Niye Şiir Olmasın!!!

Umutların olsun
Mutluluğa
Tebessüme
Ve güzelliğe dair…
Heyecanın olsun
O güzel yüreğini yormayan
Her çarpıntı serinlik olsun
Serin dalgalar misali sana…
Her atışı vuslat olsun yüreğin
Her nefesin yeni umutlar
Her gülüşün yeni bir bahar
Gülüşün anımsatsın en güzel yakamozu
Ve her sözün sebebi olsun
sevgiye dair tüm anlamları…
 
Bir insanı unutmak zorunda kaldın mı hiç? Hiç bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç? Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, her an kapından içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi. Ne zor şey degil mi ölmedigini bilmek, ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana. Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi;
sen hala bu kadar... sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...

Çok kötü değil mi? Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu işitememek, artık sonunun "pi" hali değil mi? Biliyorsun değil mi?

Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, kala balık caddede geçen binlerce yüze bakmak. Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek. Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek. Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak.

Ne zordur değil mi? Ne kadar eritir insanı farketmeden. Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?

Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına? Güzel bir kafe kesfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde, güzel bir sarkı dinlediğinde güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi; paylaşamadığın için onunla?

Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada? Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?

Baktığında aynana, sadece yüzünün bir yarını gördüğün
oldu mu hiç? Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç? Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?

Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi? Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara feda oldun mu hiç? İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin, özlemini,
susuzluğunu, açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç? Kanayan yarasını gördügün ama merhem olamadığın zamanlar. Gücünün,
hani o tanrısal gücünün bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kad ar olduğunu gördügün zamanlar oldu mu hiç?
Hiç?
Bir hiç.
 
Bir insanı unutmak zorunda kaldın mı hiç? Hiç bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç? Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, her an kapından içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi. Ne zor şey degil mi ölmedigini bilmek, ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana. Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi;
sen hala bu kadar... sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...


Çok kötü değil mi? Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu işitememek, artık sonunun "pi" hali değil mi? Biliyorsun değil mi?


Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, kala balık caddede geçen binlerce yüze bakmak. Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek. Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek. Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak.


Ne zordur değil mi? Ne kadar eritir insanı farketmeden. Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?


Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına? Güzel bir kafe kesfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde, güzel bir sarkı dinlediğinde güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi; paylaşamadığın için onunla?


Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada? Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?


Baktığında aynana, sadece yüzünün bir yarını gördüğün
oldu mu hiç? Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç? Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?


Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi? Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara feda oldun mu hiç? İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin, özlemini,
susuzluğunu, açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç? Kanayan yarasını gördügün ama merhem olamadığın zamanlar. Gücünün,
hani o tanrısal gücünün bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kad ar olduğunu gördügün zamanlar oldu mu hiç?
Hiç?
Bir hiç.
 
Annem


Kulağımdan gitmiyor ninni sesin
İçimdesin içimde derindesin
Gördüğüm her şeyde, sevdiğimdesin
Anlatılmaz öyle güzel bir şeysin

Gözümün nuru annem
Ömrümün nuru annem
Şu kalbimin ateşi annem
Ayırmasın seni Allah benden

Sana versem ömrümü yetmez bile
Senin için çekilir çile bile
Yok eşin emsalin dünyada bile
Anlatılmaz öyle güzel bir şeysin

Gözümün nuru annem
Ömrümün nuru annem
Şu kalbimin ateşi annem
Ayırmasin seni Allah benden

Beste: Özcan Korkut
Güfte: Özcan Korkut
Makam: Hicazkâr
Usûl: Düyek



 
Şayet mutluluğuma
Egenin mavi suları şahit olacaksa
Ve bundan sonra yaşayacağım her şeyde
Sen olacaksan
Yaşım otuzbeş olmuş
Kırkbeş olmuş
Farketmiyor benim için
Yeterki
Yüreğimde ve
Bedenimde benimle birlikte yaşa...
Can DÜNDAR
 
İKİLEM
kararsız bir yaz ikindisi sanıyordum seni

apansız bastıran ani yağmurların getirdiği

toprak kokulu

bir yanı uzak tatil akşamları

bir yanı pazartesi telaşları



çıplak tenin

dayanılmaz bir fesleğen çiçeği

değmeye gör

bir yanın ısırgan otu

bir yanın esrik tanrılar içeceği

ya ellerin

işlenmemiş bir cinayetin

kim bilir kaçıncı faili meçhulleri



çıkılmamış bir okyanus serüveni

sanıyordum düşlerini

farkına varıp anlamadığım

bir yanın boğulma korkusu

bir yanın dünden belli

yaşama yazı tura atar gibi

liman başkanının bir türlü gelmek bilmeyen

selamet dilekleri



ya o gelmelerin

bir yanım şenlik, bir yanım gavur ateşi

tarifeli iki sefer arasında rast gelmişliğin

ince hesap işi



kırılma yerlerin

iç çekip

dudak bükmelerin

horlanıp gitmelerin

bilinçsiz terör eylemleri



yanılmışım demek istemem

daha kaç eylül geçmelidir üstüne




gelmeye gör

çocukluğumu geri çağırırım

ortaya çıkarır

kaç bayram arifesidir

yastığımın altına gizlediğim

siyah giysileri

beyaz gömlekle iyi duruyor

kanayan bir yürek ve kan

üstüne çekerim

bir gören olursa

kızılcık şerbetidir derim.

Bülent KUMRAL
 
BEKLE DEDİ

Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi...
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi...


ÖZDEMİR ASAF
 
BİR GECE

gecede bir uyku,
uykunun içinde ben...
uyuyorum,
uykudayım,
yanımda sen

uykunun içinde bir rüya,
rüyamda bir gece,
gecede ben...
bir yere gidiyorum,
delicesine...
aklımda sen.

ben seni seviyorum,
gizlice......
el pençe duruyorum,
yüzüne bakıyorum,
söylemeden tek hece.

seni yitiriyorum,
çok karanlık bir anda...
birden uyanıyorum,
bakıyorum aydınlık;
uyuyorsun yanımda,
güzelce....


ÖZDEMİR ASAF
 
Deniz gibidir hayat;
Bazen dalgalanır bazen durulur.
Kimi durmadan yüzer kimi yorulur.
Kimilerini uzaklara götürür.
Kimini bir yerde kıyıya vurur.
Bazıları sakin yerlerinde yüzer.
Bazıları dalgalarında kaybolur.

Deniz gibidir hayat;
Kimi akıntısına istemeden kapılır.
Kimide kendini akıntısına bırakır.
Hayatta deniz gibi kirliliği kaldırmaz.
Bir kere kirlettin mi bir daha yaşanmaz.
Bazen fırtınalıdır bazen sakinleşir.
Her esen rüzgâr ayrı bir şekil verir.
Rüzgâr kuvvetliyse çıkar fırtına.
Yinede bir şey yapamaz.
Gemisini yüzdürmeyi bilen kaptana..
 
Sebepsiz gözyaşı dökmek istedi gözlerim.
Neden diye soramadım..
Görmek isteyip de göremediğine ağlıyor gözlerim,yeter artık diyemedim...
Belli ki çok özlemiş, belli ki ağlamak istemiş..
İsyan mı bu yoksa bir haykırış mı anlam veremedim..
Yüreğimi dinliyor artık gözlerim.. ve anladım ki ağlayan onlar değil, sana hasret kalan Yüreğim...
 
Bir insanı unutmak zorunda kaldın mı hiç? Hiç bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç? Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, her an kapından içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi. Ne zor şey degil mi ölmedigini bilmek, ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana. Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi;
sen hala bu kadar... sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...

Çok kötü değil mi? Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu işitememek, artık sonunun "pi" hali değil mi? Biliyorsun değil mi?

Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, kala balık caddede geçen binlerce yüze bakmak. Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek. Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek. Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak.

Ne zordur değil mi? Ne kadar eritir insanı farketmeden. Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?

Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına? Güzel bir kafe kesfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde, güzel bir sarkı dinlediğinde güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi; paylaşamadığın için onunla?

Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada? Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?

Baktığında aynana, sadece yüzünün bir yarını gördüğün
oldu mu hiç? Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç? Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?

Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi? Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara feda oldun mu hiç? İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin, özlemini,
susuzluğunu, açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç? Kanayan yarasını gördügün ama merhem olamadığın zamanlar. Gücünün,
hani o tanrısal gücünün bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kad ar olduğunu gördügün zamanlar oldu mu hiç?
Hiç?
Bir hiç.

bu yazıtı siz mi yazdınız çok güzell
 
İSTANBUL
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.

Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.

Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.

CAHİT KÜLEBİ


 
Son düzenleme:
YOL TÜRKÜSÜ

Çiz beyaz haritalara mor kalemle
Hiç görülmedik yepyeni kentleri
Hep oralara götür beni
Seninle olunca sıkılmam giderim
Çocuk yüreğinle sen kurarsın
Köprüleri alanları kuleleri
Panayırları ve çocuk bahçelerini
Çiz haritaların en güzel yerine
En güzel günleri ve geceleri
Seninle olunca çekinmem giderim
O kentlere yolcu diye çiz beni
Biletim pardesüm şemsiyem şapkam
Yüreğimde sevincim kafamda düşüncem
Nasıl da çok karıştık birbirimize
Bu el hangimizin eli bu saçlar hangimizin
Senin gittiğin her yere giderim

AFŞAR TİMUÇİN
 
İNCİTME

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.

İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Irmak senden incinmesin.

Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Sen Sabahlar Ve Şafaklar Kadar Güzelsin

Sen Ülkemin Yaz Geceleri Gibisin

Saadetten Haber Getiren Atlı Kapını Çaldığında

Beni Unutma

Ah! Saklı Gülüm

Sen Hem Zor Hem Güzelsin

Şiirlerimin Ilıklığında Açılmalısın

Sana Burada Veriyorum Hayata Ayrılan Buseyi

Sen Memleketim Kadar Güzelsin

Ve Güzel Kal...



Nazım Hikmet Ran
 
Tadıyla için hayatı

Soğutmadan sevgileri

Soğutmadan sevdaları

Soğutmadan dostlukları

Yaşayın doyasıya.

Seviyorsanız koşun ardından

Beş dakika bile duracak zaman yok

Kırmadan, incitmeden sevin

İnsanı kırmaya zaman yok

Çayınız bardakta soğumadan

İçin çayınızı, hayat geçiyor

Yaşamamak yüreklere zarar

Can Yücel
 

Benzer konular

Üst