Dikkatten kaçan bir durum yok. Konuyu biraz daha açıklamak gerekiyor kanaatindeyim.
Dikkat ederseniz daha önceki cevabımda
“Bu tip ithalatta mal bedelinin güvence altına alınması, ihracatçının ithalatçı üzerine çekeceği poliçenin ithalatçı tarafından kabul edilmesini takiben bankanın aval vermesi ile sağlanabilir.”
Diyorum. Bu, cevap veren arkadaşın akreditif, yani güvence uygulanır tezine bir alternatif olmak üzere söylenmiştir. Şart da değildir.
Burada asıl yanıltıcı nokta kayda alınacak kur değerinin gümrük giriş beyannamesinde yazılı kur değeri olarak alınacağı iddiasıdır. Halbuki beyannamede yazılı değer sadece KDV matrahı için geçerlidir. İki konuyu birbiri ile karıştırmamak gerekir.(KDVK md.21)
KDV Kanunun uygulama mantığı gelir ve kurumlar vergisi mantığından tamamen değişiktir. Mesela avans ödemeleri KDV ne tabi olmadığı halde gelir vergisi açısından vergiyi doğuran bir olay olarak değerlendirilir.
Başka bir örneği şu şekilde verebiliriz; Türkiye’deki mükellef (A) firması yurda ithal etmeden İngiltere’de satın aldığı bir malı, ithalat işlemi yapmadan, yani mal Türkiye’ye girmeden (B) firmasına satarsa, bedeli tahsil edilip fatura düzenlense bile bu işlem KDV konusuna girmez.
Eğer kur değeri beyannamedeki kur değeri olarak alınırsa, beyanname düzenleninceye kadar tarafları bağlayıcı bir alım satım akdinden söz etmek mümkün olmaz. Çünkü ortada semeni muallakta olan bir akit söz konusu olur.
Beyanname ödeme yapılmak üzere düzenlenir. Bu durumda borcun tahakkuku ile tediyesi arasında geçen süre için kur farkı hesaplamasından bahsetmek mümkün olmaz, kur farkı diye bir kavram da hiçbir zaman gündeme gelmez.
Diğer taraftan böyle bir uygulama ticari kazancın dönemsellik ilkesine de aykırı düşer. Örneğin, 3112.2005 tarihinde yapılan bir alım satım akdi ile borç altına girilse, gümrük işlemleri 2006 yılına sarkacağından yapılan işlemi 2005 yılı kayıtlarında görmek mümkün olmaz.
Hülasa olarak, daha önce de söylediğim gibi, mal karşılığı ithalatta tarafları bağlayıcı alım-satım akdinin yapılarak kayıtlara girdiği tarihteki kur değeri ile (Veya akreditifin açıldığı tarihteki kur değeri ile) fiilen ödemenin yapıldığı tarihteki kur değeri arasındaki fark kur farkı olarak dikkate alınmalıdır.
...........................