Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Üyelik
28 Şub 2012
Mesajlar
2
Merhaba arkadaşlar,

4 aylık bir işsizlik sonunda iş buldum .. ama ne iş.. evlere şenlik... mesailer sabah 8:30 19:30 (yemek arası yarım saat) ucretler asgariden yatar kalanı elden, sigorta asgariden... 1700 istedik, ondan bile kırpıp 1500 e çektiler.... ve patronun, kardeşinin ve kızlarının mercedes jipleri devamlı kapı önünde duruyor....Ayrıca bu adam dini imanı tam geçinen bir işveren..

Ne dersiniz, ne yapılır şimdi?
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Patronunuzun bunu yapabiliyor olmasının sebebi, bu şekilde çalışmayı kabul eden insanların varlığıdır. Eğer bu şekilde çalışacak hiç kimseyi bulamazsa, o zaman o da işçi bulabileceği şartlarıi, işçilerine sunmak zorunda kalır. Siz buradan çıkarsanız, sizin yerinize işçi bulması ne kadar sürer / sizin en azından benzer şartlarda bir iş bulmanız ne kadar sürer. Bunu göz önüne alın.
Sorunun özü bence insanlarımızdaki girişimcilik eksikliği.
Üniversiteyi bitirmişinden okuma yazması olmayana kadar insanlar hep "iş bulmak" peşinde. "iş kurmak" peşinde değil. Halbuki gördüğünüz gibi patronlar ucuza çalıştırıp hak yiyor, mersedese biniyor. Öyle değil mi?
O halde siz neden patron olmayı düşünmüyorsunuz?
Patron deyince gözünüzde büyütmeyin. İşçi deyince de küçümsemeyin.
Örneğin ABCXYZ şirketinin CEO'su teknik olarak işçidir.
Ayakkabı boyayan bir çocuk ise patrondur.
Belki siz işinizi yaparken birkaç kişiye daha iş imkanı sağlamış olacaksınız.
Ciddi ciddi bu şekilde düşünmeyi hiç bir zaman bırakmayın.

Gelelim konuya;
Bu bahsettiklerinizi öncelikle ispatlamanız gerekir. Hem fazla çalıştığınızı, hem de fazla maaş aldığınızı.
Bunları ispatlayabiliyorsanız, bölge çalışma möüdürlüğüne şikayette bulunabilirsiniz.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

senoleker ' Alıntı:
Patronunuzun bunu yapabiliyor olmasının sebebi, bu şekilde çalışmayı kabul eden insanların varlığıdır. Eğer bu şekilde çalışacak hiç kimseyi bulamazsa, o zaman o da işçi bulabileceği şartlarıi, işçilerine sunmak zorunda kalır. Siz buradan çıkarsanız, sizin yerinize işçi bulması ne kadar sürer / sizin en azından benzer şartlarda bir iş bulmanız ne kadar sürer. Bunu göz önüne alın.
Sorunun özü bence insanlarımızdaki girişimcilik eksikliği.
Üniversiteyi bitirmişinden okuma yazması olmayana kadar insanlar hep "iş bulmak" peşinde. "iş kurmak" peşinde değil. Halbuki gördüğünüz gibi patronlar ucuza çalıştırıp hak yiyor, mersedese biniyor. Öyle değil mi?
O halde siz neden patron olmayı düşünmüyorsunuz?
Patron deyince gözünüzde büyütmeyin. İşçi deyince de küçümsemeyin.
Örneğin ABCXYZ şirketinin CEO'su teknik olarak işçidir.
Ayakkabı boyayan bir çocuk ise patrondur.
Belki siz işinizi yaparken birkaç kişiye daha iş imkanı sağlamış olacaksınız.
Ciddi ciddi bu şekilde düşünmeyi hiç bir zaman bırakmayın.

Gelelim konuya;
Bu bahsettiklerinizi öncelikle ispatlamanız gerekir. Hem fazla çalıştığınızı, hem de fazla maaş aldığınızı.
Bunları ispatlayabiliyorsanız, bölge çalışma möüdürlüğüne şikayette bulunabilirsiniz.


İki soru sormam lazım.

1) Bu şekilde çalışmayı kabul eden insanlar neden var?
2) Üniversiteyi bitirmişinden okuma yazması olmayana kadar insanlar neden hep "iş bulmak" peşinde?
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Serkan Özdemir ' Alıntı:
İki soru sormam lazım.
2) Üniversiteyi bitirmişinden okuma yazması olmayana kadar insanlar neden hep "iş bulmak" peşinde?

1- Dünya neden yuvarlaktır. :)

Sayın Serkan latife yapıyorum. Alınmayın lütfen. Siz bunu yazınca aklıma Cem Yılmaz'ın filmi geldi. O filmdede bir sahne de Dayak nedir? Neden Vardır? diye sorular vardı. :)
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Yok alınmadım. Ama neden diye de öylesine sormadım.

Belli kabullenmeleri yapıp onun üzerine fikir yürütmek, çıkarımlar yapmak yanlış düşünmeye yol açıyor bence.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Serkan Özdemir ' Alıntı:
İki soru sormam lazım.

1) Bu şekilde çalışmayı kabul eden insanlar neden var?
2) Üniversiteyi bitirmişinden okuma yazması olmayana kadar insanlar neden hep "iş bulmak" peşinde?

Bunun cevabını verdim sanıyordum :)
Sabahları gördüğüm, çöp kutularından geri dönüştürülebilir atık toplayan çingene bir patron. O patron olabiliyor.

İş arayanların bunlardan eksik neyi var? Cevabını kendimde arayayım:
Benim dükkanım vardı. Patrondum yani. Sonra dükkanı kapattım, bir yerde iş bulup işe girdim.
Çünkü işe girdiğimde daha az çalışmam yeterli olacaktı. Daha az strese girecektim.

Demek ki patron olmak için çok çalışmak, hatta bunun karşılığında kimi zaman çok az kazmanmak gerek. Mersedese binmek için de daha az kazanmayı, daha çok çalışmayı, strese ve riske girmeyi göze almak gerek.

Demek ki bu iki sorunuzun cevabı olan insanlarda (ben dahil) çalışacak popo yok...
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Sayın Seneloker;

Ayakkabı boyayan çocuk ya da sabahları gördüğün, çöp kutularından geri dönüştürülebilir atık toplayan çingene patron değildir.

Zira, Türk Dil Kurumu güncel sözlükte patron; bir ticaret veya sanayi kurumunun sahibi, başı, işvereni olarak tanımlanmıştır. Tabii ki, tanımlara ya da klişelere bağlı kalmak gibi bir saplantım yok. Fakat, bahsettiğimiz kişileri patron olarak tanımlamak, konuyu biraz inceltiyor gibi...

Maalesef ki, üniversite mezunu için de okuma yazma bilmeyen için de iş kurmak pek kolay birşey sayılmaz. Tek başına ne girişimcilik, ne sermaye, ne emek, ne pazar ne de başka birşey iş kurmak için yeterli olmayabiliyor, hatta yeterli de olmuyor. Hepsinden biraz elinizde olmalı, üstüne sanırım şansın da yanınızda olması gerekiyor.
Bu nedenlerle, kısa vadeli de olsa iş kurmaktansa iş bulmak daha mantıklı gibi duruyor.

Bahsedilen patronun sözkonusu davranışının nedeni; bu şekilde çalışmayı kabul eden insanlardır, demek bence biraz haksızlık. Evet, bu şartları kabul eden kişiler de hatalıdır ama hırsızın hiç mi suçu yok!? Hatta, hırsızın suçu epeyce büyük. Yoksa, hangimiz istemez insanca koşullarda çalışmayı, sosyal haklarımızın tam olmasını, hakettiğimiz maaşın zamanında ve tam olarak elimize geçmesini.

Zor şartlarda çalışmayı kabul eden kişilere sorsak; bu şartları, hangi zor durumlarını hafifletebilmek amacıyla kabul etmek zorunda kaldılar.

Bence bunların çözümü, ne işverenden ne de işçiden geçmektedir. O işi sigortasız yapmayı kabul edecek bir işçi her zaman var olacaktır. Bütün işçiler de sigortasız çalışmalarını kabul edecek, hatta bundan memnun olabilecek bir işveren her zaman bulabileceklerdir.

Bu noktada sorumluluk devlete aittir. Eğer bir devlet, herhangi bir vatandaşının emeğinin karşılığı olan ücretini ve sosyal haklarını almasını sağlayamıyorsa, onun işgücünün sömürülmesine göz yumuyorsa, sanırım sorunu başka yerde aramamıza gerek yok, demektir.


Saygılar, selamlar
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

anonymice ' Alıntı:
Merhaba arkadaşlar,

4 aylık bir işsizlik sonunda iş buldum .. ama ne iş.. evlere şenlik... mesailer sabah 8:30 19:30 (yemek arası yarım saat) ucretler asgariden yatar kalanı elden, sigorta asgariden... 1700 istedik, ondan bile kırpıp 1500 e çektiler.... ve patronun, kardeşinin ve kızlarının mercedes jipleri devamlı kapı önünde duruyor....Ayrıca bu adam dini imanı tam geçinen bir işveren..

Ne dersiniz, ne yapılır şimdi?
Konuya dik cevaplar gelmesinin sebebi, aslında alıntıda renkli olarak belirttiğim kısımlar.
İşçi-işveren
aralarındaki ilişki sadece iş ilişkisidir.

Patronun veya hamili yakınlarının bindiği aracın marka ve modeli ile veya kişinin dini değerleriyle ,
işçi-işveren ilişkisini aynı çerçevetye oturtmaya çalışan mantıktır.
Aynı mantıkla da verilen cevap ( bir başka konuda aynı soruya ben de benzer cevap vermiştim)
sana ne güzel kardeşim, elin bindiği arabadan kıldığı namazdan. olacaktır doğal olarak.
Ha 1700tl ye yazılı olarak anlaştık 1500tl ödüyorlar,
fazla çalıştırılıyorum ama ücreti ödenmiyor,
daha yüksek ücret alıyorum ama primlerim asgari ücretten ödeniyor;
bu konularla ilgili ne yapabilirim? olsaydı,
ne boyacı çocuğumuz, ne de kağıt toplayan vatandaşlarımız konu mankenliği yapmayacaklardı.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

tuna07 ' Alıntı:
Bu noktada sorumluluk devlete aittir. Eğer bir devlet, herhangi bir vatandaşının emeğinin karşılığı olan ücretini ve sosyal haklarını almasını sağlayamıyorsa, onun işgücünün sömürülmesine göz yumuyorsa, sanırım sorunu başka yerde aramamıza gerek yok, demektir.

Devletin yapabileceği ancak zorlamaktır ki bunu yapmadığını söylemek haksızlık olur. Bu tür "alan razı veren razı" ilişkileri polisiye tedbirlerle engellemek kanımca imkan dahilinde değil. Bu tür tedbirler ancak sorunu halı altına süpürmek olur.
Sorunun asıl çözümü talep ve arzı dengelemektir. Şu anda işçi aleyhine inanılmaz bir arz olduğu malumumuz. Bunu dengelemenin yolu da işçi arayanların artıp iş arayanların azalmasıdır.
Buraya kadar mutabık isek; devam edelim:

İşçi arz dengesini sağlamanın yolu işçileri azaltmak ve/veya işçi arayanları artırmak olduğuna göre; potansiyel işçilerden en azından bazılarını TDK'nın patron tanımına tam uymasa bile, en azından "bir patrona bağlı olmaksızın, kendi hesabına" çalışmasını sağlayacak tedbirler bu amaca hizmet eder.

Benim burada yaptığım da, bir tek kişinin bile olsa kafasında "yahu, ben de iş arayacağıma kendi işimi yapabilirim" ampülünü yakabilme gayretinden ibaret.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Sayın senoleker,

senoleker ' Alıntı:
Devletin yapabileceği ancak zorlamaktır ki bunu yapmadığını söylemek haksızlık olur. Bu tür "alan razı veren razı" ilişkileri polisiye tedbirlerle engellemek kanımca imkan dahilinde değil. Bu tür tedbirler ancak sorunu halı altına süpürmek olur.
Bu fikrinize katılmadığımı belirtmek isterim.

Ben kokain kullanıyorum, siz de kokain satıyorsunuz. Alan razı veren razı, devlete ne oluyor diyemeyeceğimiz gibi, birinin başka birini sömürdüğü ilişkilere de polisiye yolla da olsa dur dememiz lazım. Önceki işyerimi, maaşımı alamadığım için bölge çalışmaya, AGİ' mi alamadığım için de vergi dairesine şikayet ettim. Etmez olaydım, vergi denetmeninden bir dayak yemediğim kaldı. Ben ayakta el pençe ifade verirken, hakkım olan parayı vermeyen işveren denetmenle güle oynaya çay içerek sohbet ediyordu. Bu yüzden çok da zorladıklarını söyleyemeyeceğim.

İşçi arzı ile talebini dengeleme öneriniz bence de mantıklı bir tespit ama çok uzun vadeli bir süreç ve bir o kadar da ütopik. Ayrıca, işçi talebini çalıştırmak için maalesef ki, tam da TDK tanımında yer alan patron şartlarının oluşturulmasına gerek duyulacaktır (özellikle de işveren kısmı). Zira, kendi hesabına çalışan bir ayakkabı boyacısının bu sürece bir katkısı olamaz. Tamam, kabul. Damlaya damlaya göl olur, ama bir ayakkabı boyacılığı girişimi ileride ne kadar işgücü talebi oluşturabilir ki? Bunu başardığımızı varsaysak bile, sistemsel istikrar yani, işverenin işçinin hakkını yeme huyundan vazgeçmesi sağlanmadan bu da başarılı olamayacaktır.. İster güzellikle, yani insanların olaylara bakış açısını değiştirmeyi başararak, ister zor kullanarak, işçi haklarını sağlama alamazsak, işverenin işçiyi sömürmesinin önüne geçemeyiz.

Saygılar, selamlar
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Kendi işini yapıp para kazanmak öyle kolay değil.
Önce epey bir sermayen olacak.
Sonra bir işi çok iyi bileceksin.
Sonra epey bir çevren olucak.
Doğru zamanda doğru yerde olacaksın
Tabi şansın da yaver gidecek. :)
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

tuna07 ' Alıntı:
Bu fikrinize katılmadığımı belirtmek isterim.

Sanki bir iletişim sorunu var gibi geldi;
Polisiye / devlet tedbirlerinin gereksiz olduğunu değil, YETERSİZ olduğunu söylemek istedim.
Tabii ki gereklidir, olmalıdır, hatta daha şiddetle olmalıdır. Ama ne kadar şiddetlendirirseniz şiddetlendirin, hiç bir zaman haksızlıkları salt bu yolla yok edemezsiniz. yok etmenin tek yolu, bu şartlarda çalışacak işçi kalmamasıdır diyorum.

Halen katılmıyorsanız saygı duyarım fakat ben de size katılmam :)

Ayrıca tabii ki ütopik; ama bir kişinin kafasında yanacak bir ampül hiç değilse "o kişi için" çok şeyi değiştirebilir. Denizyıldızı hikayesindeki gibi.

Ben bu örneği işvereninden çok şikayetçi olanlara her zaman söylerim. Bunun farkına varan insan, patron olabilecek yeteneklerin hiç değilse büyük bir kısmına sahip demektir diye düşünüyorum çünkü. Gerisi sadece bakış açısı, azim ve emek.

Sayın nguroy da şüphesiz ki söylediklerinde haklı. Ama işçi ile patron arasında o kadar fark var işte. O yüzden patron mersedese biniyor. Sermayeye katılmıyorum. Bunun birçok yolu var. Tabii ki bir anda Sabancı olacak değildir ama hiç değilse ayda 1-2 bin lira kazanacak duruma gelmek için trilyonlara gerek yok. Çevre, doğru zamanda doğru yerde olmak, bir işi bilmek ise zaten olması gereken, insanın kendi çabası ile elde ettiği şeyler. Çalışarak kazandığı şeyler. Çalışmadı ve bunları elde etmediyse, demek ki tembelmiş. O zaman asgari ücrete iş arayacak. En azından çevre ve beceri elde edene kadar.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Sayın Senoleker,

senoleker ' Alıntı:
Devletin yapabileceği ancak zorlamaktır ki bunu yapmadığını söylemek haksızlık olur.

Yukarıda alıntıladığım cümlenizden, polisiye tedbirleri yetersiz bulduğunuzu nasıl anlayabilirim ki? Aksine, devlet daha ne yapsın, yeterince zorluyor anlamı çıkıyor. Hatta, zorlamadığını söylemek haksızlık olur demişsiniz. Dediğim gibi, bu cümleden, "yetersiz buluyorum" yorumunu çıkaramadım.

senoleker ' Alıntı:
Bu tür "alan razı veren razı" ilişkileri polisiye tedbirlerle engellemek kanımca imkan dahilinde değil. Bu tür tedbirler ancak sorunu halı altına süpürmek olur.

polisiye tedbirler sorunu halı altına süpürür derken;

senoleker ' Alıntı:
Tabii ki gereklidir, olmalıdır, hatta daha şiddetle olmalıdır.

polisiye tedbirler daha da şiddetli olmalı demişsiniz.

Sanırım, sorunları halı altına süpürmekten yanasınız ;D


senoleker ' Alıntı:
Sanki bir iletişim sorunu var gibi geldi;
sanırım bunda hem fikiriz.

Saygılar, selamlar
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

Konu kunuyu açmış ve süreç epeyi uzamış.Müsaade ederseniz paylaşımlar ve işci-işveren ilişkileri çerçevesinde ,ilgisi bulunduğunu düşündüğüm diğer bi husus;"kıdem tazminatı fonu"nun yürürlüğe girmesiyle , rekabete açık iş gücü alanının-piyasasının hareketleneceği,yani koşullara göre işcinin önceden(fon öncesi)alacakları-hakettikleri yönünden işverenin göze alamadığı hususlar-yükler, fonun yürürlüğe girmesinden sonra bu derecede ağır (risk)olmayacağından, artık işverenler işe daha uygun-yetkin yani kaliteli işgörenleri tercih edeceğinden,işci kardeşler arasında da rekabet oluşacak(kim daha haiz ise o işverence tercih edilecek)gibi gözüküyor diyebiliriz.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

şeref aydemir ' Alıntı:
.... işverenin göze alamadığı hususlar-yükler, fonun yürürlüğe girmesinden sonra bu derecede ağır (risk)olmayacağından,

Zaten kanunu çıkaranların öne sürdükleri gerekçe de bu.
Liberal görüş, bunun işsizliği azaltacağını iddia eder.
Ancak ben bunun işçinin lehine olacağını düşünmüyorum. Umarım yanılıyorumdur.
 
Ynt: Mercedesle gezip sigortayı asgariden yatıran, haftada 65 saat çalıştıran patron

"Kıdem Tazminatı Fonu"konusunu "Sosyal Güvenlik Mevzuatı Makaleleri"bölümünde paylaşmıştık.
Bu konuda en belirgin ve ileri sürülen eleştiri,bu tasarı kapsamındaki kıdem tazminatı miktarının,mevcut şimdiki sisteme (1475/14)göre daha düşük olacağı-kalacağı yönündedir.
Elbette tasaarıda taraflar(işveren ve işci)yönünden, avantaj ve dezavantajlar sözkonusudur.
 
Üst