uyumsoft

Gülelim,Eğlenelim,Kafa Dağıtalım....

31073919988.jpg
 
Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı.

Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli
Dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli
Yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. 'Sapa sağlam adam gidip
Çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir' diye düşündü.
Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.

Alaycı bir ses tonuyla:
Ekmek parası mı istiyorsun? diye sordu.
Hayır, çikolata parası lazım!



Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin
Hali de başka oluyor diye düşündü.
Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz,
Onu da bulamadıysak aç yatarız.

Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.
Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.
Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stand-up'çı mısın?
Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona
Çikolata götürmek istiyorum.




Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla
O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca
Ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka
Çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.

Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla
Kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da
Binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu
Rahatlatmamıştı. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı.
Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü.

Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir
Şey onu rahatlatmıyordu.
Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. 'Acaba söyledikleri
Gerçek mi, yoksa uyduruyor mu' diye düşündü.

Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?
Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus
Cüzdanından başka bir şey çıkmadı.
Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam
Yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş
Bulamadım.

Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.
Oturun biraz dertleşelim bari dedi.
Adam çekingen çekingen oturdu yanına.
Yok mu eşin dostun, borç alacak akraban?
Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını
doyururlar.
Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını?
Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.


Hımmmm. Aşk hem de otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en
Fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.
Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.
Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine
Bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.
Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.
Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım.

Bende altı yıllık
Evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga
Ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarpıp çıktım. Evimiz, arabamız,
İşimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir
Şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?
Hiçbir şeyim yok mu? Hayır, benim her şeyim var. Benim karım her
Şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım
İnsandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev,
Araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.

Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikâyet
ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç
anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, her gün çeşit çeşit
yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi
olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.

Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu?

Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne

kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.

Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?

Küçük kızı severek.

Küçük kız mı? Hangi küçük kız?

Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız
vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutlu edersen, o
kadını da o kadar mutlu edersin.

Nasıl yani?

Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar
hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya
bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler.
Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden
hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini
hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?

Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam
boynuma sarılır 'babacığım beni ne kadar seviyorsun?' diye sorar.
Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda 'Baba güzel olmuş muyum?' diye
sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. ' Harikasın prenses gibi
olmuşsun' demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.

İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki
karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da
yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona 'bebeğim' diye
hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. 'Bebeğim bana bir çay yapar mısın?'
dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.

Hiç kavga etmez misiniz siz?

Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın
tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak
için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.

Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.

Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar.
En ciddi ya da en yaşlı kadının bile içinde o küçük kız mutlaka
vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o
küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan
yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de
çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak
dokunuşları severler.

Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim
bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun
gidiyorum.

Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay
işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu
ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek
için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu
olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu
etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle
yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.

Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.

Yine para, yine dış sebepler. Evet, para önemli ve gerekli ama
kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir.
Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama
hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan
hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı.
Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir
zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk
sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım
ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler
giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım
bedenini ve mutlu ettim onu.

Adam ayağa kalktı.

Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sen de git evine
küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp
duruyordur.

Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.

Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.

Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.

Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.
Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin
mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evinin yolunu tuttu. Bülent de
pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su
içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp
yıkadı, sonra eşinin önüne koydu.

Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.

İnci hiç konuşmadı.

Sorsana 'niye' diye.

İnci kızgın kızgın:

Niye? Diye sordu.

Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi
gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi
yumuşamıştı.

Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.

Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim
hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim
istediğim bir şeydi. 'bak senin sevdiğin meyveleri aldım' Ama şimdi
kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.

Özür dilerim seni kırdığım için.

Sonra Bülent yere diz çöktü.

Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice
seven bu adamı senden mahrum etme.

Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.

İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.

Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.

Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı
küçük kızı gördü.

Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü..

_________________
Kaç kitap okuyunca âlim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan? Kaç olunca çok, kaçta kalınca azdı rakamlar?
 
[h=5]Bir baba kızına kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek
için ödül vermek istemiş ve:

"Kızım, eğer sana verdiğim şu kitabı bitirirsen
20 milyon lira vereceğim." demiş.

Bu teklif çocuğun çok hoşuna gitmiş ama
kitap okumayla da pek arası yokmuş.

O nedenle ;

"En iyisi ben bu kitabın özetini internetten araştırıp bulayım,
onu iyice ezberleyeyim, babam okudun mu diye sorunca da
o özeti anlatırım." diye düşünmüş.

Ve çocuk gitmiş, babasının okuması
için verdiği kitabın özetini bulmuş.

İki sayfalık bu özeti iyi bir şekilde öğrenmiş.

Tabi babası anlamasın diye bir hafta da beklemiş.
Bir hafta sonra "Babacığım ben kitabı okudum,
ödülümü verir misin?" diye sormuş.

Babası kızından kitapta geçen konuyu anlatmasını istemiş.
Genç kız güzel bir şekilde konuyu anlatmış.
Ardından tekrar ödülünü istemiş babasından.
Ama babası hiç beklemediği bir tepki vermiş ve kızına

"Sen bu kitabı okumamışsın, beni kandırıyorsun. Çünkü eğer okusaydın kitabın içine koyduğum 20 milyon lirayı bulurdun...!!!![/h]
 
SEVGİLİNİN CEVABI
Bir gün bir aşık sevgilisinin kapısına gidip kapıyı çalınca sevgili içerden seslendi.
-Kapıyı kim çalıyor, kim o!
Aşık cevap verdi:
-Ey yüce sevgili kapına gelen benim, ben zavallı sadık kölen. Dedi.
Sevgili kızarak bağırdı.
-çek git kapımdan sen daha olgunlaşmamışsın.Bu sofrada hamlara yer yok, bu ev küçük iki kişi sığmaz dedi.

Zavallı adam çaresiz oradan ayrıldı tam bir yıl o sevgilinin ayrılığıyla yanıp dolaştı kavrulup pişti.bir sene sonra sevgilinin kapısına geldi kapıyı çaldı.Sevgili içerden seslendi.
- Kimdir o kim kapımı çalıyor?
Çaresiz aşık perişan bir halde cevap verdi:
- Ey cana can katan sevgili ey bir bakışıyla binlerce aşığı perişan eden, gönlümü alan sensin dedi.
Sevgili seslendi:
-Madem ki sen bensin ey ben gel içeriye, gönül evi dardır oraya iki kişi sığmaz dedi.
Mevlanadan öyküler...
 
[h=5]TÜRKİYE İNSANI :)

1-) Çorabının kirli olup olmadığını koklayarak anlamak..
2-)Bulmacalarda adam kadın farketmeden herkese sakal bıyık çizmek
3-)Misafirliğe gelen çocuğa ''Sen burda kal da bizim oğlumuz ol'' demek
4-)Şampuan bittiği zaman çoğaltmak için içine su dökmek
5-)Otobüste yaşlılara yer vermemek için uyuyor numarası yapmak
6-)Göremiyeceği halde geçen ambulansın içine bakmaya çalışmak.
7-)Dürümün son lokmasıyla ayranın son yudumunu denk getirmek.
8-)6 aydır fırçalanmayan diş dişçiye giderken ayıp olmasın diye mutlaka fırçalanır
9-)Bi şey ikram edilince kibarlık olsun diye "çok sağol" diyerek reddedip ısrar gelmeyince aç kalmak
10-)Sinirini oraya buraya vurarak atmaya çalışırken yumruk attığı duvar yüzünden parmakarlını kırması
11-)Öğretmeninden azar işitip babasına söylemsi ve üzerine öğretmenin baba tarafından dövülmesi
12-)Herkesin evinin buz dolabında , yumurtalık kısmında kurumuş bir yarım limon vardır.[/h]
 
Güzel ve anlamlı bir hikaye

Asker Mehmet evine dönmeden önce,

istanbul’da bulunan anne babasına telefon açtı.
Sevgili anne ve babacıgım, sonunda eve geliyorum ama birşey sormak istiyorum. Bir arkadaşımı da beraber eve getirebilir miyim? ‘Tabii ki’ diye cevapladılar.
‘Onunla tanışmaktan mutluluk duyarız. Ama bilmeniz gereken birşey var’ diye Mehmet devam etti,
‘o savaşta ağır yaralandı. Kara mayınına bastı ve kolu ile bacağını kaybetti. Başka gidecek hiçbir yeri yok. Onun bize gelmesini ve bizimle yaşamasını istiyorum’. Dedi.
”Bunu duyduğuma çok üzüldüm oğlum, belki kalacak başka bir yer bulması için ona yardımcı olabiliriz’ dedi.
‘O hayır, onun bizimle yaşamasını istiyorum der…”
‘Oğlum,’ dedi babası, ‘sen ne istediğinin farkında değilsin. Böyle büyük bir sorunu olan birisi bizi çok rahatsız eder. Bizim kendi hayatımız var ve böyle farklılığa izin veremeyiz. Bence sen eve gelmeli ve bu çocuğu unutmalısın. O kendi yaşamını devam ettirmenin bir yolunu bulacaktır.’dedi.
O andan sonra, Mehmet telefonu kapattı. Anne ve babası ondan başka bir söz duymadılar… Birkaç gün sonra, İstanbul polisinden bir telefon geldi. Oğullarının bir binadan düşerek öldüğünü söylediler. Polise göre intihardı. Anne ve baba telaşla uçağa binerek oğullarının teşhisini yapmak için atladığı ildeki devlet hastanesinde bulunan teşhis morguna gittiler. Mehmet’i teşhis etmişlerdi.
Ama gözleri fal taşı gibi açılarak… ,
Bilmedikleri bir şeyi fark ettiler. Mehmet’in bir bacağı ve bir kolu yoktu…
Bu hikâyede ki anne ve baba birçoğumuza benzer. Etrafımızda iyi görünen ve neşeli insanları sevmek bize kolay gelir, ama bize rahatsızlık veren özellikle bizim kadar sağlıklı olmayan, bizim kadar güzel ol mayan ve bizim kadar zeki olmayan insanlardan uzak durmayı tercih ederiz. Çok şükür ki bizi bu kategoride gören birisi yok. Karşılıksız sevmeyi başaran birisi sonsuza kadar ailemizdendir ne kadar çirkin ne kadar fakir ne kadar engelli olursak olalım. Bu gün yatmadan önce ALLAH’A biraz daha dua ederek insanları oldukları gibi kabul etmemizi sağlamasını isteyelim ve ne kadar farklı olurlarsa olsunlar onlara karşı daha anlayışlı olabilmeyi isteyelim. Arkadaşlar çok nadir bulunan cevherlerdir. Onlar sizi güldürür ve başarmanız için destekler. Bazen tek kelime bazen bir cümle paylaşırlar ama her zaman kalbinizi ona açmanızı beklerler.

Çok saçma geldi bana, kafadan uydurulmuş bir hikaye gibi. Kendisi olduğunu söylese o anne baba çocuklarını bağrına basmaz mı. Yada bir mayına bastı bir kolu bir bacağı koptu belki 3-5 ay hastane de yattı annesinin babasının haberi olmaz mı.
 
Bedeni zengin kılan, kafasının içidir insanın.
En kara bulutlar arasından bile güneş nasıl ışırsa,
en sade giysilerden bile dışa vurur insanın onuru.
SHAKESPEARE
 
Pratik Bilgiler

1) Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce,vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın.Vidayı öyle takın.
2) Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.
3) Makasınızı bilemek istiyorsanız,zımpara kağıdı kesin.
4) Halıdaki sigara yanıklarından,*yanık* y*er*ler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler yaparak kurtulabilirsiniz.
5) Mobilyaların yerlerini değiştirdiğinizde halıların üzerinde iz bırakır.Bu izleri yok etmek için izlerin üzerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin.Daha sonra üzerinde elektrik süpürgesini gezdirin.İzden eser kalmadığını göreceksiniz.
6) Fermuarlı giyeceklerinizi çamaşır makinesine koymadan önce kapalı olup olmadığını kontrol edin.Açıksa zedelenebilirler.
7) Üst üste koyduğunuz bardaklar yapışıp çıkmıyorsa bir leğenin içerisine koyun.Üstteki bardağın içerisine buz koyup leğenin içerisine yavaş yavaş sıcak su koyun.Bardakların kolayca çıktığını göreceksiniz. Satın aldığınız plastik ve cam eşyalarin üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin.Bir bez ile ovalayıp yıkayın.Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.
9) Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun.Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.
10) Bez pabuçların temizlenmesi sorun oluyor ise pabuçları bir yastık kılıfının içerisine koyun.Kılıfın ağzını kapayın ve çamaşır makinasında yıkayın.Yeni gibi olacaklardır.
11) Buz kalıplarınızı su ile doldurmadan önce bölmelere portakal,limon ve dilediğiniz meyve parçacıkları yerleştirirseniz dekoratif buzlar elde etmiş olursunuz.
12) Eğer ayaklarınız çok ısınıp şişiyorsa onları saatlerce sıcak suda bekletmeyin,aksine kolonya ile ovalayın.Bilekleriniz ve ayaklarınız şişmeyecektir.
13) Eğer ayaklarınız çok hassas ise,sıcak havalarda şikayetleriniz artıyorsa,her sabah bir kaç damla zeytinyağı ile ovalayın.
14) Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suyun içerisinde bekletin,sonra yıkayın,çekmeyeceklerdir.
15) Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız,bir dilim limon ile ovun.Böylece yumuşacık olacaklardır.
16) Yeni bir tava satın aldığınızda ilk önce içinde bir miktar sirke kaynatın.Bu işlem ilerde kızartmalarınızın tavaya yapışmasını önleyecektir.
17) Cevizle dost olun.İçindeki yağ beyin hücreleri için çok yararlıdır.Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına da uzmanlar tarafından tavsiye edilir.
18) Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın.Çiviyi öyle çakın. Böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız.
19) Kızartma yağını bir kaç kez kullanabilirsiniz.Kullanılır durumda olup olmadığını anlamak için kızgın yağın içerisine bir dilim ekmek atın.Ekmekte kara lekeler oluşmuyorsa kullanabilirsiniz.
20) Cevizlerin kabuklarını kolayca açabilmek için onları bir gece tuzlu suyun içerisinde bekletin.Böylece içleri de dağılmayacaktır.


KAVUN KOKUSU
Buzdolabındaki kavun kokusu son derece rahatsız edicidir.
Bunu gidermek için, dolaba sirke ile ıslatılmış bir peçete koymanız yeterli olur.

SOĞAN KOKUSU
Pek çok kişi pişmekte olan soğanın kokusundan hayli rahatsız olur.
Bunu önlemenin çok kolay bir yolu var: içine bir-iki karanfil atmak.

TUZLU YEMEK
Yemeğin tuzunu fazla kaçırdıysanız, tencerenin dibine birkaç dilim çiğ patates koyup pişirin. Yemeğin tuzu çekilecektir.

BALIK KOKUSU
Bıçağınızdaki balık kokusunu çıkarmak çok zordur.
Fakat, kuru bir beze bir parça karabiber ekerek bıçağınızı iyice ovarsanız hemen çıkar.

BALIK YERKEN KOKUSU ELİNİZE SİNMEMESİ İÇİN
Balığı yemeye başlamadan önce elinizi limonla silerseniz. elinize balık kokusu sinmez.
Yıkayınca balık kokusunun elinizde olmadığını göreceksiniz. Aslında bıçağınıza da bu yöntemi tatbik edebilirsiniz.

BALIK PİŞİRİRKEN
Balıkları kızartmak üzere yıkadıktan sonra kurulamanızda fayda var.
Bu surette balığın una ve yumurtaya daha iyi bulanmasını sağlamış olursunuz.

KİRLİ ELLER
Eliniz katran gibi yapışkan bi madde ile kirlenmiş olabilir.
Önce vazelinle güzelce silin. Ardında da sabunla yıkayın. Katrandan iz kalmaz.

ÇAMUR LEKESİ
Çamur henüz kurumamış ise, ipekli ve yünlü kumaşlarda iyice kurumaya bırakılmalıdır.
Sonra çamur sert bir fırça ile fırçalanır ve sirke sürülür.

SÜTÜN TAŞMAMASI İÇİN
Sütü kaynatacağınız tencerenin ağız kısmına sıvı yağ sürerseniz sütün taşmasını önlemiş olursunuz.

ÜTÜ YAPARKEN
Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için, ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun.
Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.

CAM SİLERKEN
Camlarınızı silerken suyun içine biraz tuz koyarsanız hem daha kolay temizlenir hem de tertemiz, pırıl pırıl olur.

SARIMSAK KOKUSU
Ellerdeki sarımsak kokusunu çıkarmak için avucunuza biraz tuz alıp, hafifçe nemlendirdikten sonra iyice ovalayın.
Sabunla da iyice yıkarsanız sarımsak kokusunun çıkmış olduğunu göreceksiniz.

ARI ve SİVRİSİNEK SOKMALARI İÇİN
Kesme şekeri hafif ıslatın, sokulan kısmın üzerine hafifçe bastırın zehiri alır ve kaşınmayı şişmeyi önler.

TER KOKUSU
Ter kokusuna neden olan bakterilerden kurtulmak için pamuğu şekersiz ve alkol bazlı bir ağız gargarası ile ıslatın ve koltuk altlarına sürün.
Koltuk altlarını jiletle yeni temizlediyseniz, bunu denemek için bir gün bekleyin.

ISLANIP BOZULAN TELEFON YA DA KAMERALARINIZ
Telefon veya kameranız suya düşmüş veya ıslanmış ise pilini cikarin ve pirincle dolu bir torbada birkac gun bekletin. Pirincler suyu ve nemi emeceginden telefonunuz tekrar calisacaktir.
 
Pratik Bilgiler


15) Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız,bir dilim limon ile ovun.Böylece yumuşacık olacaklardır.
.

Bir kaç ilavede ben yapayım,

- düştüğümüzde yada kolumuzu ayağımızı vb bir yerlere çarptığımızda etkilenen yere limon sürerek momarmasını engeleyebiliriz.
- kireçlenmiş çaydanlık vb temizlemek için çaydanlıkta kaynayan suya bir miktar limon tuzu atarak bir süre daha kaynatmala kireçlerden kurtuluruz.
 
Evin hanımı gece yarısı uyanır ve kocasının yatakta olmadığını
farkeder. Yataktan kalkar ve kocasını mutfakta bulur. Koca dalgın dalgın kahve içmektedir ve aklı çok uzaklardadır. Üstelik gözlerinden yaş gelmektedir.

"Ne oldu sevgilim?" diye sorar kadın.

"20 yıl önceki ilk buluşmamızı hatırlıyor musun?" der adam.

"Tabi" der kadın.

"16 yaşındaydın o zaman. Arka koltukta sevişirken baban basmıştı bizi".

"Evet hatırlıyorum."

"Babanın silahını yüzüme dayayıp - ya kızımla evlenirsin ya da 20 sene hapiste yatarsın - demesini de hatırlıyor musun?"

"Hatırlamaz mıyım..."

Adam yanağındaki gözyaşlarını silerek:

"Biliyor musun, bugün hapisten çıkmış olacaktım...
 
[h=5]Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar.
- Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş
Kadın kocasına
- Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor. ‘ demiş.
Kocası ona bakmış, hiçbir sey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.
Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmıs, bak demiş kocasına
- Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?’
‘Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim’ diye cevap vermiş kocası.
Hayatta böyle değil midir ?
Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır.
Birini eleştirmeden ve hemen yargılamaya davranmadan önce Kalp(pencere) durumumuza bakmak ve ‘iyi’ olanı görmeye hazır olup olmadığımızı farketmek güzel bir fikir olabilir !…[/h]
 
[h=5]2 sevgili varmış
Çok severlermiş birbirlerini oğlan askere gitmiş
O askerdeyken kız başka birine aşık olmuş bunu mektupla anlatmak zorunda kalmış
"Sen askerdeyken ben başkasına aşık oldum,
Kusura bakma sende olan fotoğraflarımı gönder"
Asker mektubu okumuş,intikam alacak ya.!
Bölükteki askerlerden ne kadar kız resmi varsa toplamış zarfa koymuş ve şöyle yazmış:

"Kusura bakma sen hangisiydin seçemedim kendi resmini al diğerlerini geri yolla..!"[/h]
 
[h=5]Temel arkadaşına sormuş:
- ne sigarası içiysun.
- Pal Mal..Sen?
- Samsun mamsun..[/h]****
[h=5]Temel Bond'la tanışacak.
Bond elini uzatmış:
- Bond,james Bond
Temel elini uzatmış.
-Mel,Temel..[/h]
 
Üst