Herkesin, her şartta yakabileceği bir mum mutlaka vardır?
Sayın, TORMOB ve Oda Yöneticilerim ve Değerli Meslektaşlarım,
Geçen gün Edirne odamızda yapılan, TFRS eğitiminde verilen aralarda, bazı genç meslektaşlarımla ayak üstü sohbet imkanım oldu. Daha önce bu kadar karamsar tablonun bir arada sergilendiği bir başka sergi hatırlamıyorum. Ne olmuş diye düşündüm bu gençlere, kimisi kendisine bu mesleği öneren üstadına, kimisi üniversitedeki hocasına, kimisi ailesine, odasına, Türmob?a, Hükümet?e ??. veryansın ediyorlar. Söyledikleri şeyler, sadece şikayet olsun diye söylenen şeyler de değil. Ancak söylediklerinden çok, özellikle şu son on yıl içerisinde, mesleğimizin geleceği olan bu gençleri bu kadar karamsar hale getirenin ne olduğu sorusu beni daha çok düşündürdü. Ve hafta sonu oturup bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.
Öncelikle belirtmek isterim ki; bu yazıyı hiçbir kurumun veya grubun etkisiyle ya da yönlendirmesi ile yazmadım. Kimseyi hedef gösterme ya da kendime çıkar sağlama gibi bir amacım da kesinlikle yok. Kaleme aldıklarım, mesleğe olan saygım ve gençlere olan sevgimle ilgilidir ve tamamen genç meslektaşlarımın yaşadığı sıkıntılar doğrultusunda yapılan tespitler ile naçizane önerilerimden ibarettir.
Önce, canınızı da çok sıkmadan, size kendimi anlatayım.
? 1971 yılında Edirne?nin Havsa İlçesinde doğdum, ilk öğrenimimi Havsa?da, daha o dönemden Mali Müşavir olmayı kafama koyduğum için, lise eğitimimi de Edirne Ticaret Lisesinde aldım. 1988-1992 yılları arasında Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F İşletme Bölümünü bitirdim. Okulun bitimine bir hafta kala, kardeşlerimin ve benim hayatımı kökünden değiştiren trafik kazasında, annemi, babamı, küçük ablamı ve iki yeğenimi kaybettik. Manevi anlamda tam bir çöküş olan bu olayla birlikte, maddi olarak ta çok sıkıntılar çektik. Küçük kardeşim ile birlikte 1994 ile 1998 yılları arasında, gece gündüz tüm Türkiye?yi dolaşarak kamyonculuk yaptık. Aynı dönemde, bir taraftan da stajımı yapabilmek amacıyla, o anda faaliyette olan tüm Mali Müşavirlik bürolarını gezdim, ancak bir türlü kısmet olmadı. Kamyonculuktan defterimizi tutan Serbest Muhasebeci meslektaşımızın ölümünden sonra yerine bakan Mali Müşavir meslektaşımızın yanında, maaş almamak ve sigortamı da kendim yatırmak şartıyla 1998 yılında stajıma başladım. Staj dönemimde, Havsa Çok Programlı Lisesinde, maddi destek olması amacıyla, cüzi bir ders ücreti karşılığında Genel Hukuk, Bilgisayarlı Muhasebe ve Genel Muhasebe dersleri verdim. 2000 yılında, stajımın bitiminden sonraki ilk Mali Müşavirlik sınavında, 7 dersimi de vererek ruhsatımı aldım ve sınava girmeden önce kardeşimle beraber tuttuğumuz ve borçlanarak içini dayayıp döşediğimiz büromda faaliyetime başladım.
2002-2004 yılları arasında, Edirne Tesmer Yönetim Kurulu sekreterliği, 2004-2006 yılları arasında da aynı kurulda, Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. Bu göreve başladığımda; Edirne SMMM Odasına kayıtlı olan stajyerlerin sınav başarılarının çok düşük olmasından yola çıkarak, Trakya Üniversitesi işbirliği ile o güne kadar yapılmamış olan sınavlara hazırlık kurslarını başlattık. Tam 4 yıl boyunca kendi verdiğim Muhasebe dersleri haricinde, diğer derslerin verildiği tüm hafta sonlarında da, stajyerlerin yanında oldum, onlarla birlikte derslere girdim, yaşadıkları sıkıntıları aşmalarına yardımcı olmaya çalıştım.
Sonrasında, Oda Yönetim Kurulundan birinin, kurslarla ilgili olarak, burayı ticarethaneye çevirdiniz şeklindeki talihsiz ve bir o kadarda üzüntü verici beyanının ardından, bir gurup idealist meslek mensubu ile bir araya gelerek 2006 yılı seçimlerinde Oda Yönetimine aday olduk. O zamanki seçim sistemi şimdiki gibi olmadığından, faal durumdaki başkanın önde olan listesinin tüm adaylarının seçilmesiyle, biz seçimi kaybetmiş olduk
O zamandan, bu yazıyı kaleme aldığım ana kadar Oda ile münasebetimi asgari seviye de tuttum. Zira o fedakar çalışmaların karşılığında neredeyse hain ilan edilmiş olmam ve mesleğe daha iyi hizmet edebilmek üzere çıktığımız yolda mağlup olmamız, beni fazlasıyla kırdı. Bu kırgınlık, benim 6 yıl boyunca odamdan ve meslektaşlarımdan uzak kalmama neden oldu. Neyse, yeniden mesleğin sorunlarının çözüme kavuşturulması yolunda taşın altına elimi koymak bugüne kısmetmiş.
Birazdan yapacağım eleştiri ve önerileri, beni dost olarak görenlerin ?dost acı söyler? ata sözüyle, düşman olarak görenlerinde Benjamin FRANKLİN?in ?Düşmanlarınızı sevin çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.? özlü sözüyle değerlendireceklerini umut ediyorum.
Bize üniversitedeyken; yetki ile sorumluluğun, iş yükü ile gelirin doğru orantılı artacağı öğretilmişti, ancak bizim mesleğimizde bu kuralın geçerliliğini yitirdiği, hatta özellikle son on yılda bunun tam tersine döndüğü açık bir şekilde ortadır. Büroların iş yükü inanılmaz derecede artarken, gelirleri azalmış, giderleri yükselmiştir.
Şimdi gelin bir fikir olması açısından, farklı serbest meslek gruplarının, memur ücretlerinin, işçi asgari ücretinin ve enflasyonun, Maliye Bakanlığının mesleğimize ilişkin olarak 2008 yılında yayınladığı asgari ücret tarifesinden, aradaki yılları es geçerek nihayet 2012 yılı için yeniden yayınladığı asgari ücret tarifemiz arasındaki dönemlere denk gelen rakamsal ve yüzdesel değişimlere birlikte bir göz atalım.
1- AVUKATLAR (artış oranı yaklaşık % 70)
Eski Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 130,00 TL
Yeni Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 220,00 TL
2- GIDA MÜHENDİSLERİ (artış oranı yaklaşık % 80)
Eski Ücret: Sorumlu Yönetici olarak çalışacak olan üyelerimiz için memur maaşlarına ek zam gelmemesi halinde yılın ilk yarısında taban ücreti net 1.400,00.-TL
Yeni Ücret: Sorumlu Yönetici olarak çalışacak olan üyelerimiz için memur maaşlarına ek zam gelmemesi halinde yılın ilk yarısında taban ücreti net 2.500,00.-TL
3- İŞÇİ ASGARİ ÜCRETLERİ (artış oranı yaklaşık % 55)
Eski Ücret: 16 yaşından büyükler için 608,40 TL
Yeni Ücret: 16 yaşından büyükler için 940,50 TL
4- ENFLASYON (artış oranı yaklaşık % 52)
Eski Değeri: Herhangi bir malın değeri 100,00 TL olarak kabul edilerek
Yeni Değeri: Enflasyon oranı uygulandığında 2012 yıl sonu değeri 152,32 TL
(tüfe) 2008 yılı 10,1 2009 yılı 6,5 2010 yılı 6,4 2011 yılı 10,5 2012 (2011 ile aynı alınmıştır).
5- MEMUR MAAŞLARI (artış oranı yaklaşık % 66)
Eski Ücret: En düşük dereceli memur maaşı 984,00 TL
Yeni Ücret: En düşük dereceli memur maaşı 1.630,00 TL
6- MALİ MÜŞAVİRLER (artış oranı yaklaşık % 10)
Eski Ücret: İşletme defteri işçisiz 65,00 TL
Yeni Ücret: İşletme defteri işçisiz 72,00 TL
Görüldüğü gibi, diğer artış oranları % 52 ila % 80 arasında değişirken, bizim asgari ücret tarifemizdeki artış oranı sadece % 10?da kalmıştır. Daha da çarpıcı olansa, son on yıldaki değişimdir.
1- AVUKATLAR (artış oranı yaklaşık % 267)
Eski Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 60,00 TL
Yeni Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 220,00 TL
6- MALİ MÜŞAVİRLER (2003-2012 yılları arasındaki artış oranı yaklaşık % 33)
Eski Ücret: İşletme defteri işçisiz 54 TL
Yeni Ücret: İşletme defteri işçisiz 72 TL
Tablodan da anlaşılacağı üzere; 2003 yılında, avukatlar, yazdıkları bir dilekçe ile bizim meslek mensubumuza, bir aylık muhasebe işlemlerini yaptırabilirlerken,(ki bu bile acı vericidir), 2012 yılına gelindiğinde, avukata sadece bir tek dilekçe yazdırmak isteyen meslek mensubumuz, o dilekçenin bedelini, avukatın muhasebe işlemlerinin tamamını 3 ay boyunca yerine getirse dahi ödeyemez hale getirilmiştir. (örneğin daha iyi anlaşılması açısından, işletme ? serbest meslek ayrımı göz ardı edilmiştir)
Bu gerçekten, çok acı verici bir tablodur. En başta, Vergi mevzuatı ve tam bir mayın tarlası olan Sosyal Sigortalar mevzuatı olmak üzere Değişen Türk Ticaret Kanunu, TFRS, hala netleşmeyen denetim karmaşası, bunlara uygun hesap planlarındaki değişiklikler, mesleğimizi ilgilendiren daha bunun gibi yüzlerce kanun ve onların alt mevzuatları, iş yükümüzü inanılmaz derecede arttırırken, bunun karşılığında mesleğimize bu ücretlerin reva görülmesi kabul edilir gibi değildir. 2008 yılından bugüne kadar çıkartılan 111 adet kanunun neredeyse % 80?i bizim meslektaşlarımızı bir şekilde ilgilendiren kanunlarken, ve bu kanunların layiki ile uygulanması, büyük ölçüde bizim meslektaşların özverili çalışmalarına bağlı iken, niye bu şekilde bir üvey evlat muamelesi gördüğümüzü anlamak gerçekten mümkün değildir. Belki de bu sorunun cevabını öğrenmek sorunların büyük bir bölümünün çözülmesine hizmet edecektir. Sahiden, Maliye Bakanlığına, yukarıdaki tarzda bir açıklama yapılarak, bu tür bir soru soruldu mu? Eğer sorulmadıysa, bir Meslek Mensubu ve aynı zamanda bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, kısa ve net bir şekilde, bu soruyu ben soruyorum;
?Bu ortaya konulan vahim tablonun farkında mı değilsiniz, eğer farkında iseniz, bunun sebebi nedir? Bu soruyu cevaplamak, Bakanlığınızın yükünü, kendi teşkilatından bile daha fazla taşıyan bu meslek camiasına karşı bir borcunuzdur. Şunu da sormadan geçemeyeceğim; 85.000 kişinin gece gündüz alın teri dökerek bürolarından çıkamadığı bir ortamda, muhafazakar bir hükümetin temsilcisi olarak, Adil olduğunuza inanıyor musunuz? Yine, kısaca vergi barışı dediğimiz yasa çıkartılırken, hükümetinizce konulan hedef 13-14 milyar TL iken sonrasında, revize edilerek hedefin 20 milyar TL?ye çıkarılması, gerçekleşmenin ise 30 milyar TL?yi aşması durumunu, basın yayın organlarında, haklı bir şekilde, hükümet başarısı olarak anlatırken, dönüp bir kez olsun, bu başarıda büyük payı olan Muhasebe Meslek Camiasına, değerli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyoruz, demek bu kadar mı zordu?
Mesleğimizin gelir ayağında bunlar olurken, iş yükü tarafında ise tablo tam tersine dönmüştür. Son on yılda yaptığımız işlerdeki artış, aşağıdaki tabloda gözler önüne serilmiştir.
ON YIL ÖNCE
? Yılda bir kez gelir vergisi beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannamesi
? Aylık Kdv Beyannamesi
? Kesinti varsa Muhtasar Beyanname
ON YIL SONRA
? Yılda bir kez gelir vergisi beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannamesi
? Aylık Kdv Beyannamesi
? Kesinti varsa Muhtasar Beyanname
? Üç aylık dönemlerde Geçici Vergi Beyannamesi
? Her ay verilmeye başlanan Ba ve Bs formları
? Transfer fiyatlaması formu
? Kesin mizan verilmesi
? Noter defter bilgileri bildirimi,
? İnternet üzerinden müşteri sözleşme girişleri,
? Geçici iş görmezlik bildirimi,
? İşten çıkış bildirimi,
? Müşteri bilgileri bildirimi,
? Daha da yolda bekleyen pek çokları,
? ???..?.(muhtemelen yazımı tamamlayana kadar dolar diye iki satır boş bıraktım)
? ???????????????
Yapılan işlerdeki artış, Gelir İdaresi Başkanlığının yayınladığı ve bize, tarih tarih yapacağımız işlerin son günlerinin hatırlatıldığı 2007 vergi takvimi ile 2012 yılı vergi takvimi arasındaki fark, işlerin 5 yıl içinde % 80-90 arttığını gösteriyor. 2007 yılı takvimini bir word dosyasına aktardığımızda 14 sayfa çıkarken, 2012 yılının takvimi 26 sayfa çıkıyor. Şu anda Üniversitedeki, hocalarımdan birinin söylediği söz aklıma geldi ?İş hayatında ancak 2 uygunluk halinde problem çıkmaz bunun haricinde her durum kaos yaratır, ya yaptığın iş aldığın ücrete göre olacak, yada aldığın ücret yaptığın işe göre olacak? bizimki hangisi sizce?
Geçtiğimiz seçimde TURMOB Genel Başkanı olan Sayın Nail Sanlı, seçimlerden önce yaptığı açıklamada; Seçimlerin hemen ardından asgari ücret tarifesi yerine, zamana dayalı ücret tarifesinin geçerli olması için Maliye Bakanlığı ile bir çalışma yapacaklarını açıklamıştı. Sonuç ne oldu; böyle bir çalışma yapıldı mı? eğer yapıldıysa, her yıl yüzlerce konuda, binlerce yeni düzenleme yapan Maliye Bakanlığı, neden bu binlerce düzenlemenin neredeyse tamamının uygulayıcısı olan bizlerin mesleki asgari ücret tarifesini 2012 yılına kadar yayınlamadı ? Hatta tarifeyi yayınlamak yerine, neden sanki meslek camiamızla dalga geçer gibi ; ?yeni tarifenin tasdikine kadar mevcut tarife hükmü uygulanır" hükmü gereği mevcut Asgari ücret Tarifesinin yeni yılda da aynen uygulanması gerektiğini? belirterek, bizleri üç yıl aynı fiyatlarla iş yapmaya zorladı.
Yine, geçen TURMOB Olağan Genel Kurulu'na katılan Gelir İdaresi Başkanı Sayın Mehmet Kilci "Muhasebecilerin ücretlerinin idare tarafından tahsil edilmesi olmaz bir konu değildir." Açıklaması yapmıştı. Mesleğimiz için en önemli problemlerin başını çeken bu konuda, ortak bir çalışma yapıldı mı? Yapıldı ise sonucu ne oldu ?
Sayın Sanlı, eğer bu soruların yanıtı sizde varsa, lütfen bizimle, yani meslektaşlarınızla paylaşınız, zira paylaşmamanız, meslek camiamızda, böyle bir girişimde bulunmadığınız şeklinde algılanmaktadır.
İlgimi çeken güncel bir konuyu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçen gün, 02.05.2012 Tarihinde komisyona alınan bir kanun teklifi olduğunu gördüm. Bu kanun teklifinde özetle şöyle deniliyor;
?Her koşulda görevlerini en iyi şekilde yerine getiren avukatların çalışma koşullarının iyileştirme çalışmaları ciddi şekilde ele alınmalıdır. Avukatlar kamu görevi yapmaktadırlar. Bu nedenle yeşil pasaport almalarını engelleyecek bir sebepte bulunmamaktadır?
Evet sevgili meslektaşlarım, biz Maliye Bakanlığı?na kanunumuz da yazılı olan Asgari Ücret Tarifemizi yayınlatamazken, avukatlar kamu görevi ifa ettiklerinden bahisle, yeşil pasaport almayı talep ediyorlar. Yorumu sizlere bırakıyorum ve ilgilenenler için teklifle ilgili bilgileri veriyorum.
Kanun Teklifi Bilgileri
Dönemi ve Yasama Yılı 24/2
Esas Numarası 2/531
Başkanlığa Geliş Tarihi 18/04/2012
Teklifin Başlığı 5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Teklifin Özeti Teklif ile; avukatların hususi damgalı pasaport hakkından yararlandırılması öngörülmektedir.
Teklifin Son Durumu KOMİSYONDA
Sayın, TORMOB ve Oda Yöneticilerim ve Değerli Meslektaşlarım,
Geçen gün Edirne odamızda yapılan, TFRS eğitiminde verilen aralarda, bazı genç meslektaşlarımla ayak üstü sohbet imkanım oldu. Daha önce bu kadar karamsar tablonun bir arada sergilendiği bir başka sergi hatırlamıyorum. Ne olmuş diye düşündüm bu gençlere, kimisi kendisine bu mesleği öneren üstadına, kimisi üniversitedeki hocasına, kimisi ailesine, odasına, Türmob?a, Hükümet?e ??. veryansın ediyorlar. Söyledikleri şeyler, sadece şikayet olsun diye söylenen şeyler de değil. Ancak söylediklerinden çok, özellikle şu son on yıl içerisinde, mesleğimizin geleceği olan bu gençleri bu kadar karamsar hale getirenin ne olduğu sorusu beni daha çok düşündürdü. Ve hafta sonu oturup bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.
Öncelikle belirtmek isterim ki; bu yazıyı hiçbir kurumun veya grubun etkisiyle ya da yönlendirmesi ile yazmadım. Kimseyi hedef gösterme ya da kendime çıkar sağlama gibi bir amacım da kesinlikle yok. Kaleme aldıklarım, mesleğe olan saygım ve gençlere olan sevgimle ilgilidir ve tamamen genç meslektaşlarımın yaşadığı sıkıntılar doğrultusunda yapılan tespitler ile naçizane önerilerimden ibarettir.
Önce, canınızı da çok sıkmadan, size kendimi anlatayım.
? 1971 yılında Edirne?nin Havsa İlçesinde doğdum, ilk öğrenimimi Havsa?da, daha o dönemden Mali Müşavir olmayı kafama koyduğum için, lise eğitimimi de Edirne Ticaret Lisesinde aldım. 1988-1992 yılları arasında Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F İşletme Bölümünü bitirdim. Okulun bitimine bir hafta kala, kardeşlerimin ve benim hayatımı kökünden değiştiren trafik kazasında, annemi, babamı, küçük ablamı ve iki yeğenimi kaybettik. Manevi anlamda tam bir çöküş olan bu olayla birlikte, maddi olarak ta çok sıkıntılar çektik. Küçük kardeşim ile birlikte 1994 ile 1998 yılları arasında, gece gündüz tüm Türkiye?yi dolaşarak kamyonculuk yaptık. Aynı dönemde, bir taraftan da stajımı yapabilmek amacıyla, o anda faaliyette olan tüm Mali Müşavirlik bürolarını gezdim, ancak bir türlü kısmet olmadı. Kamyonculuktan defterimizi tutan Serbest Muhasebeci meslektaşımızın ölümünden sonra yerine bakan Mali Müşavir meslektaşımızın yanında, maaş almamak ve sigortamı da kendim yatırmak şartıyla 1998 yılında stajıma başladım. Staj dönemimde, Havsa Çok Programlı Lisesinde, maddi destek olması amacıyla, cüzi bir ders ücreti karşılığında Genel Hukuk, Bilgisayarlı Muhasebe ve Genel Muhasebe dersleri verdim. 2000 yılında, stajımın bitiminden sonraki ilk Mali Müşavirlik sınavında, 7 dersimi de vererek ruhsatımı aldım ve sınava girmeden önce kardeşimle beraber tuttuğumuz ve borçlanarak içini dayayıp döşediğimiz büromda faaliyetime başladım.
2002-2004 yılları arasında, Edirne Tesmer Yönetim Kurulu sekreterliği, 2004-2006 yılları arasında da aynı kurulda, Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. Bu göreve başladığımda; Edirne SMMM Odasına kayıtlı olan stajyerlerin sınav başarılarının çok düşük olmasından yola çıkarak, Trakya Üniversitesi işbirliği ile o güne kadar yapılmamış olan sınavlara hazırlık kurslarını başlattık. Tam 4 yıl boyunca kendi verdiğim Muhasebe dersleri haricinde, diğer derslerin verildiği tüm hafta sonlarında da, stajyerlerin yanında oldum, onlarla birlikte derslere girdim, yaşadıkları sıkıntıları aşmalarına yardımcı olmaya çalıştım.
Sonrasında, Oda Yönetim Kurulundan birinin, kurslarla ilgili olarak, burayı ticarethaneye çevirdiniz şeklindeki talihsiz ve bir o kadarda üzüntü verici beyanının ardından, bir gurup idealist meslek mensubu ile bir araya gelerek 2006 yılı seçimlerinde Oda Yönetimine aday olduk. O zamanki seçim sistemi şimdiki gibi olmadığından, faal durumdaki başkanın önde olan listesinin tüm adaylarının seçilmesiyle, biz seçimi kaybetmiş olduk
O zamandan, bu yazıyı kaleme aldığım ana kadar Oda ile münasebetimi asgari seviye de tuttum. Zira o fedakar çalışmaların karşılığında neredeyse hain ilan edilmiş olmam ve mesleğe daha iyi hizmet edebilmek üzere çıktığımız yolda mağlup olmamız, beni fazlasıyla kırdı. Bu kırgınlık, benim 6 yıl boyunca odamdan ve meslektaşlarımdan uzak kalmama neden oldu. Neyse, yeniden mesleğin sorunlarının çözüme kavuşturulması yolunda taşın altına elimi koymak bugüne kısmetmiş.
Birazdan yapacağım eleştiri ve önerileri, beni dost olarak görenlerin ?dost acı söyler? ata sözüyle, düşman olarak görenlerinde Benjamin FRANKLİN?in ?Düşmanlarınızı sevin çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.? özlü sözüyle değerlendireceklerini umut ediyorum.
Bize üniversitedeyken; yetki ile sorumluluğun, iş yükü ile gelirin doğru orantılı artacağı öğretilmişti, ancak bizim mesleğimizde bu kuralın geçerliliğini yitirdiği, hatta özellikle son on yılda bunun tam tersine döndüğü açık bir şekilde ortadır. Büroların iş yükü inanılmaz derecede artarken, gelirleri azalmış, giderleri yükselmiştir.
Şimdi gelin bir fikir olması açısından, farklı serbest meslek gruplarının, memur ücretlerinin, işçi asgari ücretinin ve enflasyonun, Maliye Bakanlığının mesleğimize ilişkin olarak 2008 yılında yayınladığı asgari ücret tarifesinden, aradaki yılları es geçerek nihayet 2012 yılı için yeniden yayınladığı asgari ücret tarifemiz arasındaki dönemlere denk gelen rakamsal ve yüzdesel değişimlere birlikte bir göz atalım.
1- AVUKATLAR (artış oranı yaklaşık % 70)
Eski Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 130,00 TL
Yeni Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 220,00 TL
2- GIDA MÜHENDİSLERİ (artış oranı yaklaşık % 80)
Eski Ücret: Sorumlu Yönetici olarak çalışacak olan üyelerimiz için memur maaşlarına ek zam gelmemesi halinde yılın ilk yarısında taban ücreti net 1.400,00.-TL
Yeni Ücret: Sorumlu Yönetici olarak çalışacak olan üyelerimiz için memur maaşlarına ek zam gelmemesi halinde yılın ilk yarısında taban ücreti net 2.500,00.-TL
3- İŞÇİ ASGARİ ÜCRETLERİ (artış oranı yaklaşık % 55)
Eski Ücret: 16 yaşından büyükler için 608,40 TL
Yeni Ücret: 16 yaşından büyükler için 940,50 TL
4- ENFLASYON (artış oranı yaklaşık % 52)
Eski Değeri: Herhangi bir malın değeri 100,00 TL olarak kabul edilerek
Yeni Değeri: Enflasyon oranı uygulandığında 2012 yıl sonu değeri 152,32 TL
(tüfe) 2008 yılı 10,1 2009 yılı 6,5 2010 yılı 6,4 2011 yılı 10,5 2012 (2011 ile aynı alınmıştır).
5- MEMUR MAAŞLARI (artış oranı yaklaşık % 66)
Eski Ücret: En düşük dereceli memur maaşı 984,00 TL
Yeni Ücret: En düşük dereceli memur maaşı 1.630,00 TL
6- MALİ MÜŞAVİRLER (artış oranı yaklaşık % 10)
Eski Ücret: İşletme defteri işçisiz 65,00 TL
Yeni Ücret: İşletme defteri işçisiz 72,00 TL
Görüldüğü gibi, diğer artış oranları % 52 ila % 80 arasında değişirken, bizim asgari ücret tarifemizdeki artış oranı sadece % 10?da kalmıştır. Daha da çarpıcı olansa, son on yıldaki değişimdir.
1- AVUKATLAR (artış oranı yaklaşık % 267)
Eski Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 60,00 TL
Yeni Ücret: Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde 220,00 TL
6- MALİ MÜŞAVİRLER (2003-2012 yılları arasındaki artış oranı yaklaşık % 33)
Eski Ücret: İşletme defteri işçisiz 54 TL
Yeni Ücret: İşletme defteri işçisiz 72 TL
Tablodan da anlaşılacağı üzere; 2003 yılında, avukatlar, yazdıkları bir dilekçe ile bizim meslek mensubumuza, bir aylık muhasebe işlemlerini yaptırabilirlerken,(ki bu bile acı vericidir), 2012 yılına gelindiğinde, avukata sadece bir tek dilekçe yazdırmak isteyen meslek mensubumuz, o dilekçenin bedelini, avukatın muhasebe işlemlerinin tamamını 3 ay boyunca yerine getirse dahi ödeyemez hale getirilmiştir. (örneğin daha iyi anlaşılması açısından, işletme ? serbest meslek ayrımı göz ardı edilmiştir)
Bu gerçekten, çok acı verici bir tablodur. En başta, Vergi mevzuatı ve tam bir mayın tarlası olan Sosyal Sigortalar mevzuatı olmak üzere Değişen Türk Ticaret Kanunu, TFRS, hala netleşmeyen denetim karmaşası, bunlara uygun hesap planlarındaki değişiklikler, mesleğimizi ilgilendiren daha bunun gibi yüzlerce kanun ve onların alt mevzuatları, iş yükümüzü inanılmaz derecede arttırırken, bunun karşılığında mesleğimize bu ücretlerin reva görülmesi kabul edilir gibi değildir. 2008 yılından bugüne kadar çıkartılan 111 adet kanunun neredeyse % 80?i bizim meslektaşlarımızı bir şekilde ilgilendiren kanunlarken, ve bu kanunların layiki ile uygulanması, büyük ölçüde bizim meslektaşların özverili çalışmalarına bağlı iken, niye bu şekilde bir üvey evlat muamelesi gördüğümüzü anlamak gerçekten mümkün değildir. Belki de bu sorunun cevabını öğrenmek sorunların büyük bir bölümünün çözülmesine hizmet edecektir. Sahiden, Maliye Bakanlığına, yukarıdaki tarzda bir açıklama yapılarak, bu tür bir soru soruldu mu? Eğer sorulmadıysa, bir Meslek Mensubu ve aynı zamanda bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, kısa ve net bir şekilde, bu soruyu ben soruyorum;
?Bu ortaya konulan vahim tablonun farkında mı değilsiniz, eğer farkında iseniz, bunun sebebi nedir? Bu soruyu cevaplamak, Bakanlığınızın yükünü, kendi teşkilatından bile daha fazla taşıyan bu meslek camiasına karşı bir borcunuzdur. Şunu da sormadan geçemeyeceğim; 85.000 kişinin gece gündüz alın teri dökerek bürolarından çıkamadığı bir ortamda, muhafazakar bir hükümetin temsilcisi olarak, Adil olduğunuza inanıyor musunuz? Yine, kısaca vergi barışı dediğimiz yasa çıkartılırken, hükümetinizce konulan hedef 13-14 milyar TL iken sonrasında, revize edilerek hedefin 20 milyar TL?ye çıkarılması, gerçekleşmenin ise 30 milyar TL?yi aşması durumunu, basın yayın organlarında, haklı bir şekilde, hükümet başarısı olarak anlatırken, dönüp bir kez olsun, bu başarıda büyük payı olan Muhasebe Meslek Camiasına, değerli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyoruz, demek bu kadar mı zordu?
Mesleğimizin gelir ayağında bunlar olurken, iş yükü tarafında ise tablo tam tersine dönmüştür. Son on yılda yaptığımız işlerdeki artış, aşağıdaki tabloda gözler önüne serilmiştir.
ON YIL ÖNCE
? Yılda bir kez gelir vergisi beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannamesi
? Aylık Kdv Beyannamesi
? Kesinti varsa Muhtasar Beyanname
ON YIL SONRA
? Yılda bir kez gelir vergisi beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannamesi
? Aylık Kdv Beyannamesi
? Kesinti varsa Muhtasar Beyanname
? Üç aylık dönemlerde Geçici Vergi Beyannamesi
? Her ay verilmeye başlanan Ba ve Bs formları
? Transfer fiyatlaması formu
? Kesin mizan verilmesi
? Noter defter bilgileri bildirimi,
? İnternet üzerinden müşteri sözleşme girişleri,
? Geçici iş görmezlik bildirimi,
? İşten çıkış bildirimi,
? Müşteri bilgileri bildirimi,
? Daha da yolda bekleyen pek çokları,
? ???..?.(muhtemelen yazımı tamamlayana kadar dolar diye iki satır boş bıraktım)
? ???????????????
Yapılan işlerdeki artış, Gelir İdaresi Başkanlığının yayınladığı ve bize, tarih tarih yapacağımız işlerin son günlerinin hatırlatıldığı 2007 vergi takvimi ile 2012 yılı vergi takvimi arasındaki fark, işlerin 5 yıl içinde % 80-90 arttığını gösteriyor. 2007 yılı takvimini bir word dosyasına aktardığımızda 14 sayfa çıkarken, 2012 yılının takvimi 26 sayfa çıkıyor. Şu anda Üniversitedeki, hocalarımdan birinin söylediği söz aklıma geldi ?İş hayatında ancak 2 uygunluk halinde problem çıkmaz bunun haricinde her durum kaos yaratır, ya yaptığın iş aldığın ücrete göre olacak, yada aldığın ücret yaptığın işe göre olacak? bizimki hangisi sizce?
Geçtiğimiz seçimde TURMOB Genel Başkanı olan Sayın Nail Sanlı, seçimlerden önce yaptığı açıklamada; Seçimlerin hemen ardından asgari ücret tarifesi yerine, zamana dayalı ücret tarifesinin geçerli olması için Maliye Bakanlığı ile bir çalışma yapacaklarını açıklamıştı. Sonuç ne oldu; böyle bir çalışma yapıldı mı? eğer yapıldıysa, her yıl yüzlerce konuda, binlerce yeni düzenleme yapan Maliye Bakanlığı, neden bu binlerce düzenlemenin neredeyse tamamının uygulayıcısı olan bizlerin mesleki asgari ücret tarifesini 2012 yılına kadar yayınlamadı ? Hatta tarifeyi yayınlamak yerine, neden sanki meslek camiamızla dalga geçer gibi ; ?yeni tarifenin tasdikine kadar mevcut tarife hükmü uygulanır" hükmü gereği mevcut Asgari ücret Tarifesinin yeni yılda da aynen uygulanması gerektiğini? belirterek, bizleri üç yıl aynı fiyatlarla iş yapmaya zorladı.
Yine, geçen TURMOB Olağan Genel Kurulu'na katılan Gelir İdaresi Başkanı Sayın Mehmet Kilci "Muhasebecilerin ücretlerinin idare tarafından tahsil edilmesi olmaz bir konu değildir." Açıklaması yapmıştı. Mesleğimiz için en önemli problemlerin başını çeken bu konuda, ortak bir çalışma yapıldı mı? Yapıldı ise sonucu ne oldu ?
Sayın Sanlı, eğer bu soruların yanıtı sizde varsa, lütfen bizimle, yani meslektaşlarınızla paylaşınız, zira paylaşmamanız, meslek camiamızda, böyle bir girişimde bulunmadığınız şeklinde algılanmaktadır.
İlgimi çeken güncel bir konuyu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçen gün, 02.05.2012 Tarihinde komisyona alınan bir kanun teklifi olduğunu gördüm. Bu kanun teklifinde özetle şöyle deniliyor;
?Her koşulda görevlerini en iyi şekilde yerine getiren avukatların çalışma koşullarının iyileştirme çalışmaları ciddi şekilde ele alınmalıdır. Avukatlar kamu görevi yapmaktadırlar. Bu nedenle yeşil pasaport almalarını engelleyecek bir sebepte bulunmamaktadır?
Evet sevgili meslektaşlarım, biz Maliye Bakanlığı?na kanunumuz da yazılı olan Asgari Ücret Tarifemizi yayınlatamazken, avukatlar kamu görevi ifa ettiklerinden bahisle, yeşil pasaport almayı talep ediyorlar. Yorumu sizlere bırakıyorum ve ilgilenenler için teklifle ilgili bilgileri veriyorum.
Kanun Teklifi Bilgileri
Dönemi ve Yasama Yılı 24/2
Esas Numarası 2/531
Başkanlığa Geliş Tarihi 18/04/2012
Teklifin Başlığı 5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Teklifin Özeti Teklif ile; avukatların hususi damgalı pasaport hakkından yararlandırılması öngörülmektedir.
Teklifin Son Durumu KOMİSYONDA