Değerli Meslektaşlarım,
Geçenlerde yazdığım ?Herkesin, her şartta yakabileceği bir mum mutlaka vardır..? başlıklı yazım ile ilgili olarak Türkiye?nin dört bir yanından yüzlerce mail ve telefon aldım. Bunlardan bazıları gerçekten insanın içini acıtan türden meslek dramları (özellikle genç meslektaşlar). Anlaşılan o ki; artık meslektaşlarımızın çoğu, mesleğimiz ile ilgili yaşadıkları sıkıntıların, şimdiye kadarki gibi, dört duvar arasında sıkışıp kalmasını istemiyorlar. Yaşadıklarının, şu ana kadar kulakları tıkalı olan çözüm mercilerine bir şekilde, ama kesinlikle aktarılmasını, artık bıçağın kemiğe dayandığını ve ortak bir güç oluşturularak bu gidişe bir son verilmesini, arzuyla talep ediyorlar.
Öncelikle, ilgili yazımda ?kendinden bir parça? bulduğunu ifade ederek Türkiye?nin dört bir yanından destek mesajları gönderen ve bana meslek-meslektaş sorunlarının çözümüne dönük olarak yapılacaklar noktasında, yalnız olmadığımızı hissettiren tüm meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Şimdi; mesleğimize hizmet etmek üzere vücuda gelen, meslek gruplarımız ve mesleğimizin geleceği konusundaki tespitlerimi ve naçizane önerilerimi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çağdaş Demokrat Muhasebeciler; Geleceğe yönelik??üyelerimizin gelişimini sağlayan, ??mesleki kamuoyuyla güçlü işbirliği yaparak??..
Meslekte Birlik; Türk Muhasebe ve denetim Sistemi'nin gelişmesi??.. muhasebe ve denetim ile ilgili kurumlar??..muhasebe ve denetim mesleğinin yönetim kaliteleri??..
Demokratik Muhasebeciler; Meslektaşlarımızın çıkarları ??Meslektaşlarımız meslek ve toplumsal alanda dayanışması???
Çözüm Grubu; Mesleki sorunların çözümü????uzmanlık alanımızla ilgili ülke sorunlarında üretken ???..
Meslekte Dayanışma; Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler arasında birlik ve beraberliği?. Mesleki bilgi birikimi??. mesleki ihtiyaçları???..
Çağdaş Muhasebeciler; Mesleğimizin ve meslek mensuplarının toplumsal yararı?.. meslek örgütlerimizin güçlendirilmesi?. Meslek mensuplarımızın??..
Katılımcı Meslek Grubu; ?..katılımcı bir anlayışın meslek örgütlerimizde etkin kılınması?. Meslek yasamız ve yönetmeliklerimiz?????
Ve burada yer veremediğim daha birçok, mesleki dernek, birlik ve grup, tüzükleri çerçevesinde belirledikleri farklı yol ve yöntemlerle, mesleğimizi ve meslektaşlarımızı, istenilen hedeflere ulaştırmak amacıyla bir araya gelmiş ve bu yolda birçok değerli hizmetlerde bulunmuşlar, bulunmaya da devam etmektedirler. Yukarıda özetle belirttiğim hedef ve amaçlara, mesleğini seven hangi meslektaşımız, hayır böyle bir amaç olamaz diyebilir. Her meslektaşın, kendini daha yakın hissettiği bir grupta meslek mücadelesi vermesinden daha doğal bir şey de olamaz. Gerçek sorun, mesleki katılımcılığın her geçen gün biraz daha azalması ve meslektaşlarımızın ümitlerini yitirerek yada zamanla yitirttirilerek, gerekli mücadeleyi gösterme azmini kaybetmiş yada kaybettirilmiş olmasıdır. Yoksa; aynen demokratik ülkelerdeki, fikirlerin siyasi yansımaları sonucunda ortaya çıkan ve iktidar olmak üzere mücadele eden siyasal partiler gibi, bizim mesleki gruplarımızın yöneticileri de, temsil ettiği ve desteğini aldığı meslektaşlarımızın sözcüleri olarak demokratik yarışlarını, tabi ki devam ettireceklerdir.(dalalet ve ihanet içinde olmamak şartıyla tabi). Buraya kadar hiç bir sorun yok. Gerçek sorun; grupların belirledikleri, asıl yola çıkış hedeflerini zamanla unutmaya başlayarak, tali hedeflerini ana hedeflerinin önüne geçirmeye başlamalarından kaynaklanmaktadır.
Bu belki de Türkiye?nin, en büyük genel sorunudur. Neredeyse tüm kurum ve kuruluşlar ayrıntılarda takılı kalıp, bunlarla boğuşurlarken, asıl amaçlarının ne olduğunu zamanla unutarak, her geçen gün bu amaçlarından biraz daha uzaklaşmakta yada uzaklaştırılmaktadırlar.
?Amaç-Sonuç? kayması durumunu yani ?gerçek hedef? erozyonunu ve neticelerini, güncel bir örnek ile açıklamaya çalışalım.
?r.)
İşte amaç kayması yada erozyonu böyle birşey. Bizlerde bu sorunları, meslek örgütlerimizde sürekli olarak ve en uç noktalarda yaşıyoruz. Yukarıda saydığım meslek gruplarının amaçlarını değerlendirdiğimizde, tüm grupların, ortak ana amaçlarının, tam bağımsız bir MESLEK ve ileri ülkelerdeki saygınlığa kavuşmuş bir MESLEKTAŞ, olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Burada bir parantez açarak, yapılan açıklamaların daha doğru bir zemine oturtulması için, bazı siyasi partilerin tüzüklerindeki temel amaçların neler olduğuna kısaca bir göz atalım.
?
Şimdi gelelim mesleğimize; nasıl ki üst amaçları ayni olup, diğer pek çok konuda, sayısız fikir ayrılığı bulunan partiler için, bu kadar partiye hiç gerek yok, sadece bir tek parti olsun yeter, diyemiyor isek (veya demememiz gerekiyorsa), bizim mesleğimizde de üst amacı ayni olan, fakat bu gayeye ulaşmada izledikleri yolları ile birbirlerinden ayrılan grupların olmasını, kötü bir sonuç olarak değil, mesleğimizdeki renk ve çeşitlilik olarak görüp saygı göstermeliyiz. Ancak; buna saygı gösterirken, mesleğimizin kanuni olarak doğduğu gün, işin doğası gereği, onunla birlikte doğmuş olan mesleki grubun bazı temsilcilerinin, bu mesleği yönetmeyi sadece kendi tekellerinde görmesini ve bizden vazgeçerseniz şöyle olur, böyle olur diyerek, kıyamet senaryoları çizmesini de asla ve asla kabul edemeyiz. Zira tarih sayfaları, geçmişten kazanılmış müktesep hakların, sonsuza kadar var olacağını zanneden pek çok, paşa, padişah, ülke ve parti ile doludur.
Belli bir oluşumu, (devlet, sivil toplum kuruluşu, şirket vs.) ana amaçlarına ulaştırmak için yola çıkan liderler (liderler diyorum çünkü bu konjonktürde, belirlenen hedeflere sade memur yöneticiler ile ulaşılması, artık söz konusu bile olamaz), çıktıkları ana amaç yolunda hareket ederlerken, geçmişten elde ettikleri bir takım kazanımlara ve iktidar güçlerine değil, yakalayacakları değişim ve hizmet rüzgarıyla, o oluşumu meydana getiren fertlerin büyük çoğunluğundan alacakları gönüllü desteğe sarılmalıdırlar.
Kısaca; nasıl ki bir ülkenin yönetimine talip olan partilerin, partiler üstü ana amaçları VATAN ve VATANDAŞ ise, meslek örgütümüzün yönetimine talip olan grupların da, gruplar üstü ana amaçları MESLEK ve MESLEKTAŞ olmalıdır. Kavgalarla, gürültülerle ne ülkemizin, nede mesleğimizin kaybedeceği bir zaman kalmamıştır. Gelişmiş ülkelerdeki uzlaşı kültürünü içimize sindirip, asıl amacımızın, bu amaca ulaşma sürecinde karşılaşılan tali sorunlar ile gölgelenmesine izin vermemeliyiz.
?Gelişmiş ülkelerdeki uzlaşı kültürü? ne demektir, kısaca bir örnek verelim;
?ABD?deki ön seçimlerden ilki Iowa eyaletinde 3 Ocak 2008 tarihinde gerçekleşti. Barack Obama'nın bu eyalette beklenmedik bir başarı elde ederek seçimi kazanması Hillary Clinton'un adaylık şansını olumsuz yönde etkiledi. Ancak Clinton 5 gün sonra New Hampshire eyaletindeki seçimleri kazanarak rekabeti sürdürdü.. 5 Şubat 2008 günü 20 eyalette aynı günde yapılacak ön seçimlere kritik gözüyle bakılıyordu. Bu seçimlerde her iki aday da başarılı oldu. Ancak Obama'nın Clinton'a kıyasla az bir farkla öne geçtiği gözlendi. Haziran ayına kadar yarış başa baş devam etti. Hillary Clinton, Obama'yı sonuna kadar az bir farkla takip etti. 3 Haziran 2008 tarihinde South Dakota ve Montana eyaletlerinde yapılan ön seçimlerden sonra bu küçük fark kapatılamayınca Hillary Clinton, başkanlık yarışını kaybetmekle birlikte, ABD tarihinde başkanlığa en çok yaklaşmış kadın aday olarak tarihe geçti.?
Bu nefes kesen seçimin, daha sonrasında ne mi oldu; hepiniz bildiği gibi, seçimi kaybeden Hillary Clinton, seçimi kazanarak 44. ABD başkanı olan Barack Obama?nın kadrosundan, ABD'nin yeni Dışişleri bakanı oldu ve tüm bilgi ve birikimini bu uğurda ortaya koymaya başladı. İnanabiliyor musunuz? Bize ne kadar uzak geliyor öyle değil mi?
Biz de ise, öyle tahmin ediyorum ki, bir yıl kalan 2013 yılı seçimlerinde; yöneticiliği meslek edinmiş, kendisinden sonrasının toz duman olduğuna, kendisini bile inandırmış olan bazı meslektaşlarımız oy isterlerken, 2010 yılında uygulanmaya başlanan mesleki seçim sistemini eleştirerek; ?Biz şunu yapamadık, bunu da yapamadık, ama sorun bakalım neden olmadı, diğer gruptan adaylar aramıza girdiler ve çekişmeden dolayı istediklerimizi tam anlamıyla gerçekleştiremedik. Bu seçimlerde, bahsettiğiniz sorunlarınızın, hızla giderilmesini istiyorsanız, blok halinde bize oy veriniz ki aramıza yabancıları sokmayalım? diyecekler.
Belki biliyorsunuzdur ama ben yine de hatırlatayım; Ya arkadaşlar, o insanlar yabancı değil, onlarda bu mesleği seven, meslektaşlarına ve mesleğine hizmet etmek için grup kurmuş olan meslek sevdalıları, (en azından birçoğu) yani ortak noktamız az önce söylediğim gibi MESLEK ve MESLEKTAŞ. Lütfen birbirimizden korkmayalım, birbirimizi anlamaya çalışalım, uzlaşma kültürünü içimize sindirelim. Yönetimde çoğunluk olanlar, azınlık olanları ezmeye çalışmak yerine, fikirlerine saygı göstermeye çalışsınlar, azınlık olanlar da, projelerini gizlemeyerek, hayata geçirilmesinin meslek ve meslektaşa faydalarını ortaya koyarak, mesai arkadaşlarını ikna etmeye çalışsınlar ve birde eğriye doğruya muhalefet şerri koyarak klasik muhalefet olmasınlar, birşeyin doğru olduğuna inandıklarında ona destek versinler. Yönetimin dışında kalan gruplarda, eğer amaçları kişisel çıkar elde etmek değil de, Mesleğe ve meslektaşa hizmet etmek ise, öneri ve taleplerini resmi bir şekilde yönetimlere bildirsinler, hatta bu konuda Meclis Alt Komisyonu gibi çalışan, Tüm grupların liderlerinin, belirli zamanlarda bir gündem dahilinde toplanarak konu değerlendirmelerinin yapılacağı bir istişare komitesi oluşturularak, bu toplantılarda ortak olarak alınan tavsiye niteliğindeki kararların üst yönetime sunulması sağlanabilir.
Meşhur bir cümleyi, uyarlayarak söylemek istiyorum. ?Söz konusu MESLEK ve MESLEKTAŞ ise gerisi teferruattır.? Kurtuluşumuz ve sorunlarımızın sona ermesi, bu söyleme dört elle sarılmaktan geçmektedir. Bunu başarmamız halinde, tüm sorunların bir bir ortadan kalktığına hep birlikte şahit olacağımızdan emin olabilirsiniz.
Her platformda birbirleriyle çatışma içinde olan, birbirlerine hakarete varan ifadeler dahi kullanmaktan çekinmeyen, siyasal parti mensupları, yani Millet Vekillerimizin, çok nadiren de olsa hangi durumlarda bu söylemlerini bırakarak, oybirliği ile karar aldıklarına hiç dikkat ettiniz mi?.
Geçenlerde yazdığım ?Herkesin, her şartta yakabileceği bir mum mutlaka vardır..? başlıklı yazım ile ilgili olarak Türkiye?nin dört bir yanından yüzlerce mail ve telefon aldım. Bunlardan bazıları gerçekten insanın içini acıtan türden meslek dramları (özellikle genç meslektaşlar). Anlaşılan o ki; artık meslektaşlarımızın çoğu, mesleğimiz ile ilgili yaşadıkları sıkıntıların, şimdiye kadarki gibi, dört duvar arasında sıkışıp kalmasını istemiyorlar. Yaşadıklarının, şu ana kadar kulakları tıkalı olan çözüm mercilerine bir şekilde, ama kesinlikle aktarılmasını, artık bıçağın kemiğe dayandığını ve ortak bir güç oluşturularak bu gidişe bir son verilmesini, arzuyla talep ediyorlar.
Öncelikle, ilgili yazımda ?kendinden bir parça? bulduğunu ifade ederek Türkiye?nin dört bir yanından destek mesajları gönderen ve bana meslek-meslektaş sorunlarının çözümüne dönük olarak yapılacaklar noktasında, yalnız olmadığımızı hissettiren tüm meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Şimdi; mesleğimize hizmet etmek üzere vücuda gelen, meslek gruplarımız ve mesleğimizin geleceği konusundaki tespitlerimi ve naçizane önerilerimi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çağdaş Demokrat Muhasebeciler; Geleceğe yönelik??üyelerimizin gelişimini sağlayan, ??mesleki kamuoyuyla güçlü işbirliği yaparak??..
Meslekte Birlik; Türk Muhasebe ve denetim Sistemi'nin gelişmesi??.. muhasebe ve denetim ile ilgili kurumlar??..muhasebe ve denetim mesleğinin yönetim kaliteleri??..
Demokratik Muhasebeciler; Meslektaşlarımızın çıkarları ??Meslektaşlarımız meslek ve toplumsal alanda dayanışması???
Çözüm Grubu; Mesleki sorunların çözümü????uzmanlık alanımızla ilgili ülke sorunlarında üretken ???..
Meslekte Dayanışma; Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler arasında birlik ve beraberliği?. Mesleki bilgi birikimi??. mesleki ihtiyaçları???..
Çağdaş Muhasebeciler; Mesleğimizin ve meslek mensuplarının toplumsal yararı?.. meslek örgütlerimizin güçlendirilmesi?. Meslek mensuplarımızın??..
Katılımcı Meslek Grubu; ?..katılımcı bir anlayışın meslek örgütlerimizde etkin kılınması?. Meslek yasamız ve yönetmeliklerimiz?????
Ve burada yer veremediğim daha birçok, mesleki dernek, birlik ve grup, tüzükleri çerçevesinde belirledikleri farklı yol ve yöntemlerle, mesleğimizi ve meslektaşlarımızı, istenilen hedeflere ulaştırmak amacıyla bir araya gelmiş ve bu yolda birçok değerli hizmetlerde bulunmuşlar, bulunmaya da devam etmektedirler. Yukarıda özetle belirttiğim hedef ve amaçlara, mesleğini seven hangi meslektaşımız, hayır böyle bir amaç olamaz diyebilir. Her meslektaşın, kendini daha yakın hissettiği bir grupta meslek mücadelesi vermesinden daha doğal bir şey de olamaz. Gerçek sorun, mesleki katılımcılığın her geçen gün biraz daha azalması ve meslektaşlarımızın ümitlerini yitirerek yada zamanla yitirttirilerek, gerekli mücadeleyi gösterme azmini kaybetmiş yada kaybettirilmiş olmasıdır. Yoksa; aynen demokratik ülkelerdeki, fikirlerin siyasi yansımaları sonucunda ortaya çıkan ve iktidar olmak üzere mücadele eden siyasal partiler gibi, bizim mesleki gruplarımızın yöneticileri de, temsil ettiği ve desteğini aldığı meslektaşlarımızın sözcüleri olarak demokratik yarışlarını, tabi ki devam ettireceklerdir.(dalalet ve ihanet içinde olmamak şartıyla tabi). Buraya kadar hiç bir sorun yok. Gerçek sorun; grupların belirledikleri, asıl yola çıkış hedeflerini zamanla unutmaya başlayarak, tali hedeflerini ana hedeflerinin önüne geçirmeye başlamalarından kaynaklanmaktadır.
Bu belki de Türkiye?nin, en büyük genel sorunudur. Neredeyse tüm kurum ve kuruluşlar ayrıntılarda takılı kalıp, bunlarla boğuşurlarken, asıl amaçlarının ne olduğunu zamanla unutarak, her geçen gün bu amaçlarından biraz daha uzaklaşmakta yada uzaklaştırılmaktadırlar.
?Amaç-Sonuç? kayması durumunu yani ?gerçek hedef? erozyonunu ve neticelerini, güncel bir örnek ile açıklamaya çalışalım.
?r.)
İşte amaç kayması yada erozyonu böyle birşey. Bizlerde bu sorunları, meslek örgütlerimizde sürekli olarak ve en uç noktalarda yaşıyoruz. Yukarıda saydığım meslek gruplarının amaçlarını değerlendirdiğimizde, tüm grupların, ortak ana amaçlarının, tam bağımsız bir MESLEK ve ileri ülkelerdeki saygınlığa kavuşmuş bir MESLEKTAŞ, olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Burada bir parantez açarak, yapılan açıklamaların daha doğru bir zemine oturtulması için, bazı siyasi partilerin tüzüklerindeki temel amaçların neler olduğuna kısaca bir göz atalım.
?
Şimdi gelelim mesleğimize; nasıl ki üst amaçları ayni olup, diğer pek çok konuda, sayısız fikir ayrılığı bulunan partiler için, bu kadar partiye hiç gerek yok, sadece bir tek parti olsun yeter, diyemiyor isek (veya demememiz gerekiyorsa), bizim mesleğimizde de üst amacı ayni olan, fakat bu gayeye ulaşmada izledikleri yolları ile birbirlerinden ayrılan grupların olmasını, kötü bir sonuç olarak değil, mesleğimizdeki renk ve çeşitlilik olarak görüp saygı göstermeliyiz. Ancak; buna saygı gösterirken, mesleğimizin kanuni olarak doğduğu gün, işin doğası gereği, onunla birlikte doğmuş olan mesleki grubun bazı temsilcilerinin, bu mesleği yönetmeyi sadece kendi tekellerinde görmesini ve bizden vazgeçerseniz şöyle olur, böyle olur diyerek, kıyamet senaryoları çizmesini de asla ve asla kabul edemeyiz. Zira tarih sayfaları, geçmişten kazanılmış müktesep hakların, sonsuza kadar var olacağını zanneden pek çok, paşa, padişah, ülke ve parti ile doludur.
Belli bir oluşumu, (devlet, sivil toplum kuruluşu, şirket vs.) ana amaçlarına ulaştırmak için yola çıkan liderler (liderler diyorum çünkü bu konjonktürde, belirlenen hedeflere sade memur yöneticiler ile ulaşılması, artık söz konusu bile olamaz), çıktıkları ana amaç yolunda hareket ederlerken, geçmişten elde ettikleri bir takım kazanımlara ve iktidar güçlerine değil, yakalayacakları değişim ve hizmet rüzgarıyla, o oluşumu meydana getiren fertlerin büyük çoğunluğundan alacakları gönüllü desteğe sarılmalıdırlar.
Kısaca; nasıl ki bir ülkenin yönetimine talip olan partilerin, partiler üstü ana amaçları VATAN ve VATANDAŞ ise, meslek örgütümüzün yönetimine talip olan grupların da, gruplar üstü ana amaçları MESLEK ve MESLEKTAŞ olmalıdır. Kavgalarla, gürültülerle ne ülkemizin, nede mesleğimizin kaybedeceği bir zaman kalmamıştır. Gelişmiş ülkelerdeki uzlaşı kültürünü içimize sindirip, asıl amacımızın, bu amaca ulaşma sürecinde karşılaşılan tali sorunlar ile gölgelenmesine izin vermemeliyiz.
?Gelişmiş ülkelerdeki uzlaşı kültürü? ne demektir, kısaca bir örnek verelim;
?ABD?deki ön seçimlerden ilki Iowa eyaletinde 3 Ocak 2008 tarihinde gerçekleşti. Barack Obama'nın bu eyalette beklenmedik bir başarı elde ederek seçimi kazanması Hillary Clinton'un adaylık şansını olumsuz yönde etkiledi. Ancak Clinton 5 gün sonra New Hampshire eyaletindeki seçimleri kazanarak rekabeti sürdürdü.. 5 Şubat 2008 günü 20 eyalette aynı günde yapılacak ön seçimlere kritik gözüyle bakılıyordu. Bu seçimlerde her iki aday da başarılı oldu. Ancak Obama'nın Clinton'a kıyasla az bir farkla öne geçtiği gözlendi. Haziran ayına kadar yarış başa baş devam etti. Hillary Clinton, Obama'yı sonuna kadar az bir farkla takip etti. 3 Haziran 2008 tarihinde South Dakota ve Montana eyaletlerinde yapılan ön seçimlerden sonra bu küçük fark kapatılamayınca Hillary Clinton, başkanlık yarışını kaybetmekle birlikte, ABD tarihinde başkanlığa en çok yaklaşmış kadın aday olarak tarihe geçti.?
Bu nefes kesen seçimin, daha sonrasında ne mi oldu; hepiniz bildiği gibi, seçimi kaybeden Hillary Clinton, seçimi kazanarak 44. ABD başkanı olan Barack Obama?nın kadrosundan, ABD'nin yeni Dışişleri bakanı oldu ve tüm bilgi ve birikimini bu uğurda ortaya koymaya başladı. İnanabiliyor musunuz? Bize ne kadar uzak geliyor öyle değil mi?
Biz de ise, öyle tahmin ediyorum ki, bir yıl kalan 2013 yılı seçimlerinde; yöneticiliği meslek edinmiş, kendisinden sonrasının toz duman olduğuna, kendisini bile inandırmış olan bazı meslektaşlarımız oy isterlerken, 2010 yılında uygulanmaya başlanan mesleki seçim sistemini eleştirerek; ?Biz şunu yapamadık, bunu da yapamadık, ama sorun bakalım neden olmadı, diğer gruptan adaylar aramıza girdiler ve çekişmeden dolayı istediklerimizi tam anlamıyla gerçekleştiremedik. Bu seçimlerde, bahsettiğiniz sorunlarınızın, hızla giderilmesini istiyorsanız, blok halinde bize oy veriniz ki aramıza yabancıları sokmayalım? diyecekler.
Belki biliyorsunuzdur ama ben yine de hatırlatayım; Ya arkadaşlar, o insanlar yabancı değil, onlarda bu mesleği seven, meslektaşlarına ve mesleğine hizmet etmek için grup kurmuş olan meslek sevdalıları, (en azından birçoğu) yani ortak noktamız az önce söylediğim gibi MESLEK ve MESLEKTAŞ. Lütfen birbirimizden korkmayalım, birbirimizi anlamaya çalışalım, uzlaşma kültürünü içimize sindirelim. Yönetimde çoğunluk olanlar, azınlık olanları ezmeye çalışmak yerine, fikirlerine saygı göstermeye çalışsınlar, azınlık olanlar da, projelerini gizlemeyerek, hayata geçirilmesinin meslek ve meslektaşa faydalarını ortaya koyarak, mesai arkadaşlarını ikna etmeye çalışsınlar ve birde eğriye doğruya muhalefet şerri koyarak klasik muhalefet olmasınlar, birşeyin doğru olduğuna inandıklarında ona destek versinler. Yönetimin dışında kalan gruplarda, eğer amaçları kişisel çıkar elde etmek değil de, Mesleğe ve meslektaşa hizmet etmek ise, öneri ve taleplerini resmi bir şekilde yönetimlere bildirsinler, hatta bu konuda Meclis Alt Komisyonu gibi çalışan, Tüm grupların liderlerinin, belirli zamanlarda bir gündem dahilinde toplanarak konu değerlendirmelerinin yapılacağı bir istişare komitesi oluşturularak, bu toplantılarda ortak olarak alınan tavsiye niteliğindeki kararların üst yönetime sunulması sağlanabilir.
Meşhur bir cümleyi, uyarlayarak söylemek istiyorum. ?Söz konusu MESLEK ve MESLEKTAŞ ise gerisi teferruattır.? Kurtuluşumuz ve sorunlarımızın sona ermesi, bu söyleme dört elle sarılmaktan geçmektedir. Bunu başarmamız halinde, tüm sorunların bir bir ortadan kalktığına hep birlikte şahit olacağımızdan emin olabilirsiniz.
Her platformda birbirleriyle çatışma içinde olan, birbirlerine hakarete varan ifadeler dahi kullanmaktan çekinmeyen, siyasal parti mensupları, yani Millet Vekillerimizin, çok nadiren de olsa hangi durumlarda bu söylemlerini bırakarak, oybirliği ile karar aldıklarına hiç dikkat ettiniz mi?.