uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞİDDET, ELBET


bilgece susuyoruz artık saklamayalım
yıldızları tartaklanmış bir sonbahar gecesi
diz çökmüştük hatırla öteki dünyalara
dünyalar dediğim de ne, boşuna abartmayalım
karalarla denizler, çamurlar falan yani
toplasan hepsi hepsi batan bir geminin
sessiz, kıpırtısız can yelekleri

söze nasıl başlamalı basbayağı kan akıyor
ağzımı açtığımda düşlerimden içeri

bilgece susuyoruz çünkü susmak gecesi
patikada kaybolan o yaşsız çocukların
bir bildiği var elbet boşuna kaldırmazlar
coğrafya derslerinde küçük parmaklarını
ıslık çalmazlar, kuş vurmazlar, ağlamazlar boşuna

şiddet diyorsun ne güzel; şiddet, elbet
yoksa yalnız bir ardıcın dalları kırılır
çok ölünür daha, çok kaybolunur
biçimsiz bir kanamadır ah! hayat, anlamsız toprak
hiç kımıldamamış yaprak

bilgece susuyoruz artık saklamayalım
şiddet diyorsun ne güzel; şiddet, elbet
elbet, şiddet

elbet.


Altay ÖKTEM
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KEDİLER

krallara yakışır asılmak
bir tüyün usulca düşüşü yere
gibi sessizce gelir karanlık
son sığınak da terk edilir
kediler ölmeden önce

üstüme gül koklayan bu kenti bırakırım
bırakır giderim, kentler kuşatılırken
kuşlar ölürken gökyüzü yalnızdır

ancak krallara yakışır asılmak
bir tüyün usulca düştüğü yerde
peygamberler gül koklamaz, yalan
çocuklar büyümek istemiyor işte
biz aşınıp küçüldükçe

son sığınak da terk ediliyor
kediler ölmeden önce

kafka, kutsa beni bu gece


Altay ÖKTEM
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KUŞLARIM ÜŞÜYOR

cebime tıktığım kuşlar çok üşüyor
ben de üşüyorum desem kim inanır
bunca yıkıntının altında
bunca kırık cam batmışken ayaklarıma

belki yine seviyordur diye bir papatya kopartıyorum
yapraklarını yoluyorum, çiğniyorum, zıplıyorum üstünde
nasıldı bu fal, yani nasıl açılırdı bir kapının kilidi
anahtarı deliğe sokmadan önce

tüfek omuza deme komutanım, komik oluyorsun
omuzum olsa başka şeyler yüklerdim üstüne
bir palyaçonun burnunu örneğin
dövüşçü horozların kopan tüylerini
kullanılmış bir mendili koyardım
sonra sıyırırdım kendimi yeryüzünden
yok, yeryüzünü sıyırırdım kendimden

cebime tıktığım kuşlar çok üşüyor
geriye sayacağım söz veriyorum, vurmayın
vurmayın kuşlarım ağlıyor, geriye sayacağım

anne, hangi sayıdan başlayacağım?


Altay ÖKTEM
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MASAL

kavrulmuş bir karıncanın sağ salim
yuvasına dönüşü şarkılarda anlatılmaz
başka bir ses gerekir belki de, bilinen
tüm seslerin ötesinde; anne
koynuna al beni rahmine söz geçmez bu ıssız gecede

gitar çalma, susalım biraz yoruldum ağrımaktan
yoruldum bunca kesik ruhu tek başıma
taşımaktan, bir avuç kızgın kum bile yok
tutuşmuş saçlarını özlemeye vaktim yok
yok. yangınlara kızanları sildim kareli defterimden

bir kare de sen koy, üşenme
sanki soldan sağa ölmüş gibiyiz bu bilmecede
bu masalda dere tepe düz gitmiş kadar yorgunuz
argınız. azgınız. vallahi azız.
çok daha az olacağız bu pis gidişle
belki de seviştirmeye
vaktim olmaz kimseyi kendi bedenimle

çok gittik. dere tepe düz gitmiş bile
olabiliriz. ne dersin geri dönmeye; anne
sana söylüyorum olur olmaz zamanlarda ölme
taşınacak bir yük bile kalmayacak yoksa
bu kırışık cennette
yarım yamalak yaşayalım senle

kavrulmuş bir karınca kararınca; anca.


Altay ÖKTEM
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MAVERAÜNNEHİR DÖKÜLMEZ!


belki seni severim umurumdasın
yalnızsın, yaralısın, sarışınsın
bir kedi yavrusunun damdan düşüşü
kadarsın, ılıksın, suçlusun

çocuklar kızmazlar bana gidersem
susarlar derslerde -bu iyi- denklem çözmezler
fatih istanbul'u alır mı bilmem
ama maveraünnehir dökülmez!

önce ben öperim gizli yerlerinden
sıcak yerlerinden, buruk yerlerinden, korkak yerlerinden
sonra bütün mahalle öper umurumdasın
çocuklar kızmazlar bana dönersem
nasılsa maveraünnehir dökülmez!

bileyciler, çingeneler, teneke tamircileri...
her sözcük bir mermi gibidir bana
bir kadını bir kadın gibi izinsiz sevemem

belki umurumdasın evet umurumdasın
bir yaprak düşer yere; çıt. işte sonbahar
gibisin, ıslaksın, çok uzaktasın


Altay ÖKTEM
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İBRANİCE SEVDİM SENİ


ezik bir kuşun kanadını okşar gibi
boynu kırılmış bir simitçinin yerlere yayılan
tezgahını toplar gibi ibranice sevdim seni

değişen bir şey yoktu, aynı sokaklardaydı bata çıka
yürüdüğümüz, durup kıyısında kustuğumuz aynı
cami avlusuydu, aynı bıçaktı dokundukça
parmakuçlarımız ıslandıkça, ağzımız kalınlaştıkça
kabardıkça sesimizin ulaştığı yerlerimiz
aynı bıçaktı girip girip çıkan yalnızlığımıza

kan akmazdı çünkü kandan daha anlamlıydı sevgimiz
canımız acımazdı elbet birbirimizden
acı yoksul bir köylünün kara sabanına takılan
altın dolu küpü sırtlamaktı, sarı bir hatıraydı
savrulup giden bir yaprağın ardında bıraktığı

bütün dillerini öptüm, yalnızca
ibranice sevdim seni


Altay ÖKTEM
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Zaman zaman seni o saran düşünceler bitti aman aman
Durup durup sonra yine yanan
Ateş yerinde duman duman
Senle yaşadığıma sözüm yok,
Yaşanan kısmet...
Sonrasını da ben konuşmam,
Sevmem nisbet...
Senle yaşadığıma sözüm yok,
Yaşanan kısmet...
Sonrasını da ben konuşmam,
Sevmem nisbet...

Al herşeyini yanına,
Yüreğine...
Benden ne ateş olur ne soba
Söz veremem yarına...
Bana senden ne köy olur nede kasaba
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ido_mevlana14.jpg



KAHRINDA HOŞ LÜTFUNDA HOŞ


Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lutfun da hoş,
Ya derd gönder ya deva,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.

Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken..
Kahrında hoş lutfun da hoş.

Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.

Ger bağ-u ger bostan ola.
Ger bendü ger zindan ola,
Ger vasl-ü ger hicran ola,
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.

Ey padişah-ı Lemyezel!
Zat-ı ebed, hayy-ı ezel!
Ey lutfu bol, kahrı güzel!
Kahrında hoş, lutfun da hoş.

Ağlatırsın zari zari,
Verirsen cennet-ü huri,
Layık görür isen nari,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.

Gerek ağlat, gerek güldür,
Gerek yaşat gerek öldür,
Aşık Yunus sana kuldur,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.

Yunus Emre



 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken 'Dünya Benim!' Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların 'Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!' Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden E vvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Eşine 'Seni Çok Seviyorum!' Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.
CAN YUCEL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

?tersyüz?

A şehrinden yol almıştık,
B şehrine giden bir trende?
Arkada kaygılarımız vardı,
Ve umutlarımızla biz en önde?

Ve bir tren daha vardı,
Aynı anda ve B şehrinde?
Umutlarıyla o da kalktı,
Bize doğru ve ters yönde?

Mutlu sona yer yok mu,
Hız ve yol probleminde?
Kazalar kaçınılmaz mı,
Gençlik hikayelerinde?

Ne umduk neler bulduk,
Sevda tünellerinde?
Çarpıştık tersyüz olduk,
Tam en güzel yerinde.

Yiğit Güralp
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

172uygarkorca-bekleyis.jpg




ŞİMDİ GEL


Çıkmadın hiç aklımdan inan her anımdasın
Bekletme artık beni, geleceksen şimdi gel.
Sen hasretten bir ateş, bir alev kanımdasın,
Bekletme artık beni, geleceksen şimdi gel.

Derin elemlerdeyim nice gündüz, her gece,
Duygular da yaşattım,dilimde hece, hece.
Anladım çözülmüyor sen yoksan bu bilmece,
Bekletme artık beni, geleceksen şimdi gel.

Daldığım bir hayalin yıllar yüzünde geçti,
İnanmazsan sor elden ömrüm hüzünde geçti.
En son gittiğin mevsim, bu son güzünde geçti,
Bekletme artık beni, geleceksen şimdi gel.

Keşke yıllar olsaydı, keşke hasretler yoran,
Aşkınla ben esirim, bir arayan yok, soran.
Ruhumda fırtınalar, bende duygular boran,
Bekletme artık beni, geleceksen şimdi gel.

Göz yaşımda sen oldun, yokluğunda ağladım.
Karlı dağlar da Kerem, çölde Mecnun çağladım,
Ne bilsin sevmeyenler, nasıl ümit bağladım,
Bekletme artık beni, geleceksen şimdi gel.


Hamit Hayal


 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Asla başkasının sevgilisine aşık olmayacağım
Aslında yalanlarını dinlemek istemezdim, ama önce görmem lazımmış
Gözlerine bakmayı unuttum ve şimdi acı çekmeliyim
Hayır, asla başkasının sevgilisine aşık olmayacağım

Biri bana yardım etsin
Biri bana öğretsin
Biri bana ne yapacağımı söylesin
Senin üstünden nasıl gelmeliyim
Kalpsiz olabilirim, sevilmek için belki
Aradığın nedeni sana verdim ve bundan eminim

Neden beni aldattın
İncitmek istemediğini söylüyorsun
Ama o zaman neden bu kadar yakınlaştın
Bunun beni kıracağını biliyordun
Bu yüzden yanlış yöne saptım
Beni sana getiren yöne
Bir zamanlar oradaydım
Şimdi dersimi aldım ve

Asla başkasının sevgilisine ruhumu vermeyeceğim
Ona nasıl inanabilirim, senin yalanlarına düştükten sonra
Eminim gözlerine bakacağım
Bir andan daha uzun ve en derin hislerimi inkar edeceğim içimde

Hayır, asla yapmayacağım
Başkasının sevgilisine aşık olmayacağım
Gözlerine bakmayı unuttum ve şimdi ben ah etmeliyim
Hayır, asla bir başkasının sevgilisine aşık olmayacağım
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

n63754111192_2161.jpg




İŞİTİN EY YARENLER



İşidin ey yârenler
Kıymetli nesnedir aşk
Değmelere bitinmez
Hürmetli nesnedir aşk

Dağa düşer kül eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Hikmetli nesnedir aşk

Kime kim vurdu ok
Gussa ile kaygu yok
Feryad ile âhı çok
Firkatli nesnedir aşk

Denizleri kaynatır
Mevce gelir oynatır
Kayaları söyletir
Kuvvetli nesnedir aşk

Miskin Yunus neylesin
Derdin kime söylesin
Varsın dostu toylasın
Lezzetli nesnedir aşk


Yunus EMRE



 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MONA ROSA ŞİİRİNİN HİKAYESİ


Belki de mahşeri kalabalığa okunan bu şiirin hangi hislerle yazıldığını tahmin bile edemezsiniz? Bilinen gerçekleri arda, arda sıralamak sizleri aydınlatabilir. Dilenirse şairimiz hakkında kısaca bilgi vererek konuya girmek istiyorum. Şöyle ki; şiirimizin yazarı Sezai Karakoç ilk, ortaokulu ve liseyi Diyarbakır, Gaziantep, K.Maraş?ta tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler fakültesini kazanır. Ve gider, gider ama başına geleceklerden veya başına getireceği olaylardan habersizdir. Neden sonra başlar okula dersler devam ederken şairimim gönlünü kaptırır bir muhacir kızına ve işte bütün mesele başlar, başlar ki ne başlar. Sonu olmayan bir başlangıçtır. Kısa bir süreden sonra dayanamaz ve kendini o kıza açmaya karar verir. Uzun bir tasavvurdan sonra İstediği gibi yapar ve gönlünde biriktirdiği aşkı artık kaldıramaz olmuştur.teklifine ret cevabı alma riski yüksek olduğu halde bırakır kendini uçsuz bir ummana.istediği cevabı alamamıştır,bu samimi Anadolu çocuğu kırılmıştır işte o an. Lakin bu kırgınlık uzun sürmez (çünkü uzunu daha başlamamıştır.) azimle tekrar deneyecektir.lakin istediği gibi hiç olmayacaktır.Ve bu hep böyle sürer gider. Ta ki gelir ,gelir ve bir yerde tıkanır işte bu tıkandığı yer 4. sınıf olur.ama o samimi delikanlı hiç pes etmemiştir.tam dört yıl hep istemiştir onu ,kendinden. Ama istediği hiç olmamıştır.belkide bir gün olacaktır.! Artık okul bitmek üzeredir.tam dört yıl geçmiştir .Geçmiştir ,ya delmişte geçmiştir kimi sineleri. Mezuniyet merasimi düzenlenmektedir Ankara üniversitesinde öğrenciler 4 yılın yorgunluğunu ,bitirmenin sevinciyle bu merasimde birleştirecektir.lakin birleştiremeyenlerde vardır o mahşeri kalabalıkta onlar gerçekle yapışmış yüreklerini koyacaklardır ortaya. İşte burada Sezai Karakoç onların hepsine tercüman olacaktır o mükemmel ve emsalsiz sevgisiyle . Bu program da Sezai Karakoç yazdığı şiiriyle yerini almıştır.ve de işte o beklenen an gelir çatar. O yılların gerçekleri bir şamar gibi patlar ortada ve sesi yankılanır Ankara sokaklarında. Sezai Karakoç anons edilir. Yazdığı şiiri okumak üzere. Ankara siyasalın önü ana baba günü gibidir herkes ordadır bütün hocalar öğrenciler ve hatta misafirler lebalep dolup taşmıştır.merasim alanı.Sezai Karakoç şöyle bir kalabalığa bakar o buğulu gözlerle ,gönlünde yer alamadığı insanı aramaktadır mahşeri kalabalık içinde ve şiirini okumaya başlar. Mona roza siyah güler ak güller Geyve?nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller ? Şiir bitene kadar kalabalıktan hiç ses gelmez olur, ta ki son kıtayı okuyana dek ve kalabalıkta müthiş bir uğultu patlar. Herkes bir birine bir şeyler sormaktadır ama sadece bilinen bir gerçek var ki herkes bu şiirden çok etkilenmiştir hele biri var ki gönlünde fırtınalar kopmuştur tam dört yıl sonra geçte olsa anlamıştır ve işte o uğultunun arasından bir kız öğrenci sıyrılır kürsüye yaklaşır dört yılı harabeden ve sonrasını da edecek olan kişidir O,O MUAZZEZ AKKAYA? dır.Ağlayarak ve yalvarmalı bir sesiyle -ben seni kabul ediyorum der. Ama çok geçtir artık çünkü bu samimi genciz bu ağır aşka dayanacak takati kalmamıştır kürsüye dönerek -şimdi de ben kabul etmiyorum der ne derece yürekten gelerek söylediği tartışılır ama beklide bir intikamdır ,beklide ilk defa gururu aşkının önüne geçmiştir delikanlının Ve bir daha Muazzez Akaya?yı hiç kimse görmemiştir çünkü o ret cevabının ardında intihar etmiştir. Doğruyu geç bulup erken kaybetmek buna denir galiba Şimdi Sezai karakoç 65-70 yaşlarında ve hiç evlenmemiş hiç gönlüdeki o muazzam yere dokunmamıştır.size şimdi bir sır veriyorum Mona Rosa şiirinin kıtalarının ilk harfleri onun ismini veriyor. (bence bir aşk bukadar yaşanır ve halen daha AŞK da gurur olmaz diyenlere çok güzel bir cevaptır gurusuz hiçbir aşk olmaz olmamalıda Sezai karakoç un bu olaydan sonra hiç evlenmemeside ilginçtir aşk ın bir kereye mahsus yaşanan bir duygu olduğunun göstergesidir bencede insan yüzlerce kez hoşlanabilir hayatında birkaç kez sevdiğini sanabilir ama aşk birkez yaşanır bir kez yaşanırsa böyle ebedi bir aşk olur düşününce şöyle bir sevdiği kadının intihar edeceğini bilseydi sezai karakoç onu kabul ederdi sanırım belki samimyetine inanmadı belkide 4yıllık bekleyiş onu içinde öldürdü farklı düşünler aşağıda yorum yazabilirler untmadan muzzez akkaya şiirdede geçer Geyve?nin gülleri diye geyve ye döner(sakaryanın ilçesi)orta intihar eder:( şaiir nede güzel demiş benim aşkım uymaz öyle her saza)..



yalnizlik_omur_boyu.jpg





MONNA ROSA



I-AŞK VE ÇİLELER


Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa siyah güller, ak güller!

Ulur aya karşı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Zeytin ağacının karanlığıdır
Elindeki elma ile başlayan
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin ağacının karanlığıdır.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçegini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi,
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Açma pencereni, perdeleri çek:
Monna Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
Açma pencereni, perdeleri çek..



Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman ne de çabuk geçiyor Monna

Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçenin incirlerine;
Kiminin rengi ak, kimisi sarı.
Ah! beni vursalar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları...

Ki ben, Monna Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... Su kenarında
Ki ben Monna Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım sığmaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun soyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artik inan bana muhacir kızı.


Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
Bir tüy ki, kapalı geceye, güne
Altın bilezikler o korkulu ten!
*
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa siyah güller, ak güller!

Sezai Karakoç




 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Çok hüzünlü bir hikaye. Aşk gibi.
Paylaştığınız için teşekkürler. Yazıyı okuyup öyle şiiri okumanızı tavsiye ederim arkadaşlar.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Bir kadını gerçekten sevmek için
Onu anlamak için
Derinlerde ne olduğunu bilmek gerekir
Her düşünceyi duymak, her düşünü görmek
Ve uçmak istediği zaman ona kanatlarını vermek gerekir
Ve kendini kollarında savunmasız bir halde yatarken bulduğun an
O zaman bilirsin bir kadını gerçekten sevdiğini

Bir kadını sevdiğin zaman
Ona gerçekten bir kadın oldugunu söylersin
Bir kadını sevdiğin zaman
Ona "o" olduğunu söylersin
Birisine ihtiyacı olacak
Ona sonsuza kadar süreceğini söyleyen
Şimdi soyle bana, gerçekten
Ama gerçekten bir kadını sevdin mi?

Bir kadını sevmek için
Seni tutmasına izin vermek gerekir
Senin ona ihtiyacın oldugunu anlayana dek
Onu solumalısın
Ve onu tatmalısın
Onu kanında hissedene kadar
Doğmamış cocuklarınızı gözlerinde gördüğün zaman
O zaman bilirsin bir kadını gerçekten sevdiğini

Ona inanmalısın
Onu sıkıca tutmalısın
Ona şevkat göstermelisin
Ona iyi davranmalısın
Senin için orada olacaktır
Ve sana bakacaktır
Kadınını gerçekten sevmen gerekir
Ve kendini kollarında savunmasız bir halde yatarken bulduğun an
İşte o zaman bilirsin bir kadını gerçekten sevdiğini
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AKŞAM OLUVERİR


herbirimiz bir güneş ışını
yaralamış gibi dururuz
tek başımıza evrenin yüreğinde
akşam oluverir



Salvatore QUASIMODO
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ASKERLER GECE AĞLAR

Ne haç ne çocukluk yetiyor
ne Golgota çekici durdurmağa
tanrısal anıları ne de savaşı.
Askerler gece ağlar
ölmeden önce, güçlüdürler, yaşam
kavgasında öğrendikleri sözlerin
önünde düşüp ölürler.
Askerler, sevgili sayılar,
kimlerin kimlerin ağladığı.


Salvatore QUASIMODO
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇAĞIMIN İNSANI


Hâlâ taş elinde düşünde hâlâ sapan
çağımın insanı. Uçaktaydın,
kanatları ölüm ve kötülük taşıyan,
-gördüm seni- ateş arabasında, darağaçlarında,
işkence çarklarında, gördüm: sendin,
kıyıma inanan biliminle, yanılmaz,
aşksız, İsasız. Öldürdün yine
hep öldürdüğü gibi ataların öldürdüğü gibi
İnsanı ilk gören hayvanları.
Ve bu "Dağa gidelim" dediği günkü
koku kardeşin kardeşe bu kan
kokusu. Ve sana kadar gününe kadar
gelen o soğuk inatçı yankı.
Unutun ey oğullar topraktan yükselen
kan bulutlarını unutun babalarınızı:
kül altında kalmış mezarları,
rüzgâr yüreklerini karakuşlar almış.



Salvatore QUASIMODO
 
Üst