Yurtdışına Kesilen Gider Faturası

Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

haklısınız formdaşım. ;D ;D
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

Hayır hiç bir şey demk istemedi. sadece sizin haklı olduğunuzu belirterek. Bir yerde hatalı oladuğunu kabul etti ve iş bitti.
Başka bir yorum yapmaya gerek yok forumdaşım.
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

nguroy ' Alıntı:
Hayır hiç bir şey demk istemedi. sadece sizin haklı olduğunuzu belirterek. Bir yerde hatalı oladuğunu kabul etti ve iş bitti.
Başka bir yorum yapmaya gerek yok forumdaşım.
Teşekkürler sayın nguroy
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

ttoraman ' Alıntı:
Merhaba Ferhat Bey...

İlk "cevap yazacağınızı" söylemeniz üzerinden bugün itibariyle 20 gün geçtiği için bir şey diyemeyeceğim. :) Bu kadar beklemişkende cevabınızı görmeyi umuyorum...

İyi forumlar....


Buna istinaden söylemiş olmasın ;)
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

HİZMET İTHALATI VE İHRACATINDA KDV UYGULAMASI

Bu incelememizde Katma Değer Vergisi Kanunu'nda en çok tartışılan konulardan birisi olan hizmet ithalatı ve ihracatı üzerinde durarak; hizmetin ifa yeri, değerlendirme ve faydalanma kavramlarına açıklık getirmeye çalışacağız.

Yaptığımız inceleme ve araştırmalardan; konu hakkında hem vergi idaresi ile mükelleflerin hem Danıştay'ın hem de konu hakkında gö­rüş belirten yazarların farklı uygulama, yorum ve görüşte oldukları anlaşılmıştır. Hepsinden önemlisi bazı mükelleflerin vergi idaresi ve Danıştay'ın son kararlan doğrultusunda işlem yaptığı, bazılarının ise yapmadığı gözlemlenmiştir. Bu durum ise cezalı vergi tarhiyatlanna ve vergi ihtilaflarına neden olmaya devam etmektedir.



B HİZMETİN TANIMI VE İŞLEMLERİN TÜRKİYE'DE YAPILMASI

1. Hizmet

KDV Kanunu'nun 1. maddesinde Türkiye'de yapılan "ticari, sınai, zi­rai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler ile her türlü mal ve hizmet ithalatı ve diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisinin konusuna girdiği belirtilmiş olup, hizmet; teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler" şeklinde tanımlanmıştır (KDVK.Md.4). Ka

nün maddesinde, hizmet işlemleri; bir şe­yi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muha­faza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebilir de­nilmek suretiyle geniş bir çerçeve çizil­miştir.



2. İşlemlerin Türkiye'de Yapılması

işlemlerin Türkiye'de yapılması veya ya­pılmış sayılması ile ilgili hükümler KDV Kanunu'nun 6. maddesinde yer almakta­dır. Konuyla ilgili olarak l Seri No'lu KDV Genel Tebliği'nin IA/2. bölümünde şu açıklamalar yapılmıştır.

"Hizmet ifalarında işlemin Türkiye'de ya­pılmış sayılması için Kanunun 6. madde­sinin (b) bendine göre hizmetin Türki­ye'de yapılması, Türkiye'de değerlendiril­mesi veya hizmetten Türkiye'de faydala­nılması gerekmektedir. Madde hükmüne göre hizmetin Türkiye'de yapılmış sayıl­ması için belirtilen üç şart birlikte aran­mayacak, herhangi birisinin oluşması ha­linde hizmet Türkiye'de yapılmış sayıla­caktır. ( ) Hizmetin başka bir ülkede yapılması halinde değerlendirme Türki­ye'de yapılmış veya bu hizmetten Türki­ye'de faydalanılmış ise işlem yine Türki­ye'de yapılmış sayılacaktır."



3. Değerlendirme Kavramı

Değerlendirmenin tanımı KDV Kanunu'nda yapılmamış olup bu konuda GVK' nün 7. maddesine atıfta bulunulmuştur.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 7. maddesinin son paragrafında değerlendirmenin tanımı şu şekilde yapılmıştır: Değerlendir­meden maksat, "Ödemenin Türkiye'de yapılması veya yabancı memlekette ya­pılmışsa, Türkiye'de ödeyenin veya nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi veya kârından ayrılma­sıdır."

Değerlendirme kavramı konusunda l Seri No'lu KDV Tebliği'nde şöyle denilmekte­dir:

"Hizmet Türkiye dışında yapılmış an­cak, hizmetin bedeli Türkiye'de ödenmiş­se değerlendirme Türkiye'de yapılmış sa­yılarak ifa edilen hizmet vergilendirile­cektir. Ayrıca, hizmet Türkiye dışında ifa edilmiş ve hizmetin bedeli Türkiye dı­şında ödenmiş olmasına rağmen hizme­tin bedeli Türkiye'de ödeyenin hesabına intikal ettirilmiş yani Türkiye'de ödeye­nin hesaplarına gider kaydedilmişse yine hizmet Türkiye'de değerlendirilmiş sayı­larak vergiye tabi tutulacaktır."

Tebliğde de belirtildiği gibi GVK'nun 7. maddesinde belirtilen "hesaplara intikal ettirilmesi" ifadesi yapılan ödemenin gi­der veya maliyet olarak intikalidir. Yurt dışında elde edilen gelirin "gelir" olarak kayıtlara intikal ettirilmesi KDV yönün­den değerlendirmenin Türkiye'de yapıldı­ğını göstermez (1). Tam mükellefiyete ta­bi birisinin alım, satım veya hizmet ifası nedeniyle yurt dışında elde ettiği gelir, işlem yurt dışında gerçekleştiği ve tahsi­lat yurt dışında yapıldığı durumlarda KDV'nin konusuna girmez. Ancak hizmet yurt dışında verilmekle birlikte tahsilat Türkiye'de yapılırsa ödeme Türkiye'de yapıldığı için hizmetin KDV'ne tabi tutul­ması gerekir. Örneğin tam mükellefiyete tabi bir doktorun bir hastasının yurt dışındaki ameliyatına katılması veya refa­kat etmesi karşılığında aldığı ücret, öde­me Türkiye'de yapılırsa katma değer ver­gisine tabidir.

Değerlendirmenin Türkiye'de yapıldığı gerekçesiyle işlemin vergiye tabi tutul­ması, Devletin vergilemede hükümranlık hakkını kullanmak arzusundan kaynak­lanmaktadır. Yabancı ülke vatandaşına yapılan ödeme nedeniyle ilgilinin bir ka­zanç sağladığı varsayılmaktadır. Ancak, bu yaklaşım ticari kazançta, bu kazancın özelliği ve elde ediliş biçimleri nedeniyle geçerli değildir (Bu konudaki açıklamalar aşağıda (D) bölümünde yapılmıştır).



4. Faydalanma Kavramı

KDV Kanunu'nun 11/1 (a) maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'nden müs­tesna olduğu belirtilmektedir.

Kanuncun 12/2. maddesinde ise bir hizme­tin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi şu iki şartın birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar;

"a) Hizmetler yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olmalıdır.

b) Hizmetten yurt dışında faydalanılmahdır."

Bu konuyla ilgili olarak 15 Seri No'lu KDV Genel Tebliğinde, şu ifadelere yer verilmiştir:

"Türkiye'de yapılan, değerlendirilen veya faydalanılan hizmetler Türkiye'de ifa edil­miş sayılacaktır. Yurt dışındaki firmala­ra yaptırılan hizmetlerden bu kapsama gi­renlerin vergiye tabi olacağı açıktır. Bu gibi hizmet ifalarında mükellef esas ola­rak yurt dışındaki firma olmakla birlikte, firmanın Türkiye'de ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunma­ması halinde vergi, sözü edilen kanunun 9. maddesi gereğince hizmetten faydala­nan yurt içindeki muhatap tarafından bağ­lı bulunulan vergi dairesine sorumlu sıfa­tıyla beyan edilecektir."

Sözü edilen konuyla ilgili olarak 17 Seri No'lu KDV Genel Tebliğinde ise, bir hiz­metin yurt dışındaki müşteriler için yapı­lan hizmet sayılabilmesi için, Kanunda belirtilen iki şart sıralandıktan sonra şu açıklamalara yer verilmiştir.

"Hizmetin yurt dışındaki müşteriye ya­pılmış olması için; müşterinin ikametgâ­hı, işyeri, kanuni ve iş merkezinin yurt dışında bulunması, hizmetten yurt dışın­da faydalanıldığının tespitinde ise hiz­metlerle ilgili faturanın yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmiş olması ve be­delin TPKKH Kanun hükümleri çerçeve­sinde yurda getirilmesi şartlarını taşıyan mümessillik, müşavirlik, mühendislik, gözetmenlik gibi hizmetlerin hizmet ihra­cı olarak kabul edileceği" belirtilmiştir.

30 Seri No'lu KDV Genel Tebliğinde ise "Yurt dışındaki firmaların Türkiye'den it­hal edecekleri mal ve hizmetler ile ilgili olarak, bu firmalara aracılık hizmeti ve­renlerin sözkonusu hizmetleri karşılığın­da aldıkları komisyonlar, ihraç edilen mal ve hizmetler yurt dışında tüketildiğinden hizmet ihracı istisnası kapsamında müta­laa edilecektir" denilmektedir.

Hizmet ihracatı konusunda yayınlanan 26 Seri No'lu KDV Genel Tebliğinde ise, (l Ocak 1988 tarihinden geçerli olmak üzere) hizmet ihracatında KDV istisnası uygulanabilmesi için şu dört şartın bir­likte gerçekleşmesi zorunludur denilmiş/ tir.

"1. Hizmet Türkiye'de yurt dışında birmüşteri için yapılmış olmalıdır.

2. Fatura veya benzeri nitelikteki belge yurt dışındaki müşteri adına düzen­lenmelidir.

3. Hizmet bedeli döviz olarak Türki­ye'ye getirilmelidir.

4. Hizmetten yurt dışında yararlanılma­lıdır."

Tebliğde; "istisnanın uygulanabilmesi için, hizmetten yurt dışında yararlanılmış ol­ması gerekir. Diğer bir anlatımla yurt dı­şındaki müşteri için verilen hizmetin bu müşterilerin Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisinin olmaması gerekmektedir" ifade­lerine yer verilmek suretiyle ithalatçı fir­malar tarafından yabancı firmalara Türki­ye'de verilen hizmetler karşılığında elde edilen komisyon ve benzeri gelirlerin hiz­metten Türkiye'de faydalamldığı gerekçe­siyle ihracat istisnasından yararlandınlmaması gerektiği belirtilmiştir.

Öte yandan 40 Seri No'lu KDV Genel Tebliği ile hizmet ihracatı konusu ile ilgi­li yeni açıklamalar yapılarak "hizmetten yurt dışında faydalanma" kavramı seya­hat acentalannca yurt dışında düzenlenen tur hizmetleri çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır. Tebliğde yapılan açıklama şu şekildedir

"Türkiye'de yerleşik seyahat acentalann­ca organize edilerek yurt dışında düzen­lenen turlara katılanlara, yurt dışında ve­rilen yemeiçme, konaklama, ulaştırma, rehberlik, gezi, sağlık vb. hizmetler yurt dışında verildiğinden ve yolcular bu hiz­metlerden yurt dışında yararlandığından, bu hizmetler Türkiye'de ayrıca KDV'ne tabi tutulmayacaktır. Ancak, tur organi­zasyonuna katılanlara yurt içinde verilen hizmetlerin katma değer vergisine tabi olacağı açıktır."

Görüleceği üzere 40 Seri No'lu Tebliğ ile hizmetin bölünmesi yoluna gidilerek ver­gilendirmede yurt içi yurt dışı aynmı yapılması istenmektedir. Bu tür ayrımla­malar işin içinden çıkılmasını daha da güçleştirmektedir.

Kanunda dolaylı da olsa değerlendirme­nin bir tanımı yapıldığı halde, faydalan­manın bir tanımı yapılmamıştır. Farklı yorum ve uygulamaların nedeni budur. Maliye ve Gümrük Bakanlığı, hizmet ih­racatında "fiili kullanmayı ve faydalan­mayı" istisna kapsamında görmekte, "dolaylı faydalanmayı" istisna kapsa­mında görmemektedir. Örneğin Türki­ye'de çizilen bir proje ve tasarımın uygu­laması yurt dışında gerçekleştirilecekse,



bu işlemin katma değer vergisinden istis­na olduğu kabul edilmektedir. Ancak öyle hizmetler var ki, bunların sonuçlarını pro­je hizmetlerinde olduğu gibi somut olarak görmek mümkün olamamaktadır.

Faydalanma, sübjektif bir kavram olup, iktisadi anlamı kâr elde etme, yarar sağla­ma demektir. Ticari bir ilişkide hem alı­cının hem de satıcının bu anlamda bir ya­ran veya kârı ya da kâr beklentisi vardır. Bu nedenle hizmet işlemlerinde faydalan­manın ölçülerini veya hizmetten faydala­nan tarafı hizmet türleri itibariyle daha somut ve belirgin kriterlere bağlamak zo­runluluğu vardır.



C. AET KONSEY DİREKTİFLERİNE GÖRE HİZMETİN İFA EDİLDİĞİ YER

Varış ülkesinde vergileme prensibinin bir sonucu olarak, ihracat işlemleri katma de­ğer vergisinden istisna, ithalat ise KDV'ne tabidir. AET (AT) Konsey Direktiflerine göre hizmetin ifa edildiği yer esas olarak; hizmeti arzedenin işyerinin, kanuni veya iş merkezinin veya ikametgahının bulun­duğu yerdir. Gayrimenkullere ilişkin hiz­metlerde ifa yeri gayrimenkulun bulundu­ğu; kültürel, artistik, sportif, bilimsel, eği­tim, eğlence gibi faaliyetlerde ise ifa yeri bunların organize edildiği yerlerdir. Meıw kul malların değerlendirilmesinde ise hiz­metin ifa yeri hizmetin fiziki olarak ifa edildiği yerdir.

Ancak, AET Konseyi'nin 6 No'lu Direkti­fine (17.5.1977) göre; "aşağıdaki hizmet­lerin topluluk dışındaki ülkelerde olan veya hizmeti verenle aynı ülkede olma­yan müşterilere sunulması halinde hizme­tin ifa edildiği yer; müşterinin işyerinin, kanuni veya iş merkezinin yoksa ikamet­gahının olduğu yerdir:



? Telif hakkı, ihtiva beratı, marka ve benzeri hakların devri,

? Reklam Hizmetleri,

? Danışmanların, mühendislerin, danış­manlık bürolarının, avukatların, muhase­becilerin sundukları hizmetler ile bilgi iş­lem ve danışma hizmetleri,

? Her türlü sigortacılık ve bankacılık (kasa kiralama hariç) hizmetleri,

? Personel temini hizmetleri,

? Başkası adına iş yapan acenta, ticari mümessiller gibi temsilcilerin yukarıda sayılan hizmetleri,

? Menkul malların kiraya verilmesi (ta­şıtlar hariç: Taşıtlar için hizmetin ifaedildiği yer, hizmeti verenin işyerinin bu­lunduğu yerdir). (Bu bölüm 10. Direktifleeklenmiştir)" (2)

Buna göre; hizmeti veren ile müşterinin ayrı ülkelerde olmaları halinde, yuka­rıda belirtilen hizmet türlerinde hizme­tin ifa yeri; müşterinin işyeri, kanuni merkezi veya iş merkezi ya da ikamet­gahının bulunduğu yer kabul edilmek­tedir. Doğal olarak hizmetten faydala­nılan yerin de hizmetin ifa edildiği yer olması gerekir.

Türk Katma Değer Vergisi Kanunu AET Konseyi Direktifleri doğrultusunda dü­zenlenmiştir. Ancak Kanunda hizmetin ifa yeri hizmet türleri itibariyle belirtilme­miş, uygulamada gösterilen tereddütler ve çelişkiler konunun daha da karmaşık hale gelmesine neden olmuştur. Oysa, 6. Direktifte hizmetin ifa yeri sorunu büyük ölçüde çözümlenmiştir.

Hizmet Türkiye'de verilmekle birlikte müşteri yurt dışında ise, hizmetin yurt dışında ifa edildiği kabul edilerek vergi­ye tabi tutulmayacak; tersine bir durumda ise hizmetin ifa yeri Türkiye kabul edile­rek (hizmet ithalatı nedeniyle) değerlen­dirme Türkiye'de olduğu için hizmet ver­giye tabi tutulacaktır. Hizmetin yurt dı­şında ifa edildiği kabul edilirse hizmetten de yurt dışında faydalanıldığının kabulü gerekecektir.

Bununla birlikte hizmetin ifa yerinin ke­sin olarak tespit edilemediği hallerde, sözkonusu işlemin vergiden istisna edilmesi en doğru yol olarak görülmektedir.
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

D.YURT DIŞINDAN SAĞLANAN HİZMETLERİN DURUMU (HİZMET İTHALATI)

1. Genel Olarak

ihraç edilen veya edilecek olan mallara yurt dışında alıcı bulmak veya tanıtım yapmak amacıyla ödenen yurt dışı ko­misyon, reklam, tanıtım ve aracılık hiz­metlerinin KDV Kanunu'nun 6. maddesi çerçevesinde hizmet ithalatı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Ancak, HUK Danışma Komisyonu'nun Bakan tarafından onaylanan Kararında; Gelir Vergisi Kanunu'nun 7. maddesinde ticari kazançlarla ilgili olarak değerlendir­me hükmünün bulunmadığı belirtilerek, değerlendirmenin sadece ücret, sair ka­zanç ve serbest meslek faaliyeti kapsamı­na giren hizmet ifaları için geçerli olabile­ceği, anzi ticari kazançların ise KDV kapsamında olmadığı belirtilmiştir (3)

Kişisel görüşümüze göre, hizmet ifala­rında, KDV uygulaması yönünden hizme­tin ticari, serbest meslek, menkul veya gayrimenkul sermaye iradı ya da ücret şeklinde ifa edilmesinin önemi yoktur. Gelir Vergisi Kanunu'nun 7. maddesi, dar mükellefiyete tabi olanların gelir (veya kurumlar) vergisi yönünden gelir türleri itibariyle vergilendirilmesi ile ilgili hü­kümleri ihtiva etmektedir.

Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca verilen aşağıdaki özelgelerde, "değerlendirme" konusunda farklı görüşler sergilendiği görülmektedir:

? Yurt dışında yayınlanan gazete ve der­gilere ilan verilmesi işleminde değerlen­dirmenin Türkiye'de yapılması halinde işlem KDV'ne tabidir (4)

? Yabancı sigorta şirketlerine "yeşil kart" çerçevesinde yapılan ödemelerin Türk sigorta şirketine verilen bir hizmet niteliğini taşıdığı, hizmetten Türkiye'de faydalanıldığı, aynca sözkonusu işlemin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olmadığı belirtilerek, işlemin KDV Kanunu'nun 17/4e maddesinde yer alan istisnadan faydalanamayacağı ve yapılan
ödemenin sorumlu sıfatıyla vergiye tabi tutulması gerektiği belirtilmiştir (5)

? Banka veya finans kurumu olsun veya olmasın yurt dışındaki firmalardan te­min edilen kredilerin yıl sonu değerleme­leri sırasında ortaya çıkan kur farklarının krediyi yurt içinde kullanan firmalara ak­tarılması işlemi KDV'ne tabidir (6)

? Banka ve benzeri finans kurumu niteli­ğinde olmayan yurt dışındaki firmalar­dan temin edilen kredilerin geri ödenmesi sırasında uygulanan faiz ve bu faize iliş­kin kur farkı, bir finansman hizmetinin karşılığını teşkil ettiğinden vergiye tabi­ dir. Bu şekilde ortaya çıkan katma değer



vergisi 3065 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yurt dışından temin eden fir­malar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir (7)

Buna göre, "banka ve benzeri finans kuru­mu niteliğindeki yabancı firmalar"dan te­min edilen kredi faizlerinin katma değer vergisine tabi tutulmaması gerekmekte­dir. Ancak, KDV Kanunu'nun 17/4e mad­desindeki istisna hükmü, Türkiye'deki banka ve sigorta şirketleri için öngörül­müş olup amacı sözkonusu işlemlerin mükerrer vergilendirilmesini önlemektir.

Kur farkları konusunda verilen bir Danış­tay kararında ise, "mal teslimi ve hizmet ifası sebebiyle ödenen dövizin vergiyi do­ğuran olayın meydana geldiği tarihteki kur üzerinden muhasebeleştirilmesi ge­rektiği, daha sonra ödenen kur farklarının bedel içinde kabul edilerek matraha dahil edilemeyeceği" belirtilerek, kur farkları­nın katma değer vergisine tabi tutulma­sında isabet görülmemiştir (8)

Öte yandan, yurt dışındaki yabancı fir­malara ait telif, patent, marka gibi gayrimaddi hakların ve teknik bilgilerin (knowhow) kiralanması veya kullandırıl­ması karşılığında bunlara yapılan öde­meler hakkında KDV yönünden ne tür iş­lem yapılacağı konusunda da bir belirsiz­lik ve duraksama görülmektedir. Kişisel görüşümüze göre bu tür ödemelerin "de­ğerlendirme" çerçevesinde hizmet ithalatı sayılarak vergilendirilmesi yasa gereğidir.

KDV Kanunu'nun 1. maddesinde hizmet ithalatının vergiye tabi olduğu açıkça yer almaktadır. Hizmetin ticari, serbest mes­lek veya başka bir gelir unsuru şeklinde ifa edilip edilmediğinin bir önemi olma­malıdır. Serbest meslek kazancı çerçeve­sindeki hizmet ithalatını vergiye tabi tutup, ticari kazanç çerçevesindeki hizmet ithalatını vergiye tabi tutmamanın haklı ve anlaşılabilir bir yanı yoktur.

Hizmet ithalatı olarak nitelendirilen iş­lemler ile ilgili olarak hesaplanan katma değer vergisinin KDV Kanunu'nun 9. maddesi ve 15 Seri No'lu KDV Genel Tebliği uyarınca 2 No'lu KDV beyanna­mesi ile beyan edilmesi ve ödenmesi, an­cak 2 No'lu KDV beyannamesi ile beyan edilen bu verginin aynen mal ithalatında olduğu gibi normal (l no'lu) katma değer vergisi beyannamesinde indirim konusu edilmesi gerekir. Esasen bu gibi durum­larda ithalatçı firma ilave bir vergi öde­memekte, ancak devreden KDV olması halinde hizmet ithalatı nedeniyle hesapla­nan vergi, devlet hazinesine daha önceden ödenmiş olmaktadır.

Yurt dışındaki firmalara komisyon, rek­lam ve tanıtım hizmetleri nedeniyle yapı­lan ödemelerin gelir veya kurumlar vergi­si yönünden vergilendirilmesi konusunda da sorun bulunmaktadır (9) Ayrıca, söz­konusu ödemelerin belgelendirilmesi ile ilgili olarak VUK'nda bir hüküm bulun­madığı için bu tür ödeme belgelerinin doğruluğunu araştırmak da mümkün ol­madığından, olay suistimale açıktır. Bu tür gelirlerin de stopaj yolu ile vergilendi­rilmesi en doğru yol olarak görülmekte­dir.

Değerlendirme konusunda şu hususun da belirtilmesi yararlı görülmektedir. Firma sahip veya yetkililerinin yurt dışında yaptıkları yeme, içme, konaklama, ula­şım gibi harcamalarının Türkiye'deki he­saplara intikal ettirilmesi halinde, KDV Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca değer­lendirmenin Türkiye'de yapıldığı gerek­çesiyle işlemin KDV'ne tabi tutulması


şeklindeki yorum ve görüşlere katılmak mümkün değildir. Belirtilen bu tür hiz­metler tamamıyle ilgili ülkede tüketil­mekte ve ilgili ülke, hizmetin ifası sıra­sında sözkonusu hizmeti vergiye tabi tut­maktadır. Hizmet ithalatı nedeniyle vergi­lendirilmesi amaçlanan hizmetler, diğer ülkeler tarafından ihracat niteliğinde bu­lunan ve hizmetin ifası sırasında katma değer vergisine tabi tutulmayan müşavir­lik, mühendislik, aracılık ve reklamcılık, film yapımcılığı, kiralama ve hakların devri şeklindeki işlemlerdir. Belirtilen bu tür işlemlerin sonucundan Türkiye'de faydalanıldığı açıktır. Bu nedenle aynı hizmetin mükerrer veya çifte vergilendi­rilmesine yol açacak uygulamalardan ka­çınılması gerekir.

Ayrıca, yurt dışında tüketilen yeme, iç­me, konaklama gibi hizmetler ile vergiye tabi tutulması gerektiği belirtilen hizmet ithalatlarına ait ödemelerin şekli nitelik olarak farklıdır. Şöyle ki, hizmet ithalatı olarak nitelendirilen hizmetlerin bedeli kambiyo mevzuatına göre yurt dışına transfer edilmekte, diğerleri ise genellikle yurt dışı yevmiyeler için uygulanan res­mî harcırah miktarına göre (veya belge karşılığı olarak) belirlenmektedir.



2. Teşvik Belgeli Yatırımlarla İlgili Hizmet İthalatı

Bilindiği gibi 3065 sayılı Kanun'un 46/6. maddesine göre, teşvik belgelerinde gös­terilen yatırım mallarının ithalinde öden­mesi gereken KDV, bu verginin fiilen in­dirilmesinin mümkün olacağı tarihe kadar ertelenir. Görüleceği üzere Kanun ertele­me işlemini "mal ithalatı" için öngör­müş, hizmet ithalatı için böyle bir kolay­lık öngörmemiştir.

Bu nedenle, teşvik belgesine bağlı yatı­rımlarla ilgili olarak ithal edilen hizmetle­re ait 2 no'lu KDV beyannamesi ile beyan edilmesi gereken KDV'nin de, ya istisna kapsamına alınması ya da mal ithalatı için öngörülen vergi erteleme işleminin hizmet ithalatlarında da uygulanması için kanunda düzenleme yapılması gerekir. Bu şekildeki bir uygulama katma değer vergisinin yatırımlar üzerindeki olumsuz etkisini azaltacaktır.





E.YABANCI FİRMALAR İÇİN TÜRKİYE'DE VERİLEN HİZMETLERİN DURUMU (HİZMET İHRACATI)

1. İthal Edilen Mal ve Hizmetlerle İlgili Komisyon Gelirleri

Yukarıdaki bölümlerde de belirtildiği gi­bi, (26 Seri No'lu KDV Genel Tebliği'nde) hizmet ihracatı istisnası hükmünden fay­dalanabilmek için; tebliğde belirtilen dört koşulun gerçekleşmiş olması gerektiği belirtilerek, "yurt dışındaki müşteriler için verilen hizmetin bu müşterilerin Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisinin ol­maması gerekir." denilmektedir.

Tebliğde verilen 5 no'lu örneğe göre Tür­kiye'de yerleşik olan ve aracılık faaliye­tinde bulunan firma, Japonya'da yerleşik bir firmanın mallarına Türkiye'de müşteri bulmaktadır. Bu firma aracılık faaliyetine ilişkin olarak faturayı yabancı firma adı­na düzenlemiş, hizmet bedelini döviz ola­rak yurda getirmiş olmakla birlikte, hiz­metten Türkiye'de yararlanıldığı gerekçe­siyle, hizmetin ihracat istisnası kapsamın­da değerlendirilmesi mümkün değildir de­nilmiştir.

Tebliğde verilen 2 no'lu örnekte ise Al­manya'ya ihraç edilecek Türk mallan için Türkiye'de verilen ve ihracat komisyonu elde eden firmanın hizmetleri de yine hiz­metten Türkiye'de yararlanıldığı gerekçe­siyle vergiye tabi tutulacaktır denilmiştir. Ancak, 30 no'lu Tebliğ ile ihracata ilişkin işlemlerde daha farklı bir görüş belirtil­miştir.



2. İhraç Edilen Mal ve Hizmetlerle İlgili Komisyon Gelirleri

30 Seri No'lu Tebliğ ile, 26 Seri No'lu Tebliğdeki görüş bir hayli değiştirilerek; ihraç edilen malların sağlanması, kalite kontrolü, ihraç limanına kadar taşınması ve gemilere yüklenmesi gibi hizmet ifala­rı karşılığında elde edilen komisyonların hizmet ihracatı kapsamında olduğu belir­tilmiştir. Ancak, Türk firmanın verdiği hizmete rağmen istenen kalite ve miktar­da mal temin edilememesi veya herhangi bir nedenle ihracatın gerçekleştirileme­mesi ya da gecikmesi gibi durumlarda is­tisnanın uygulanıp uygulanmayacağı tar­tışmalıdır. Tebliğde "ihraç edilen" denil­miş, ihraç edilecek mallar hakkında bir belirleme yapılmamıştır.



3. Seyahat Acentalannın Yurt Dışı Gelirleri

26 No'lu Tebliğde Türkiye'de yerleşik se­yahat acentalarının yabancı seyahat acentalanna verdikleri hizmet karşılığı aldık­ları paranın yurt içinde yapılan harcama­ların dışında kalan kısmın, bir anlamda acentenin kârının hizmet ihracatı istisna­sından faydalanacağı belirtilmiştir.

40 No'lu Tebliğde ise, seyahat acente ve­ya organizasyonlarınca yurt dışında veri­len hizmetler nedeniyle elde edilen gelirin yurt dışında yapılan harcamalara isabet eden kısmının katma değer vergisine tabi tutulmaması istenmiştir.

Görüleceği üzere seyahat acentelerinin verdiği turizm hizmetlerinde hizmetin yurt içiyurtdışı şeklinde bölünmesi esa­sı getirilmiştir.



4. Hizmetin "Tedavül Etmesi" ve"İthal Edilen Malın Türevi"olduğu Yaklaşımları

Yabancı müşteriler için Türkiye'de veri­len hizmetlerden Türkiye'de yararlanıldı­ğı gerekçesiyle işlemin vergiye tabi tutul­ması gerektiği şeklindeki görüşler yanın­da; verilen hizmetin "Türkiye'de tedavül ettiği" veya "aslı vergiye tabi olayın türe­vinin de vergiye tabi olması" gerektiği şeklinde görüşler de bulunmaktadır.

Türkiye'ye, mal ihraç eden yabancı firma­lara verilen hizmetlerin ithalatın türevi ol­duğu şeklindeki görüşe katılmadığımı; hizmetin Türkiye'de tedavül ettiği görüş



lerinin ise, hizmetin mal şeklinde düşü­nülemeyeceğini, bu durumun hizmetin özelliğinden ve doğasından kaynaklandı­ğını belirtmeliyim. Diğer yandan, olayın hizmetin verildiği yerle de açıklanması yeterli değildir. Keza; hem ihraç edilen malla ilgili hizmet, hem de ithal edilen malla ilgili hizmet Türkiye'de verilmekte­dir. Birincisinde faydalanmanın yurt dı­şında, ikincisinde yurt içinde olduğu gö­rüşü izafidir.



F. YURT DIŞI HİZMET GİDERLERİ VE GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMEMESİ GEREKTİĞİ YÖNÜNDEKİ GÖRÜŞLER

1. İhraç Edilen Mal ve Hizmetin Tanıtımı ve Pazarlanması Amacıyla Ödenen Komisyonlar

Yazımızın yukarıdaki bölümlerinde de be­lirtildiği gibi, yurt dışında yaptırılan pa­zarlama ve reklam hizmetlerinin Türki­ye'de katma değer vergisine tabi tutulma­ması gerektiği şeklindeki HUK Danışma Komisyonu Kararı Bakanlıkça da uygun görülmüş, ancak KDV Tebliğlerinde bu konuda bir değişiklik ve açıklama yapıl­mamış, kararın dayandığı görüş ve uy­gulama kamuoyuna yeterince duyurulmamıştır.

Kişisel görüşüme göre, ihraç edilen ma­lın yurt dışında tanıtımı ve pazarlanması gibi hizmetler nedeniyle ödenen komis­yonların, değerlendirmenin Türkiye'de yapıldığı gerekçesiyle KDV'ne tabi tutul­ması halinde Devlete nihai olarak herhan­gi bir vergi intikal etmemektedir. Şöyle ki; (2) no'lu KDV beyannamesi ile öde­nen KDV (1) no'lu KDV beyannamesinde indirim konusu edilmektedir, ihracat iş­lemleri vergiden istisna edildiği için ihraç edilen malın bünyesine giren ve indirim konusu edilemeyen KDV ihracatçı firma­ya iade edilmektedir. Bu durumda ihraç edilen mallarla ilgili olarak yurt dışında­ki firmalara ödenen komisyon bedelleri­nin katma değer vergisine tabi tutulma­ması daha akılcı görünmektedir. Ancak ihracatla ilgili olmayan komisyonların mevcut yasal düzenlemeye göre vergiye tabi tutulması gerekir.



2. Türkiye'de Verilen Hizmetler Nedeniyle Elde Edilen Komisyonlar

İthal edilen malın yurt içinde satılması, pazarlanması, tanıtılması, ihalelerin iz­lenmesi şeklinde verilen hizmetlerle ilgili olarak ödenen komisyonlar; ihracatçı fir­malarca ithal edilen malın maliyetine yansıtıldığı için bunlarla ilgili KDV'nin dolaylı bir şekilde malın gümrükten geçi­şi sırasında ödendiği şeklinde görüşler bulunmaktadır, ithal edilen mallarla ilgili olarak dönem sonu iskontosu veya satış primleri de dolaylı olarak mal gümrükten geçerken vergilenmektedir.

Örneğin, ithal edilen 100 liralık malın it­hali sırasında 12 lira KDV ödenmektedir. Dönem sonunda ihracatı yapan firma Tür­kiye'deki ithalatçı firmaya (%5) satış is­kontosu uygulayarak 5 lirayı prim veya komisyon olarak ithalatçı firmaya geri gönderirse, gerçekte 95 liralık mal için 12 lira KDV tahsil edilmiş olmaktadır. Komisyon tutan üzerinde ayrıca bir daha KDV hesaplandığı zaman 95 liralık bir mal için toplam (105x%12) 12.6 lira KDV hesaplanmış olmaktadır. İhracatçı firma malını, başlangıçta 95 liraya sat­mış olsaydı ödenmesi gereken KDV (95x% 12) 11.4 lira olacaktı.

Diğer yandan, bu tür komisyonların istis­na kapsamında değerlendirilmemesinin Türkiye'ye komisyon şeklindeki döviz gi­rişlerini azalttığı ileri sürülmektedir.

26 No'lu Tebliğ hükümleri doğrultusunda işlem yapan bazı mükellefler, yabancı müşteriler ayrıca katma değer vergisi ödemek istemediklerinden haklı olarak el



de ettikleri komisyon bedeline içyüzde oranı uygulayarak KDV hesaplamaktalar ve böylelikle gelir veya kurumlar vergisi matrahlarını azaltmaktadırlar. Bazı mü­kellefler komisyon gelirlerini kayıtlarında göstermekle birlikte katma değer vergisi hesaplamamaktadırlar. Komisyon geliri üzerinden KDV hesaplayan mükellefler ise bu vergiyi kendi ceplerinden ödemek durumunda kalmaktadırlar. Bu tür bir uy­gulamanın KDV'nin yansıtılabilir olma özelliğine ters düştüğü açıktır.

Devletin ihracatı ve turizm yatırımlarını döviz gelirlerini artırmak amacıyla firma­lara nakti ve ayni yardım ve kolaylıklar gösterirken, hizmetler sektörünün çok yönlü geliştiği günümüzde, mevcut uygu­lama çelişkili bir tutum olarak değerlen­dirilmektedir.



G. DANIŞTAY'IN YORUMU

Danıştay 7. Dairesi yabancı firmalar için Türkiye'de verilen hizmetlerin katma de­ğer vergisine tabi olup olmadığı konusunda, başlangıçta sözkonusu hizmetlerin katma değer vergisinden istisna edilmesi gerektiği şeklinde kararlar vermiş, ancak 26 Seri No'lu KDV Genel Tebliği'nin ya­yınlanmasından sonra aksine kararlar ver­miştir.

1. İlk Görüşler

Danıştay'ın bir kararında; "Merkezi Londra'da bulunan bir firma adına ihale­lere katılan, yabancı firmanın talimatları üzerine Türkiye'deki iğ ve işlemleri yürü­ten ve sonuçta yabancı firmanın TEK'e yaptığı satış nedeniyle yaptığı (ihaleleri takip etmek, teklif vermek, bankalardan teminat mektubu almak, ihale şortlarım görüşmek, Türkiye'deki reklam işlerini
yürütmek, firma yetkililerine refakat et­mek gibi) hizmetler kargılığı Türki­ye'deki temsilcilik işini yürüten firmanın aldığı bedelin, sözü edilen alış verişte yabancı firmanın satıcı irket durumun­da olduğu, bu satış işleminin gerçekleş­mesinde, siparişin alınmasında mümes­sil olarak yükümlü şirketin yaptığı hiz­metten yabancı firmanın yararlandığı belirtilerek sözkonusu hizmetin ihracat istisnası kapsamında olduğu" şeklindeaçıklama yapılmıştır (10)

Danıştay'ın bir başka kararında da(11); "Yurt dışındaki yabancı bir firmanın acente veya mümessilinin ilgili firmanın mallarının tanıtım ve pazarlaması hiz­metlerinin Türkiye'de yapılmış olması­nın mümessillik veya acentelik faaliyeti için bir zorunluluk olduğu, bu sebeple hizmetin Türkiye'de yapıldığı hususu ile­ri sürülerek elde edilen kazancın KDV'ne tabi olacağı yolundaki iddiada isabet bu­lunmadığı mümessillik ve acentalık hiz­metlerinin hizmet ihracı sayılarak ihracat istisnasından yararlandırılması gerektiği Seklindeki vergi mahkemesi kararını oy­birliğiyle onaylamıştır."



Yine Danıştay'ın bir diğer kararında; "Fi­ilen yurt içinde verilmekle birlikte bu hiz­metin ayrılmaz bir parçası olan sonuçtan yurt dışında bulunan müşteri yine yurt dıgında fayda sağlamaktadır" denildikten sonra, yurt içinde faaliyet gösteren yü­kümlülerin rekabet gücünün artırılması, himaye edilmesi ve bu suretle yurda dö­viz kazandırılması gibi hususlar gözetile­rek işlemin vergiden müstesna tutulduğu yorumu yapılmıştır (12). Danıştay'ın bu yönde başka kararlan da bulunmaktadır (13)



2. Son Görüşler

Danıştay'ın bir kararında önceki kararla­rının aksine olarak; "Yurt dışındaki bir müfteri için yapılmış olmakla beraber gayet hizmetten yurt dışında yararlanıl­mamış ^e maddede öngörülen koşulların gerçekleşmiş sayılmayacağı, yurt dışın­daki müşteri için yapılan hizmetten müş­teri yurt içinde yararlanabileceği gibi, hizmetten müşterinin doğrudan doğruya yurt dışında yararlanması halinin de sözkonusu olduğu, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması şartını getiren 12. maddenin (a) bendi hükmü yanısıra, (b) bendinde hizmetten yurt dışın­da faydalanılmahdır şeklinde bir düzen­lemeye gidilmesindeki amacın, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yurt dışındaki müşterilere tamamen yurt dışında fayda sağlama şeklinde verilen temsilcilik, mü­messillik, müşavirlik, mühendislik gibi hizmetlere yönelik bulunduğu sonucuna varılarak, yükümlünün ihracat istisnasın­dan yararlandırılması görüşüne dayalı Vergi Mahkemesi kararında isabet görül­mediğine oybirliğiyle karar verilmiştir" (14).



Öte yandan, Danıştay'ın bir başka kara­rında; Nato askeri personelinin, Türki­ye'ye geliş ve dönüşlerinde eşyalarının ambalaj ve nakliye işinin hizmet ihracı sayılmayacağı belirtilmiştir (15)

Danıştay 7. Dairesi başka bir kararında ise, "yurt dışındaki yabancı firmanın Türkiye mümessili olarak yapılan aracı­lık hizmetleri karşılığında alınan komis­yonların, ihracat istisnası hükmünden faydalanabilmek için; yurt dışındaki müşteri için yapılacak hizmetten yurt dı­şında faydalanma koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun tayin ve tes­pitinin istisna hükmünün uygulanması ba­kımından önem arzettiği belirtilerek, yü­kümlü şirketin aracılık mahiyetindeki hiz­metlerden yurt içinde faydalantldığı ge­rekçesiyle ihracat istisnasından faydalandınlmaması gerektiği" şeklinde açıklama yapmıştır (16)

Vergi idaresinin konuyla ilgili görüş de­ğiştirmesi KDV Kanunu'nun 11/2. mad­desi ile Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na verilen, "istisnaların usul ve esaslarını tespit etme yetkisi"nden kaynaklanmakta­dır. Bakanlık 26 No'lu Tebliğ ile görüş ve uygulamasını 17 No'lu Tebliğe göre önemli ölçüde değiştirmiş olup Danıştay da idarenin bu yöndeki görüşüne aynen katılmış görünmektedir. Ancak Bakanlı­ğa verilen "istisnaların usul ve esaslarını tespit etme" şeklindeki geniş yetkiler Anayasal açıdan eleştirilmektedir.
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

H. SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELERİMİZ

Katma değer vergisinin en karmaşık ve problemli konularından birisi de hizmet ithalatı ve ihracatı konusudur. Bu sorun AET Konseyi Direktiflerinde de kendini göstermiştir. Sorunun kaynağında, dev­letlerin vergilendirmede egemenik hakla­rını ve tasarruf yetkilerini kullanmak ar­zusu, diğer bir ifade ile vergilendirmedeki mülkilik prensibi kaygısı yatmaktadır.

Türk Katma Değer Vergisi AET Konseyi Direktifleri doğrultusunda hazırlanmış olup, vergilemede varış yeri (destination) ilkesi benimsenmiştir. Ancak, Kanunda hizmet ithalat ve ihracatı konusunda ye­terli açıklığa yer verilmemiş, sorunun çö­zümü bir anlamda zamana bırakılmıştır. "Değerlendirme" kavramının içine hangi gelir ve işlem türlerinin dahil olduğu be­lirtilmediği gibi, "faydalanma"nın tanımı dahi yapılmamıştır.

Kanunun düzenlenmiş biçimiyle her türlü hizmet ithalatı ve yurt dışında yapılan ödeme değerlendirme kavramı çerçeve­sinde vergi kapsamına alınırken, idari dü­zenleme ile de bazı istisnalar hariç, ihra­cat niteliğindeki hizmetler de faydalanma kavramı çerçevesinde vergi kapsamına alınmıştır. Konuyla ilgili idari düzenle­melere mükellef, mali müşavir ve konuy­la ilgilenen diğer kişi ve kurumların tam desteği sağlanamamış olmakla birlikte, Danıştay son yıllardaki kararlarında ida­renin görüşü doğrultusunda uygulamaya yön vermektedir. Mükelleflerce bu durum gözden uzak tutulmamalıdır.

Sorunun çözümünde; AT ülkelerinin uy­gulamaları esas alınmalı; bu çerçevede yurt dışındaki müşteriler adına veya yurt dışındaki müşteriler için Türkiye'de veri­len hizmetlerin karşılığını teşkil eden ve döviz olarak yurda getirilen komisyon ge­lirleri katma değer vergisinden istisna edilmeli; vergilemede Devletin egemenlik hakkı ve tasarruf yetkisi korunarak, ihraç edilen mal ve hizmetlerle ilgili olarak yurt dışında satın alınan hizmetler (pazarla­ma, reklam, tamum vb.) ile yurt dışında fiilen tüketilen (yeme, içme, konaklama, ulaşım gibi) hizmetler dışındaki hizmet­ler mevcut uygulamada olduğu gibi so­rumluluk esasına göre vergilendirilmelidir.

Öte yandan, dünya ekonomisi, globalleş­me gibi terimlerin kullanıldığı bir ortam­da ve hizmetler sektöründe yaşanan hızlı ve başdöndürücü gelişmeler karşısında; dış ticaret işlemlerinin vergilendirilmesi ile ilgili olarak, vergi kanunlarımızda ha­la 1950'li yılların ekonomide ithal ikame­si (korumacılık) politikalarının izlerini ta­şıyan hükümler ve bazı belirsizlikler bu­lunmaktadır. Bu nedenle dış ticaret iş­lemleri ile ilgili olarak katma değer vergi­si yanında. Gelir, Kurumlar ve Vergi Usul Kanunu'nda da bir takım düzenle­meler yapılması zorunlu hale gelmiştir.





Kaynaklar:


1. Sakıp Şeker
 
Ynt: Yurtdışına kesilen gider faturası

Merhaba Ferhat Bey;

Koyduğunuz yazı ile ilgili kendi görüşünüzü de belirtirmisiniz. Çünkü ben daha önceki söylediklerimden farklı birşey göremedim. Hangi kısmın sizin daha önce yazdıklarınızı destekleyici nitelikte oldugunuda belirtirseniz konu üzerinde daha sağlıklı tartışabiliriz.

iyi forumlar...
 
Bu konu hakkında net bir cevap verilmemiş. Aynı durum bendede var. Yurt dışına yönelik danışmanlık yapmaktayız. Konuyu su şekilde özetleyeyim. Firma Çindeki bir firmanın Türkiyeden satın alacağı maden cevherlerine aracılık etmekte. Yanı malın gümrük yüklenmesini malların kontrolünü iki firma arasında anlaşmaları vs hizmetleri yapmakta ve ton basına çindeki firmadan komisyon almaktadır. Faturasını yurt dışındaki firmaya kesmekte döviz olarak getirmektedir. Bizim kesmis olduğumuz fatura kdv istisna ve hizmet ihracına konu olmakta. Buraya kadar sıkıntı yok sanırım. Simdi bu cindeki firmanın yetkilileri Türkiye ye gelmekte müşterileri ziyaret etmekte tabiki bunların uçak masraflarını bizim firmamız karşılamaktadır. Daha sonra bu masrafları Yurt dışındaki firmaya yansıtma olarak fatura edip parasını tahsil etmekteyiz. Benim bu uçak ve konaklama masraflarını giderlerime atıp kayıt altına almaktayım. Daha sonra bu firmaya kesmis olduğum gider yansıtmasında kdv hesaplamak zorundamıyım ? Yoksa toplamı üzerinden kdv ayırmadan tamamını 649 veya 679 hesaplara mı intikal ettirmem gerek ? ttoraman üstadın sanırım bahsettigi olay bizim ki gibi nasıl bir işlem yapıyorsunuz fikirlerinize ihtiyacım var iyi günler
 
Buna kısmi hizmet ihracı denir. Siz yurt dışına bir masrafın yansıtılması şeklinde fatura keserseniz. Bunların maliyeti için yurt içinde ödemiş olduğunuz maliyetlerin katma değer vergisini yurt dışına keseceğiniz fatura eklemek zorundasınız. Ancak bunların üstünde bir kar marjı var ise hizmet ihracı kapsamına o kar kısmı girer ve kdv den istisna olur.
Uygulamada ise toplam maliyet kdv sini 391 hesaba alacak kayıt vermek suretiyle tahakkuk yaparsınız.
 
cevap için teşekkürler üstadım. Uygulamada ise toplam maliyet kdv sini 391 hesaba alacak kayıt vermek suretiyle tahakkuk yaparsınız. su maddeyi anlayamadım. Örnek vermek gerekirse. Turizm firmasından uçak bileti faturası firmamıza kesildi iki adet. Bir tanesi İstanbul izmir arası uçak bileti bunda kdv var. Kdv dahil 590 TL 90 tl si kdv Diğeri ise İstanbul çin arası uçak bileti bunda kdv yok toplam tutarı ise 1.000 TL : toplam 1590 tl uçak bileti faturası var ve bunu giderlerime işledim 760 hesaplara

Bizim firma çindeki firmaya bu uçak biletlerinin dolara çevirerek 797 usd olarak fatura kesti ve parası geldi dolar olarak

simdi bu kestiğimiz faturayı benim muhasebe kayıtlarım. hangisi olacak

1 )
--------------------------------------
120. çindeki firma 1590 (797 usd)
679 yansıtma geliri : 1500TL
391 ilave kdv 90 TL (indirim konusu yaptığım kdv)
-------------------------------------

veya

2)
----------------------------
120. çindeki firma 1590 TL (797 usd)

679 yansıtma geliri 1590 tl (797 usd)
----------------------------

hangi kaydı yapmam gerek.

İyi aksamlar
 
cevap için teşekkürler üstadım. Uygulamada ise toplam maliyet kdv sini 391 hesaba alacak kayıt vermek suretiyle tahakkuk yaparsınız. su maddeyi anlayamadım. Örnek vermek gerekirse. Turizm firmasından uçak bileti faturası firmamıza kesildi iki adet. Bir tanesi İstanbul izmir arası uçak bileti bunda kdv var. Kdv dahil 590 TL 90 tl si kdv Diğeri ise İstanbul çin arası uçak bileti bunda kdv yok toplam tutarı ise 1.000 TL : toplam 1590 tl uçak bileti faturası var ve bunu giderlerime işledim 760 hesaplara

Bizim firma çindeki firmaya bu uçak biletlerinin dolara çevirerek 797 usd olarak fatura kesti ve parası geldi dolar olarak

simdi bu kestiğimiz faturayı benim muhasebe kayıtlarım. hangisi olacak

1 )
--------------------------------------
120. çindeki firma 1590 (797 usd)
679 yansıtma geliri : 1500TL
391 ilave kdv 90 TL (indirim konusu yaptığım kdv)
-------------------------------------

veya

2)
----------------------------
120. çindeki firma 1590 TL (797 usd)

679 yansıtma geliri 1590 tl (797 usd)
----------------------------

hangi kaydı yapmam gerek.

İyi aksamlar
 
1 )
--------------------------------------
120. çindeki firma 1590 (797 usd)
679 yansıtma geliri : 1500TL
391 ilave kdv 90 TL (indirim konusu yaptığım kdv)
---------------------------------


Bu kaydınız doğru. Şöyle açıklıyayım. ; Borç tarafı belli zaten toplam kdv dahil 1590 tl . alacak tarafı içersinde ise ödenen toplam kdv (burda 90 tl, değişebilirdi yapılan harcamaya göre) sizin yüklendiğiniz kdv 90 tl 391 eklemecek, gerisi gelir hesabına alacak.
 

Benzer konular

Üst