Gülelim,Eğlenelim,Kafa Dağıtalım....

Bir arkadaşı Temel'e sormuş:
-Oruçlu iken kaç tane hamsi yersin?
- 100 dene yerum..demiş Temel...
- Olmaaz,demiş arkadaşı..1 tane yersin,kalan 99 taneyi orucun bozulduğu için oruçsuz yersin..
Bu espri Temel'in çok hoşuna gitmiş...Koşa koşa Dursun'u bulmuş..
- Ula ula Dursun,oruçli iken kaç dene hamsi yersun?
- 50 dene yerum.. demiş Dursun..
Bunun üzerine Temel;
- Uyy uşağum 100 dene deseydun sana çok güzel bi espri yapacağıdım....demiş..
 
Affınıza sığınarak hafif argo bir fıkra paylaşayım..
Kelime de hafif bir rotüş yapıyorum...

MANTIK
Temel,parkta dolaşmaktadır.Yorulur ve bir bank kenarına oturur.Yanında da biri oturmakta ve kitap okumaktadır.Temel sıkılmış ve muhabbet etmek istemektedir ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:
- Hemşerum ne okiysun?
- mantık okuyorum..
- mantuk nedur ki?
- Bak anlatayım..Sen nerelisin?
- Karadenizliyum
- Senin evde akvaryum varmı?
- Var
- O zaman denizi seversin?
- Severum
- Balıkları da seversin?
- Severum
- İnsanlarıda seversin?
- Severum
- O zaman sen kadınlarıda sever,onlarada ilgi duyarsın?
- Severum,duyarum
- O zaman sen yumoş(düzeltilmiş) değilsin.
- Tabiki değilum..

Bak,gördün mü? demiş adam.Nerden nereye geldik,normal bir erkek olduğuna dair mantık zincirlemesi kurduk..
Bu mantık olayı Temel'in hoşuna gitmiş..Yeni bir şey öğrenmenin heyecanıyla,doğruca Dursunun yanına gelmiş..
- Ula Dursun,gel haboyle bak ne anlatacağum..
- Sen nerelisiun?
- Karadenizliyum..
- Senun evde akvaryum var mi?
- Yok
- Uşağum desana sen yumoş'sun...
:)
 
Temel üstü başı yırtık perişan bir hade kahveye gelir.Arkadaşları bunu görünce şaşırırlar ve sorarlar.
- Hayrola Temel ne bu hal?
- Kaynanamun cenazesinden geliyrum..
- Geçmiş olsun,Temel,başın saolsun..İyide bu hale nasıl geldin?
- Sormayın,ölmemek içun çok direndi....
 
Aynı sınıftaki 4 kafadar öğrenci,sınav günü okula gitmek için evden çıkmışlar,okula gitmeyip birlikte takılmışlar.Ertesi gün
öğretmenlerine,yolda gelirken otobüsün lastiğinin patladığını ve bu yüzden sınava yetişemediklerini mazeret göstererek, öğretmenden sınav olmalarını istemişler.Öğretmende bunu kabul etmiş.Sınav başlamış,soru kağıdında tek soru var:
- Otobüsün hangi lastiği patladı?
:)
 
HAYAT FELSEFESİ


  1. Adam gibi 3 fıkra öğren
  2. Sevinçlerini sakın erteleme
  3. Eşini çok iyi seç,çünkü bu seçim mutluluğunun veya bedbahtlığının yüzde doksanını oluşturabilir.
  4. Her gün otuz dakika yürü
  5. Bir arkadaşına sırrını açmadan önce iki kere düşün
  6. Maaş çekini imzalayan kişileri asla eleştirme
  7. Her yemekten önce şükret
  8. Kaybedecek şeyleri olmayan insanlardan kork
  9. Çocukların adalet ve dürüstlük kelimelerini duyduklarında seni hatırlayacak şekilde yaşa
  10. Ucuz araba kullan ama alabileceğin en güzel evi al.
  11. Gözünün önünde hep güzel şeyler bulundur.
  12. Kendini ve başkalarını affetmesini bil
  13. Dinine ait kitabı tam anlamıyla okumak için kendine bir yıl süre tanı
  14. İlk yardımı öğren
  15. Biri seni kucakladığında ilk bırakan sen olma
  16. Her gün altı bardak suyunu içmeyi unutma
  17. Seni seven insanları koru
  18. Zor da olsa ailenle tatil yapmak için her şeyi dene,çünkü onlar senin en değerli varlıklarındır
  19. Seyahate çıkarken sana ait sağlık bilgilerini,ev adresini ve telefon numaranı cüzdanına kaydetmeyi unutma
  20. Başarıyı,iç huzura kavuştuğun,sağlıklı olduğun ve sevildiğin zaman değerlendir.
  21. İyi bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu unutma;doğru insanı bulmak ve doğru insan olmak
  22. Ebeveynlerini,karını ve çocuğunu eleştirmek istediğin zaman dilini ısır
  23. Sevimsiz olmayacak şekilde ayrı fikirde olmayı öğren
  24. Cesaretli ol,hayatına geri baktığın zaman yaptıkların için değil,yapmadıkların için üzüleceksin
  25. Çok mükemmel bulduğun bir fikri başkalarının engellemesine izin verme
  26. Keyifsizliklerini açığa vurma
  27. Evliliğini güzelleştirmek için her gün bir şeyler yap
  28. Nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek için 24 saat kimseyi ve hiçbir şeyi eleştirme
  29. İyilik dolu bir sözü ve iyiliğin etkisini hiçbir zaman küçümseme
  30. Çocukların hakkında başkalarına güzel şeyler söylerken,bırak onlarda seni duysun.
  31. Güç,sahip olduğun mallarla ilgili değildir,unutma
  32. Biriyle tanıştığın zaman elini uzat ve adını söyle,ama bil ki bunu aklında tutmayacaktır.
  33. Kalem ve not defterini her zaman yanında taşı
  34. Zaman ve kelimeleri boş yere harcama,çünkü ikisi de çok değerli
  35. Büyüğünle konuşurken son sözün onlara ait olduğunu asla unutma
  36. Senden az yada çok parası olanlarla paran hakkında konuşma
  37. Her şeyi elde etmek için çok güç sarf ettiysen tadını çıkarmak içinde zaman ayır
  38. Birisinin kahramanı ol
  39. Neyi ve kimi desteklediğini insanlara söyle
  40. Sadece aşk için evlen
  41. Bazen istediğinin olmaması ihtimali vardır,unutma
  42. Önce bütün kuralları bil,sonra bir iki tanesini çiğneyebilirsin.
  43. Başarılarınızı,ona ulaşmak için neler kaybettiğinizle ölçün
  44. Öpüşürken gözü açık kalan sevgiliye şüphe duy
  45. Başkasının işine karışma
  46. Karşındakinin sözünü kesme,hele seni övüyorsa,asla
  47. Bilgilerini paylaş,bu efsane olmanın yoludur.
  48. Sevdiklerinle münakaşa edersen,sadece o günün konusunu tartış,geçmişi karıştırma
  49. Bazen en iyi cevap,cevap vermemektir,unutma
  50. Değişime hep açık ol ama değerlerini asla yitirme
  51. Hatanı gördüğün anda durmasını bil ve düzeltmek için çaba harca
  52. Küçük kırgınlıkların büyük dostlukları bitirmesine izin verme
  53. Kaybettiklerini kazanılmış derslere dönüştür
  54. Büyük aşklar ve büyük başarılar için büyük riskleri göze almak gerekir,unutma
  55. Hızlı düşün,yavaş konuş..
 
BU GECEKİ FİNALİ BİRKAÇ FIKRA İLE NOKTALAYALIM..

GEÇİM ÇARESİ
Siyasiler boş yere kavga ederse ekonomi de vatandaşa kalır... Temel, Dursun ve İdris’in parasızlıkları canlarına tak eder. Bir taraftan işsizlik bir taraftan geleceği kapkara bir siyaset... Ekonomi ve enflasyonu bırakan siyasiler devamlı kavga ederler...
Bunlar da oturur geleceğimizi, yani ekonomi, işsizlik nasıl çözülür onu tartışırlar. İdris söz alır:
- Uşaklar ben en hızlı kalkunmanun yolini buldum... Bi uçak filosu yolliyalum. New York’i bombaliyalum... Sora da Amerika bize atom atar. Teslim oluruk. Sora da Japonya gibi çikaruk ortaya aha zengin oldun...
Dursun atılır:
- Ula daha kolayi varken öyle niye edeyruk... En iyisi Amerika’ya savaş ilan edelum Beşinci Filo oriya çıkarma yapar... Savaşı kaybederuk... Ardından Almanya gibi ortaya çikaruk aha zenginsun. Sonunda Temel atılır, kafasını kaşır ve:
- Ula uşaklar ya savaşi biz kazanursak, oni hiç hesap etmedunuz

****************

Dursuna mektup
Babasının Dursun´a Mektubu
Uy sevgili uşağum Dursun
Allah´ın selamı üstine olsin...
Mektubu çok yavaş yazayrum, çünkim bilirum, çabuk okuyamazsun ! Benden yana sual edersen, Allahuma pin şükür iyiyüm, yeni pir iş puldum. Emrimde yüze yakın adam var, hepsi de sessüz sedasuz, kendi hallerinde. Ne iş pulduğumu soraysan söyleyeceğum patlama, mezarluk pekçisi oldum. Bacin Emine bir uşak doğuracak, daha erkek midur, kiz midur, pelli değül. Haçan o yüzden sağa dayi mi oldin, teyze mi oldin söyleyemeyrum. Temel emicen de tükan açtı, o da otuza aldigini yirmipeşe verir, sürümden kazaniyormuş öyle dedi. Bizim köye findukçularin Temel´i muhtar sectuk, akillu usak da! Geçen gün hepimizi zelzeleye karşi aşi etturdu. Temel akilludur, hem de durusttur.. Geçenlerde bir taksinin şoforu köye varmış, muhtari arayu, meğer yolda pir tavuk ezmuş sahibini soraymuş. Muhtar Temel tavuğa pakmış, ha pu bizden değildur, pizum köyde yassu tavuk yoktur, demiş. Senin küçüğün Memet cok akilli bir uşak çıktı. Geçen gün tepeye varmiş, elinde bir ip sallayup duriy. Anan, "Uy uşağum ne edeysun orada ?" demiş. O da hava turumuna bakayrum demiş. Çektum oni akşam karşuma, anlat pakayum şu hava turumu işinu dedim. Anlatti, meğer ip sallanunca havanin rüzgarli olduğuni, ip islaninca da yağmur yağdiğuni anlaymiş. Çok akilli uşak vesselam. Sen o yaşta böyle akilli degildun!
Yaa işte boyle usağum.. Memleçetten sağa pol pol havadis.. Yeni havadis olursa yine yazarum..
Baki Hudaya emanet ol.
Baban

Not: Mektupa para koyacaktum, ama geç aklima celdi, zarfi kapatmişum !

*********************

MÜTEAHHİT TEMEL

Bizim Temel, Amerikalı ve İngiliz’le telefon direği dikme ihalesine girmiş. Müdür şöyle bir öneri getirmiş:
-Hepiniz aynı teklifi verdiniz ama bizim için sürat önemli. Bir yarışma yapalım, kim daha çok direk dikerse ihaleyi o alacak...
Üçüne de 5 saat süre ve yeterince direk verilmiş. Amerikalı 40, İngiliz 50, Temel de sadece 4 direk dikmiş. Müdür kızmış:
-Nasıl olur, bak diğerleri bir sürü direk dikmiş...
-Mudür bey siz onların diktuğu direkleri görmedunuz... Nerdeyse tamami dişarda

************
Arkadaşı Karadenizliye sormuş:
-Yalnızken kendi kendine konuşma huyun var mıdır?
-Ben kendi kendime konuşmam, demiş karadenizli.Adamı gözümün önüne getiririm, öyle konuşurum.
**************
Adamın biri karadenizli arkadaşına "eşek" demiş.
Karadenizli sormuş :
-Eşek olduğum için mi arkadaşınım; yoksa arkadaşın olduğum için mi eşeğim?
*************
Karadanizliye sormuşlar :
-Neden baştaki saç ağarıyor da, aşağıdaki ağarmıyor?
-Aşağısı bir iş düşünüyor, yukarısı bin iş düşünüyorda ondan, demiş Karadenizli.




*************
Temel işe girmek için sözlü sınava giriyor.Çok heyecanlı, bir önceki adaya soruyor :
-Ne sorayiler?
-Ayakkabı.
Temel'in sırası geliyor, bilsin diye kolay soruyorlar :
-Dört ayaklıdır, miyav miyav der.
Temel soruyor :
-Bağcıkli midur?
*************
 
yara bere kan revan içindeki temele doktor sorar
anladık apartmanda yangın çıktı fakat seninle birlikte olan dursun da hiç bişey yok sen bu hale nasıl geldin
doktor bey apartmanın 3.katındaydık birden yangın çıktı dursun sağa sola baktı dolapları karıştırdı bi şemsiye buldu şemsiyeyi açtı ve 3.kattan aşağıya atladı ve kurtuldu bende dolapları çekmeceleri karıştırdım şemsiye bulamadım aha bu üzerimdeki yağmurluğu buldum giydim ve 3.kattan aşağıya atladım sonra bu hale geldim....:)
 
Dünyada yapılması zor olan 3 şey...
1- Saç telinizi sayamazsınız
2- Gözlerinizi sabunla yıkayamazsınız
3- Diliniz dışarda iken nefes alamazsınız..
.
.
.
.
.
Şimdi dilinizi içeri sokabilirsiniz.
:)
 
Sevdiğim sözler...

Hayat,çatlak bardaktaki suya benzer..İçsen de tükenir,içmesen de..Bu yüzden hayattan tat almaya bak..Çünkü yaşasan da bitecek,yaşamasan da..

Neyzen Tefik...
 
FIKRA

Fareye önce bira içirmişler,kalkmış oynamış.Sonra votka içirmişler,yine kalkmış oynayıp zıplamış.Bu defa viski içirmişler,yine oynamış zıplamış..En son 2 duble rakı içirmişler..Elini masaya vurup narayı basmış...O kedi bu masaya geleceeekk...
:)
 
Sevdiğim sözler

İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme.Duydukları senin sesin,fakat,aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir..

Mevlana
 
Sevdiğim sözler (şaka)

Bazen kız o kadar çirkin olur ki,kendi gazozuna ilaç atarsın...
Nuri Alço :)
 
Ne,Neden,Niçin?

Gökyüzü ve deniz neden mavidir?

Su renksiz ve saydam ve bir sıvıdır. Ancak beyaz renkteki bir küvete veya havuza doldurulan suyun aldığı renkten de görüldüğü gibi, kalın tabakalar halinde yeşil-mavi bir renk alır.
Denizin mavi renginin sebebi, gökyüzünün renginin mavi olmasıyla aynıdır ama sanıldığı gibi gökyüzünün maviliğini yansıttığı için deniz mavi renkte görülmez. Aslında atmosferde mevcut, azot, oksijen, karbondioksit gibi bütün gazlar deniz suyunda da bol miktarda bulunurlar.
Deniz suyunun rengi su moleküllerinin ışığı emiş ve yansıtış özelliklerine bağlıdır. Beyaz ışık dediğimiz güneş ışığında bütün renkler vardır. Deniz suyu molekülleri aynen atmosferde olduğu gibi, bu ışığın dağılımındaki kırmızı tarafındakileri emerler, mor tarafındakileri yansıtırlar. Deniz de bu nedenle mavi renkte görünür.
Ne var ki denizin rengi her yerde aynı değildir. Çeşitli yerlerde parlak mavi, koyu mavi, yeşil, turkuvaz hatta kırmızımsı renkler alır. Bu farklılıkları suyun sıcaklığı, derinliği, içinde yaşayan canlılar, dip tabiatı, tuz oranı gibi etkenler yaratırlar. Burada güneş ışığının atmosferde, bulutlarda tutulan miktarı da önemlidir.
Güneş ışığının neredeyse yarısı suyun bir metre derinliğinde soğurulmuş olur. On bir metreye varıldığında ise sadece onda birinin bu derinliğe ulaşabildiği görülür. 500 metreden sonra sadece fosforlu organizmaların biraz aydınlattıkları, mutlak karanlık hüküm sürer. Bu nedenle denizin renginde derinlik de önemli bir faktördür.

*************************

Balinalar bazen toplu halde neden karaya vurur?

Balinalar yönlerini ekolokasyon denen yöntemle bulurlar.Okyanusta yüzerken kafalarının ön kısmın daki elektromanyetik dalgalar gönderirler ve bu dalgalar karşıdaki cisme çarpıp geri dönünce.balina önündeki cismin ne olduğunu anlar.Bu yöntem bulanık sularda işlerine yarar.Bunun yanında balina lar göç ederken de bu yöntemi kullanırlar.Bazen Dünya'nın manyetik alanın değişmesi yada ekolokasyon sisteminin hastalık sonucu bozulması nedeniyle,yönlerini bulamayınca doğal olarak karaya vururlar.
*****************

Yağmur yağınca solucanlar neden ortaya çıkarlar?

Yağmur yağdığında sular toprak katmanlarından rahatça süzülür. Alt tabakalara inen yağmur suyu, bu hayvanların barındığı delikleri doldurlar.Solucanlarda boğulmamak için,yüzeye çıkarlar.
*******************

Taşlar,neden küçükte olsa suya batarken,gemiler batmaz?

Bir cismin suda yüzmesi suyun kaldırma kuvvetinden kaynaklanır.Suyun kaldırma kuvvetine iki unsur etki eder.
1_Cismin ağırlığı.2_Cismin yüzeyi.
Gemiler ince ağaç,metal veya plastikten yapılır ve suya temas eden yüzeyleri geniştir.Gemilerde ağırlığına göre yüzey başına etki eden kaldırma daha fazla ve geniştir.Dolayısıyla gemiler su üstünde yüzerler.Taşlar ağırdır ve kaldırma kuvvetinin etki edeceği yüzeyleri çok küçüktür ve suyun kaldırma gücü taşın ağırlığında daha azdır ve dolayısıyla taş su yüzeyinde yüzemezler batarlar.

******************

Güvercin neden barışın simgesi olmuştur?

Güvercin Dünya üzerinde üç büyük dinde de kendini göstermektedir.Tevrat'ta Nuh peygamberin tufanının dinmesini beklerken gökyüzüne bir güvarcin uçurur.Güvercin kısa zamanda ağzında bir zeytin dalı ile geri döner. Nuh peygamber bakarki güvercinin ağzında zeytin dalı var, o zaman anlarki kara yakındır.Zeytin dalıyla dönen güvercin evrensel barışın simgesi olmaya yol açmıştır.
********************

Dİngo'nun ahırı mı burası? Bu söz nerden çıktı?


Atlı tarmvaylar zamanında,taramvaylar 2 atla çekilirken dik şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azap kapı'dan takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş.Tramvay bu haliyle Taksim'e kadar çıkarmış.Bir ahırda bir süre dinlendirilen atlar tarmvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı'ya götürülürlermiş Taksim'deki bu ahırı Dingo diye bir rum işletirmiş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki "Burası Dingo'nun ahırımı yani giren çıkan belli değil" sözleri buradan gelir.
Diğer bir açıklama dingo denilen avustralya'da yaşayan yabani bir köpek cinsi olduğu için sahipleri nin ahırda tutmalarından dolayı bu sözler buradan da yayılmıştır.

***********

Doğum yapan erkek Hayvan?

Doğum yapan tek erkek hayvan deniz atıdır.Hamilelikleri 2-3 hafta sürer.

*****************
 
0 (sıfır) Doğal Sayısı neden çift sayıdır?

Çift sayının tanımı nedir? Bir n sayısının çift olabilmesi için 2 ile bölündüğünde 0 kalan veriyor olması gerekir. Şüphesiz burada n sayısının tam sayı olduğunu hatırlamakta yarar var.
0 sayısı 2 ile bölündüğünde sonuç 0, kalan da 0. O nedenle çift sayıdır. Daha ileri de gidebiliriz: 0 sayısının karesi de 0 olduğundan çift sayıların karesi de çift olur; a.0=0 olduğundan herhangi bir tam sayının bir çift sayı ile çarpımı çifttir ve benzer çift sayı özelliklerini de taşır.
******************

1 Nisan Şakasının kökeni nedir?

Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde başlardı.
1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler, 1 Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler.
Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler.
Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı.
l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.
******************************

13 Sayısı Niçin Uğursuz Kabul edilir?

13 sayısının uğursuz olduğuna dair inanç bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı 'triskaidekaphobia'dır. Bu inancın kökleri mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. Işık ve güzellik tanrısı Balder'in verdiği ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Çıkan tartışmada Loki Balder'i öldürür.

İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılan bu mit, Hıristiyan din adamları tarafından Hz. İsa'nın son yemeğine uyarlanır. Bu uyarlamada Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de Judas alır. Bu yemekten 24 saat sonra Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürüldüğü için Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır.

13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin etkisi vardır.
***********************

Kolonyadaki derece ne anlama geliyor?80 C, kolonyadaki alkol anlamına mı geliyor?%80 mi?

Kolonya ismi ilk üretildiği Alman şehri Köln’den gelir. Kolonya, su, etanol ve aromatik yağlardan oluşur. Etanol, hacimce %70-%90 arasında değişebilir. Hacimce yüzde kaç etanol içerdiği kolonya şişesini üzerinde A° olarak belirtilir. 80° yazıyorsa, hacimce %80 etanol içeriyor demektir.
*********************

Acı birşey yediğimizde niçin burnumuz akar?

Bunun sebebi acı, baharı ya da keskin kokulu yiyeceklerin mukus salgısının incelmesine ve kolayca akar hale gelmesine sebep olmalarıdır. Bu tür yiyeceklerin bu sayede ciğerlerin ve solunum yollarının temizlenmesine yardımcı olduğu biliniyor. Acı birşey yediğimizde gözlerimiz yaşarır ve burnumuz akmaya başlar. Aslında eşzamanlı olarak aynı şey akciğerlerimizde de olur. Acı yiyeceklerin özofagus yani yemek borusundaki ve midedeki sinir uçlarını uyararak vücudumuzun bu tip tepkiler vermesine yol açtığı düşünülüyor. Kimi araştırmacıların çalışmaları, acı yiyeceklerin içinde bulunan maddelerin, solunumla ilgili hastalıklarda kullanılan ilaçlardaki maddelerle çok benzeştiğini ortaya koymuş. Bunlara ek olarak mukus salgısını bu şekilde hareketlendiren maddelere “mukokinetik” dendiğini belirtmekte fayda var. Kırmızı biber bu tip maddelerin en iyi örneği. Sarımsağın ve soğanın ise mukus temizleyici özelliği var.
********************

Amerika,adını nereden almıştır?

İtalyan tüccar ve haritacı Amerigo Vespucci'den DEĞİL, Galli ve zengin bir Bristol tüccarı *Richard Ameryk*'ten almıştır. Ameryk, John Cabot'un (1497 ve 1498'de gerçekleştirdiği yolculuklar daha sonra Britanya'nın Kanada üzerindeki hak iddialarına temel oluşturan İtalyan denizci Giovanni Caboto'nun İngiliz'cesi) ikinci transatlantik yolculuğundaki baş sermayedardı. Cabot 1484'te Cenova'dan Londra'ya gitti ve Kral VII. Henry'den batıdaki bilinmeyen toprakları araştırma izni aldı.

Cabot, küçük gemisi Matthew'le Mayıs 1497'de Labrador'a ulaştı ve Amerika toprağına ayak basan ilk Avrupalı oldu: Vespucci'den iki yıl erken davranmıştı.

Cabot, Nova Scotia'dan Newfoundland'a kadar Kuzey Amerika kıyı şeridinin haritasını çıkardı. Richard Ameryk yolculuğun baş sponsoru olarak keşiflere kendi adının verilmesini bekleyecekti. O yıl Bristol yıllığında şöyle bir not vardır: *"... Vaftizci Yahya Günü'nde [24 Haziran] Amerika toprağı, Mathew adlı bir Bristol gemisiyle Bristollü tüccarlar tarafından bulundu."* Bu not neler olup bittiğini gayet iyi açıklıyor.

Bu yıllığın orijinal el yazması mevcut olmamasına rağmen, günümüze ulaşan diğer belgelerde bu metne bir dizi referans vardır. Bu, yeni kıtadan bahsedilirken "Amerika" tabirinin ilk kullanılışıdır.

Bu adı kullanan ve günümüze ulaşan en eski harita, Martin Waldseemüller'in 1507 tarihli büyük dünya haritasıdır; ama bu harita sadece Güney Amerika'yı gösteriyordu. Waldse-emüller notlarında Amerika isminin, Amerigo Vespucci'nin adının Latince versiyonundan türetildiğini varsaydı, çünkü Vespucci 1500-1502 arasında Güney Amerika kıyısını keşfedip buranın haritasını çıkarmıştı.

Bu durum, onun emin olmadığını ve diğer haritalarda (muhtemelen Cabot'nunkinde) görmüş olduğu bir ismin kökenini açıklamaya çalıştığını akla getiriyor, "Amerika" adının bilindiği ve kullanıldığı tek yer Bristol'dü -
Fransa'da yaşayan Waldseemüller'nin gitmesi muhtemel olan bir yer değildi. Waldseemüller anlamlı bir biçimde, 1513 tarihli dünya haritasında "Amerika"yı "Terra Incognita [Bilinmeyen Topraklar]" olarak değiştirdi.

Vespucci Kuzey Amerika'ya hiç varamadı

Yapılan ilk haritalar ve ticaret İngilizler tarafından gerçekleştirildi. Yaptığı keşif sırasında "Amerika" adını da kullanmadı.

Bunun için geçerli bir neden daha var. Yeni ülkelere ya da kıtalara hiçbir zaman bir kişinin adı verilmemiştir; buralara daima bu kişinin soyadı verilmiştir (Tazmanya, Van Diemen Toprakları ya da Cook Adalari'nda olduğu gibi).

Eğer İtalyan kaşif buraya bilinçli olarak kendi adını vermiş olsaydı, Amerika'nın adı "Vespucci Toprağı" (ya da Vespuccia) olacaktı.
***********************
 
Amerikalıların elektrikli aletleri neden 110 Voltla çalışırken bizimkiler 220 Voltla çalışıyor?

Kullanılan gerilimin düzeyi arttıkça, aynı güç talebine yanıt verebilmek için göze alınması gereken ‘dağıtım kayıpları’ azalır. Fakat buna karşılık, elektrik kullanımına bağlı kazalar sonucunda ölüm olasılığı artar. Dolayısıyla 110 veya 220V tercihi, güvenlik ile ekonomi arasındaki en iyi çözüm arayışından kaynaklanmıştır. ABD’de elektriğin, doğru akım sistemleriyle ilk kullanılmaya başladığı sıralarda, 110V’un daha güvenli olacağı düşünülmüş, daha sonra alternatif akıma geçildiğinde, bu gerilim düzeyi korunmuştur.Avrupa’da ise, ilk kullanım keza 110V’la başlamış olmakla beraber, 220V’la da güvenli bir şekilde çalışılabileceği kanaatine varılınca, bu yüksek gerilim düzeyine geçilmiştir. Altyapıyı bir kere 110V’a göre oluşturduktan sonra değiştirmek, ciddi bir maliyeti gerektirdiği gibi, tek başına yetersizdir de. Çünkü tüm elektrikli alet stoğunun da, yeni gerilim düzeyine uyarlanması gerekir.

110V’un 220V’a göre, güvenlik açısından üstünlüğü var. Buna karşılık, düşük gerilim bazı sıkıntılar doğurur.Aynı güçle çalışan iki aygıttan; 110V’luk olanı, 220 V’luk olanına oranla, iki misli akım çekmek zorundadır. Örneğin 1.5kW’lık bir elektrik süpürgesi 220V’ta 6,8 A, 110 V’ta ise 13.5 A kadar akım çeker. Sonuç olarak, düşük gerilim tercihi halinde; kablo kesitlerinin daha kalın olması gerekir ve bir prizden çekilebilecek güç miktarı daha düşüktür. Bu güç düzeyinin aşılması olasılığı; çoğu aygıtın, başlatma sırasında normal çalışma haline göre daha fazla güç çekmesi nedeniyle yüksektir ve güvenlik amacıyla, prizlere giden dağıtım hatlarına ‘devre kesici’lerin konması gerekir. Bu yüzden olsa gerek, devre kesiciler ABD’de, Avrupa’dan çok daha önceleri yaygınlaşmış bulunuyor.
*********************

Anneler Günü ne zamandan beri kutlanıyor?

Anneler gününün nereden kaynaklandığını anlatanlar günün yaratıcısı olarak hep annesini kaybetmiş olan küçük bir kızdan bahsederler. Gerçekte ise bu fikri hayata geçiren Anna Jarvis annesini 1905 yılında kaybettiğinde 41 yaşındaydı.
Asıl mesleği öğretmenlik olan 1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD'de, Philadelphia'da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905'de de annesini kaybetti. Sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen öldüklen sonra "Ona hayatta iken gerekli ilgiyi gösteremediği"ne inanıyor ve bunun ezikliğini duyuyordu.
İki sene sonra Mayıs'ın ikinci pazarında, annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırdı ve bu günün anneler günü olarak ülke çapında kutlanması fikrini ilk onlara açtı. Fikir kabul gördü, anneler memnun kaldı, babalar itiraz etmedi, Amerika'nın önde gelen bir giysi tüccarı da finansal desteği sağladı. İlk anneler günü Jarvis'in annesinin 20 yıl süresince haftalık dini dersler verdiği Grafton'daki bir kilisede, 10 Mayıs 1908'de, 407 çocuk ve annesinin katılımı ile kutlandı. Jarvin her bir anneye ve çocuğa kendi annesinin en çok sevdiği çiçek olan karanfillerden birer tane verdi. O günden sonra, temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifade eden beyaz karanfil Amerika'da anneler gününün sembolü olarak kabul edildi.
Sıra anneler gününü "milli bir gün" olarak kabul ettirmeye gelmişti. Jarvis, tarihte tek bir kişi tarafından gerçekleştirilen en başarılı mektup yazma kampanyası ile gazete patronlarından işadamlarına, devlet adamlarından din adamlarına kadar ulaşabildiği herkese bu fikrini iletti. Fikir o kadar çok ve çabuk kabul gördü ki, Senato onaylamadan çok önce, bir çok eyalet ve şehirde anneler günü kutlamaları gayrı resmi olarak başlatılmıştı bile.
Sonunda 8 Mayıs 1914'te Senato'nun onayı, Başkan Wilson'ın da imzası ile Mayıs'ın ikinci pazarı 'Anneler Günü' olarak resmen ilan edildi. Çok kısa sürede diğer ülkelere de yayılan bu gün çiçek ve tebrik kartı satışlarının tavana vurduğu bir gün oldu.
Anna Jarvis sonunda muradına ermiş, kampanyasını başarı ile sonuçlandırmıştı ama kendi hayatı pek mutlu sonla bitmedi. Yoğun çalışmadan evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya fırsat bulamadı. Her anneler günü onun için bu yönden acı oldu.
Daha ziyade dini ağırlıklı bir kutlama olarak düşündüğü bu günden ticari çıkar sağlamaya çalışanlara karşı hukuki savaş açtı. Davaların hepsini kaybetti. Dünyadan elini eteğini çekti. Bütün gelirlerini hatta ailesinden kalan evini bile kaybetti.
Kalan hayatını adadığı, gözleri görmeyen kız kardeşi Elsinore'da 1944'de ölünce sağlığı da tehlikeye girdi. Dostları ona destek vererek son yılını sanatoryumda geçirmesini sağladılar. Bütün dünya annelerinin en azından senede bir gün mutlu olmalarını sağlayan Anna Jarvin, mutsuz, yarı görmez ve yalnız bir şekilde 1948'de 84 yaşında öldü.
Ülkemizde de Türk Kadınlar Birliği'nin girişimi ve önerisi üzerine 1955 yılından beri Mayıs ayının ikinci Pazar günü 'Anneler Günü' olarak kutlanmaktadır.

*******************

Anti Madde nedir?

Dört temel doğa kuvvetinden atom altı ölçeklerde etkileşen üçünü (şiddetli çekirdek kuvveti = atom çekirdeklerini oluşturan parçacıkları bir arada tutan kuvvet; zayıf çekirdek kuvveti = ağır ve kararsız parçacıkların bozunarak kimlik değiştirmesine yol açan kuvvet ve elektromanyetik kuvvet = atom çekirdekleriyle çevrelerinde dolanan elektronlar arasında etkiyerek atomları ve molekülleri bir arada tutan kuvvet) açıklayan Standart Model'e göre, BİLİNEN tüm parçacıkların, aynı kütlede ama ters elektrik yükü taşıyan bir karşıtı vardır (ayna görüntüsü gibi). İşte bunlara karşı madde ya da anti madde diyoruz. Örneğin, - yüklü elektronun anti madde karşılığı, + yüklü pozitron; + yüklü protonun anti madde karşılığı, - yüklü anti proton vb. Maddeyle anti madde, yani bir parçacıkla kendi anti maddesi bir araya geldiğinde birbirlerini yok ederek enerji açığa çıkarırlar. 13,7 milyar yıl önce evreni ortaya çıkaran Büyük Patlama'da eşit miktarlarda ortaya çıkan madde ile anti madde birbirlerini yok ederken bazı kuantum mekaniksel özellikler nedeniyle toplam maddenin çok küçük bir bölümü yok olmaktan kurtulmuş ve evrende görebildiğimiz her şey (yıldızlar, gökadalar, gezegenler ve üzerlerindeki canlılar) bu küçük madde fazlalığının birer ürünü. Ancak evrendeki büyük yapıların (gökadalar ve gökada kümeleri) hareketleriyle ve evrenin yapısıyla ilgili olarak yapılan duyarlı gözlemler, Standart Model'de listelenen parçacıkların dışında ve toplam maddenin beş katı kütlede, henüz, gözlenememiş ve nitelikleri BİLİNEMEYEN bir dizi parçacık olduğunu gösteriyor ki, bunlar "karanlık madde" olarak adlandırılıyor. Anti madde ile karanlık maddeyi aynı şeymiş gibi düşünmek sık yapılan bir yanlış olduğu için bu farkı iyi anlamak gerekir. Özetle anti madde, BİLİNEN madde parçacıklarının ters elektrik yükü taşıyan karşıtları; "karanlık madde" ise henüz varlıkları deney ya da gözlemlerle belirlenememiş, ancak yaptıkları kütle çekim etkisiyle varlıklarını dolaylı yoldan gösteren madde olarak tanımlanabilir. Anti madde, yukarıda açıklanan özelliği (maddeyle anti maddenin bir araya geldiklerinde birbirlerini yok etmeleri) nedeniyle görünen evrende doğal olarak bulunmuyor (yine de bazı kuramcılar evrenin kıyısında bucağında varlığını koruyabilmiş anti madde adacıkları bulunabileceği spekülasyonunu yapıyorlar). Ama yüksek enerjili çarpışma deneylerinde ya da madde parçacıklarının doğal bozunma sürecinde ortaya çıkıp saniyenin çok küçük kesirlerinde var olabiliyorlar. Bilim insanları çok özel deney koşullarında ve milyarlarca dolar değerinde parçacık detektörleri ve süper iletken mıknatıslar kullanarak bunları yok olmadan tuzaklayıp koruyabiliyor ve bunlarla yüksek enerjili çarpışma deneyleri gerçekleştiriyorlar.
***************
 
Aha da halimiz budur :)

2623530354_420646141342458_462577154_n.jpg
 
Sevdiğim sözler (ortaya karışık)

1- Kimsenin senin yanında görünmesine sevinme.Karşına geçmesi için bir adım,düşman olması için bir lafın yeter....

2- Bir kadını ortadan ikiye böl..Yarısı annedir,yarısı çocuk...

3- Kadını güzel yapan şey,ne vücudu ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır..Kadını esas güzel yapan,sevgisini paylaşabilmesi,fedakarlığı,sorumluluğu,anlayışı,sadece bilgiye değil,aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır...

4- Hiç unutulmayacak yüz,anne yüzüdür.. (Hz.Muhammed S.A.V.)

5- Ne kadar farklı olursa olsun,sana ait olmayana asla tenezzül etme,ve ne kadar basit olursa olsun,senin olandan asla vazgeçme.. (Che Guevara)

6- Geçici öfkelerimizle kalıcı aptallıklar yaparız,ismini de "kusura bakma" koyarız...

7- Haklı olduğun zaman hiç kimseye boyun eğmeyeceksin.. (Hz.Ali)
 
Temel,soyunma odasındayken kapı çalınır...
- Girmee çırılçıplağum..
Bir kadın sesi,
-Afedersiniz.
Temel:
-Affettum affettum,sen girebilursun..
:)
 
Üst