Limited Şirketlerde Karın Sermayeye ilavesi

Üyelik
6 Haz 2005
Mesajlar
69
Konum
SAMSUN
2 ortaklı bir Limited Şirketin 2007 yılı karı 125.000,00 ytl.dir.şirket ortakları bu karı dağıtmayıp sermayeye eklemek istiyorlar.yapılacak işlemlerle ilgili bilgi verirseniz sevinirim.Teşekkür eder,çalışmalarınızda başarılar dilerim.
 
Ynt: Limited Şirketlerde Karın Sermayeye ilavesi

Normal sermaye artışı işlemi yapacaksınız. Sadece karar alırken şirket karının sermayeye ilavesi diye yazın.
 
Ynt: Limited Şirketlerde Karın Sermayeye ilavesi

ŞİRKET KARININ SERMAYEYE İLAVESİ

Şirket sermayesinin ???..YTL den ?????..YTL ye çıkarılmasına ve şirket ana sözleşmesinin sermaye maddesinin aşağıdaki şekilde tadil edilmesine karar verildi.



Yeni şekil
Madde: 6

Şirketin sermayesi ????????YTL olup
Bunun;
???.????????????.YTL?si ????????????.
???????????????..YTL?si????????????.aittir.
Eski sermayenin tamamı ödenmiştir.Bu defa artırılan ???????????YTL?si şirket karından karşılanmış olup bu kar ??/?../??.tarih ???sayılı rapor ile tespit edilmiştir.
 
Ynt: Limited Şirketlerde Karın Sermayeye ilavesi

Kar sermayeye eklenirken ortaklara vergi çıkması sözkonusu değildir değil mi?
 
Ynt: Limited Şirketlerde Karın Sermayeye ilavesi

Bu yazının işinize yarayacağını umuyorum..

KAR ORTAKLARA DAĞITILMAYIP SERMAYEYE İLAVE EDİLİRSE
VERGİLENDİRİLİRMİ ?

Yrd.Doç.Dr.Duran BÜLBÜL
Kırıkkale Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat Bölüm Başkanı


I- GİRİŞ

Bilindiği gibi, 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b-i. maddesinde yapılan değişiklikle kurumlarda stopaj uygulaması (istisna kazançlar hariç) kar dağıtımı şartına bağlanmıştır. Ancak, aynı maddenin parantez içinde "karın sermayeye ilavesi kar dağıtımı sayılmaz" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm farklı şekillerde algılanmıştır.

Birinci olarak, "..karın sermayeye ilavesi kar dağıtımı sayılmadığına göre yasal olarak kar dağıtılmamış ve kar payı elde edilmemiştir." şeklinde bir görüş ortaya atılmış; buna karşı diğer görüşün sahipleri de, "..bu ifadenin Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesindeki vergi kesintisi yönünden hüküm ifade edeceği ve dolayısıyla Kanunun 75. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, ortak payına düşen karın menkul sermaye iradı sayılması gerektiğini.." ileri sürmüşlerdir.

Maliye Bakanlığı 6.2.2000 gün ve 23956 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 231 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kar paylarının menkul sermaye iradı olarak Gelir. Vergisi .Kanununun 85. ve 86. maddeleri çerçevesinde beyan edilme.si gerektiği açıklamasını yapmıştır, Vergi idaresinin tebliğle getirdiği bu düzenlemenin iptali için Danıştay'da' dava açılmıştır. Danıştay 4. Dairesi, 2000/5053 sayılı kararıyla 231 sayılı kararıyla Gelir Vergisi Genel Tebliğinin iptaline karar vermiş; bu kararın bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu da Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 2001/224 sayılı kararıyla reddedilerek söz konusu karar onanmış bulunmaktadır.

II- KARIN TANIMI

İşletmelerin bir yıllık faaliyetleri sonucunda performanslarını ortaya koyan en önemli gösterge o işletmenin karıdır. Kar, piyasadaki ekonomik oluşumlardan etkilenebildiği gibi işletme politikalarından da oldukça fazla etkilenmektedir.

Belli bir hesap dönemi sonunda elde edilen satış hasılatı ile bu hasılata ilişkin maliyet ve giderler arasındaki olumlu farkı kar olarak tanımlamak mümkün olduğu gibi, işletmenin ilgili hesap dönemi sonundaki öz sermayesinin aynı hesap dönemi başındaki öz sermayesi ile karşılaştırılması sonucu tespit edilen olumlu fark olarak da tanımlamak mümkündür. Gelir Vergisi Kanunu'nun 38. maddesinde belirtilen ikinci tanımdan (aynı zamanda karın tespit yöntemi) gidildiğinde kar, dağıtılan karlar veya işletme sahip veya sahipleri tarafından işletmeden çekilen kıymetlerin ilavesi ve işletme sermayesine ilave edilen kıymetlerin düşülmesi halinde dönem başı öz sermayesinde meydana gelin artışlara eşittir.

Genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri uyarınca bir hesap döneminin karını "(Net Satışlar + Diğer Gelirler) - (Satışların Maliyeti + Faaliyet Giderleri + Diğer Giderler) = KAR" şeklinde ifade etmek mümkündür. Ticari kar da denilen bu kardan ödenmesi gereken vergi düşüldükten sonra bulunan kara, "Dağıtımdan Önceki Kar' denilmektedir.

Birbirinden farklı gibi görünse de her iki tanımdan ulaşılacak sonuç aynıdır. Bununla birlikte karın tutar olarak farklı sonuçlar verdiği durumlar da söz konusudur. Bilhassa ticaret hukuku ile vergi hukuku ilkeleri arasındaki farklılıklar bu sonucun oluşmasına neden olmaktadır.

Gerek ticaret hukukunun gerekse vergi hukukunun karın tespiti ve bilançonun oluşumunda dayandıkları ortak temel değerlemedir. Değerlemede, indirilmesi kabul edilmeyen giderlerde, gizli yedek akçelerde, amortisman ve karşılık ayrılmasında... farklı olabilecek vergi hükümleri veya ekonomik sosyal amaçlarla bazı işletme gelirlerinin tamamen vergi dışı bırakılması veya kazançlarında indirim yapılmasının kabul edilmesi dolayısıyla vergi bilançosu (mali kar) ticari bilançodan (ticari kar) değişik bir görünüm arz edebilir.
Ticari kar, tek düzen hesap planı uygulamaları ve sermaye piyasası mevzuatı ile genel kabul görmüş muhasebe ilke ve standartları uyarınca tutulan bir muhasebe sisteminde dönem sonunda ortaya çıkan kardır, dönem karıdır.

Mali kar ise, üzerinde kurumlar vergisinin hesaplanacağı, V.U.K. değerleme hükümleri ile kanunen indirimi kabul edilen ve/veya edilmeyen giderlerin, indirim ve istisna kazanç unsurlarının dikkate alındığı safi kurum kazancıdır.

Ticari kardan mali kara ulaşabilmek için:

1. Dönem karının ait olduğu dönemde şirket varlıkları V.U.K.'nun değerleme ölçülerinden farklı ölçülere göre değerlenmişse "(T.T.K. veya S.P.K.'na. göre), değerlemeden dolayı saptanacak farkın dönem karına "9ansıtllmasl gerekir. Bu fark duruma göre ilave ya da indirim şeklinde olabilecektir;

2. Dönem karından. indirilmiş olmakla birlikte vergi yasalarının indirimine izin vermediği giderler varsa, bu giderler saptanarak dönem karına ilave edilecektir.

3. Vergi yasalarınca vergiden bağışık tutulan unsurlar varsa (istisna ve indirimler), bunlar da dönem karından indirilecektir.

Genel bir ifadeyle sermaye şirketlerinin pay sahiplerine dağıtacakları kar, ticaret hukuku ilkelerine göre tespit edilen kardır. Kar dağıtım kararının verilebilmesinin ilk koşulu, genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş bir bilançoya göre kar elde edilmiş olması ya da önceki yıllar karından bu amaç için kullanılabilecek yedek akçelerin bulunmasıdır (T.T.K. Md. 469/2-470). Eğer bir hesap döneminde zarar meydana gelmişse, bu zarar kapatılmadığı sürece kar dağıtımına karar verilemez.

T.T.K.'nun 466. maddesinde belirtilen safi kar kavramının tanımına adı geçen Kanun'da rastlamak mümkün değildir. Buradaki safi kar kavramı bilançoda yer alan ticari kar mıdır yoksa bu ticari kardan ödenmesi gereken vergiler düşüldükten sonra kalan kar mıdır? Kanun'da bu konuda açık bir hüküm olmamasına karşın bugün uygulamada safi karın mali yükümlülükler indirildikten sonra kalan kar olduğu şeklinde bir görüş hakimiyet kazanmış durumdadır. Dönem karı ya da bir başka ifadeyle ticari kar işletme ve muhasebe ilkeleri çerçevesinde tespit edilmiş kardır. Safi karın tespitinde vergi ve diğer yasal yükümlülüklerin hesabında Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ilişkin hükümleri, kurum kazancının tespitinde indirimi kanunen kabul edilen veya edilemeyen giderlerin ve indirim ve istisna edilen kazanç unsurlarının göz önünde bulundurulması gereklidir.

Bu durumda dönem karından ödenmesi gereken vergiler ve diğer yasal yükümlülükler indirildikten sonra kalan tutar safi karı vermektedir. Dağıtılabilir karı tespit edebilmek için safi kardan geçmiş yıl zararları ile ayrılması zorunlu olan yedek akçelerin de indirilmesi gerekir.

Kar dağıtımına ilişkin usul ve esaslar, tabi oldukları düzenlemelerin farklılığı nedeniyle kurumlar vergisine tabi kurumlar için farklılıklar arz etmektedir. Ancak bu bölümde kar dağıtımının vergilendirilmesi asıl konu olduğundan, kurumların kar dağıtımına ilişkin usul ve esasların ikincil nitelikte olması ve ayrıca vergilendirmeyle doğrudan ilintili olmaması nedeniyle, bu hususa değinilmeyecektir.


III- KAR DAĞITIMININ VERGİLENDİRİLMESİ


4369 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1.1.1999 öncesine kadar kurumların elde ettikleri kazançlar öncelikle %25 oranında ya da duruma göre %20 oranında kurumlar vergisine tabi tutulmakta daha sonra ise kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi ile bir kaç istisna unsur indirildikten sonra kalan tutar Gelir Vergisi Kanununun 75/4. maddesi uyarınca menkul sermaye iradı sayılmakta ve dağıtılsın dağıtılmasın halka açık şirketlerde %10 diğerlerine %20 oranında tevkifata tabi tutulmaktaydı.

4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda kurum kazancı %30 oranında vergiye tabi tutulacak, indirim ve istisna kazançlar ister dağıtılsın ister dağıtılması n GVK 94/b-ii uyarınca tevkifata tabi tutulacaktır. Diğer taraftan dağıtılmayan kazançlar üzerinden tevkifat uygulamasından vazgeçilmiş ve kar dağıtımı (ayni ya da nakdi) yapılması durumunda istisna kazançlar hariç tevkifat uygulaması getirilmiştir. Yapılan değişikliğin amacı, 4369 sayılı Kanun'un gerekçesinde dönem kazancını dağıtmayan kurumların vergi yükünü hafifletmek şeklinde ifade olunmuştur.

Dar mükellef kurumlar ise hem yararlandıkları indirim ve istisnalar Üzerinden G.V.K. Md. 94/6-b-ii uyarınca tevkifat yapacaklar hem de G.V.K.'nun 75/4 maddesi uyarınca menkul sermaye iradı sayılan kısım üzerinden indirim ve istisnalar düşüldükten sonra (bu kısım dağıtıma konu olsun ya da olmasın) G.V.K. Md. 94/6-b-iii uyarınca tevkifat yapacaklardır.
Dar mükellef ve tam mükellef kurumlarda kar dağıtımı konusunda madde uyarınca yapılacak tevkifata ilişkin yasal düzenleme aşağıdaki gibidir:

"G.V.K. Md-94- ...

6. a) Dağıtılsın veya dağıtılmasın Kurumlar Vergisi Kanununun B'inci maddesinin 4 numaralı bendinin;
i) (a), (c) ve (d) bentlerinde yazılı kazançlardan,
ii) (b) alt bendinde yazılı kazançlardan,
b) i) Kurumlar vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, 75 inci
maddenin ikinci fıkrasının 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından (karın sermayeye ilavesi kar dağıtımı sayılmaz.) (kurumlar ile gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve muaf olanlara ödenenler dahil),
1) Halka açık anonim şirketlerde,
2) Diğerlerinde,
ii) Dağıtılsın dağıtılmasın kurumlar vergisine tabi kurumlann, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi dışında kalan kurumlar vergisinden müstesna kazanç ve iraflardan,
iii) Dağıtılsın dağıtılmasın Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratlanndan indirim ve istisnalar düşüldükten sonra kalan kısmından,
Bu alt bendin (i) ve (ii) alt bentleri uyarınca yapılan tevkifat beyanname üzerinden
hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilemez.

IV- KARIN SERMAYEYE İLAVE EDİLMESİ DURUMUNDA VERGİLENDİRME

Yukarıda kısaca açıklandığı üzere, 231 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "...gerçek kişi ortaklar tarafından karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kar paylarının menkul sermaye iradı olarak Gelir Vergisi Kanununun 85. ve 86. maddeleri çerçevesinde beyan edilmesi gerektiği..." ile ilgili bölümü Danıştay 4. Dairesinin 6.12.2000 tarih ve 2000/5053 sayılı kararıyla iptali edilmiş ve bu karar Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 8.6.2001 tarih ve 2001/224 sayılı kararıyla ananmış bulunmaktadır.

Bu nedenle; kurumlar vergisi mükellefleri (1999 ve 2000 yıl/arı dahil) dağıtılmamış karlarını sermayeye ilave ettikleri takdirde, karın sermayeye ilavesi kar dağıtımı sayılmadığı için, Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b-i maddesine göre stopaj yapılmayacak ve ayrıca gerçek kişi ortaklar açısından da menkul sermaye iradı elde edilmesi de söz konusu olmadığından beyanı da söz konusu olmayacaktır.

Ancak burada bir hususu vurgulamakta yarar vardır: 231 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin iptal edilen bölümü 4369 sayılı Kanunla getirilen hükümlerle ilgilidir. Diğer bir anlatımla, 1.1.1999 tarihinden önceki vergilendirme dönemine ait karların 1.1.1999 tarihinden sonra dağıtılmayıp sermayeye ilavesi, anılan Tebliğ hükümlerine tabi olmadığı için karın sermayeye ilavesi ortaklar açısından menkul sermaye iradı olarak kabul edilecektir.

V- SONUÇ

Kurumlar vergisi mükellefleri dağıtılmamış karlarını sermayeye ilave ettikleri takdirde, karın sermayeye ilavesi kar dağıtımı sayılmadığı için, Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b-i maddesine göre stopaj yapılmayacak ve gerçek kişi ortaklar açısından da menkul sermaye iradı kabul edilerek beyanı da söz konusu olmayacaktır. Sonuç olarak ortaklara dağıtılmamış karlar sermayeye ilave edilirse vergilendirilemeyecektir.

KAYNAKÇA

? ATİK Ahmet- KARYAĞDI Nazmi :?Limited Şirketlerde ve Anonim Şirketlerde ve Kar Dağıtımı?, Vergi Dünyası, sayı 188, Nisan, 1997.

? ÇANKAYA İslam: Dönem Karının Vergilendirilmesi Dağıtımı Muhasebesi, Ankara 1995.

? ERDEMİR Cengiz: Anonim Ortaklıklarda Karın Dağıtımı ve Vergilendirilmesi, İstanbul 1984.

? KARAYALÇIN Yaşar : Muhasebe İlkeleri, Kavramlar İlkeler Başlıca Sorunlar Yeni Gelişmeler, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1998.

? ÖZTÜRK Bünyamin:?Karın Sermayeye ilavesinin Ortaklar Açısından Menkul Sermaye İradı sayılması? , Ankara SMMM Odası Bülteni, sayı 123-124.
 
Üst