Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron
Sayın Seneloker;
Ayakkabı boyayan çocuk ya da sabahları gördüğün, çöp kutularından geri dönüştürülebilir atık toplayan çingene patron değildir.
Zira, Türk Dil Kurumu güncel sözlükte patron; bir ticaret veya sanayi kurumunun sahibi, başı, işvereni olarak tanımlanmıştır. Tabii ki, tanımlara ya da klişelere bağlı kalmak gibi bir saplantım yok. Fakat, bahsettiğimiz kişileri patron olarak tanımlamak, konuyu biraz inceltiyor gibi...
Maalesef ki, üniversite mezunu için de okuma yazma bilmeyen için de iş kurmak pek kolay birşey sayılmaz. Tek başına ne girişimcilik, ne sermaye, ne emek, ne pazar ne de başka birşey iş kurmak için yeterli olmayabiliyor, hatta yeterli de olmuyor. Hepsinden biraz elinizde olmalı, üstüne sanırım şansın da yanınızda olması gerekiyor.
Bu nedenlerle, kısa vadeli de olsa iş kurmaktansa iş bulmak daha mantıklı gibi duruyor.
Bahsedilen patronun sözkonusu davranışının nedeni; bu şekilde çalışmayı kabul eden insanlardır, demek bence biraz haksızlık. Evet, bu şartları kabul eden kişiler de hatalıdır ama hırsızın hiç mi suçu yok!? Hatta, hırsızın suçu epeyce büyük. Yoksa, hangimiz istemez insanca koşullarda çalışmayı, sosyal haklarımızın tam olmasını, hakettiğimiz maaşın zamanında ve tam olarak elimize geçmesini.
Zor şartlarda çalışmayı kabul eden kişilere sorsak; bu şartları, hangi zor durumlarını hafifletebilmek amacıyla kabul etmek zorunda kaldılar.
Bence bunların çözümü, ne işverenden ne de işçiden geçmektedir. O işi sigortasız yapmayı kabul edecek bir işçi her zaman var olacaktır. Bütün işçiler de sigortasız çalışmalarını kabul edecek, hatta bundan memnun olabilecek bir işveren her zaman bulabileceklerdir.
Bu noktada sorumluluk devlete aittir. Eğer bir devlet, herhangi bir vatandaşının emeğinin karşılığı olan ücretini ve sosyal haklarını almasını sağlayamıyorsa, onun işgücünün sömürülmesine göz yumuyorsa, sanırım sorunu başka yerde aramamıza gerek yok, demektir.
Saygılar, selamlar