Kredi Alınması Ve Faiz Giderlerinin Kaydı...

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan elifgül
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Transfer fiyatlaması yönünden sn sakinduruma katılıyorum. Zaten bu işlemlerin sıra dışı olduğunu her zaman söylüyorum. Kevork kardeşime de katılıyorum. Ancak dekont yerine fatura bence daha doğrudur. Çünkü kredi faizi tahakkuk belgeleri krediyi alan firma adına düzenlenmiştir. Kredinin aktarıldığı firma adına düzenlense idi zaten sorun olmazdı.
Sn sakinduru Mali idare her zaman en olmayacak şeyleri bile talep eder. Bu konuda geçmiş yerleşik bir uygulama vardır. KDV nin temel prensibi Kevork kardeşimin de haklı olarak belirttiği gibi bir işlemin esası hangi kdv rejimine tabi ise , onun uzantıları , o işlemden kaynaklanan yan işlemler de aynı orana tabidir.
Yani bankacılık işlemlerinde kdv olmadığı için bunun yansıtılması da kdv ye tabi değildir.
 
Sayın Arkadaşlar,

Konu ile ilgili başka bir noktaya daha dikkat çekeyim. Daha önce Transfer Fiatlandırması konusunda dikkat çektim. Bu konunun artık TTK açısından da dikkat edilmesi gereken bir durumu var. O da Faaliyet Raporu. ( Şubat Sonuna kadar hazırlamak zorunluluğu var ) . Bu raporlarda özellikle şirketlerin birbirleriyle ilgili ticari ilşki ve "ZARARA UĞRATMA" durumları incelenim kayda alınıyor. TTK bilindiği gibi "MER'İ" kanundur. Bu kurallara uymak ve bu raporlarla Genel Kurulları yapmak son derece önemli, bağlayıcı ve ispatlayıcı nitelik taşır.
 
Bu konu sanıldığı gibi az karşılaşılan bir uygulama değildir. Günümüzde çok görülen bu uygulamada bankalardan krediyi kullanan firma, krediyi kullanan gerçek kullanıcısına aktarmaktadır. Holding veya grup şirketleri arasında kredi alışverişi şeklinde gerçekleşen bu işlemler mali idare tarafından "finansman temin hizmeti" ve vergi yargısı tarafından "kredi aktarımı veya krediye aracılık" görülmektedir. Dolayısıyla konu burada bahsedildiği kadar net değil aksine tartışmalıdır. Zira bu tür uygulamaları yapan mükellefler nezdinde yapılan incelemelerde, krediler aynen aktarılsa bile, krediyi aktaran firmaya transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı (Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. Maddesi) kapsamında cezalı kurumlar vergisi ve cezalı katma değer vergisi tarhiyatı önerilmektedir. (isteyen olursa örnek olay detaylı olarak anlatılabilir.)


Sayın sakindurum ve formdaşlar

Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok Sayın sakin durum Holding veya grup şirketleri arasında kredi alışverişi şeklinde gerçekleşen bu işlemler mali idare tarafından "finansman temin hizmeti" ve vergi yargısı tarafından "kredi aktarımı veya krediye aracılık" görülmektedir.

İdarenin böyle görebilmesi için bu işlemlerin yanında ayrıca ''aracılık geliri '' ve ''finansman hizmeti geliri olması gereklidir.

Aşağıdaki Özelge bunu daha iyi izah etmekte olup ayrıca sorulara da gayet açık cevap vermektedir


Sayı:
B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.17-2472


Tarih:
08/08/2012



[TABLE="width: 100%"]
[TR]
[TD="colspan: 5"]
T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞIİSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞIMükellef Hizmetleri Katma Değer vergisi Grup Müdürlüğü
[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD="width: 310, colspan: 3"]
[/TD]
[TD="width: 303, colspan: 2"]
[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD="width: 44"]Sayı[/TD]
[TD="width: 8"]
:
[/TD]
[TD="width: 402, colspan: 2"]B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.17-2472[/TD]
[TD="width: 159"]
08/08/2012
[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD="width: 44"]Konu[/TD]
[TD="width: 8"]
:
[/TD]
[TD="width: 258"]Grup şirketinden temin edilen kredi faizinin vergisel durumu.[/TD]
[TD="width: 303, colspan: 2"]
[/TD]
[/TR]
[/TABLE]
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, grup şirketlerinizden biri tarafından gerekli teminat gösterilip kredi alınarak, o krediyi aynı koşullarla, yatırım yapan başka bir grup şirketine kullandırmak istediğiniz belirtilerek kredi kullanması düşünülen şirketin grup şirket aracılığıyla kullanacağı krediye isabet eden kredi faizinin gider olarak yazıp yazamayacağı ve bu işlemin katma değer vergisine tabi olup olmayacağı hususunda bilgi talep edilmektedir.
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Örtülü Sermaye" başlıklı 12 nci maddesinin 1 numaralı bendinde; "Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır. " hükmü yer almakta olup, aynı maddenin (6-b) bendinde ise kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmaların örtülü sermaye sayılmayacağı hükmü yer almaktadır.

Yani burada diyorki; A
ynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmaların örtülü sermaye sayılmayacağı hükmü yer almaktadır.
Demek ki konu burada K.V.K 12 açısından net.

Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında, kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı, alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemlerin her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır.

Burada da K.V.K 13 yönünden açık. Demek ki Örtülü sermaye ve transfer fiyatlandırması yönünden yukarıdakilere uyulursa sıkıntı yok
Konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalara 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde yer verilmiştir.
Bu hükümlere göre; şirketiniz tarafından bankadan temin edilen ve aynı şartlarda (kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan) grup şirketinize kullandırılan kredi dolayısıyla, yapılan borçlanma Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesi (6-b) bendi gereğince örtülü sermaye sayılmayacaktır. Şirketinizin bankadan kendi adına temin ettiği krediyi diğer grup şirketinize aynı şartlarda kullandırması ve bu durumun ispat edici vesikalarla belgelendirilmesi halinde söz konusu kullanılan krediler dolayısıyla bankaya ödenmesi gereken faizlerin ve masrafların kredi kullandırılan grup şirketi tarafından kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
Diğer taraftan bankadan temin edilen kredinin aynı faiz oranları ve masrafları ile grup firmasına kullandırılması işlemi, krediyi kullandıran şirketiniz tarafından ilişkili kişiye sunulan bir finansman hizmeti mahiyetinde olup söz konusu finansman hizmetinin ilişkisiz bir gerçek kişi veya kuruma verilmesi durumunda, verilen bu hizmet karşılığı ilişkisiz kişiden bir bedel talep edileceğinden, bu hizmetin ilişkili kişiye verilmesi durumunda da verilen hizmet karşılığı bir bedelin talep edileceği tabiidir. (Yukarıdaki cümleden de anlaşılacağı üzere eğer ilişkili kişi ise sorun yok ilişkisiz kişi ise o zaman finansman hizmeti olarak kabul ederim diyor.
Dolayısıyla grup şirketlerinizden birinin bankadan temin ettiği krediyi aynı faiz oranı ve masrafları ile grup firmanıza kullandırılması işleminde, finansman hizmetine ilişkin bedelin, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü madde hükmü ile 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğinde yapılan açıklamalara göre belirlenmesi gerekmektedir
II-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine (KDV) tabi olduğu, Kanunun 17/4-e maddesinde ise banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemlerin KDV den istisna edildiği hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasında; "Bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar (kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alıp satmayı, alım - satıma tavassut etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar dahil) da banka muameleleri vergisine tabidir." hükmü, ve aynı maddenin 6009 sayılı Kanunla değişik üçüncü fıkrasında ise, "90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker sayılırlar..." hükmü yer almaktadır.
Aynı Kanunun mükellefi belirleyen 30 uncu maddesinde ise, BSMV yi banka ve bankerlerle sigorta şirketlerinin ödeyeceği hükmü bulunmaktadır.
Ayrıca, 6009 sayılı Kanun ile 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 inci maddesinde yer alan banker tanımında yapılan değişikliklere ilişkin açıklamalar 22/10/2010 tarihli ve 27737 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 87 Seri No.lu Gider Vergileri Genel Tebliğinde yapılmıştır.
Buna göre, 6802 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen işlemleri esas iştigal konusu olarak yapanlar, banker kapsamında BSMV mükellefi olup, esas iştigal konusu olarak yapılan bu işlemler dolayısıyla lehe alınan paraların BSMV ye tabi tutulması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen hüküm ve açıklamalara göre, ticari ve sınai faaliyette bulunmak üzere kurulmuş olan şirketlerce yapılan kredi kullandırma işlemi, esas iştigal konusu olarak değerlendirilemeyeceğinden BSMV ye tabi bulunmamakta olup bu işlemlerin KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.
Bu hükümler uyarınca, holding bünyesinde yer alan grup şirketin kaynaklarından diğer grup şirketine faiz ve komisyon uygulanarak gerçekleştirilen ve yukarıda BSMV ye tabi bulunmadığı belirtilen kredi kullandırma işlemi KDV ye tabi olup, bu işlemin karşılığını teşkil eden faiz ve komisyon toplamı üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.
Öte yandan, grup şirketince bankalardan ve diğer finans kuruluşlarından temin edilen kredilerin diğer grup şirketine anapara, faiz ve masraflarıyla birlikte herhangi bir bedel eklenmeksizin aynen aktarılması işleminde aynen aktarılan bu bedeller için KDV hesaplanmayacaktır. Ancak, aktarılan kredi tutarına ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel, şirketin sunduğu hizmetin karşılığını teşkil edeceğinden, genel oranda katma değer vergisine tabi tutulacaktır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.




(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.




Yukarıdaki özelgeye göre sizin dediğiniz gibi ''krediler aynen aktarılsa bile, krediyi aktaran firmaya transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı (Kurumlar Vergisi Kanununun 12. Maddesi) kapsamında cezalı kurumlar vergisi ve cezalı katma değer vergisi tarhiyatı önerilmektedir. cümlesi dayanağı olan bir cümle değil
 
Örnek Olay:

A firması ile B firması ayrı tüzel kişiliklere sahip A.Ş. statüsünde şirketlerdir. Her iki şirketin de ortakları aynıdır. Yani kanuni tanımıyla ilişkili kişilerdir. Ancak bu şirketlerden (B) biri yeni kurulmuş olup henüz yeterli kredibilitesi yoktur. Bu nendenle de kredi kullanması mümkün olmamıştır. bunun üzerine B şirketinin satın alacağı gayrimenkulün finansmanı için A şirketi kredi başvurusu yapmış ve kredi onaylanarak kullanıma sunulmuştur. A şirketi bu parayı B şirketinin alacağı gayrimenkulün finansmanı için B şirketinin banka hesabına aktarmıştır. B şirketi bu parayı aynen gayrimenkulü satın aldığı şirkete havale etmiştir. bu para yeterli olmadığından ayrıca A şirketine ait vadeli çekler de gayrimenkulü satan şirkete verilmiştir. A şirketi aktardığı kredi için banka tarafından hesaplanan faiz kadar fatura düzenlemiş ve faturada KDV hesaplamıştır. ancak vadeli çeklerin ödemesi henüz yapılmadığından bunlar için herhangi bir işlem yapmamıştır.

Bu arada gayrimenkulü satan şirketi inceleyen müfettiş satın alma önce işlemini yapan B şirketini daha sonra ise ilişkili kişi A şirketini incelemeye almıştır. Müfettiş A şirketinin hem bankadan kullandığı ve aktardığı kredi için ve hem de vadeli çekler için adatlandırma (faiz oranı %16,5) yapmış ve adat gelirleri üzerinden hem cezalı kurumlar vergisi ve hem de cezalı katma değer vergisi tarhiyatı önermiştir.

dikketini çekmek istiyorum. sadece şirketinin hem bankadan kullandığı ve aktardığı kredi için değil henüz ödemesi yapılmamış vadeli çekler için bile adatlandırma yapılmıştır. yani şirketin varlıklarından henüz bir çıkış olmamasına rağmen adatlandırma yapılmıştır. üstelik banka tarafından uygulanan faiz oranı %7 civarında iken müfettiş tarafından fahiş olan TCMB'nin faiz oranları kullanılmıştır.

Ben bunun doğruluğunu ya da hukukiliğini savunmuyorum. ben sadece bu konunun tartışmalı olduğunu ve mali idare ile yargının görüşlerinin farklı olduğunu ifade ediyorum. bu doğrudur veya bu kanuna aykırıdır demekle sorun çözülmüyor. neyin doğru neyin kanuna uygun olduğunu ben de gayet iyi biliyorum. ama maalesef yanlış da olsa idare böyle uygulama yapmaktadır. bir anlamada da okuyanları uyarıyorum. umarım yeterli açıklama yapabilmişimdir.
 
Örnek Olay:

A firması ile B firması ayrı tüzel kişiliklere sahip A.Ş. statüsünde şirketlerdir. Her iki şirketin de ortakları aynıdır. Yani kanuni tanımıyla ilişkili kişilerdir. Ancak bu şirketlerden (B) biri yeni kurulmuş olup henüz yeterli kredibilitesi yoktur. Bu nendenle de kredi kullanması mümkün olmamıştır. bunun üzerine B şirketinin satın alacağı gayrimenkulün finansmanı için A şirketi kredi başvurusu yapmış ve kredi onaylanarak kullanıma sunulmuştur. A şirketi bu parayı B şirketinin alacağı gayrimenkulün finansmanı için B şirketinin banka hesabına aktarmıştır. B şirketi bu parayı aynen gayrimenkulü satın aldığı şirkete havale etmiştir. bu para yeterli olmadığından ayrıca A şirketine ait vadeli çekler de gayrimenkulü satan şirkete verilmiştir. A şirketi aktardığı kredi için banka tarafından hesaplanan faiz kadar fatura düzenlemiş ve faturada KDV hesaplamıştır. ancak vadeli çeklerin ödemesi henüz yapılmadığından bunlar için herhangi bir işlem yapmamıştır.

Bu arada gayrimenkulü satan şirketi inceleyen müfettiş satın alma önce işlemini yapan B şirketini daha sonra ise ilişkili kişi A şirketini incelemeye almıştır. Müfettiş A şirketinin hem bankadan kullandığı ve aktardığı kredi için ve hem de vadeli çekler için adatlandırma (faiz oranı %16,5) yapmış ve adat gelirleri üzerinden hem cezalı kurumlar vergisi ve hem de cezalı katma değer vergisi tarhiyatı önermiştir.

dikketini çekmek istiyorum. sadece şirketinin hem bankadan kullandığı ve aktardığı kredi için değil henüz ödemesi yapılmamış vadeli çekler için bile adatlandırma yapılmıştır. yani şirketin varlıklarından henüz bir çıkış olmamasına rağmen adatlandırma yapılmıştır. üstelik banka tarafından uygulanan faiz oranı %7 civarında iken müfettiş tarafından fahiş olan TCMB'nin faiz oranları kullanılmıştır.

Ben bunun doğruluğunu ya da hukukiliğini savunmuyorum. ben sadece bu konunun tartışmalı olduğunu ve mali idare ile yargının görüşlerinin farklı olduğunu ifade ediyorum. bu doğrudur veya bu kanuna aykırıdır demekle sorun çözülmüyor. neyin doğru neyin kanuna uygun olduğunu ben de gayet iyi biliyorum. ama maalesef yanlış da olsa idare böyle uygulama yapmaktadır. bir anlamada da okuyanları uyarıyorum. umarım yeterli açıklama yapabilmişimdir.

Sayın sakindurum,

Bu olayın gerçekleştiği tarih hakkında bilgi varmı acaba ?
 
Sayın sakindurum

Ben bunun doğruluğunu ya da hukukiliğini savunmuyorum. ben sadece bu konunun tartışmalı olduğunu ve mali idare ile yargının görüşlerinin farklı olduğunu ifade ediyorum. bu doğrudur veya bu kanuna aykırıdır demekle sorun çözülmüyor. neyin doğru neyin kanuna uygun olduğunu ben de gayet iyi biliyorum. ama maalesef yanlış da olsa idare böyle uygulama yapmaktadır. bir anlamada da okuyanları uyarıyorum. umarım yeterli açıklama yapabilmişimdir.

En beğendiğim cümlelerinizi alıntı yaptım. Sizin yukarıda yaptığınız açıklama ile bunlar çelişiyor. O zaman bu mesleği yapmayalım nasıl olsa mali idare ile yargı ayrı düşünüyor. Vergi Denetmenlerinin her yaptığı doğru kabul edelim . Hatta Mali İdarenin kararları Yargının üzerinde diyelim. Bu mudur ?

Ben, sizin benim alıntı yaptığım özelgeyi okuduktan sonra konuyu kavradığınızı belirterek teşekkür etmenizi,uzatmamanızı beklerdim.


Saygılarımla​


 
Vadeli çekler için önce a firması b firmasına sonrada b firması satıcıya ciro etmesi gerekirdi.
Sy Ferhat'ın da belirtiği gibi her denetim yapan kanunlara uygun doğru rapor yazacak diye bir kaide (dikkatli olup kanunlara uygun yazmaları gerekir ama...) bulunmamaktadır. (Kanunları yanlış yorumluyor olabilir hatta art niyetli de olabilir.)
Herhangi bir denetim raporunda katılmadığınız durum var ise bu durumunda raporda yer almasını sağlamanız gerekir. Sizin durumunuzda "her ne kadar a firması kredi kullanarak alınan para b şirketine verilmiş ise de a firması sadece kredi faizini yansıtmakta bunun dışında b firmasından herhangi bir faiz talep etmemiştir." şeklinde rapora yazılmasını sağlamalıydınız. Yine de dava açıp haklılığınızı ispat edebilirsiniz.
Genel bilgi olarak; kanun/tebliğ/sirküler vs yasal düzenleme olsa dahi bu durumun yanlışlığını düşünüyor ve haklılığınız ispat edebileceğinizi düşünüyorsanız kendi düşüncenize göre kayıtlarınızı yapabilirsiniz. denetimde sizin hatalı olduğunuz şeklinde rapor düzenlenir, sizde yargı yoluna giderek haklılığınızı ispat edebilirseniz size nihai karara kadar kesilen cezalar iptal olur.
 
"Sizin yukarıda yaptığınız açıklama ile bunlar çelişiyor. O zaman bu mesleği yapmayalım nasıl olsa mali idare ile yargı ayrı düşünüyor. Vergi Denetmenlerinin her yaptığı doğru kabul edelim . Hatta Mali İdarenin kararları Yargının üzerinde diyelim. Bu mudur ? Ben, sizin benim alıntı yaptığım özelgeyi okuduktan sonra konuyu kavradığınızı belirterek teşekkür etmenizi,uzatmamanızı beklerdim."

Ferhat Bey; Ben de sizin en beğendiğim cümlelerinizi alıntı yaptım. :)

Gelelim meseleye. Ben bu cümlelerle durum tespiti yaptığımı belirttim. yani bu durumda olan mükelleflerin başına ne geldiğini somut olarak anlattım. yani anlattığım olay gerçektir ancak uygulamayı yapan müfettişin yasayı yorumlama biçimi kendisine aittir. benim ne düşündüğüm yapılan ve yapılacak uygulamaları değiştirmez. ayrıca özelge sadece verilen mükellefi doğrudan etkiler. hatta özelge verilen mükellefe vergi tarhiyatı önerilebilir ama sadece ceza kesilemez. yani özelge vergi idaresi tarafından vergilendirmeye engel değildir. sadece ceza kesilmesine engeldir.

kaldı ki özelgede "temin edilen kredilerin diğer grup şirketine anapara, faiz ve masraflarıyla birlikte herhangi bir bedel eklenmeksizin aynen aktarılması işleminde aynen aktarılan bu bedeller için KDV hesaplanmayacaktır" deniliyor. ama vergi inceleme raporunda zaten "bu aktarım işleminden (ilişkili kişi olmasaydı) ayrıca bir bedel alınmalıydı" denilerek adatlandırma yapılıyor. Bu da KVK'nun 12. maddesine dayandırılıyor.

Ben konuyu gayet iyi kavradım. ama bazı konular var ki idarenin yaklaşımı ile yargının görüşü farklı olabiliyor. buna çok örnek verebilirim. Bu normaldir ve yargının daha çok mükellefin yanında olması da normaldir. ayrıca mükellefler arasında yapılan bazı yanlış uygulamaların yaygınlık kazanmaması için idarenin vergi kanunlarını lehine olarak geniş yorumlaması da normaldir. burada hakemliği de yargı yapacaktır. zira yapılan uygulama (kredi aktarımı) her ne kadar genellikle zorunluluktan kaynaklansa da doğru bir uygulama değildir. hatta bazı mükelleflerin masraf aktarımını dahi yapmadığı bilinmektedir. sonuç olarak idarenin her yanlış uygulamayı meşrulaştırmasını beklemek de doğru değildir. Saygılarımla.....
 
Son düzenleme:
Bu konu sanıldığı gibi az karşılaşılan bir uygulama değildir. Günümüzde çok görülen bu uygulamada bankalardan krediyi kullanan firma, krediyi kullanan gerçek kullanıcısına aktarmaktadır. Holding veya grup şirketleri arasında kredi alışverişi şeklinde gerçekleşen bu işlemler mali idare tarafından "finansman temin hizmeti" ve vergi yargısı tarafından "kredi aktarımı veya krediye aracılık" görülmektedir. Dolayısıyla konu burada bahsedildiği kadar net değil aksine tartışmalıdır. Zira bu tür uygulamaları yapan mükellefler nezdinde yapılan incelemelerde, krediler aynen aktarılsa bile, krediyi aktaran firmaya transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı (Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. Maddesi) kapsamında cezalı kurumlar vergisi ve cezalı katma değer vergisi tarhiyatı önerilmektedir. (isteyen olursa örnek olay detaylı olarak anlatılabilir.)


Sn Sakindurum;


Değerli katkılarınız için teşekkür ederiz. Ancak yaklaşımınız bana sizin de Maliye mensubu olduğunuz izlenimi veriyor. Malesef mali idare her geçen gün hem vergi tekniği, hemde hukuk açısından daha çok yanlışlar yapmaya başlamıştır.
Şunu açıkça söylemek gerekir ki Maliyenin her yaptığı hukuka uygun demek değildir. Bu nedenle meslektaşlarımız yapılan her uygulmayı mutlaka sorgulamalı, hukuka, vergi tekniğine, kanun yazma sistematiğine uygun olup olmadığını çok detaylı incelemelidir.
 
Üst