Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

UHUD


Günlerden cuma...
Uhut'a gelenler var.
Medine yolu toz duman...
Uhut'a gelenler var.
Bir dağılsa da şu hava,
Görsek Medine-i Münevvere'den Uhut'a gelenleri.
Bir görsek Allah Rasulü'nü
Ve eroğlu erleri...
Bakın göründüler işte;
Atının üzerinde evrenin efendisi!
Cihanın gözbebeği!
Uhut'un sevgilisi!
Sağında ve solunda ashab-ı güzin
Önündeyse iki üveyk yürüyor;
Biri Sad bin Muaz,
Diğeri Sad bin Übade.
Allah'ım bu ne edep
Atlarının bile başı yerde...
Bakın şu iki gence!
İkisi de onbeşinde...
Şu kısa boylu olanı Rafi' bin Hadic!
Parmaklarının ucuna basıyor ki
Boyu uzun görünsün!
İyi ok attığı söylenince
İzin veriyor efendimiz.
Diğer gençse Semüre bin Cündüp...
Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor.
Ya rasulallah! diyor,
Rafi'ye izin verdiniz. Bana niye izin yok?
Ben rafi'yi güreşte yeniyorum.
Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.
Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.
Semüre Rafi'yi yenince güreşte,
Fahr-i kainat ona da izin veriyor.
Günlerden cumartesi...
Uhud'a gelenler var.
İşte Ayneyn Tepesi-Okçular Tepesi-
Başlarında Abdullah bin Cübeyr
Sultanı dinliyorlar.
Düşmanı yendiğimzi görsenizde
Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe
Yerlerinizden ASLA ayrılmayın!
Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi
Ben size adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
İki ordu da hazır...
İki ordu da harp nizamında...
Ve Uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!
Sessizliği bozan Kureyş'in Sancaktarı'dır.
Söylediği her söz küfür kokulu...
Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!
Bu bir meydan okumadır.
Cevapsa bir çift ayak sesi...
Gözler Uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda...
Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak 'ALLAH' diyor!
Ve Esedullah namıyla Hz. Ali(R.A.) yürüyor.
Birkaç saniye, bir tek hamle...
ALLAH'ın(C.C.) Arslanı dimdik ayakta
Kureyş'in sancağı ise yerde...
Ardından bir başkası yükseltiyor sancağı
Ama bilmiyor ki bu defa kim var Uhud meydanında
Gökyüzünde yıldırımlar
Yeryüzünde Hamza var.
Asıl şimdi başladı Uhud'un türküsü.
Tam üç katı düşmanla Peygamber(A.S.M) ordusu
Göz göze ve diş dişe.
Uhud'da yiğitler var.
İşte: Ebu Lücane...
Kılıcın üzerinde bir yazı
Korkaklıkta ar
İlerlemekte şeref var!
İşte: Musab bin Umeyr...
Zırhını giyinince
Nasılda Peygamber'e(A.S.M.) benziyor.
Ve döne döne savaşan Hz. Hamza...
Ben Allah'ın(C.C.) Arslanı'yım diyor!
Ebu Katade'ye bakın.
Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından
Bir havayı yara yara geliyor.
Hedefte Rasulullah(A.S.M.) var.
İşte: Ebu Katade...
Okun Fahr-i Kainat'a(A.S.M) doğru gittiğini görünce
ALLAH'ı(C.C.) andı önce
Ve uzattı başını!
Ok Katade'nin gözüne saplandı.
Uhud'da yiğitler var...
Şirk ordusunu bozguna uğratan...
Ömer bin Hattab'a bakın
Gözleri çakmak çakmak...
Ama telaş var yüzünde Hz. Ömer'in(R.A.)
Bu ne hal ey Ömer...
Düşman hüsran yaşarken
Zafer kaznılmışken
Bu ne hal ey koca Ömer!
Niçin okçular tepesine bakıyorsun?
Neler oluyor orda?
Niye iniyor okçular Ayneyn Tepesi'nden?
Allah Rasulü(A.S.M) haber vermeden niye iniyorlar?
Ey Abdullah bin Cübeyr!
Durdursana okçuları!
Durun, Allah(C.C.) aşkına durun!
Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.
Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.
Kainat yalvarıyor inmeyin!
Sultanlar Sultanı'nı(A.S.M) incitecekler, inmeyin!

Peygamber(A.S.M) ordusu iki ateş arasında...
Efendimizin(A.S.M) etrafında on beş sahabe...
Bakın, mübarek elleri Rasulullah'ın(A.S.M.)
Yüzüne kapanıyor!
Kainatın affı için semaya kalkan eller
Şimdi kan içinde!
Yetiş Ey Ebu Ubeyde!
Nur saçan yüz kan içinde!

Zaman donuyor sanki,
Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.
Kıpkırmızı bir yakut gibi
Peygamberin(A.S.M.) mübarek dişi!
Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor.
Zaman donuyor sanki,
Ve gökler yırtılıyor!
Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor!
Kimse Uhud'a ilişmesin.
Çünkü bir ses geliyor altı yerden!
Muhammed'in(A.S.M.) dişi yere düşmesin!
Ve Cibril-i Emin yaratıldığı günden beri,
En hızlı inişiyle iniyor!
Çünkü altı yönden bir ses geliyor!
Yere düşmesin Muhammed'in(A.S.M.) dişi!

Kara bulutlar çöktü Uhud'a!
Bir ses ortalığı velveleye verdi:
Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!
Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!
'Eğer O(A.S.M.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum! '
Diyen Enes bin Nad atıdı küfrün alevleri arasına!
Artık yaşlı gözler Sevgili'yi(A.S.M.) arıyor.
Kab bin Malik Hz. sesi duyuldu:
'Rasuluh(A.S.M) yaşıyor,
Allah(C.C.) 'ın Rasulü(A.S.M.) yaşıyor,
Onu(A.S.M.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.
Habibullah(A.S.M.) yaşıyor.
Onu(A.S.M.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım.'

Ashab-ı Güzin'in sevincine bir bakın!
Uhud'un sevincine bir bakın!
Hz.Hamza duydu ya bu yeter!
Rasulullah(A.S.M.) yaşıyor ya bu yeter!
Yine daldı Hamza Kureyş'in dalgalarına!
Ama savaşırken bir ara sendeledi Hamza.
Ve boşlukta bir mızrak belirdi.
Ey Hamza! Uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana?
Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?
Ama Şehidlerin Seyyidi sensin!
Şehidlerin Efendisi sensin!
Uhud'da şehidler var...
Şehidlerin Seyyidi Hamza var Uhud'da!
Rasul-i Zişan'ın(A.S.M.) gözlerinden boşalan yaş,
Hamza'yı yıkar gibiydi!
Fahr-i Kainat(A.S.M.) hiç bu kadar elem duymamıştı!
Hiç bu kadar üzülmemişti!
Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:
'Ey Rasulullah'ın(A.S.M) amcası Hamza;
Ey Allah(C.C.) 'ın ve Rasulü'nün(A.S.M) Arslanı Hamza;
Ey hayırlar işleyen Hamza;
Ey Rasulullah'a(A.S.M) koruyucu olan Hamza;
Allah(C.C.) sana rahmet etsin!
Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi;
Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım! '
Ve bir ayet yankılanıyor Ahzab dağında:
(Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!)
'Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki,
Onlar Allah(C.C.) 'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.
Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar
çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi.
Kimisi de şehid olmayı bekliyor.
Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.'


Dursun Ali Erzincanlı
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MİRAÇ


Kapatın gözlerinizi

Ve karanlığı seyredin.

İşte böyle bir gece.

Mekke?de bir gece

Yorgunluk havada

Gariplik suda

Simsiyah bir sessizlik

Uyku bile uykuda.

Kâbe?nin hatîm kısmında

Yanı üzre yatan biri var

Yıl hüzün yılı

Ebu Talib yok

Yıl hüzün yılı

Vefakâr eş

Haticetül kübrâ yok.

Kâbe?nin hatîm kısmında

Yanı üzre yatan biri var

Teselli arayan kalp

Hüzünle çarpan kalp

O?nun kalbi.

Ve ayak sesleri

Yıldızlar ışıldıyor.

Bu ayak sesleri göklerden

Yol veriyor yıldızlar.

Semâdan inenler var.

İzin verseydi Allah

Kâinat inerdi yere

Çünkü kâbe?nin hatîm kısmında yatan

Sultân-ı levlâk?tır.

Habîb-i zîşândır o

Nur-u hüda?dır.

Merhamet ufkunun nazlı güneşi

Kainatın biricik çiçeğidir o.

İzin verseydi allah

Âlemler inerdi yere

Oysa emir yalnız cebrail?e

Ve yalnız cebrail iner yere

Kalk ya rasulallah

Semada melekler seni bekler

Taif?te taşlanan yüzüne hasret

Alaya alınan sözüne hasret

Seni bekler melekler.

Yer yüzünde vefa yok mu?

Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.

Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?

Davetini hafife mı aldılar?

Üzülme ve aç gözlerini

Öteler bekliyor seni

Bu gece kainat adını anacak,

Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.

Burak, senin için uçacak.

Aç gözlerini ya habiballah

Bu gecenin adına isra diyecek allah.

Ey yedi kat sema aç kapılarını,

Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere

Deki hazreti Adem?e;

Cennetin kapısına adı yazılan

İsminin hatrına af istediğin

Salih oğul geliyor.

Söyle İsa?ya:

Kuytu köşelerde

Havarilerinle Allah?a sığınırken,

Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın

Ve insanlığa gelişini müjdelediğin

Ahmet geliyor.

Yusuf?a, İdris?e, Harun?a söyle

Musa?ya deki:

Vasıflarına hayran olup da

Ümmetinden olmak istediğin

Salih kardeş geliyor.

Müjde ver İbrahim Peygamber?e:

Dua dua yalvarıp

Gelmesini istediğin oğul geliyor

Aç kapılarını ey yedi kat sema

Bu gelen Muhammed Mustafa

Cebrail yol gösterir

Ve yürür sultanlar sultanı

Bu nasıl bir yürüyüştür.

Bu nasıl bir eda?

İnci inci ter mübarek alınlarında

Baştan ayağa edep var

Attığı her adımda.

Sultanım,

Cennetler gösterilirken o gece

Ümmetini hayal ettin mi cennette?

Cehennemin alevleri selamlarken seni,

Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?

Ümmetim dedin mi?

Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok

Tahiyyat duası haber verdi bize

Sen bizi hiçbir yerde

Hiçbir zaman unutmadın

İnşallah biz de seni unutanlardan olmayız.

Allah seni unutturmasın bize.

Bir söz sultanının dediği gibi

Eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme

Ve Allah biran olsun açarsa ufkumuzu

Talaal bedru aleyna diyeceğiz.

Miraç gecesi

Yürüdü rasulullah

Cebrail önde

Bir gece yürüyüşüyle

Yürüdüler? Yükseldiler.

Yükseldikçe yükseldiler.

Cebrail durdu birden,

Ya rasulallah, benimle buraya kadar.

Efendimiz niçin diye sordu

Burası sidre-i münteha?dır

Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.

Allah rasulu, sordular:

Nasıl gidilir sidre-i münteha?da?

Cibril-i emin cevap verdi:

Aşkla!

Aşkla gidilir ya rasulallah

Aşkla gidilir ya habiballah

Aşkla gidilir ya nebiyyallah

Yürü sultanım yol senindir!

Aşk vadisinde mühür senin.

Söz senindir hal senindir.

Muhabbetin adı sensin.

Varlıkların tadı sensin

Yürü ve selamını ilet

Gözü yaşlı ümmetinin

Sensiz bunca yetimin

İlet selamını

Ahir zamanın ahını

Yüceler yücesine ilet

Sultanım

Sen dönerken miraçtan

İlahi hediyelerle

Bizim için miraç olan

Beş vakit namazla,

Bakara suresinin son iki ayetiyle

Ve şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyle

Dönerken sen miraçtan

Biz ahir zamandan

Ebu Bekir edasıyla bakıyoruz sana

?O söylediyse doğrudur?

Rasulullah söylediyse doğrudur.

Ve bir ayetin sıcaklğı sarıyor

Kainatin kalbini:

Her türlü noksanlıktan münezzeh olan allah

Kulunu geceleyin mescid-i haram?dan alıp,

Kendisine bir takım ayetler gösterelim diye

Etrafını mübarek kıldığımız

Mescid-i aksa?ya götürdü.

Çünkü, işiten ve bilen odur.

Şimdi açın gözlerinizi

Ve mîrâc?a hazırlanın


Dursun Ali Erzincanlı
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!


Mescid-i Nebevi'de Ayakkabısını Kaybeden Çocuk


Mescid-i Nebevi?de ayakkabısını kaybeden çocuk
Kaç defa arattılar sana onları
Kaç defa döne döne
Ama her defasında buldun ya
Bir işaretti bu
Aramalar bulmaların sevincini taşır içinde
Her arama bulmaların önsözüdür hakikatte
Aramalar da şirin mi olurmuş böyle.

Hele ardından Medine kokulu bir çay
Otel odalarından yayılan uhuvveti taşırdı Peygamber misafirlerine
İkindi sonrası pazar yerinde gezinmeler
Mescidin bahçesinde, sağında, solunda
Her yerinde çeşit çeşit hurma
Ve bir çocuğun ilgisini çekecek o kadar süslü pazarlar.
Ve bir cuma sabahı
Bilinen sabahlardan değil
Bilinen cumalardan değil
Oraya has bir sabah, oraya has bir Cuma

Yalnız yapılan uzunca bir yolculuk
Genç yolda, ihtiyar hasta vaziyetinde otelde
Hastaymış ya ziyaret iptal
Oysa kendisi iptal oldu farkında değil
Bir bilse gitmenin kalmaktan faydalı olduğunu
O topraklardaki bir adımın ne anlama geldiğini
Bir bilse
O toprakları eşsiz yapan sevgiliyi bir bilebilse!
Bir bilse?

Bilecek bir gün
Ama
Çook uzaklardaki bir bilgi olacak

Ve bir akşam uçaklara bakacak
Ve bir sabah gözleri uçaklarda
Batan güneş gökyüzünü kana buladığında
Oralarda olmaya can atacak
Ama nafile.

Mescidi Nebevi?de ayakkabısını kaybeden çocuk!
Öyle kaybetmeler var ki bulmak yok sonunda!
Medine-i Münevvere?de bulunması gerekeni bulduysan
Kaybetme onu
Çünkü o varsa her şey var.

Dursun Ali Erzincanlı


 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Sayın forum üyeleri,

Lütfen mesajlarınızda flood yapmayınız. Forumda ard arda mesaj yazmak yasaktır.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

sayın admin_fast

bu konu başlığı altında sayısız flood var neden şimdi uyarıda bulunma gereği duydunuz...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

kbrs16' Alıntı:
[size=10pt]Bana bir ses ver,
Yalnızlığımdan kurtar beni,
Berrak nehirlerin içinde,
Arınmış gibi hissedeyim kendimi,

Bana bir ses ver,
Hüzün dağılsın, parçalansın,
Kırılsın boş kadehler gibi,
Bulayım gerçekliğini,

__________________________________________________________________________________________________

"Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır, ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın...
Her iki yolda da, tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak!!" Mevlana

 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

40 yılın başı foruma şiir göndereceğimiz tuttu.Onda da flüt yapmışız :) Sağlık olsun ne diyelim...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Dostları Olmalı İnsanın

Dostları olmalı insanın,
Aynen gemilerin limanlari gibi
Zaman zaman uğradığın
Yükünü boşalttığın
Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda

Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
Geri döneceğin günü bekleme umuduyla
Bazen rüzgara o açmalı yelkenini
Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
Halatlarını çözmeli
Seni çok ama çok özlemeli

Dostları olmalı insanın,
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen
Düşünmediklerini düşündüren
Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen
Gerektiginde senin için ateşi yutabilen
Yolunu ısıtan ustan olmalı,
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini
Sana verebilmeli soğuk bir kış gününde
Üzerindeki tek gömleğini.

Oğuzkan Bölükbaş

__________________________________________________________________________________________________

"Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır, ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın...
Her iki yolda da, tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak!!" Mevlana
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

harmanyeli ' Alıntı:
iyi dost, dostunu arar.
gördüğünde hal hatır sorar.
hal, hatır sormayan dost, ne işe yarar.
dost dediğin candan olmalı.

yaprak düşer yere, gazel olur.
dostla sohbet, güzel olur.
dost, dosta acı da söylese, bal olur.
dost dediğin candan olmalı.

kurumuş bağın, üzümü olmaz.
dost bahçesinin, gülleri solmaz.
ömür tükenir, dotluklar unutulmaz.
dost dediğin candan olmalı.


( şair- hasan karagöz)
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Gittin mi Benden

[size=10pt]Mısra idim satır satır söylendim
Her sitemde azar azar paylandım
Külü sönmüş ateş idim korlandım
Yarını görmeden gittin mi benden

Dilimde sevdaydın gönlümde huzur
Yüreğim yangını emrine nazır
Kapımı çalarsan [size=11pt]her zaman
hazır
Bekleyip dururken gittin mi benden

Günleri ayların peşine taktık
Yıkılmaz duvarlar birlikte yıktık
Karanlık gecede mumları yaktık
Elveda demeden gittin mi benden

Sevdiğim dediğin dilde heceydi
Kasımın öncesi bir dem geceydi
Pandora kutusu bir bilmeceydi
Cevabım vermeden gittin mi benden

Aşkın duvarını üstüme yıkma
Haklıyım deyip te hep haklı çıkma
O kara gözlerinle öfkeli bakma
Sürmeler çekmeden gittin mi benden

Bu feryat bu şehri yakar bu gece
Hoşça kal dediğin şu iki hece
Elimde değil ki gidiyor güce
Hesabım görmeden gittin mi benden

Dilim dilenmekten oldu intiha
Demek ki etmedim sen de intiba
Hala seviyorum hala iptila
Bahara varmadan gittin mi benden

Yürekte efkardın dilimde ağıt
Yüzüme bakmadan gönlünde uyut
Hesabım görüver bitmeden kağıt
Hesabım görmeden gittin mi benden

Şimdi bu gidişin düşürdü dara
Arzular gün oldu dönüştü kora
Ruhumda açılan eylemez yara
Yaramı sarmadan gittin mi benden

Baldıran zehrini tek duble içip
Mevlevi aşkıyla kendimden geçip
Kuytuya sığınıp hışmından kaçıp
Zehrini akıtıp gittin mi benden.

a efiloğlu
_________________________________________________
İntiha-sona erme
İntiba-izlenim
İptila ?düşkünlük tiryakilik

__________________________________________________________________________________________________

"Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır, ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın...
Her iki yolda da, tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak!!" Mevlana
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİNE

Benden selam olsun Bolu beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından gürzün sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir

Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır

Köroğlu düşer mi yine şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kır-At köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır

KÖROĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

......

Talebim çok değil yalnız beni sev
Umut sefil cüce,acı koca dev
Üstadım geçiver bir hicaz peşrev
Sevdadan dert yansın sazın bu gece

Neşenin kapısı yüzüme örtük
Bir resmin yok bende olsa da yırtık
arkana bakmadan sende git artık
hadi benden sana izin bu gece

Cemal Safi
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Güne karalar çalındı
Gece şimdi
Ve ben
Kederlerimle
Bir günü daha bitirdim.
Sessizliğin tam ortasında
Gece gece sözde ay falan yok ortada
Ve ben bu gece Alemlerin Rabbinden
Herşeyimi geri isteyeceğim.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Minik ' Alıntı:
......

Talebim çok değil yalnız beni sev
Umut sefil cüce,acı koca dev
Üstadım geçiver bir hicaz peşrev
Sevdadan dert yansın sazın bu gece

Neşenin kapısı yüzüme örtük
Bir resmin yok bende olsa da yırtık
arkana bakmadan sende git artık
hadi benden sana izin bu gece

Cemal Safi
;) ;)
Bu Gece
Ağlamak kifayet etmez acıma
Şen kahkahalarda hüzün bu gece
teselli sözleri gider gücüme
Şarkılar bir başka hazin bu gece

Yüreğim fırtına gözlerim durgun
Varlığın ilacım yokluğun vurgun
Hayattan kovuldum kaderim sürgün
Ölüm fermanımı yazın bu gece

Herkese kalbimi vermezken öyle
Yaşatmak için sen ne yaptın söyle
Ne kadar şen şakrak olmuşsun böyle
Halime gülüyor yüzün bu gece

Talebim çok değil yalnız beni sev
Umut sefil cüce,acı koca dev
Üstadım geçiver bir hicaz peşrev
Sevdadan dert yansın sazın bu gece

Neşenin kapısı yüzüme örtük
Bir resmin yok bende olsa da yırtık
arkana bakmadan sende git artık
hadi benden sana izin bu gece

Cemal Safi
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Ayrılık Vakti
Akşamı getiren sesleri dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin.

Güneşle köye in , beni bırak da
Küçüle küçüle kaybol ırakta.
Bu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin.

Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgara salıver gitsin.

N.F.K
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TABUT

Tahtadan yapılmış bir uzun kutu;
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,
Yarın kendileri dolduracaklar.

Her yandan küçülen bir oda gibi,
Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.
Sanki bir taş bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmış kalmış.

Cılız vücuduma tam görünse de,
İçim, bu dar yere sığılmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
İnsan birer birer yine giriyor.

Ölenler yeniden doğarmış; gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak.
Bu ağır hediye kime gidecek,
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?

Necip Fazıl Kısakürek


_________________________________________________

KIRIK SAKSI

Sakız ağacından
Çamdan, kavaktan
Çınardan saksılarım vardı
İçinde birçok çiçekler açtı
Saksılar kırıldı
Yeniden umut ektim
Yağmur hiç yağmazsa
Toprak kurur dedim
Bir tek papatya
Onu da avuçlarımda
Büyüteceğim

A Yayman
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NAN GİBİ



Ve gözlerin gelir geçer içimden,

Su içerken, sen sokulurken akşam kızıllığına,

Ekmeği bölerken,

Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan,

Unutmak kolay sanmışsa şarkılar,

Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı,

Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını,

An gibi aklımdasın...



Gelir geçer gemiler,

Belki sende geçersin diye,

Bir kumru konar her sabah pencereye,

Bir miladı taşır gece bir yıldız,

Soğuk olur, üşürsün ya adamakıllı,

Hani sarılırsın kendine,

Hani aklın karışır,

Bu bir divaneliktir gönül ah'a alışır,

Ömrüm bitse ne çıkar,

Can gibi aklımdasın...



Gündür bu geçer gider,

Belki bir şey kalmaz sanırsın,

Yani bir sabah uyandığında,

Ne hayatın tortusu, ne kokusu alışmışlığın,

Her şey başka olacaktır,

Başka bir otobüs, başka bir gazete,

Resimlerden silinecek yüzün belki de,

Ne adın, ne sanın,

Bir şafak vakti açınca gözlerini,

Bir merhabayla,

Yeniden kurulacak dünya,

Ve sen her şafak,

Nan gibi aklımdasın...



Bazen bir şey geçer içinden insanın,

En ücra yerlerinden, cesaret gibi bir şey,

Ne olacak işte, kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel,

Fasulyenin tadı yoksa,

Şarkılar yakmıyorsa içini,

Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa,

Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay Mahallenin en güzel kızına,

Denizin tuzu, Yalnızlığın bahanesi yoksa,

Bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına,

Zannetmeki ölmek zor, ölmek kolay, kolay da!

Kan gibi aklımdasın...



Bu da geçer, her sabah kanayacak değil ya,

Bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın,

Biraz da helvası bizim bakkalın,

Senden ayırdığım üç beş zeytin,

Otururum sofraya,

Her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın,

Bende unuturum, nasıl unutulursa sana susuzluğum,

Ve nasıl becerdiysem kahrolmayı,

Öyle unuturum,

Ekmek gibi, Nan gibi aklımdasın...



Ve gözlerin gelir geçer içimden,

Su içerken,

Sen sokulurken akşam kızıllığına,

Ekmeği bölerken,

Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan,

Unutmak kolay sanmışsa şarkılar,

Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı,

Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını,

An gibi aklımdasın...

An gibi aklımdasın...

Aklımdasın....


İbrahim Sadri
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Tabut

Baş tarafı geniş dip tarafı dar
Penceresi yoktur naftalin kokar
Üstünden kapısı bekliyor mezar
Eller üzerinde seyreder tabut.

Kapağı açılır görünür kefen
Kefenin içinde soğuk bir beden
Son yolculuktur bu, ne gelir elden
Eller üzerinde seyreder tabut.

İnsanlar hüzünle taşır tabutu
Oksijeni yoktur kapalı kutu
Atılır üstüne yeşil bir örtü
Eller üzerinde seyreder tabut.

Seyri alemdedir el üzerinde
Ne hayaller yatar onun içinde
İçi gider dışı kalır elinde
Eler üzerinde seyreder tabut.

Celal Sevencan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz
Sana gelmek, orada kalmak istiyoruz
Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz
Başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini, kolumuza girilmesini istiyoruz
Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz
Rüzgarın sesini, ırmağın sesini
Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk
Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek olduğu bir dünyayı yeniden isterken
Seni istiyoruz aslında
Bunu söyleyemiyoruz

Her yer gece, çok gece
Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim
Çok yenildik yetmez mi
Bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasında, bir günahın tenhasında
Büyütüp durduk siyahı

Gece gece gece
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne
Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi
Bilmiyoruz
Çünkü
Bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu
Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şu an
Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları
Yusufu düşüneceğiz, Yakupu, Musayı
İsayı düşüneceğiz, Nuhu ve öbürlerini
Ve Efendimizi
Efendimizi

Kuyular kuyular kuyular kazdık
Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık
Kestik kendimizi deldik yaktık
Sonra sana değil dünyaya aktık
Dünya ki mescittir biz onu otel yapmışız
Kalktık ki yenilmişiz değişmişiz azmışız
Bir sızı kalmış içimizde başka şey yok
Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız

Bir çocuk oyuncağını alamamış
Bir kız sevdiğini saramamış
Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu
Bir adam paramparça bir çift göz için
Biri ekmek götürememiş evine
Birisi aşk
Birimiz dünyayı kurtaracak
Birimiz yarını
Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor
Birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor
Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor
Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor
Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hala açık sanıyor

Geldik işte bunlar ellerimiz
Açılmış bak bilirsin ne diye
Ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik
Burası dünya
Şu biziz
Bunlar da ellerimiz
Öyle açık öyle acemi öyle boş
Öyle mahcup öyle dalgın öyle boş
Öyle boş

Senin değil miyiz hepimiz
Senin değil mi her şey
Alırsın kime ne verirsin kime ne
Ve bu açtığımız eller senin değil mi
Senin değil miyiz hepimiz Rabbim
Bir yıldız bir ağaç bir buğday tanesi kadar

Kimsesiziz kime gidelim
Yaralarımız var kime
Sıcak bir şey arıyoruz kime
Merhamet istiyoruz kime
Bağışlanmak istiyoruz kime gidelim
Sorumuz ve cevabımız sen değil misin
Yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim
Çok yürüdük yollar kayboldu yol olduk sana geldik
Ne getirdin deme bize senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur

Geldik işte bunlar ellerimiz
Bunlarda ellerimizin büyük boşluğu
Beş duygum harab, altı yönüm harab
On parmağımda on acı Ya Rab
Denize dalan bir testi nasıl tahammül etsin suya
Fırlattın beni dünyaya
Yeniden al kucağına, çağır beni yeniden
Bu saman çöpünü kasırgada bırakma
Büyük bir kapının önünde bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor
Kapı açılacak yoksa niye var
Rahmet örtecek günahı
Geride kalacak gazabın adımları
Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları
Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz
Görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz
Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz

Başımız yerde
Açtık elimizi sevgilinle birlikte
Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan
Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından
Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım
Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım
Elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz
Sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına
İnşirah inşirah inşirah
Ayetİn değil miyiz senin Ya Allah...

İbrahim Sadri
 
Üst