uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Sanki Gelecekmişsin Gibi Gözlerim Yollarda

Sanki gelecekmişsin gibi gözlerim yollarda
Bir ses ver bir soluk ne olur.
Yaşadığımı hissetmek istiyorum
Hayatı yaşamak istiyorum
Çaresiz buralarda tek başımayım
Dönüşü olmayan bir serüvendeyim
Ağlarken gözyaşı dökemeyecek kadar küçüldüm
Bir ses bir soluk ne olur.
Artık beklemekten değil güzelim
Yorulmaktan yoruldum?
Sen belki farkına varmasanda
Sadece ama sadece seni burda bir bekleyenin olduğunu unutma?
Çekemiyorum hiçbir derdi, tasayı
Dar geliyor bu dünya
Adaleti yok bana karşı?
Hissediyorum ama hala ne diye gözyaşı döktüğümü bilmiyorum
Bir ses bir soluk ver ne olur
Hissettir bana acılarımı
Yüzyüze bırak beni
Acıt canımı
Kanat yaralarımı?
Ama ne olur ne olur bir ses bir soluk ver ne olur..
Bitmiyor çileler sen yokken
Ağlıyorum ağlıyorum ağlıyorum
dedim ya sebepsiz yere
ne olduğunu bilmeden
Galiba anlar gibi oldum?
Hayat bana oyun oynuyor
Gülüyor maskenin altından
Ama ağlarken güleni hiç görmemiştim
Bunuda gördüm?
Bir ses ver bir soluk ver ki hayat utansın?
Zamanında açılan yaralar sarılmıyor
Hiç usanmadan benle oyun oynuyor hayat
Bırak be kardeşim yetmedimi zulümlerin
Yetmedimi hayatı zehir ettiğin
yetmedimi he yetmedimi..
Artık tek çarem sensin
Var olduğunu belli et bana
Bir ses yahut bir soluk ver ?
Ben usandım artık sen usanmadın
Ama asla beklemekten usanmayacağım
Katilim olsada bu bekleyiş, sonum olsada
ßekleyeceğim hiç bıkmadan?
Kadere çelmeyi takmaya çalışacağım
Ama eminim ki yeniden yenileceğim
Bıkmayacağım güzelim sırf senin için
Yeterki bir ses ver bir soluk?
Gözlerim bile beni kandırıyor artık
Bakıyor , boşa ağlıyor ama belli etmiyor
Suç sende değil suç bende
...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Ahmed Arif..

ANADOLU

Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Vuslat

Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı.
Gördükleri rü'ya,ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka,
Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez,
Gül solmayı,mehtab azalıp bitmeği bilmez;
Gök kubbesi her lahza bütün gözlere mavi,
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
Sevdaları hulyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi bir fıskiye ahengini dinler.

Bir ruh o derin bahçede bir def'a yaşarsa,
Boynunda onun kolları,koynunda o varsa,
Dalmışsa,onun saçlarının rayihasiyle.
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle;
Yıldızları boydan boya doğmuş gibi, varlık,
Bir mu'cize halinde,o gözlerdedir artık;
Kanmaz en uzun buseye,öptükçe susuzdur.
Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur;
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan,
Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan.

Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün, nereden,hangi tesadüfle gelirler?
Aşk onları sevk ettiği günlerde,kaderden,
Rüzgar gibi bir şevk alır oldukları yerden;
Geldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o:
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
Dört atlı o gerdune gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh,ufku görürler daha engin.
Simaları gittikçe parıldar bu zaferle,
Gök her tarafından donanır meş'alelerle.

Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar,
Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
-Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-
Bir an uyanırlarsa leziz uykularından,
Baştan başa,her yer kesilir kapkara zindan.
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak,
Günden güne hicranla bunalmış gibi yanmak.
Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık;
Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık;
Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!

Yahya Kemal Beyatlı
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

LAVINIA

Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar,
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalan istiyorsan yalanlar söyleyeyim.
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

Özdemir Asaf
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İrem35 ' Alıntı:
Senden önce Aklım ermezdi,
Aşka.
Senden sonra Akıl yetiştiremedim,
Sızına...

Ayrılık; dönüşü olmayan nehir,
Yalnızlık; yıkılmış bomboş bir şehir,
Kaç sevda kül oldu böyle kimbilir,
Gözyaşın kal diyor,
Yıllar ise
Git..

İrem TEKİN


Harikaaaa!

Çok Güzel İçten Yazmışsınız İrem Hn. Sanki Benim Hayatımı Kağıda Yazmışsınız
Her İnsan Böylesine Mükemmel Şiir Yazamaz Kendinizle Övünmelisiniz Bence
Şiirlerinizin Ve Paylaşımlarınızın Devamını Dilerim... Sevgiler
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Anlamadım ki ben...
geçen kahvaltıdan beridir diyosun sen.
ee ONDAN sonra biz benim eve eşya baktık sana toka aldık.
anlamıyorumm ki ben ...
geçen buluştuğumuzdan beridir diyosun sen.
ee ONDAN sonra ben seni işten aldım eve bıraktım
günaydın dedik her sabah iyi geceler dedik her gece
ben özledim dedim bende dedin sen ...
Yahu sayamıyorum işte ben, kaç zamandır ONDAN sonrayım ...
onu söyle sen
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Seni İçimden Terk Ediyorum

Binmediğim hiçbir otobüs,
Beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde.
Gittikçe azalıyor hayat.
Neyi erken yaşadıysam,
Hep ona geç kalıyorum.

Sana göçüyorum her sonbahar.
Yolların çıkmıyor aşkıma.
Unuttuğun yağmurların adı saklımda.
Seni içimden terk ediyorum...

Susmaktan yoruldum.
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri,
Efkar demliyorum gözlerimde.
Yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum.
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi.
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp,
Seni içimden terk ediyorum...

Ne unutacak kadar nefret ettin,
Ne hatırlayacak kadar sevdin!
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin,
Biliyorum.
Beni hep bulmamak için aradın.
Yanılgımdın,
Yandığımdın,
Yangındın...

Sensizliğe yenilmek,
Sana yenilmekten zor olsa da,
Ardımda bir sürü belkiler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum...

Şimdi
İçimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık;
Tamamlayamadık bizi.
Elimden tutmadın yalnızlığımın,
Saçlarımı da uzaklarına gömdün.
İçimin mavisi senin okyanusundandı.
Al! Geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun.
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim,
Sana bensizliği terk ediyorum.

"Yarime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin.
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?

Ne tuhaf değil mi?
İçimi acıtan da sendin,
Acımı dindirecek olan da...
Ya öldür beni dedim,
Ya da git benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim.

Aldırmadın aldırmalarıma.
Bir gecede yakıp yarini,
Şafaklara sattın ihanetini!
Külüme basanlar bile utandı yaptığından.

İşte soluk bir ömrün
Son nefesi.
Benden,
İçimden
Terk ediyorum...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Neyzen Tevfik seçmelerim


Koşma

Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.

Kapılmışım ak oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.

Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.

**************

ANLADIN MI?

Hicran destanını kendinden oku,
Mecnundan duyupta rivayet etme,
Aşkın leylâsını gördünse söyle,
Söz temsili bulup hikâyet etme,

Yüz bin leylâ doğar âlemde her gün,
Senin aradığın zevk, safa, düğün.
Tutacağın işi önden düşün;
Daha ilk adımda nedamet etme.

Sevdanın önünde pek güvenilmez,
Tutuşursan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyahat etme.

İyi bak kabına olmasın delik,
Boşuna taşırsın gider gündelik.
Ânında ölmedi, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye inat etme.

Kâbe?den maksadın varmaktır yara,
Kör gibi tapınma, kuru duvara,
Hızırı istersen kendinde ara,
Bulamadım gibi rezalet etme!

Muhabbet herkesin aklını çelmez,
Gönül viranesi kolay düzelmez,
Alemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hiyanet etme.

Sen, şatır gönlüne hicran dolmasın,
Gençliğin gülseni gamla solmasın,
?Neyzen? gibi aklın yarda olmasın,
Özründen çok büyük kabahat etme!
*************

Be Hey Dürzü!
Ne ararsın tanrı ile aramda!?
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa niye türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne.
Yoksa sana bir zararım, içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye,
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim
Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk?e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet

İşgaldeki hali sakın unutma.
Atatürk?e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz!

**********

HAVÂLE

Düzelmiyen şu âlemin işini,
Ulu Tanrı?m olan nûra bırakım,
Sabreyledim, kırk yıl sıktım dişimi,
Gün görmeyi Nefh-i Sûra bıraktım.

Avrupa?yı, siyaseti, plânı,
Devletlerce uydurulan yalanı,
İngiliz?i, Fransız, Yunan?ı,
Felek denen şu kanbura bıraktım.

Enver? ini, Topal? ını, Şaşı? yı,
Sakallı? yı, bizim Çeribaşı? yı
Malla? daki tavşanlara aşıyı
Vurmak için bir doktora bıraktım.

Tetkik ettim her mesleği, her dini,
Bulamadım gamsız bir tek ferdini,
Anlatmak için Siyonist? e derdimi,
Marko Paşa ile Tur? a bıraktım.

Binbir aşrı doğururken bir gece,
Güvenilmez bu feleğe zerrece,
Bak tarihe saltanatlı bir nice
Süleyman tahtını mura bıraktım.

Çok krala çalkalayınca eleği,
Hâkim ettim kazma ile küreği
Mişlyarlarca mehpâreyi, meleği
Mezâr gibi bir çukura bıraktım.

Görsün cihan serseriler pirini,
Vermem Türk? ün yerini
Müselleste olan üçün birini,
Konstantin? le Anzavur? a bıraktım.

Kulak asmam gürültüye, sese ben,
Baktım kalbim eli pişe, pese ben.
Yeri göğü yapan mühendise ben
İrfân adlı bir mezura bıraktım.

Feylesofa kaptan etsem Papi? yi,
Göremezler fırtınayı tipiyi.
İspermeçet-zâde ile Kirpi? yi
Mihrân ile Haçador? a bıraktım.

Dilencilik yetmez gibi eline,
Dâr-ül hikme çıktı hakkın halline,
İstibrâyı sürsün frenk eline,
Mes?eleyi bir kubura bıraktım.

Yeni sahne zannetme ki bozuktur,
Piyesine hırlayanlar buçukutur.
İnci midir sancı mıdır ne .oktur.
Kemiğini direktöre bıraktım.

Deli Neyzen al mansuru destine,
Terâneyle selâm yolla dostuna,
Matbuatın masasının üstüne
Seyyâh iken kırık billûr bıraktım.
***********
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Lisân-ı pâk-i Nebî?den yalanlar uyduruyor:
Sıkılmadan da "sevâb işledim" deyip duruyor!
Düşünmedin mi girerken şerîatin kanına?
Cinâyetin kalacak zanneder misin yanına?

Sevâb ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde:
"Sevâbı sen göreceksin huzûr-ı mahşerde!
Tepende gezdirecek ra?d-ı intikamını Hak,
Ki yıldırımları beyninde kaynayıp duracak.

Yakandan inmeyecek dest-i kahrı husrânın...
Nasıl iner ki, önünden kaçıp da nîrânın,
Civâr-ı nûr-ı nübüvvette mültecâ bulsan;
Bu türlü kurtuluş imkânı yok ya... Kurtulsan;

Şu izdihâmın elinden -ki belki bir milyar
Nüfûs-ı hâsiredir- kaçmak ihtimali mi var?
Bugün fesâdına kurban olan zavallıların
Vebâli boynuna yüklenmesin mi yoksa, yarın?

Kolay mı ümmeti idlâl edip sefîl etmek?
Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek?
Niçin Kitâb-ı İlâhî?yi pâyimâl ettin?
Niçin şerîati murdâr elinle kirlettin?

Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha?
Nedir bu salladığın çifte, Kâbetu?llâh?a?
Herif! Şu millet-i mâsûmeden ne isterdin,
Ki doğru yol diye tuttun, dalâli gösterdin!"

MEHMET AKİF ERSOY
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

32znam0.jpg
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

[size=11pt]
HURİ İLE GILMANI

Ben dervişim deyene, bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir
Altında gayya vardır, içi nar ile pürdür
Varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir
O da gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar
Hatırımız hoş olsun, biraz yanasım gelir
Ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam
İki kanat takınam, biraz uçasım gelir
Andan Cennete varam, Cennette huriler görem
Huri ile gılmanı, bir bir koçasım gelir
Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeker, bir Molla Kasım gelir

Yunus Emre

ŞÖYLE SANIRLAR BENİ

Sofuyum halk içinde tesbih elimden gitmez
Dilim marifet söyler, gönlüm hiç kabul etmez
Boynumda icazetim, riya ile taatim
Edişem ayruk yerde, gözüm yolum gözetmez
Hoş dervişem sabrım yok, dilimde ezkarım çok
Kulağımdan gireni, hergiz içim işitmez
Görenler elim öper tac ü hırkama bakar
Şöylece sanırlar beni zerrece günah etmez
Taşımda ibadetim, sohbetim hoş taatim
İç pazara gelince, bin yıllık ayyar etmez
Dışım derviş, içim boş, dilim tatlı, sözüm hoş
İlla ben ettiğimi, dinin denşüren etmez
Görenler sofu sanır, selam verir utanır
Anca iş koparaydım, el erüben güç yetmez
Söylersem marifeti saluslanırım kati
Miskinliğe dönmeğe, gönlümden kibir gitmez
Yunus eksikliğini Çalabına arzeyle
Anın keremi çoktur, sen ettiğin ol etmez

Yunus Emre

HİÇ GÖNLÜNE GELE Mİ

Ne acep olur şu adem oğlanı
Öleceğin hiç gönlüne gele mi
Azrail kaynağın urup canına
Alacağın hiç gönlüne gele mi
Azrail alır bu cümle canları
Toprağa düşürür nazik tenleri
Geyireler sana yensiz donları
Giyeceğin hiç gönlüne gele mi
Gelir növbetin dolanı dolanı
Ağlasana sen bulanı bulanı
Halkın önünde beğeni beğeni
Yunacağın hiç gönlüne gele mi
Gece gündüz zikreylesin dilimiz
Gizli değil, ayan Sana halimiz
Karanlık kabirde bir gün yalınız
Kalacağın hiç gönlüne gele mi
Yunus Emre'm eydür hele burada
Heman ömrüm zayi geçti arada
Yarın Hak yanında yüzü karada
Olacağın hiç gönlüne gele mi

Yunus Emre
BANA BU TEN GEREKMEZ

Bana bu ten gerekmez can gerektir
Ol baki Cennet'e iman gerektir
Zehi mürşit ki bizi Hakk'a iltür
Aşık canı ana kurban gerektir
Bular hot geçti Uçmak arzusundan
Didar göstermeye Sultan gerektir
N'iderim Uçmağı yahut huriyi
Bana dergahına seyran gerektir
Eğer Muhammed'e ümmet olursan
Dilinde zikr ile Kur'an gerektir
Namaz ü vird ü tesbih, zikr ü Kur'an
İnayet bunlara Hak'tan gerektir
Hakikat şerbetin içen aşıklar
Başı açık, teni uryan gerektir
Aşık Yunus bu sırrı anlayanın
Ciğeri büryan, gözü giryan gerektir

Yunus Emre
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Necip Fazıl Kısakürek - Zindan'dan Mehmed'e Mektup / Yorumda çok güzel olmuş...

ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP



Zindan iki hece. Mehmed'im lâfta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de, geri adam, boynunda yafta...

Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!

Kavuşmak mı?.. Belki... Daha ölmedim!



Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,

Kırmızı tuğlalar altı köşeli.

Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!



Bir âlem ki, gökler boru içinde!

Akıl, almazların zoru içinde.

Üstüste sorular soru içinde:

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu?



Bir idamlık Ali vardı, asıldı

Kaydını düştüler, mühür basıldı.

Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı

Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

Bahçeye diktiği üç beş karanfil...



Müdür bey dert dinler, bugün "maruzât"!

Çatık kaş... Hükûmet dedikleri zat...

Beni Allah tutmuş, kim eder azat?

Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...

Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!



Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;

Sayım var, maltada hizaya dizil!

Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!

İnsanlar zindanda birer kemmiyet;

Urbalarla kemik, mintanlarla et.



Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...

Yalnız seccademin yönünde şefkat

Beni kimsecikler okşamaz mâdem;

Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!



Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!

Dakika düşelim, senelik paydan!

Zindanda dakika farksız aydan

Karıştır çayını zaman erisin;

Köpük köpük, duman duman erisin!



Peykeler, duvara mıhlı peykeler;

Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,

Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...

Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!

Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!



Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;

Tek nokta seçemez dünyada nazar.

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?

Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?



Ses demir, su demir ve ekmek demir...

İstersen demirde muhali kemir,

Ne gelir ki elden, kader bu, emir...

Garip pencerecik, küçük daracık;

Dünyaya kapalı, Allah'a açık



Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu

İplik ki incecik, örer boşluğu



Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;

Karanlığında nur, yeniden doğuş...

Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!



Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Muhsin Yazıcıoğlu / Üşüyorum

Muhsin Yazıcıoğlu?nun 25 yıl önce Mamak Cezaevi?ndeyken yazdığı ?Üşüyorum? adlı şiiri?

Üşüyorum

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum

Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum

Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın

Beton çok soğuk, üşüyorum?
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MİRAÇ
Kapatın gözlerinizi
Ve karanlıgı seyredin
Mekkede bir gece
Yorgunluk havada
Gariplik suda
Simsiyah bir sessizlik
Uyku bile uykuda
Kâbenin hatim kısmında
Yani üzre yatan biri var

Yıl hüzün yılı
Vefakâr eş,
Haticet-ul Kubra yok.
Kâbenin hatim kısmında
Yani üzre yatan biri var
Teselli arayan kalb
Hüzünle çarpan kalb
O,nun kalbi.
Ve ayak sesleri
Yıldızlar isildiyor
Bu ayak sesleri göklerden
Yol veriyor yıldızlar
Semâdan inenler var.
İzin verseydi ALLAH,
Kâinat inerdi yere
Çünkü Kâbenin hatim kısmında yatan
Sultan-ı Levlâktır.
Habib-i Zisandır o.
Nûr-u Hûdadır.
Merhamet ufkunun nazli günesi
Kâinatın biricik çiçegidir o..
İzin verseydi llah,
Alemler inerdi yere.
Oysa emir yalnız Cebraile
Ve yalnız Cebrail indi yere..
Kalk Ya Resûlellah !
Semâda melekler seni bekler.
Taifte taşlanan yüzüne hasret,
Alaya alınan sözüne hasret.
Seni bekler melekler.
Yeryüzünde vefâ yok mu ?
Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin ?
Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden ?
Davetini hafife mi aldılar ?
Üzülme ve aç gözlerini,
Öteler bekliyor seni.
Bu gece Kâinat asdını anacak,
Aç gözlerini ki âlemler nazarına kanacak.
Burak senin için uçaçak,
Aç gözlerini Ya Habibullah !
Bu gecenin adına Isra diyecek ALLAH,
Ey yedi kat semâ aç kapılarını
Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberden.
De ki,Hazret-i Ademe :
cennetin kapısına adı yazılan,
İsminin hatırına af istedigin
Salih ogul geliyor.
Söyle Isa ,ya :
Kuytu köselerde,
Havarilerinle ALLAH,a siginirken,
Bir adım ötedeymis gibi kokusunu aldigin,
Ve insanliga gelisini müjdeledigin,
Ahmet geliyor.
Yusuf,a , Idris,e , Harun,a söyle,
Musa,ya de ki :
Vasiflarina hayran olup ta,
Ummetinden olmak istedigin,
Salih kardes geliyor.
Müjde ver İbrahim Peygambere,
Dua dua yalvarip,
Gelmesini istedigin ogul geliyor.
Aç kapilarini ey yedi kat semâ.
Bu gelen MUHAMMED MUSTAFA.
Cebrail yol gösterir.
Ve yürür sultanlar sultani.
Bu nasil bir yürüyüstür ?
Bu nasil bir eda ?
İnci inci ter mübarek alinlarinda.
Bastan asagi edeb var.
Attigi her adimda.
Sulatanim,
Cennetler gösterirlirken o gece,
Ummetini hayal ettin mi Cennette ?
Cehennem alevleri selâmlarken seni,
Gözyaslarini gödü mü Cebrail ?
Ummetim dedin mi ?
Sen unutmazsin bizi bunda kusku yok.
Tahiyyât duasi haber verdi bize,
Sen bizi hiçbir yerde,
Hiçbir zaman unutmadin.
İnsaALLAH biz de seni unutanlardan olmayiz.
ALLAH seni unutturmasin bize.
Bir söz sultanimin dedigi gibi :
Eger günâhlarimizdan dolayi girersek Cehenneme,
Ve ALLAH bir an olsun açarsa ufkumuzu,
*Taleâ Bedru Aleynâ* diyecegiz.
Miraç gecesi,
Yürüdü Resûlullah.
Cebrail önde,
Bir gece yüryüsüyle.
Yürüdüler,Yükseldiler.
Yükseldikçe yüceldiler.
Cebrail durdu birden.
*Ya Resûlellah,benimle buraya kadar !*
Efendimiz :*Niçin?* diye sordu.
Burası Sidre-i Muntehadir.
Bir adim daha atarsam yanarım kavrulurum.
ALLAH Resûlu sordular :
Nasil gidilir Sidre-i Muntehada ?
Cibril-i Emin cevap verdi :
ASKLA !
Askla gidilir Ya Resûlellah !
Askla gidilir Ya Habibullah !
Askla gidilir Ya Nebiyyellah !
Yürü sultanim yol senindir.
Ask vadisinde mühür senin.
Söz senindir,hâl senindir.
Muhabbetin adi sensin.
Varliklarin tadi sensin.
Yürü ve sel3amini ilet.
Gözü yasli Ummetinin.
Sensiz bunca yetimin
İlet selâmini.
Ahir zamanin ahini,
Yüceler yücesine ilet.
Sultanim,
Sen dönerken miraçtan,
Bizim için miraç olan,
Bes vakit namazla,
Bakara S3uresinin son iki ayetiyle,
Ve sirke düsmeyenin affedilebilecegi müjdesiyle,
Dönerken sen miraçtan,
Biz ahir zamandan,
Ebu Bekir edasiyle bakiyoruz sana :
*O söylediyse dogrudur.
Resûlullah söylediyse dogrudur.*
Ve bir ayetin sicakligi sariyor
Kâinatın kalbini.
Her türlü noksanliktan münezzeh olan ALLAH.
Kulunu geceleyin Mescid-i Haramdan alip,
Kendisne bir takim ayetler gösterelim diye,
Etrafini mübarek kildigimiz,
Mescid-i Aksaya götürdü.
Çünkü,isiten ve bilen O,dur.
Simdi açin gözlerinizi,
Ve Miraca hazirlanin.

Dursun Ali ERZİNCANLI
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
Kendimi bulduğumda anladım...
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım...
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana anlatmadığında anladım ..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalın ayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında hiç gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat, hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, Gel !'' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''Git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''Git'' dediğinde, ''Kalmak Istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''Affet Beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can YÜCEL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Yağmur

Var eden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah Genç
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Unutulmuş Yaralarıma Tuzdur Adın

Unutulmuş yaralarıma tuzdur adın..
Kavgadır kalbimin gözündeki fer?.
Bir devrimin eskimiş yüzüyüm?
Derinimde puslu ihtilaller
Yanmış süt kokulu sabahların eşiğinde bekleyen gece!
Bana göz kırpıyor kalabalık yalnızlığım şimdi arsızca?
fütursuzca
Kimi nerde arayacağımı sordum mavi gözlü hüzne
dedi ?geç! aşkı geç!??
geçemedim?.

Yedi geceyi geçtim.
Yedi güvercin vurdum. Yedi yıldız biçtim.
Yedi nehir içtim.
Yedi dağ ezdim. Yedi yemin verdim. Yedi gül derdim.
Ve yedi kez titredim bakışlarının sırtında.
Bir eren geçiverdi içimden o vakit.
Dedim ?kimi, nerde arayayım?!?
Dedi ?vur! aşkı vur!..?
Vuramadım?

Bir tutam hayat buldum. kokmuştu.
Çekilmişti bütün suları. unutulmuştu bütün sözler.
Ve sanki görmek için kapanmıştı gözlerin ayağına ölüm.
Ölüm kör müydü?
Bir cebinde birikmiş kan buldum kullanılmış hayatın.
Alıp bağrıma bastım.
Sonra biraz daha yokladım ve bir and buldum sol dikişte.
Dedim? kimi, nerde arayayım?!?
Dedi ?sök! aşkı sök!..?
Sökemedim?

Bir şiir yazdım kalbine.
İçinde kalbin hiç geçmedi.
Bir çığlık çığırdım utancın yüzüne.
Karanlık çatladı.
Kalbin ıssızlığına yağmur gibi düşürdüm şimşekleri.
Ve gözlerime çark ettim karabasanları.
Bir elimi sana verdim ötekini aramadım bile.
Bir yangın geçiverdi yamacımdan.
Dedim ? kimi, nerde arayayım?!..?
Dedi ? kır! aşkı kır!..?
Kıramadım?

Eşkıya bir kahır biçti ömrümü
Sonrasında canhıraş kavgalar..
Küskün ölümler?
Aynı yollardan geçtim..
Farklı sehpalarda idam edildim
Ve unutmanın en deli yükünü taşıdım ben,
Sözlerinin kahpe yüzünde!!!
Yalanın ve ihanetin insafsızlığı bendeydi?
Benden soruldu uykusuzluğun yük olduğu gecelerin hesabı!
Aşkı geçemedim, vuramadım, sökemedim, kıramadım!!!
Kendime kaldım?
Kendimi topladım. tuttum elimden.
Bağladım gözlerimi
?Aşk!? dedim attım içime seni?
Sonrası kimsenin kalbini meşgul etmeyecek kadar basit:
İçimde bir sen aşk içinde?
İçimde bir ben bir sen içinde
İçimde bir biz bin hiç içinde?

Sırrın kalemine perde indirdim
Ve ben bir kez daha ye-nil-dim!!!

Kahraman Tazeoğlu
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararı, içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Nurettin Rençber Ayrılık Vakti Şarkı Sözü
Vakti geldi ayrılığın
Ne yapsak boş
Kurtulamaz bu sevda
Bu amansız rüzgardan
Anla beni
Geçmişteki günlerimiz
Birer birer hayal oldu
Birer birer yalan
Gözlerindeki yaşı sil canım
Beni burda bırak git
Gereksiz artık anlamı yok sözlerin
Bu aşk gömülmeli
Oysa senle
Çok zamanlar paylaşırdık
Acıları umutları
Hiç usanmadan
Yüreğimde saklı kalan anılarla
Gidiyorum bu şehirden
Sevgilim hoşça kal



ALINTIDIR

Bilmeyenler için söylüyorum bu şarkıyı mutlaka dinleyin ama Nurettin RENÇBER den dinleyim Murat KEKİLLİ den değil ;)
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Daha evvel paylaşmış olabilirim.

33 Kursun

1
Bu dag Mengene dagidir
Tanyeri atanda Van'da
Bu dag Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karsi
Bir yanin çig tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanin seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzullarin salkimi
Firari güvercinler su baslarinda
Ve karaca sürüsü,
Keklik takimi...

Yigitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek dögüste yenilmediler
Bin yillardan bu yan, bura usagi
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü degil bu
Gökte yildiz burcu degil
Otuzüç kursunlu yürek
Otuzüç kan pinari
Akmaz,
Göl olmus bu dagda...

2
Yokusun dibinden bir tavsan kalkti
Sirti alacakir
Karni sütbeyaz
Garip, ikicanli, bir dag tavsani
Yüregi agzinda öyle zavalli
Tövbeye getirir insani
Tenhaydi, tenhaydi vakitler
Kusursuz, çirilçiplak bir safakti

Bakti otuzüçten biri
Karninda açligin agir boslugu
Saç, sakal bir karis
Yakasinda bit,
Bakti kollari vurulu,
Cehennem yurekli bir yigit,
Bir garip tavsana,
Bir gerilere.

Düstü nazli filintasi aklina,
Yastigi altinda küsmüs,
Düstü, Harran ovasindan getirdigi tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alninda akitma
Üç topugu ak,
Eskini hovarda, kivrak,
Doru, seglavi kisragi.
Nasil uçmuslardi Hozat önünde!

Simdi, böyle çaresiz ve bagli,
Böyle arkasinda bir soguk namlu
Bulunmayaydi,
Siginabilirdi yüceltilere...
Bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utandirmaz adami,
Yanan cigaranin külünü,
Güneslerde çatal kivilcimlanan
Engeregin dilini,
Ilk atimda uçuran
Usta elleri...

Bu gözler, bir kere bile faka basmadi
Çig bekleyen bogazlarin kiyametini
Karli, yumusacik hiyanetini
Uçurumlarin,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacakti,
Buyruk kesindi,
Gayri gözlerini kör sürüngenler
Yüregini les kuslari yesindi...

3
Vurulmusum
Daglarin kuytuluk bir bogazinda
Vakitlerden bir sabah namazinda
Yatarim
Kanli, upuzun...

Vurulmusum
Düsüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranim çikmaz
Canim alirlar ecelsiz
Sigdiramam kitaplara
Sifre buyurmus bir pasa
Vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz

Kirvem, hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...

4
Ölüm buyrugunu uyguladilar,
Mavi dag dumanini
ve uyur-uyanik seher yelini
Kanlara buladilar.
Sonra oracikta tüfek çattilar
Koynumuzu usul-usul yoklayip
Aradilar.
Didik-didik ettiler
Kirmansah dokumasi al kusagimi
Tespihimi, tabakami alip gittiler
Hepsi de armagandi Acemelinden...

Kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz
Karsiyaka köyleri, obalariyla
Kiz alip vermisiz yüzyillar boyu,
Komsuyuz yaka yakaya
Birbirine karisir tavuklarimiz
Bilmezlikten degil,
Fikaraliktan
Pasaporta isinmamis içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayri eskiyaya çikar adimiz
Kaçakçiya
Soyguncuya
Hayina...

Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...

5
Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmis közüm,
Karnimda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardasini
Üç nazli selvi,
Ömrüne doymamis üç dag parçasi.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hisim, daglarin çocuklari
Fransiz Kusatmasina karsi koyanda

Biyiklari yeni terlemis daha
Benim küçük dayim Nazif
Yakisikli,
Hafif,
Iyi süvari
Vurun kardas demis
Namus günüdür
Ve saha kaldirmis atini.

Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki

Ahmed Arif

*kendi sesinden dinlemek ayrı bir zevk.
 
Üst