uyumsoft

Gülelim,Eğlenelim,Kafa Dağıtalım....

Kimya dalında Nobel ödülü kazanan AZİZ SANCAR'ı tebrik ediyoruz.
Ancak gönül isterdi ki bu çalışmalarını ABD yerine ülkemizde yapabilseydi.Türk olarak elbetteki gururlandık.Yalnız ülkemiz bilimi adına maalesef aynı şeyleri söylemek mümkün değil..
Biz hala sakız oruç bozar mı yolunda devam edelim olur mu?
 
998'le başlayan numaralar sizi arıyorsa genelde açmadan telefonu kapatın.Şayet açarsanız da söylenenleri ciddiye almayın. Benden hatırlatması
 
Klavyeden şapkalı a yazmanın diğer bir yöntemi; Shift+3 (buradaki 3 klavyede harflerin üzerindeki rakam) sonrasında "a" basmak.
 
Yani işte,neticede biliyoruz fakat kullanmıyoruz :) hele de sektör literatürümüzde sıkça kullandığımız bir kelime olması hasebiyle,doğru kullanmakta fayda var.
Kârını beraber paylaşalımla,karını beraber paylaşalım,farklı anlamlar içerir :)
 
3

» İnsan elinin en yavaş uzayan tırnağının baş parmak olduğunu,en çabuk uzayan tırnak ise orta parmağınki olduğunu,
» Hawaii alfabesinde sadece 12 harfin bulunduğunu,
» Başkan John J.Kennedy,yirmi dakikada dört gazete okuyabildiğini,
» Eskiden mumyaların ayak parmaklarının tek tek sarılarak mumyalandığını,
» Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekorunun 440 saat olduğunu,
» Bir camın kırıldığında,ufalanan parçaların saatte üç bin millik bir yol aldığını,

» İnsan saçının 3 kg. ağırlık kaldırabilecek esneklikte olduğunu,
» Günümüzde evlenenlerin %50’sinin boşanma gerçekleştirdiğini,

» Beethoven’ın beste yapmadan önce kafasını soğuk suya soktuğunu,

» Türkiye’de her 25 kişiden birinin astım hastası olduğunu,
» Dünyadaki hayvanların %80’inin 6 ayaklı olduğunu,» Sadece Uranüs’ün çıplak gözle görüldüğünü, » Kaplumbağaların üç yıl hiçbir şey yiyip içmeden yaşayabildiklerini,
» İnsanları parmak izinden,köpekleri ise burun izinden tanımanın mümkün olduğunu,

» Eskimoların,buzdolaplarını yiyeceklerinin donmaması için kullandıklarını,

» Gözlerimiz açıkken hapşırmanın imkansız olduğunu,

» Sıcak suyun,soğuk sudan daha ağır olduğunu,
» İnsanların yılda 1.500 kere rüya gördüklerini,
» Keççabın önceden ilaç olarak kullanıldığını,
» Sarışınların,esmerlere göre daha fazla saçının olduğunu,
» Bir insanın günde 23 bin kere nefes alıp verdiğini,
» Dünyada en çok kullanılan ismin Muhammed olduğunu,
» Vücudumuzdaki en güçlü kasın dilimiz olduğunu,
» Yunus balıklarının bir gözleri açık uyduklarını,
» Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığının 5 milyon kat arttığını,
» Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği olduğunu,

» Mavi balinaların çıkardığı seslerin 850 km kadar uzaktan duyulabileceğini,

» Fillerin günde ortalama 2 saat uyduklarını,

» Kediler için 7.kattan düşmenin,32.kattan düşmekten daha tehlikeli olduğunu(Çünkü kediler ancak 6.katta terminal hıza ulaşabiliyorlar),
» Kelebeklerin ayaklarıyla tat aldıklarını,

Bu bilgiler ilginçmiş arada mantıksız gelenler de var ama yine de ilginç:)
 
Biraz ezber bozalım...Telefonu kim icat etti.
Artık Graham Bell değil...
ANTONİO MEUCCİ
Floransalı mucit. graham bell'den beş yıl önce telefonu icat etmiş kişidir. İcat ettiği makineye "teletrofono" adını vermiştir. bazı kaynaklar yanlışlıkla icat ettiğini söylüyor. yaşadığı bir kazadan dolayı işsiz kalır ve patentin geçiş izni için gerekli olan 10 doları ödeyemez. bell'in patenti onaylandığı zaman meucci dava açar. krokilerini ve çalışma modellerini western union'ın laboratuvarına yollar. tesadüf eseri bell de bu laboratuvarda çalışır. 2002 yılında abd temsilciler meclisi'nin aldığı kararla MEUCCİ telefonu icat eden kişi olarak kabul edilmiştir.

Alıntı..Tüm internet :)
 
Viyanada Serdar Ortaç'ın konser vereceği salon sahibinin vergi borcundan dolayı,ilgili mali şube,konser gelirlerine el koymuş ve Serdar Ortaçın konser vermesine izin vermemiş. Helal olsun mali şubeye.Vergi tahsilatı böyle yapılır.Serdar Ortaç bütün iyiniyetine rağmen konseri gerçekleştirmek istediğini söylemiş ama kabul edilmemiş.Geçmiş olsun diyorum,Viyana mali şubeyi de tebrik ediyorum..
 
Son düzenleme:
Arkadaşlar
19 aralık c.tesi günü İstanbul odasının düzenlediği farkındalık eğitimine katılacağım.Şayet aramızdan başka katılacak arkadaşlar varsa,orada görüşüp tanışmak isterim.
Katılmayı düşünenler irtibata geçerse memnun olurum.
Saygılar
 
Çok fazla beklenti içine girmeyelim.Bir öncekinden daha iyi,sağlıklı ve huzurlu bir yeni yıl diliyorum herkese.Allah herkesin gönlündekini nasip etsin inşallah...
 
Herkese günaydın.
Bu bölümün saygı değer yazarları neredesiniz,artık güzel bişeyler anlatınız da biraz gülelim,gülümseyelim:)ihtiyacımız var,lütfen........
 
Sevgili üstadım,işler rutine girip rahatladığım anda,bu konuyla ilgileneceğim.
Selam ve saygılarımla,
 
Bu bölüme ilgi gösteren arkadaşlar adına söylüyorum(desem yalan olmaz!...)yeter artık beklediğimizTamam anladık sizin güldürme yükümlülüğünüz yok oysa bizim gülmeye birazcık olsun burada rahatlamaya ihtiyacımız var
 
Size 24 saat müsaade :) Bu süre dolana kadar cevap verilmez ise gereği yapılacak,ilgililere(yani buradaki yazarlara)tebliğ olunur nokta
 
beni bayburta faksla
Bayburtlu nun acil olarak bayburta gitmesi gerekiyormuş. Otobüsü kaçırınca bayburta nasıl giderim diye kara kara düşünüyormuş. Birden gözü bir dükkanın camına takılmış. " itina ile faks çekilir" yazısını görünce içeri dalmış.
Gümüşhanelei olan dükkan sahibi sıkıntılı olduğunu görünce ;
-Buyrun beyefendi nasıl yardımcı olabilirim? diye sormuş. Bayburtlu;
-Emi emi acilen bayburta gitmem lazım. Beni fakslayabilirmisin demiş.

Gümüşhaneli
-Ne demek hemşerim sen Bayburtlu olacaksında ben seni fakslamayacağım öylemi? otur şu sandalyeye bayburtlu dünden razı .oturmuş
Bu arada Gümüşhaneli pirize fişi takmış çıplak kablo uclarını Bayburtlunun eline tutuşturmuş. Tabii 250 voltluk elektiriği alınca bayburtlu bir yandan titremeye biryandan da hareketten doleyı terlemeye başlamış. Canı yanan bayburtlu;
-Emi şu an nerdeyiz? diye sormuş
Gümüşhaneli;
-Erzincan dağını geçiyoruz demiş
İyice canı yanan Bayburtlu;
-Saol Emi beni burada indir buradan oyanı dolmuşla giderim demiş.
 
İyi akşamlar dostlar :)
Şimdi bazı fıkralar vardır ki,sansürlerseniz özelliği kaçıyor.Yazacağım fıkrada bunlardan biri...O nedenle kelime oyunları yapmadan yazacağım,bunun için şimdiden herkesten özür diliyorum..

Köyün birinde bir imam vaaz verirken sesli şekilde gaz kaçırmış.O kadar utanmış ki köyü terketmeye karar vermiş.Hanımını da alıp köyden ayrılmışlar.Aradan yıllar geçmiş.İmam,köyünü epeyce özlemiş.Hanımına:
Hanım ben köyümü çok özledim,hadi kalk gidelim,olay da artık unutulmuştur.Şayet unutulmamışsa hemen dönüveririz, demiş.
Yola çıkmışlar..Köye yakın bir yerde genç bir çobanla karşılaşmışlar.İmam sormuş:
- Evladım sen bu köyden misin?
- Bu köydenim amca..
- ne güzel,peki kaç yaşındasın?
- Tam bilmiyorum ama imamın o.urduğu sene doğmuşum..
Deyince,imam eşine dönmüş..
- Hanım kalk gidelim kalk,benim .öt tarih olmuş...
:)
 
Nihayet sesimizi duymuşlar:)
(şayet duymamış olsalardı,bahsekonu yazarlar aleyhine "gönül mahkemesi"nde dava açacaktım:))
sn.esinti01 ile sn.Tahsin Kurt beye çok teşekkür ederiz.
işte bu ya...
ellerinize sağlık...
saygılarımla.....
 
Her sabah hesabınıza 86.400 TL yatıran bir banka düşünün. Gün boyu istediğiniz kadar parayı harcamakta veya harcamamakta serbestsiniz. Parayı istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz. Oyunun sadece tek bir koşulu var: harcamayı başaramadığınız para ertesi güne devretmez, akşam hesabınızdan geri çekilir ve bu paranın hiç bir bölümünü ne sebeple olursa olsun saklayamazsınız. Bir önceki günün tutarının tamamını harcamış veya hiçbir bölümünü harcamamış da olsanız ertesi sabah hesabınızda yine 86.400 TL bulacaksınız. Nasıl keyifli değil mi ?.. Farkında olsanız da olmasanız da aslında hepimizin böyle bir bankası var.. Adı ZAMAN. Her sabah 86.400 SANİYE hesabınıza yatıyor ve o gün daha fazlasını asla harcayamıyorsunuz. Kullanamadığınız kısım ise akıp gidiyor ve hesabınızdan siliniyor, hiç devretmiyor. Her gün size yeni bir hesap açılıyor,her akşam günün bakiyesi siliniyor.. Eğer günlük hesabınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir, geriye dönüş yok, yarından avans çekmek yok.. Bugünü, bugünkü hesaptan yaşamalısınız.. ZAMAN hiç kimseyi beklemez.. Dün artık mazi oldu.. Yarın ise muamma.. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır..
 
CEP TELEFONU OLMAK İSTERDİM.
Karı ve koca bir akşam yemeklerini bitirdikten sonra, yorgun argın oturma odasına geçerler. Kadın ilkokul öğretmenidir. Öğrencilerine verdiği "ne olmak istersiniz" başlıklı kompozisyon ödevini notlandırmak için masaya geçer. Kocası da eline cep telefonunu alıp, koltuğuna yerleşir. Nihayet yorgun bir günün ardından dinlenebilecektir.
Kadın, tüm kompozisyonları notlandırıp işinin bittiğini düşünürken, kenarda kalmış bir ödevin gözünden kaçtığını fark eder ve not vermek için okumaya başlar.
Kağıtta yazansa şudur:
'Benim dileğim, akıllı bir telefona dönüşmektir. Dileğim bu çünkü annem ve babam telefonlarını gerçekten çok seviyorlar.
Annem ve babam sadece telefonlarına dikkat gösterirler, hatta bazen de beni unuttukları olur.
Annem ve babam işten yorgun döndüklerinde, vakitlerini telefonlarıyla geçirirler, benle değil. Önemli bir işle meşgul olsalar dahi, eğer telefonları çalarsa, anında yanıt verirler. Ama aynısını benim için yapmazlar, ağlasam bile.
Annem ve babam cep telefonlarında oyun oynarlar, benimle değil. Telefonda konuşurken, heyecanla yanlarına gidip bir şey paylaşmak istesem, hemen beni susturup, yanlarından gönderirler. Bu yüzden cep telefonu olmaktır, dileğim. Çünkü belki de ancak o zaman beni telefonları kadar severler.
Kadın göz yaşları içerisinde kompozisyonu okur. Kocası sorunun ne olduğunu sorar, kadın ödevi kocasına verir. Adam hızlıca okuduktan sonra hangi mutsuz öğrencisinin bu kompozisyonu yazdığını sorar.
Ancak ondan sonra kadın, bu fazladan ödevin nereden çıktığını anlar. Çünkü o fark etmeden araya konmuştur. "Kompozisyonu yazan öğrencilerimden biri değil" diye cevap verir kadın. Onu yazan oğlumuzmuş...
 
Son düzenleme:
ÇAYIN TARİFİNİ NE DE GÜZEL YAPMIŞLAR.

Çay dört özelliğinden dolayı kutsal bir sıvıdır.
Birincisi; sınıfsız bir içecektir, ayakkabı boyacıları ile ceo'ların ortak içeceğidir. Sınıfsal kaynaşma sağlar. Her statüden insanın tükettiği bir sıvı olup, içecekte eşitlenmenin sembolüdür aynı zamanda.
İkinci olarak zamansızdır; sabah kahvaltısında, öğlen yemeği sonrasında, akşam üzeri, yatmadan önce yani günün her saati içilebilen tek içecektir.
Üçüncüsü; Muhabbetin demini aldırır. Çay olmadan yapılan sohbetlerin hiçbir tadının olmadığı malumunuzdur.
Dört; mekânsızdır her mekânda içilir.
Yok ben çay sevmem, çayla aram iyi değildir gibi hezeyanlar delikanlı bireylere yakışmaz. Çay içmeyen adamı anlamak zordur. Eğer bir rahatsızlığı yoksa, ki çay sıhhat verir. O kişinin niye çay sevmediği bizim için ciddi bir sorun olarak masada duracak ve dostluğumuzu sorgulatacaktır. Zamansız-mekansız-sınıfsız bir içecek olarak çaya karşı yapılan bu haksızlık ve sevgisizlik bizi yaralar. Çay içmeyen adam şüphelidir. Ona güvenemeyiz. Çünkü ince belli bardakta tüten nefis dumanıyla, karanfil kokulu sıcak ve demli bir çayı yudumlamamış insan, Anadolu'yu, bozkırları ve kırılgan yağmurlarımızı tatmamış demektir, kırkikindilerle yıkanmamış, gökyüzünü tanımamış demektir. Çay içmemenin hiçbir mantıklı izahı olamaz. Çay içmeyen adama güvenemeyiz çünkü buralardan ve bu toprakların kadim içecek kültüründen fersah fersah uzaklaşmış bir adam bizi tedirgin eder.
Çay; yoksulların, şairlerin ve yalnızların resmi içeceğidir. Ona öyle alelade bir içecek muamelesi yapamayız. Ona sıradan bir içecek gibi davranamayız.
 
Son düzenleme:
Üst