AATUHK.'un 75 ve 76. maddelerinde gösterilmiştir. Anılan madde hükümlerine göre:
— Yapılan takip neticesinde borçlunun yeterli derecede haczi caiz mallarının bulunmadığı anlaşılırsa;
— Haczedilen malların satışı neticesinde elde edilen meblağ borcu tamamen karşılamağa yetmiyorsa; aciz vesikası düzenlenir.
İşte bu iki sebepten biri ile bir limited şirket hakkında aciz vesikası düzenlenmeden, şirket ortakları aleyhine takipte bulunmak mümkün değildir. Çünkü bu vesika, şirket aleyhine yapılan takibin semeresiz kaldığını (yani, amme alacağının tam olarak tahsil edilemediğini veya tahsil olanağının bulunmadığını), hukuken tespit eden belgedir.
— Limited şirket ortaklarının, şirketin ödenmeyen borçlarından dolayı şahsen takibi için, şirketin iflasının sonucunu beklemek şart değildir.
Ortakların doğrudan doğruya şahsen takip edilebilmesi için, tasfiyenin sonucunu beklemeye mahal yoktur.
— Limited şirketin borçlarından dolayı ortaklara müracaat edebilme şartlarının tahakkukundan önce hissesini devreden ortağın, şirketin devir tarihinden önceki borçlarından dolayı şahsen takibi mümkün değildir. (DŞ. 7. D. E. 1967/120 K. 1967/1829)
— Limited şirket ortaklığından ayrıldığım vergi dairesine bildiren ortak ayrılış tarihinde şirketin, borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunduğunun tevsik edilememesi halinde, şirketin ödenmeyen borçlarından sorumlu tutulamaz (DŞ. 7. D. E. 1967/3042 K. 1969/914).
Bir limited şirkette diğer bir paydaşın hissesini devralan ortağın, o hissedarın devir anına kadar mevcut şirket borçlarından yükümlü bulunduğunu bilmesi, en az ticari muamelelerde bir tüccarın göstermesi lazım gelen basiret ve müddebbir davranış icaplarından sayılmak gerekir. Böyle bir davranışı göstermemiş olan şerik, bu davranışının sonucuna katlanmak zorundadır (DŞ. 7. D. E. 1967/127 K. 1967/1479)
Yukarıdaki kararlarda da görüldüğü gibi Danıştay’ımız, pek isabetli olarak, tahsil imkansızlığının ortaya çıktığı anda ortak olanların sorumlu olacağına hükmetmektedir. Bu konudaki görüşümüz doğrultusunda, tahsil imkansızlığının düzenlenecek aciz vesikası ile saptanacağı dikkate alınırsa, aciz vesikasının tanzim tarihindeki ortaklar, taahhüt ettikleri sermaye payı oranında sorumlu olacaklardır
Ancak, tahsil imkansızlığının ortaya çıkmasından önce payını devretmiş olan ortağın sorumluluktan kurtulabilmesi için pay devrinin Kanunda öngörülen usulde yapılması gerekir. Ticaret Kanunumuza göre, payın devrine ilişkin sözleşmelerin yazılı şekilde yapılması ve bu sözleşmedeki imzaların noter tarafından tasdiki bir geçerlilik (= sıhhat) şartıdır.