Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası
D.YURT DIŞINDAN SAĞLANAN HİZMETLERİN DURUMU (HİZMET İTHALATI)
1. Genel Olarak
ihraç edilen veya edilecek olan mallara yurt dışında alıcı bulmak veya tanıtım yapmak amacıyla ödenen yurt dışı komisyon, reklam, tanıtım ve aracılık hizmetlerinin KDV Kanunu'nun 6. maddesi çerçevesinde hizmet ithalatı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Ancak, HUK Danışma Komisyonu'nun Bakan tarafından onaylanan Kararında; Gelir Vergisi Kanunu'nun 7. maddesinde ticari kazançlarla ilgili olarak değerlendirme hükmünün bulunmadığı belirtilerek, değerlendirmenin sadece ücret, sair kazanç ve serbest meslek faaliyeti kapsamına giren hizmet ifaları için geçerli olabileceği, anzi ticari kazançların ise KDV kapsamında olmadığı belirtilmiştir (3)
Kişisel görüşümüze göre, hizmet ifalarında, KDV uygulaması yönünden hizmetin ticari, serbest meslek, menkul veya gayrimenkul sermaye iradı ya da ücret şeklinde ifa edilmesinin önemi yoktur. Gelir Vergisi Kanunu'nun 7. maddesi, dar mükellefiyete tabi olanların gelir (veya kurumlar) vergisi yönünden gelir türleri itibariyle vergilendirilmesi ile ilgili hükümleri ihtiva etmektedir.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca verilen aşağıdaki özelgelerde, "değerlendirme" konusunda farklı görüşler sergilendiği görülmektedir:
? Yurt dışında yayınlanan gazete ve dergilere ilan verilmesi işleminde değerlendirmenin Türkiye'de yapılması halinde işlem KDV'ne tabidir (4)
? Yabancı sigorta şirketlerine "yeşil kart" çerçevesinde yapılan ödemelerin Türk sigorta şirketine verilen bir hizmet niteliğini taşıdığı, hizmetten Türkiye'de faydalanıldığı, aynca sözkonusu işlemin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olmadığı belirtilerek, işlemin KDV Kanunu'nun 17/4e maddesinde yer alan istisnadan faydalanamayacağı ve yapılan
ödemenin sorumlu sıfatıyla vergiye tabi tutulması gerektiği belirtilmiştir (5)
? Banka veya finans kurumu olsun veya olmasın yurt dışındaki firmalardan temin edilen kredilerin yıl sonu değerlemeleri sırasında ortaya çıkan kur farklarının krediyi yurt içinde kullanan firmalara aktarılması işlemi KDV'ne tabidir (6)
? Banka ve benzeri finans kurumu niteliğinde olmayan yurt dışındaki firmalardan temin edilen kredilerin geri ödenmesi sırasında uygulanan faiz ve bu faize ilişkin kur farkı, bir finansman hizmetinin karşılığını teşkil ettiğinden vergiye tabi dir. Bu şekilde ortaya çıkan katma değer
vergisi 3065 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yurt dışından temin eden firmalar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir (7)
Buna göre, "banka ve benzeri finans kurumu niteliğindeki yabancı firmalar"dan temin edilen kredi faizlerinin katma değer vergisine tabi tutulmaması gerekmektedir. Ancak, KDV Kanunu'nun 17/4e maddesindeki istisna hükmü, Türkiye'deki banka ve sigorta şirketleri için öngörülmüş olup amacı sözkonusu işlemlerin mükerrer vergilendirilmesini önlemektir.
Kur farkları konusunda verilen bir Danıştay kararında ise, "mal teslimi ve hizmet ifası sebebiyle ödenen dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihteki kur üzerinden muhasebeleştirilmesi gerektiği, daha sonra ödenen kur farklarının bedel içinde kabul edilerek matraha dahil edilemeyeceği" belirtilerek, kur farklarının katma değer vergisine tabi tutulmasında isabet görülmemiştir (8)
Öte yandan, yurt dışındaki yabancı firmalara ait telif, patent, marka gibi gayrimaddi hakların ve teknik bilgilerin (knowhow) kiralanması veya kullandırılması karşılığında bunlara yapılan ödemeler hakkında KDV yönünden ne tür işlem yapılacağı konusunda da bir belirsizlik ve duraksama görülmektedir. Kişisel görüşümüze göre bu tür ödemelerin "değerlendirme" çerçevesinde hizmet ithalatı sayılarak vergilendirilmesi yasa gereğidir.
KDV Kanunu'nun 1. maddesinde hizmet ithalatının vergiye tabi olduğu açıkça yer almaktadır. Hizmetin ticari, serbest meslek veya başka bir gelir unsuru şeklinde ifa edilip edilmediğinin bir önemi olmamalıdır. Serbest meslek kazancı çerçevesindeki hizmet ithalatını vergiye tabi tutup, ticari kazanç çerçevesindeki hizmet ithalatını vergiye tabi tutmamanın haklı ve anlaşılabilir bir yanı yoktur.
Hizmet ithalatı olarak nitelendirilen işlemler ile ilgili olarak hesaplanan katma değer vergisinin KDV Kanunu'nun 9. maddesi ve 15 Seri No'lu KDV Genel Tebliği uyarınca 2 No'lu KDV beyannamesi ile beyan edilmesi ve ödenmesi, ancak 2 No'lu KDV beyannamesi ile beyan edilen bu verginin aynen mal ithalatında olduğu gibi normal (l no'lu) katma değer vergisi beyannamesinde indirim konusu edilmesi gerekir. Esasen bu gibi durumlarda ithalatçı firma ilave bir vergi ödememekte, ancak devreden KDV olması halinde hizmet ithalatı nedeniyle hesaplanan vergi, devlet hazinesine daha önceden ödenmiş olmaktadır.
Yurt dışındaki firmalara komisyon, reklam ve tanıtım hizmetleri nedeniyle yapılan ödemelerin gelir veya kurumlar vergisi yönünden vergilendirilmesi konusunda da sorun bulunmaktadır (9) Ayrıca, sözkonusu ödemelerin belgelendirilmesi ile ilgili olarak VUK'nda bir hüküm bulunmadığı için bu tür ödeme belgelerinin doğruluğunu araştırmak da mümkün olmadığından, olay suistimale açıktır. Bu tür gelirlerin de stopaj yolu ile vergilendirilmesi en doğru yol olarak görülmektedir.
Değerlendirme konusunda şu hususun da belirtilmesi yararlı görülmektedir. Firma sahip veya yetkililerinin yurt dışında yaptıkları yeme, içme, konaklama, ulaşım gibi harcamalarının Türkiye'deki hesaplara intikal ettirilmesi halinde, KDV Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca değerlendirmenin Türkiye'de yapıldığı gerekçesiyle işlemin KDV'ne tabi tutulması
şeklindeki yorum ve görüşlere katılmak mümkün değildir. Belirtilen bu tür hizmetler tamamıyle ilgili ülkede tüketilmekte ve ilgili ülke, hizmetin ifası sırasında sözkonusu hizmeti vergiye tabi tutmaktadır. Hizmet ithalatı nedeniyle vergilendirilmesi amaçlanan hizmetler, diğer ülkeler tarafından ihracat niteliğinde bulunan ve hizmetin ifası sırasında katma değer vergisine tabi tutulmayan müşavirlik, mühendislik, aracılık ve reklamcılık, film yapımcılığı, kiralama ve hakların devri şeklindeki işlemlerdir. Belirtilen bu tür işlemlerin sonucundan Türkiye'de faydalanıldığı açıktır. Bu nedenle aynı hizmetin mükerrer veya çifte vergilendirilmesine yol açacak uygulamalardan kaçınılması gerekir.
Ayrıca, yurt dışında tüketilen yeme, içme, konaklama gibi hizmetler ile vergiye tabi tutulması gerektiği belirtilen hizmet ithalatlarına ait ödemelerin şekli nitelik olarak farklıdır. Şöyle ki, hizmet ithalatı olarak nitelendirilen hizmetlerin bedeli kambiyo mevzuatına göre yurt dışına transfer edilmekte, diğerleri ise genellikle yurt dışı yevmiyeler için uygulanan resmî harcırah miktarına göre (veya belge karşılığı olarak) belirlenmektedir.
2. Teşvik Belgeli Yatırımlarla İlgili Hizmet İthalatı
Bilindiği gibi 3065 sayılı Kanun'un 46/6. maddesine göre, teşvik belgelerinde gösterilen yatırım mallarının ithalinde ödenmesi gereken KDV, bu verginin fiilen indirilmesinin mümkün olacağı tarihe kadar ertelenir. Görüleceği üzere Kanun erteleme işlemini "mal ithalatı" için öngörmüş, hizmet ithalatı için böyle bir kolaylık öngörmemiştir.
Bu nedenle, teşvik belgesine bağlı yatırımlarla ilgili olarak ithal edilen hizmetlere ait 2 no'lu KDV beyannamesi ile beyan edilmesi gereken KDV'nin de, ya istisna kapsamına alınması ya da mal ithalatı için öngörülen vergi erteleme işleminin hizmet ithalatlarında da uygulanması için kanunda düzenleme yapılması gerekir. Bu şekildeki bir uygulama katma değer vergisinin yatırımlar üzerindeki olumsuz etkisini azaltacaktır.
E.YABANCI FİRMALAR İÇİN TÜRKİYE'DE VERİLEN HİZMETLERİN DURUMU (HİZMET İHRACATI)
1. İthal Edilen Mal ve Hizmetlerle İlgili Komisyon Gelirleri
Yukarıdaki bölümlerde de belirtildiği gibi, (26 Seri No'lu KDV Genel Tebliği'nde) hizmet ihracatı istisnası hükmünden faydalanabilmek için; tebliğde belirtilen dört koşulun gerçekleşmiş olması gerektiği belirtilerek, "yurt dışındaki müşteriler için verilen hizmetin bu müşterilerin Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisinin olmaması gerekir." denilmektedir.
Tebliğde verilen 5 no'lu örneğe göre Türkiye'de yerleşik olan ve aracılık faaliyetinde bulunan firma, Japonya'da yerleşik bir firmanın mallarına Türkiye'de müşteri bulmaktadır. Bu firma aracılık faaliyetine ilişkin olarak faturayı yabancı firma adına düzenlemiş, hizmet bedelini döviz olarak yurda getirmiş olmakla birlikte, hizmetten Türkiye'de yararlanıldığı gerekçesiyle, hizmetin ihracat istisnası kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir denilmiştir.
Tebliğde verilen 2 no'lu örnekte ise Almanya'ya ihraç edilecek Türk mallan için Türkiye'de verilen ve ihracat komisyonu elde eden firmanın hizmetleri de yine hizmetten Türkiye'de yararlanıldığı gerekçesiyle vergiye tabi tutulacaktır denilmiştir. Ancak, 30 no'lu Tebliğ ile ihracata ilişkin işlemlerde daha farklı bir görüş belirtilmiştir.
2. İhraç Edilen Mal ve Hizmetlerle İlgili Komisyon Gelirleri
30 Seri No'lu Tebliğ ile, 26 Seri No'lu Tebliğdeki görüş bir hayli değiştirilerek; ihraç edilen malların sağlanması, kalite kontrolü, ihraç limanına kadar taşınması ve gemilere yüklenmesi gibi hizmet ifaları karşılığında elde edilen komisyonların hizmet ihracatı kapsamında olduğu belirtilmiştir. Ancak, Türk firmanın verdiği hizmete rağmen istenen kalite ve miktarda mal temin edilememesi veya herhangi bir nedenle ihracatın gerçekleştirilememesi ya da gecikmesi gibi durumlarda istisnanın uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalıdır. Tebliğde "ihraç edilen" denilmiş, ihraç edilecek mallar hakkında bir belirleme yapılmamıştır.
3. Seyahat Acentalannın Yurt Dışı Gelirleri
26 No'lu Tebliğde Türkiye'de yerleşik seyahat acentalarının yabancı seyahat acentalanna verdikleri hizmet karşılığı aldıkları paranın yurt içinde yapılan harcamaların dışında kalan kısmın, bir anlamda acentenin kârının hizmet ihracatı istisnasından faydalanacağı belirtilmiştir.
40 No'lu Tebliğde ise, seyahat acente veya organizasyonlarınca yurt dışında verilen hizmetler nedeniyle elde edilen gelirin yurt dışında yapılan harcamalara isabet eden kısmının katma değer vergisine tabi tutulmaması istenmiştir.
Görüleceği üzere seyahat acentelerinin verdiği turizm hizmetlerinde hizmetin yurt içiyurtdışı şeklinde bölünmesi esası getirilmiştir.
4. Hizmetin "Tedavül Etmesi" ve"İthal Edilen Malın Türevi"olduğu Yaklaşımları
Yabancı müşteriler için Türkiye'de verilen hizmetlerden Türkiye'de yararlanıldığı gerekçesiyle işlemin vergiye tabi tutulması gerektiği şeklindeki görüşler yanında; verilen hizmetin "Türkiye'de tedavül ettiği" veya "aslı vergiye tabi olayın türevinin de vergiye tabi olması" gerektiği şeklinde görüşler de bulunmaktadır.
Türkiye'ye, mal ihraç eden yabancı firmalara verilen hizmetlerin ithalatın türevi olduğu şeklindeki görüşe katılmadığımı; hizmetin Türkiye'de tedavül ettiği görüş
lerinin ise, hizmetin mal şeklinde düşünülemeyeceğini, bu durumun hizmetin özelliğinden ve doğasından kaynaklandığını belirtmeliyim. Diğer yandan, olayın hizmetin verildiği yerle de açıklanması yeterli değildir. Keza; hem ihraç edilen malla ilgili hizmet, hem de ithal edilen malla ilgili hizmet Türkiye'de verilmektedir. Birincisinde faydalanmanın yurt dışında, ikincisinde yurt içinde olduğu görüşü izafidir.
F. YURT DIŞI HİZMET GİDERLERİ VE GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMEMESİ GEREKTİĞİ YÖNÜNDEKİ GÖRÜŞLER
1. İhraç Edilen Mal ve Hizmetin Tanıtımı ve Pazarlanması Amacıyla Ödenen Komisyonlar
Yazımızın yukarıdaki bölümlerinde de belirtildiği gibi, yurt dışında yaptırılan pazarlama ve reklam hizmetlerinin Türkiye'de katma değer vergisine tabi tutulmaması gerektiği şeklindeki HUK Danışma Komisyonu Kararı Bakanlıkça da uygun görülmüş, ancak KDV Tebliğlerinde bu konuda bir değişiklik ve açıklama yapılmamış, kararın dayandığı görüş ve uygulama kamuoyuna yeterince duyurulmamıştır.
Kişisel görüşüme göre, ihraç edilen malın yurt dışında tanıtımı ve pazarlanması gibi hizmetler nedeniyle ödenen komisyonların, değerlendirmenin Türkiye'de yapıldığı gerekçesiyle KDV'ne tabi tutulması halinde Devlete nihai olarak herhangi bir vergi intikal etmemektedir. Şöyle ki; (2) no'lu KDV beyannamesi ile ödenen KDV (1) no'lu KDV beyannamesinde indirim konusu edilmektedir, ihracat işlemleri vergiden istisna edildiği için ihraç edilen malın bünyesine giren ve indirim konusu edilemeyen KDV ihracatçı firmaya iade edilmektedir. Bu durumda ihraç edilen mallarla ilgili olarak yurt dışındaki firmalara ödenen komisyon bedellerinin katma değer vergisine tabi tutulmaması daha akılcı görünmektedir. Ancak ihracatla ilgili olmayan komisyonların mevcut yasal düzenlemeye göre vergiye tabi tutulması gerekir.
2. Türkiye'de Verilen Hizmetler Nedeniyle Elde Edilen Komisyonlar
İthal edilen malın yurt içinde satılması, pazarlanması, tanıtılması, ihalelerin izlenmesi şeklinde verilen hizmetlerle ilgili olarak ödenen komisyonlar; ihracatçı firmalarca ithal edilen malın maliyetine yansıtıldığı için bunlarla ilgili KDV'nin dolaylı bir şekilde malın gümrükten geçişi sırasında ödendiği şeklinde görüşler bulunmaktadır, ithal edilen mallarla ilgili olarak dönem sonu iskontosu veya satış primleri de dolaylı olarak mal gümrükten geçerken vergilenmektedir.
Örneğin, ithal edilen 100 liralık malın ithali sırasında 12 lira KDV ödenmektedir. Dönem sonunda ihracatı yapan firma Türkiye'deki ithalatçı firmaya (%5) satış iskontosu uygulayarak 5 lirayı prim veya komisyon olarak ithalatçı firmaya geri gönderirse, gerçekte 95 liralık mal için 12 lira KDV tahsil edilmiş olmaktadır. Komisyon tutan üzerinde ayrıca bir daha KDV hesaplandığı zaman 95 liralık bir mal için toplam (105x%12) 12.6 lira KDV hesaplanmış olmaktadır. İhracatçı firma malını, başlangıçta 95 liraya satmış olsaydı ödenmesi gereken KDV (95x% 12) 11.4 lira olacaktı.
Diğer yandan, bu tür komisyonların istisna kapsamında değerlendirilmemesinin Türkiye'ye komisyon şeklindeki döviz girişlerini azalttığı ileri sürülmektedir.
26 No'lu Tebliğ hükümleri doğrultusunda işlem yapan bazı mükellefler, yabancı müşteriler ayrıca katma değer vergisi ödemek istemediklerinden haklı olarak el
de ettikleri komisyon bedeline içyüzde oranı uygulayarak KDV hesaplamaktalar ve böylelikle gelir veya kurumlar vergisi matrahlarını azaltmaktadırlar. Bazı mükellefler komisyon gelirlerini kayıtlarında göstermekle birlikte katma değer vergisi hesaplamamaktadırlar. Komisyon geliri üzerinden KDV hesaplayan mükellefler ise bu vergiyi kendi ceplerinden ödemek durumunda kalmaktadırlar. Bu tür bir uygulamanın KDV'nin yansıtılabilir olma özelliğine ters düştüğü açıktır.
Devletin ihracatı ve turizm yatırımlarını döviz gelirlerini artırmak amacıyla firmalara nakti ve ayni yardım ve kolaylıklar gösterirken, hizmetler sektörünün çok yönlü geliştiği günümüzde, mevcut uygulama çelişkili bir tutum olarak değerlendirilmektedir.
G. DANIŞTAY'IN YORUMU
Danıştay 7. Dairesi yabancı firmalar için Türkiye'de verilen hizmetlerin katma değer vergisine tabi olup olmadığı konusunda, başlangıçta sözkonusu hizmetlerin katma değer vergisinden istisna edilmesi gerektiği şeklinde kararlar vermiş, ancak 26 Seri No'lu KDV Genel Tebliği'nin yayınlanmasından sonra aksine kararlar vermiştir.
1. İlk Görüşler
Danıştay'ın bir kararında; "Merkezi Londra'da bulunan bir firma adına ihalelere katılan, yabancı firmanın talimatları üzerine Türkiye'deki iğ ve işlemleri yürüten ve sonuçta yabancı firmanın TEK'e yaptığı satış nedeniyle yaptığı (ihaleleri takip etmek, teklif vermek, bankalardan teminat mektubu almak, ihale şortlarım görüşmek, Türkiye'deki reklam işlerini
yürütmek, firma yetkililerine refakat etmek gibi) hizmetler kargılığı Türkiye'deki temsilcilik işini yürüten firmanın aldığı bedelin, sözü edilen alış verişte yabancı firmanın satıcı irket durumunda olduğu, bu satış işleminin gerçekleşmesinde, siparişin alınmasında mümessil olarak yükümlü şirketin yaptığı hizmetten yabancı firmanın yararlandığı belirtilerek sözkonusu hizmetin ihracat istisnası kapsamında olduğu" şeklindeaçıklama yapılmıştır (10)
Danıştay'ın bir başka kararında da(11); "Yurt dışındaki yabancı bir firmanın acente veya mümessilinin ilgili firmanın mallarının tanıtım ve pazarlaması hizmetlerinin Türkiye'de yapılmış olmasının mümessillik veya acentelik faaliyeti için bir zorunluluk olduğu, bu sebeple hizmetin Türkiye'de yapıldığı hususu ileri sürülerek elde edilen kazancın KDV'ne tabi olacağı yolundaki iddiada isabet bulunmadığı mümessillik ve acentalık hizmetlerinin hizmet ihracı sayılarak ihracat istisnasından yararlandırılması gerektiği Seklindeki vergi mahkemesi kararını oybirliğiyle onaylamıştır."
Yine Danıştay'ın bir diğer kararında; "Fiilen yurt içinde verilmekle birlikte bu hizmetin ayrılmaz bir parçası olan sonuçtan yurt dışında bulunan müşteri yine yurt dıgında fayda sağlamaktadır" denildikten sonra, yurt içinde faaliyet gösteren yükümlülerin rekabet gücünün artırılması, himaye edilmesi ve bu suretle yurda döviz kazandırılması gibi hususlar gözetilerek işlemin vergiden müstesna tutulduğu yorumu yapılmıştır (12). Danıştay'ın bu yönde başka kararlan da bulunmaktadır (13)
2. Son Görüşler
Danıştay'ın bir kararında önceki kararlarının aksine olarak; "Yurt dışındaki bir müfteri için yapılmış olmakla beraber gayet hizmetten yurt dışında yararlanılmamış ^e maddede öngörülen koşulların gerçekleşmiş sayılmayacağı, yurt dışındaki müşteri için yapılan hizmetten müşteri yurt içinde yararlanabileceği gibi, hizmetten müşterinin doğrudan doğruya yurt dışında yararlanması halinin de sözkonusu olduğu, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması şartını getiren 12. maddenin (a) bendi hükmü yanısıra, (b) bendinde hizmetten yurt dışında faydalanılmahdır şeklinde bir düzenlemeye gidilmesindeki amacın, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yurt dışındaki müşterilere tamamen yurt dışında fayda sağlama şeklinde verilen temsilcilik, mümessillik, müşavirlik, mühendislik gibi hizmetlere yönelik bulunduğu sonucuna varılarak, yükümlünün ihracat istisnasından yararlandırılması görüşüne dayalı Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmediğine oybirliğiyle karar verilmiştir" (14).
Öte yandan, Danıştay'ın bir başka kararında; Nato askeri personelinin, Türkiye'ye geliş ve dönüşlerinde eşyalarının ambalaj ve nakliye işinin hizmet ihracı sayılmayacağı belirtilmiştir (15)
Danıştay 7. Dairesi başka bir kararında ise, "yurt dışındaki yabancı firmanın Türkiye mümessili olarak yapılan aracılık hizmetleri karşılığında alınan komisyonların, ihracat istisnası hükmünden faydalanabilmek için; yurt dışındaki müşteri için yapılacak hizmetten yurt dışında faydalanma koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun tayin ve tespitinin istisna hükmünün uygulanması bakımından önem arzettiği belirtilerek, yükümlü şirketin aracılık mahiyetindeki hizmetlerden yurt içinde faydalantldığı gerekçesiyle ihracat istisnasından faydalandınlmaması gerektiği" şeklinde açıklama yapmıştır (16)
Vergi idaresinin konuyla ilgili görüş değiştirmesi KDV Kanunu'nun 11/2. maddesi ile Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na verilen, "istisnaların usul ve esaslarını tespit etme yetkisi"nden kaynaklanmaktadır. Bakanlık 26 No'lu Tebliğ ile görüş ve uygulamasını 17 No'lu Tebliğe göre önemli ölçüde değiştirmiş olup Danıştay da idarenin bu yöndeki görüşüne aynen katılmış görünmektedir. Ancak Bakanlığa verilen "istisnaların usul ve esaslarını tespit etme" şeklindeki geniş yetkiler Anayasal açıdan eleştirilmektedir.