Merak edenler için yukarıda bahsettiğim hikayede bahsi geçen 3 soru ve devamı şöyledir;
..
Ona bizim söyleyeceğimiz 3 soru sorun. Eğer bunlara cevap verebilirse, o Allahın peygamberidir, fakat cevap veremezse yalancı ve sahtekârdır.
- Ona eski günlerde ülkesini terk eden genç adamları, onlara ne olduğunu ve ilginç hayat hikâyelerini sorun.
- Yeryüzünün ötesine, doğusuna ve batısına ulasan uzak yolların yolcusundan haber vermesini isteyin.
- Bir de Ruh'u, onun ne olduğunu sorun.
Eğer size bunları söylerse ona uyun, çünkü o bir peygamberdir.
- Kureysliler, eski günlerde ülkesini terk eden gençlerin hikayesini sorduklarında _bu hikâyeyi o zamana kadar Mekke'de hiç kimse duymamıştı_bu hikayenin o anki durumlarıyla ilgili olduğunu, inananların yüceliğini ve inanmayanların kötülüğünü anlattığını bilmiyorlardı.
Efes'li uyuyanların hikayesi söyle anlatılır:
Milattan sonra III. yy.ın ortalarında halkı putperestliğe sapmış olan bir grup genç Allah'a imanı muhafaza ediyorlardı, halk da onları bu yüzden cezalandırıyordu.
Bu eziyetlerden kaçmak için bir mağaraya sığındılar ve orada 300 yıl kadar uyudular.
Yahudilerin o zamana dek bildiklerinden başka Kur'an-ı Kerim'deki kıssa hiçbir insanın görmediği ayrıntılardan da bahseder.
Örneğin, uyuyanların uyandıktan sonra yüzyıllar boyu uyuduklarını nasıl fark ettiklerini ve köpeklerin ön ayaklarını kapının eşiğine nasıl uzatarak yattığını anlatır.
- İkinci soruya gelince, bu büyük yolcu Zü'l-Karneyn'dir.
Vahiy onun doğuya ve batıya yaptığı yolculuğu anlatır ve sorulandan fazlasına cevap vererek 3.yolculuktan bahseder. Zü'l-Karneyn iki dağın arasında yasayan bir topluluğa rastlar ve o topluluk Zü'l-Karneyn'e kendilerini Yecüc, Mecüc ve cinlerden koruyacak bir duvar yapması için yalvarırlar.
Allah da ona cinleri ve kötü ruhları bir yere toplama gücü verir. O belirli günde, bu kötü ruhlar yeryüzünde büyük karışıklıklara sebep olacaklardır.
Onların ortaya çıkışı, Kıyamet saatinden önce olacaktır ve vaktin yaklaştığını gösteren işaretlerden biri olacaktır.
- Üçüncü soruya cevap olarak Vahiy, insanin aklî kapasitesinin ruhu kavramaya yetmeyeceğini söyler:
"
Sana ruhtan sorarlar, de ki:'Ruh, Rabbimin emrindedir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.' "(Isra:85)
Yahudiler, Peygamberin(sav) sorulara verdiği cevapları ilgiyle karşıladılar ve son cümledeki "ilimden az verilmiştir" ibaresinin yahudileri mi yoksa Arapları mı kasdettigini sordular. Peygamber:"Her ikisini de" cevabını verince kendilerinin her türlü konuda bilgi sahibi olduğunu söyleyerek karşı çıktılar. Çünkü onlar, Kuran-ın da tasdik ettiği gibi
her şeyi ayrı ayrı açıklayan (En'am:154) bir kitap olan Tevrat'ı okuyorlardı.
Peygamber onlara şöyle dedi:
"Sizin bildikleriniz Allahın ilmi yanında çok azdır.
Fakat yine de eğer uygulasanız bildikleriniz size yeter.
"Bundan sonra su ayet nazil oldu:
"
Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardına yedi deniz eklenerek -(mürekkep) olsa, yine de Allahın kelimeleri yazmakla tükenmez."(Lokman:27)
Kureyş liderleri yahudi alimlerin sözüne uymadılar, Yahudi alimleri de tüm sorulara cevap vermesine rağmen onu kabul etmediler.
Fakat bu cevaplar başkalarının İslâmı kabul etmesine neden oldu.
Peygamberin taraftarları arttıkça düşmanları yaşam tarzlarının tehlikeye girdiğini daha çok anlıyor ve kabilelerindeki Müslümanlara işkenceler yapıyor, onları dövüyor, aç ve susuz bırakıyorlardı.
İşkence yapanların en acımasızı Ebû Cehîl'di Eğer yeni dine giren kişinin kendisini koruyacak güçte bir ailesi varsa ona işkence edemiyor fakat hakaret ediyordu.
Zayıf kimselere işkence ediyor, diğer kabileleri de buna teşvik ediyordu.
Kabilesindeki Yasîr, Sümeyye ve oğulları Ammar'a (ra) işkence edilmesine ve bunun sonucunda Sümeyye'nin ölümüne o sebep oldu.
Diğer kabiledekiler onlar kadar dayanıklı olamadılar.
İçlerinden gelmese de " Lat ve Uzza da Allah gibi sizin tanrılarınız değil mi? diye sorulduğunda "Evet" diyorlardı.
Bu insanlar artik İslâmı açıkça yaşayamıyorlar, çoğu gizli olarak bile yaşayamıyordu.
Peygamber (sav),kendisi işkenceden kurtulabildiği halde, diğer mü'minlerin sürekli işkence çektiklerini görünce onlara şöyle dedi:
"Eğer Habeşistana giderseniz, orada hiç kimseye haksızlık adaletsizlik yapmayan bir kral bulacaksınız.
Orada dine sımsıkı bağlı bir yaşam vardır.
Allah size çektiklerinizden bir kurtuluş yolu gösterene dek orada kalın.
"Bunun üzerine bir grup mü'min Habeşistana gitmek üzere yola koyuldu.
Bu, İslâmdaki ilk hicret idi.
Saygılar