buldun diye.
O da "Surda 3 tane isik var ya demis, iste orda bi adam buldum bende onun kanini içtim geldim demis . En son bizim Temel bende karnimi doyurup da geleyim demis .. O da uçmus fakat hemen gelmis, üstelik agzi burnu kan içinde. Bunlar merak edip sormuslar sen ne kadar hizlisin bu kadar çabuk nasil buldun demisler . Bizim Temel de
"Surda direk var ya demis gördünüz mü?"
Onlar da evet demisler .
"He iste ben o diregi görmedim de"
 
Temel'le Dursun ormanda uyuyorlarken bir ara Dursun Temel'e sesleniyor:
-Temel, ormanin guzeligine bak!.
Temel:
-Agaçlardan göremiyrum ki..
 
Temel 1 sene çalismis bir alet yapmis.Alet bir karış sopa, ucunda da bir jilet ve bir peynir. bunu Ankara'ya götürmüs tescilletmek için. Demisler bu ne Temel anlatmis fare kapani.Fare sopanin üstünden gelecek peyniri yerken boynu kesilecek demis.Herkes demis ki kesmenin olabilmesi için hareket lazim demisler ve Temel gitmis.1sene sonra gelmis ayni alet ucunda peynir yok. Bu nasil çalisir demisler. Fare gelecek peyniri göremeyecek nerde benim peynirim deyip sağa sola kafasini sallarken boynu kesilecek demis.
 
Otelci Temel'in kapisini bir gece bir Ispanyol asilzadesi çalmis.
* Odaniz var mi?
* Kimsunuz? -
* Jose de Santana de Monte Cristo de Santa Cruzo.
* Haa, bu gada uşağu alacak yerum yok!
 
Temel ishal olmus, gittigi doktor da "günde iki defa fitil" salık vermis. Temel fitilin asıl kullanim seklinden habersiz oldugundan, hap gibi yutmus, ve tabii ki daha kötü olmus.
Ikinci defa gittigi doktor ona günde üç defa fitil vermis, Temel daha kötü olup da doktora üçüncü defa gidince doktor süphelenip sormus:
"Siz yoksa bu fitilleri hap gibi yutuyor musunuz?"
Temel kizmis,
"Yok, bi tarafima sokuyorum."
 
Temel arkadaslarıyla çukur açiyormus, bir grup da çukurları kapatıyormus.
Ne yaptıklarini soranlara Temel söyle cevap veriyormuş,
- Bir grup daha vardi, onlar da fidan dikiyordu, bugün gelmediler, biz da bizim işler geri kalmasun diye çalişiyruk...
 
Temel Cemal'e anlatiyormus:
- Bi herif bana çok sempatiksiniz dedi.
- O ne demektir?
- Ben da bilmiyrum ama, her ihtimale karşi,çektum furdum oni..
 
Temel askerligini yapiyormus. Bölükte kırk ere izin vermişler. Geç kalırlarsa çadır hapsi var, ancak iyi bir mazeretleri olursa affedilecekler. Kirk kişiden otuz dokuzu da geç kalmış, ve hepsinde aynı mazeret:
- Atla istasyona geliyordum. At çatladı tren kaçtı geç kaldım.
Derken kırkıncı da tamamlanmis, Temel'e sıra gelmiş.
- Senin de mi atın çatladı, diye sormuşlar.
- Yoo Hayır, demiş Temel. Yoldaki otuz dokuz at leşuni geçemedum ki.
 
Adamın birinin evine bir kedi musallat olmuş. Adam ne yaptıysa kediyi evden uzaklaştıramamış. Bunun üzerine kediyi alıp uzak bir yere götürmeye karar vermiş. Kediyi götürmüş götürmesine ama 5 saat sonra kedi geri gelmiş. Bunun üzerine adam daha uzak bir yere götürmüş kediyi. Kedi bu sefer geç te olsa 7-8 saat sonra çıkagelmiş. Adam iyice sinirlenmiş. Almış kediyi mesafesi uzak, yolları karmakarışık bir yere götürmüş ve bırakmış. Fakat bu sefer dönüş yolunda kendisi kaybolmuş. Bunun üzerine adam evi aramış ve karısına sormuş.
– Hanım kedi eve geldi mi?
– Geldi bey, çok oldu sen nerelerdesin?
– Söyle o şerefsize gelsin beni alsın :)
 
Adamın birinin çok sevdiği bir koyunu varmış. Bu koyun hiç gebe kalamıyormuş. Adam, komşu köyde birinin koçu olduğunu ve hangi koyunla çiftleşirse hamile bıraktığını duymuş. Bunun üzerine koyununu el arabasına koymuş, çıkmışlar yola, köye vardıklarında selam verip adamın yanına yaklaşmış.
-Yahu gardaş senin koçun methini duydum koştum geldim. Hele bizim koyuna da bir çare.
-Aman gardaş lafımı olur. Amma 30 liranı alırım.
-Tamam.

Neyse çiftleşme gerçekleşiyor ve adam koyunu tekrar el arabasına koyup giderken koçun sahibine soruyor:
-Hamile kalıp kalmadığını nereden anlayacağız?
-Yarım sabah ahıra girince bak. Koyun eğer yatıyorsaaa hamiledir. Yok ayaktaysa hamile değildir.

Neyse sabah oluyor adam bir heyecanla ahıra koşuyor. Bakıyor ki koyun ayakta.
Ulan diyor yine tutmadı.
Karısı demiş ki bi daha götür.
Adamın ki de bir ümit koyunu tekrar el arabasına bindirip gitmiş.
Bu sefer 40 lira alıyor koç sahibi.
Ertesi sabah adam koşa koşa ahıra gidiyor ki bi de ne görsün koyun yine ayakta.
Adam iyice sinirleniyor. Neredeyse koyunu kesecek.
Karısı adamı sakinleştirip koyunu tekrar götürmesi için adamı ikna ediyor.
Adam koyunu götürüyor ama koç sahibi adam bu sefer 50 lira alıyor. Adam daha da sinirleniyor söylene söylene eve geliyor.
Koyunu ahıra atıp gidiyor.
Sabah ise yatağına uzanmış umutsuz ve sinirli bi şekilde karısına:
-Hele git şu koyuna bak. Oturuyor mu ayakta mı.

Kadın gidip bakıp geliyor ve diyor ki:

-Koyun ne oturmuş ne de ayakta bey. Arabaya binmiş seni bekliyor :)
 
Temel bir deve alır. Deve oh deyince yürürmüş. Amin lafında dururmuş. Temel deveye oh oh deyip koşturmuş. Biraz sonra ileride bir uçurum görür ama deveyi durduracak kelimeyi unutur. Son duasını okuduktan sonra Amin deyince deve uçuruma milim kala durur. Temel büyük bir sevinçle ohh çeker.
 
Temel bir gün arabaya binmiş, uzunca bir yola çıkmış. Tam varacağı yere 2 saatlik yolu kalmış sağda bir levha görmüş : “Yavaşla 80 km” Temel hemen hızını 80 km’ ye düşürmüş. Biraz daha ilerlemiş “Yavaşla 50 km” yazıyormuş. Temel hızını bu seferde 50 km’ ye düşürmüş. Az ileride “Yavaşla 20 km” levhasını görünce Temel hızını yine düşürmüş. İyice meraklanmaya başlamış, acaba kaza falan mı oldu diye. Bir süre daha gittikten sonra karşısında yeni bir levha: ” YAVAŞLA’ YA HOŞ GELDİNİZ ” :)
 
Kavuk Nerede?
Nasrettin Hocanın mahallesindeki çocuklar, sokak ortasında oyun oynuyorlarmış.

Çocukların oyunu Hocanın da çok hoşuna gitmiş. Eşeğini durdurarak onları seyretmeye başlamış. Bu arada yaramaz çocuklardan birisi Hocanın yanına gelerek, şaka olsun diye vurmuş, Hocanın başındaki kavuğu yere düşürmüş. Çocuklar koşuşmuşlar. Kavuk elden ele dolaşmaya başlamış. Hoca, çocuklara: "Etmeyin çocuklar. Kavukla oynamayın! Ayıptır, yazıktır." demişse de Hocanın sözlerini dinleyen olmamış. Hoca, çocukların söz dinlemediğini görünce, çekip gitmiş. Başı açık olarak eve gelince karısı sormuş.

- Hayrola Hoca Efendi! Kavuğun nerede? Hoca:

- Nerede olacak hatun? Bu gün çocukluğu tuttu. Mahallede çocuklarla oynuyor! demiş.
 
Temel yeni bir ayakkabı almak için ayakkabıcıya gitmiş. Beğendiği ayakkabının parasını ödeyip tam çıkacakken satıcı, “aklınızda bulunsun Temel bey, ayakkabı yeni olduğu için ilk hafta biraz sıkabilir” der. Bunun üzerine Temel : “iyi o zaman ben de ilk hafta giymem daaa” :)
 

Benzer konular

Üst