uyumsoft

Gülelim,Eğlenelim,Kafa Dağıtalım....

arkadaşlar bizi bsm form yeter ya burada ciddi iş ciddi para kazanılan bir kurum ...burası bizim işimize yaramaz dostluğun arkadaşlıgın sıcak sohpetler olan forumlar var .ben burda yokum...
 
Biz bu hayatta 2 şeyden çok çekiyoruz..Bi Mahmut Hoca,Bi trabzonspor (Kemal Sunal 11 Kasım 1944- 03 Temmuz 2000)
Mekanın cennet olsun büyük usta....
 
Ne güzel anlatmış...

Hz. ALi bir gün Hristiyana misafir oldu.
Hristiyan adam üzüm getirdi.
Hz. ALi üzümü yedi, sonra üzümden yapılmış şarap getirdi.
Hz. ALi buyurdu ki : Haramdır !..
Hristiyan dedi ki : Siz Müslümanlara şaşarım; Üzüm helal ,içki haram.. halbuki bu, bundan yapılıyor.
Hz. ALi buyurdu ki : Eşin var mı ?
Hristiyan - Dedi var.
Hz. Ali :Kızın var mı ?
Hristiyan - Dedi o da var.
Hz. Ali - İkisi de gelsin buraya.
Hristiyanın eşi ve kızı gelince,
Hz. ALi buyurdu ki : Bu Kız bu Anneden dir, Ama görüyorsun ki ALLAH Annesini sana helal, Kızını ise haram kılmıştır. Hristiyan dedi ki : Şehadet ederim ki ALLAH birdir ve Muhammed O'nun Resulüdür ve Sen Onun HaLifesi sin. Elinden öpüp Müslümanlığını ilan etti...
 
Atatürk yemek yerken İngiliz astsubayın kendisini izlediğini
fark etmiş.
Önceleri umursamayıp yemeğine devam etse de uzun süre devam
eden nefret dolu bakışlar Atatürk'ü rahatsız etmiş. Yaverine bakışların sebebini öğrenmesini buyurmuş.
Yaveri Ata'ya: "Çanakkale' de babasını öldürmüşsünüz Atam!" demiş.
Atatürk' ün verdiği cevap ise şu olmuş:

"Git sor kendisine; babasının Çanakkale'de ne işi varmış"
 
Almanya’da bir lise müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.

“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.

Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur.Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın.Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
 
Ne güzel anlatmış...

Hz. ALi bir gün Hristiyana misafir oldu.
Hristiyan adam üzüm getirdi.
Hz. ALi üzümü yedi, sonra üzümden yapılmış şarap getirdi.
Hz. ALi buyurdu ki : Haramdır !..
Hristiyan dedi ki : Siz Müslümanlara şaşarım; Üzüm helal ,içki haram.. halbuki bu, bundan yapılıyor.
Hz. ALi buyurdu ki : Eşin var mı ?
Hristiyan - Dedi var.
Hz. Ali :Kızın var mı ?
Hristiyan - Dedi o da var.
Hz. Ali - İkisi de gelsin buraya.
Hristiyanın eşi ve kızı gelince,
Hz. ALi buyurdu ki : Bu Kız bu Anneden dir, Ama görüyorsun ki ALLAH Annesini sana helal, Kızını ise haram kılmıştır. Hristiyan dedi ki : Şehadet ederim ki ALLAH birdir ve Muhammed O'nun Resulüdür ve Sen Onun HaLifesi sin. Elinden öpüp Müslümanlığını ilan etti...

Allah razı olsun .... bundan daha güzel anlatılamazdı....
 
1006terlik.jpg
 
Hayırlı cumalar,

Sevdiğim sözler:

Bizler,açlıktan karnına taş bağlayan Peygamber'in,doymak bilmeyen ümmetiyiz.
(Necip fazıl)
 
"İnşaallah" Kelimesinin hikayesi ve önemi..

Alıntıdır..

Hz. Peygamber (sav) Mekke döneminde İslam’ı tebliğ ederken, Mekke’nin ileri gelenleri de sayıları giderek artan Müslümanlarla nasıl baş edecekleri konusunda çareler düşünmeye başlar. Fakat Hz. Peygamberin tam olarak ne yapmak istediği konusunda kafaları karışıktır. Yine bir gün bu çetin problem hakkında konuşurlarken, Yahudi âlimlere de danışmak üzere bir heyet göndermeye karar verirler. Gönderecekleri iki elçiye; «Onlara Muhammed´den bahsedin, onu tarif edin ve söylediklerini iletin; çünkü onlar ilk kutsal kitaba ina*nıyorlar ve mutlaka peygamberler hakkında bilgileri var*dır. Oysa bizim bu konuda hiçbir bilgimiz yok» derler.
Konu Yahudi âlimlere açılınca, gelen heyete şunları söylerler: “Peygamber olduğunu söyleyen o kişiye şu üç soruyu sorun. Eğer bu sorulara ce*vap verebilirse O Allahın peygamberidir, fakat eğer ce*vap veremezse yalancı ve sahtekârdır.”

Heyet Mekke’ye döndüğünde, Kureyşin li*derleri Hz. Peygambere haber göndererek bu üç soruyu sor*ar. Hz. Peygamber: «Yarın size bunların cevabını vereceğim» der. Fakat înşaallah (Allah dilerse)» demeyi unutur. Er*tesi gün Kureyşliler cevap için geldiklerinde onları geri gön*derir. Hz. Peygamber Hz.Cebrail (as) vasıtasıyla Allah’ü Teala’dan bu soruların cevabını beklemektedir. O günden itibaren on beş gün boyunca hiç bir vahy gelmez, Cebrail de hiç yanına uğramaz. Mekkeliler alay etmeye başlarlar. Hz. Peygamber Mekkelilerin alaylarına çok üzülse de yapacak bir şey yoktur. Kendisini normalde hemen her gün ziyaret eden Cebrail de ortalıkta görünmemektedir. En sonunda Cebrail, onu te*selli eden ve üç soruya da cevap veren vahyi getirir. Cebrail bu arada bu uzun bekleyişin sebebini de getirdiği şu ayetle izah eder:
«Hiç bir şey hakkında ´Ben bunu yarın mutlaka yapacağım´ deme. Ancak: «Allah dilerse» (yapacağım de)» (Kehf: 23–24).
Mesele anlaşılır. O günden sonra Hz. Peygamber daha titiz davranır. Mesela Peygamber Efendimiz bir mezarlığa uğradığında, ölüm her bir insan için muhakkak olduğu halde, yukarıda verdiğimiz ayeti kerimeden kaynaklanan ilâhi terbiye gereği, “İnşâallah biz de sizlere kavuşacağız” buyurmuştur.
“İnşâallah” kelimesi, “Allah’ü Teâlâ dilerse olur” manasına, bütün işleri Allah’ü Teâlânın dilemesine havale etmek için söylenen sözdür. Dolayısıyla, halk arasında kimi zaman dillendirilen, “Bu iş inşallahla maşallahla olmaz” ifadeleri yanlış sözlerdir. İşin hem gereği yapılacak, hem de Allah’tan bu konuda yardım istenecektir.


Saygılar


 
[h=5]Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış.

Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlaşmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş.

Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
-"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı. etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.

Hemşire; "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" diyince;

Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.

Hemşireler hayretle: "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.

Adam cevaplamış:"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum."[/h]
 
Allah hiç kimseye kaldıra bileceğinden daha ağır bir yük yüklemez
(ALLAH, her şahsı gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar) bakara suresi,286

-Başa gelen her müsebet ALLAHIN izniyledir.
“Kim ALLAHA inanırsa,ALLAH onun kalbini doğru düşünceye iletir.
ALLAH , her şeyi bilendir.” Teğabün suresi,11
 
Okyanusun devirici dalgaları,
Onun derinliğindeki dinginliğini bozamıyor, emniyetini sarsamıyor ise;
ALLAHA imanı köklü olan kişinin yaşadığı dertler ve sıkıntılar da
Onun ruh sağlığını sarsamaz….

Bu yük senden allah’ım,
Çekeceğim, naçarım!
Senden sana sığınır,
Senden sana kaçarım! N.fazıl Kısakürek, çile/yük)
 
Eğer güneş parlaklığını kaybederse ve etrafındaki ağaçlar ölmeye başlarsa
Yinede ümit dolu olacaksın.
Eğer,
Rüzgarlar artık yaşlanmışsa ve denizler kurumaya yüz tutmuşsa
Yinede sevgiyle dolu olacaksın.
Sorma bana neden
Çünkü ALLAHA inanıyorum. (Yusuf İslam)
 
Merak edenler için yukarıda bahsettiğim hikayede bahsi geçen 3 soru ve devamı şöyledir;

…..
Ona bizim söyleyeceğimiz 3 soru sorun. Eğer bunlara cevap verebilirse, o Allah’ın peygamberidir, fakat cevap veremezse yalancı ve sahtekârdır.

  • Ona eski günlerde ülkesini terk eden genç adamları, onlara ne olduğunu ve ilginç hayat hikâyelerini sorun.
  • Yeryüzünün ötesine, doğusuna ve batısına ulasan uzak yolların yolcusundan haber vermesini isteyin.
  • Bir de Ruh'u, onun ne olduğunu sorun.

Eğer size bunları söylerse ona uyun, çünkü o bir peygamberdir.


  • Kureysliler, eski günlerde ülkesini terk eden gençlerin hikayesini sorduklarında _bu hikâyeyi o zamana kadar Mekke'de hiç kimse duymamıştı_bu hikayenin o anki durumlarıyla ilgili olduğunu, inananların yüceliğini ve inanmayanların kötülüğünü anlattığını bilmiyorlardı.
Efes'li uyuyanların hikayesi söyle anlatılır:
Milattan sonra III. yy.ın ortalarında halkı putperestliğe sapmış olan bir grup genç Allah'a imanı muhafaza ediyorlardı, halk da onları bu yüzden cezalandırıyordu.
Bu eziyetlerden kaçmak için bir mağaraya sığındılar ve orada 300 yıl kadar uyudular.
Yahudilerin o zamana dek bildiklerinden başka Kur'an-ı Kerim'deki kıssa hiçbir insanın görmediği ayrıntılardan da bahseder.
Örneğin, uyuyanların uyandıktan sonra yüzyıllar boyu uyuduklarını nasıl fark ettiklerini ve köpeklerin ön ayaklarını kapının eşiğine nasıl uzatarak yattığını anlatır.

  • İkinci soruya gelince, bu büyük yolcu Zü'l-Karneyn'dir.
Vahiy onun doğuya ve batıya yaptığı yolculuğu anlatır ve sorulandan fazlasına cevap vererek 3.yolculuktan bahseder. Zü'l-Karneyn iki dağın arasında yasayan bir topluluğa rastlar ve o topluluk Zü'l-Karneyn'e kendilerini Yecüc, Mecüc ve cinlerden koruyacak bir duvar yapması için yalvarırlar.
Allah da ona cinleri ve kötü ruhları bir yere toplama gücü verir. O belirli günde, bu kötü ruhlar yeryüzünde büyük karışıklıklara sebep olacaklardır.
Onların ortaya çıkışı, Kıyamet saatinden önce olacaktır ve vaktin yaklaştığını gösteren işaretlerden biri olacaktır.

  • Üçüncü soruya cevap olarak Vahiy, insanin aklî kapasitesinin ruhu kavramaya yetmeyeceğini söyler:

"Sana ruhtan sorarlar, de ki:'Ruh, Rabbimin emrindedir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.' "(Isra:85)

Yahudiler, Peygamberin(sav) sorulara verdiği cevapları ilgiyle karşıladılar ve son cümledeki "ilimden az verilmiştir" ibaresinin yahudileri mi yoksa Arapları mı kasdettigini sordular. Peygamber:"Her ikisini de" cevabını verince kendilerinin her türlü konuda bilgi sahibi olduğunu söyleyerek karşı çıktılar. Çünkü onlar, Kur’an-ın da tasdik ettiği gibi her şeyi ayrı ayrı açıklayan (En'am:154) bir kitap olan Tevrat'ı okuyorlardı.
Peygamber onlara şöyle dedi:
"Sizin bildikleriniz Allah’ın ilmi yanında çok azdır.
Fakat yine de eğer uygulasanız bildikleriniz size yeter.
"Bundan sonra su ayet nazil oldu:

"Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardına yedi deniz eklenerek -(mürekkep) olsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmez."(Lokman:27)

Kureyş liderleri yahudi alimlerin sözüne uymadılar, Yahudi alimleri de tüm sorulara cevap vermesine rağmen onu kabul etmediler.
Fakat bu cevaplar başkalarının İslâm’ı kabul etmesine neden oldu.
Peygamberin taraftarları arttıkça düşmanları yaşam tarzlarının tehlikeye girdiğini daha çok anlıyor ve kabilelerindeki Müslümanlara işkenceler yapıyor, onları dövüyor, aç ve susuz bırakıyorlardı.
İşkence yapanların en acımasızı Ebû Cehîl'di Eğer yeni dine giren kişinin kendisini koruyacak güçte bir ailesi varsa ona işkence edemiyor fakat hakaret ediyordu.
Zayıf kimselere işkence ediyor, diğer kabileleri de buna teşvik ediyordu.
Kabilesindeki Yasîr, Sümeyye ve oğulları Ammar'a (ra) işkence edilmesine ve bunun sonucunda Sümeyye'nin ölümüne o sebep oldu.
Diğer kabiledekiler onlar kadar dayanıklı olamadılar.
İçlerinden gelmese de " Lat ve Uzza da Allah gibi sizin tanrılarınız değil mi? diye sorulduğunda "Evet" diyorlardı.
Bu insanlar artik İslâm’ı açıkça yaşayamıyorlar, çoğu gizli olarak bile yaşayamıyordu.
Peygamber (sav),kendisi işkenceden kurtulabildiği halde, diğer mü'minlerin sürekli işkence çektiklerini görünce onlara şöyle dedi:
"Eğer Habeşistan’a giderseniz, orada hiç kimseye haksızlık adaletsizlik yapmayan bir kral bulacaksınız.
Orada dine sımsıkı bağlı bir yaşam vardır.
Allah size çektiklerinizden bir kurtuluş yolu gösterene dek orada kalın.
"Bunun üzerine bir grup mü'min Habeşistan’a gitmek üzere yola koyuldu.
Bu, İslâm’daki ilk hicret idi.


Saygılar
 
[h=5]20 Kuruş Deyip Geçme!..

Londra'daki camii'ye yeni bir imam gönderilmiş.

Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı söföre rastlıyormuş.

Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş.

İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş.

Kendi kendine 20 kuruşu geri versem mi şöföre diye düşünüyormuş.

Ama içinden bir ses diyormuş ki çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil.

Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz.

Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allah'tan gelen bir hediye gibi.

İnecegi durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki:

Paranın üstünü fazla verdiniz.

Şöför gülümsemiş ve demiş ki:

Siz caminin yeni imamısınız değil mi..?

Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum.

İslamı öğrenmek için.

Bu yüzden bilerek size fazla para verdim.

Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim.

İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş.

Yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış.

Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki:

Allah'ım az daha İslam'ı 20 kuruşa satıyordum..![/h]
 
Kayseri'linin eşi vefat etmiş.Gazeteyi aramış,ilan verecek.
"Emine öldü,Allah rahmet eylesin" ilanı vermek istiyorum demiş.
Karşıdaki: Amca bu çok kısa oldu,3 kelime daha ekleyebilirsin,merak etme ücreti aynı.. Deyince,Kayseri'li ücretten emin olduktan sonra ekleme yaptırır:
SATILIK TOYOTA VAR..
 
Üst