Merhaba ... Abla, ben 36 yaşında, iki üniversite bitirmiş, iyi bir işi olan bir kadınım. Hani hep dersiniz ya; “Kızım iyi bir eğitim almışsın, aklı başında biri olmalısın, o halde bu hayatı yaşamak niye?” diye... Benim size yazacaklarım da o kızdığınız, kabullenmediğiniz ‘evli adamla birliktelik’ konusu maalesef... Ben yolumu geç de olsa değiştirmeyi başardım. Belki yazacaklarım birilerini daha kurtarır. Bizimki gerçek bir aşk hikâyesiydi. İyi eğitimler almış, düzgün ailelerde büyümüş iki insandık. Erkek evli, iki çocuklu, kızsa hiç evlenmemiş, henüz 24 yaşında...Bitirmek istedik, defalarca denedik ama olmadı. Beynimizin “evet” dediğine yüreğimiz diyemedi. Bir baktık, 10 yıl olmuş. Zaman aktı gitti. Ne evlenebildim, ne çocuk sahibi olabildim. Büyük aşkımın yolunu pencerelerde bekleyerek geçti*ömrüm. Öncelik hep onun çocukları, onun eşi, onun ailesi oldu. Bana ancak onlardan arta kalan zamanlar düştü. Bununla yetinmeyi öğrendim, kimselere söyleyemedim, gizli bir dünya kurdum kendime. İşyerinde belli bir duruşu olan ben, evde bambaşka biri oldum. Kendime inanamadım, en çok eleştirdiğim hayatı şimdi ben yaşıyordum. Bu nasıl olurdu? Ailem çevrem duysa kim bilir ne derlerdi... Onun yanında çok mutlu olsam da, ayrıldığımızda bir sürü soru işaretiyle hesaplaştım yıllarca. Gün geldi, bu hesap fazla kabarık geldi; şeker hastası oldum. Hayatımdaki insanın eşi de öğrendi durumu. Yine bir şey değişmedi...Onlar evli, mutlu, çocuklu bir çift... Bense beynimin yüreğime akıttığı zehirle her gün öldüm... Artık iyiyim. İyileştim. Ama giden yıllarımın, kaybettiklerimin, hiçbir şeyin telafisi yok. Evli adamla beraber olmak, çok büyük bedeller ödetiyor. Ben bu bedeli çok ağır ödedim, başkaları ödemesin. Evli adamla birliktelik, sadece boşa geçen zamandır. Hayatta öğrendim ki senin olmayan bir şeye sahip çıkmaya kalkışmayacaksın. Sonunda bedel ödeyen sen oluyorsun.