Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ESKİL BİR AŞK ÖYKÜSÜ

boynumda yağmurdan bir kolye...
ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde...
bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz...
eski rus bir sevgilim vardı...
başka birisini göze alamam bugünlerde...
öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu...
herşey önce çok güzel başlıyordu...
sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun...
ben seni portekizli bir korsan sanıyordum...
sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun...
yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun...
odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu...
ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk...
kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde
kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk...
bir siyam kedisi ve ben...

Lale Müldür
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YORULMAZ İŞÇİLERİYİZ AŞKIN

Bütün gün kırlara bakmışım
Başaklarla kımıldanan
O bitek yalnızlığa
Burnumda gökyüzünün ince kokusu
Bütün gün sana bakmışım
Derin mırıltılarla ırmağa karışan
Çakıntılı gövdene senin

Uzanmışım terli toprağa
Yanına gözlerinin
Çıplak gecelere dokunuyorum
Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına
Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu
Yüreğim konuşuyor şavkından
Ellerim böğürtlen moru

Yorulmaz işçileriyiz aşkın
Soluk soluğa ıslak taylar
Ürkek sokulmaların...
Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü
Başdöndürücü yerlerindeyim dağın
Kollarımdan akan ırmak,
Sonsuza tamamlanıyorum

Mehmet Başaran
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

19 NOLU SONNET

Yalnızca benden kaçma yeter
Boş sözler de etsen duymak istiyorum seni
Sağır olsan gönlüm sözlerini ister
Dilsiz olsan gördüğünü.

Kör olsam, seni görmek isterdim
Sen yanımda yol gösterici oldun
Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı
Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı

'Bırak beni yaralıyım' desen de boşa
Görevden dönülmez, yalnızca ertelenir
Başka bir yerde değil, yalnızca burda

Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse
Gönlüm herşeyden önce seni ister
Biz de diyebilirim, ben yerine.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ADA

Her insan kendi adasında yaşar
Takırdatarak dişlerini ya da terleyerek.
Gözyaşları, içer
Şeytanın edebiyat bilgilerini
Onun dişlerini takırdatması
Kimseyi yerinden kıpırdatmaz.

Her insan kendi dilinde konuşur
Ve hiç kimse anlamaz ne söylediğini
Kafasındakı ışığın.
Sonra iyi olarak da anlaşılmaz.
Düşkırıklığı ve incinmedir
Gerçek utanmazlıklar.


BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AŞK DERSİ

Ama kızım, diyorum ki
Biraz istekli olsun sesin:
Ete bürünürse severim ruhu
Ve eti ruh doluysa severim

Azaltamaz masumluk coşkuyu asla
Hem daha güzel doyar insan açken.
Severim erdemin arkası varsa
Ve erdemliyse bir arka.

Tanrı kuğuya bindiğinden beri
Fena olur bazı kızların içi
Zevkle katlansalar da acıya:
Duymak ister Tanrı kuğunun türküsünü

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BEKLEYECEĞİM SENİ

Savaşa gitmek mi istersin, git asker,
Gidenin bir daha gelmediği
Kanlı, kuduran savaşa.
Burda olacağım geri dönersen,
Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni,
Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında,
Dönünceye dek en son asker,
Bekleyeceğim seni daha da çok.

Sen geri gelince savaştan
Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme.
Yanımdaki yastık hep boş kalacak.
Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak.
Bıraktığım gibi diyeceksin her şey,
Sen geri gelince savaştan,
Sen geri gelince.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR YAPRAK GÖNDER

Bir yaprak gönder bana,
bir koruluktan koparılmış olsun,
hiç değilse evinden yarım saat öteden.
Sen oraya dek yürür güçlenirsin,
bense kalkar teşekkür ederim sana
o güzel yaprak için.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİRGÜN GELECEK YARARSIZ OLACAĞIM BEN DE

Bir gün gelecek, oh diyecek insanoğlu:
Silahları bırakın, artık ihtiyaç kalmadı!
Güzel yıllar gelecek birbiri ardınca.
Çıkaracaklar depodan silahları bir gün,
Bakacaklar ki paslanmış hepsi.

Ben de atılmak isterdim,açıkçası,
son okurumun elinden.
Son insan olsun o, yeter ki,
köpeklerin ısırdığı son insan!

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİZDEN SONRA DOĞANLARA

I

Gerçekten karanlık bir çağdır yaşadığım!
Ahmaktır hilesiz söz. Düz bir alın
Vurdumduymazlığa işaret. Gülen
Kötü haberi almamış henüz.

Nasıl bir çağdır bu,
Ağaçlardan bahsetmenin neredeyse suç sayıldığı
Birçok alçaklığa suskun kalışı içerdiğinden.
Yolu kaygısızca karşı karşıya geçen
Ulaşılmazdır artık herhalde
Zorda kalan arkadaşları için.

Doğrudur: geçimimi sağlamaktayım hala
Fakat inanın: bu sadece bir tesadüftür.
Yaptıklarım
Arasında hiçbir şey hak vermiyor karnımı doyurmaya.
Tesadüfen ayaktayım. ( Şansım ters giderse mahvoldum.)

Diyorlar ki: ye ve iç sen! Sevin, neyin varsa!
Fakat nasıl yiyip içeyim ki, yediğim
Bir açın ellerinden kaptığım lokmaysa, bir
Susuzun sorduğu bardak suysa içtiğim?
Ve yine de yiyip içiyorum ben!

Ben de bir bilge olmak isterdim.
Yazıyor eski kitaplar bilgelik nedir:
Dünya kavgalarına uzak durmak ve o kısa zamanı
Korkusuz geçirmek
Şiddete başvurmadan hem
Kötülüğe iyilikle karşılık vermek
Düşlerini gerçekleştirmek değil, unutmak
Bilgelik olarak kabul ediliyor.
Tüm bunları yapamıyorum:
Gerçekten karanlık bir çağdır yaşadığım!


II

Kargaşalık döneminde geldim şehirlere
Açlığın hüküm sürdüğünde.
Girdim insanlar arasına isyan döneminde
Ve öfkelendim onlarla birlikte.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde verilmiş bana.

Savaşlar ortasında yedim ekmeğimi
Katiller arasında yattım uykuya
Özensiz yaklaştım aşka
Ve doğayı sabırsızlıkla izledim.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde verilmiş bana.

Yollar bataklığa gidiyordu zamanımda.
Cellada bildiriyordu beni konuştuğum dil.
Çok değildi yapabileceklerim. Fakat iktidardakiler daha
Güvende hissediyorlardı kendilerini bensiz, ümit ediyordum.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde verilmiş bana.

III

Battığımız dalgalardan
Yükselecek olan sizler
Zaaflarımızdan söz ederken
Unutmayın
Karanlık çağı da
Sizlerin kurtulmuş olduğu.

Yürüdük ya, pabuçlardan çok ülke değiştirerek
Sınıf savaşlarının ortasında, çaresiz
Haksızlığın olup öfkenin olmadığı yerde.

Biliyoruz halbuki:
Aşağılıklara duyulan nefret de
Bozar şeklini yüzün.
Kısar sesi haksızlık karşısındaki
Öfke de. Ah, güleryüzlülüğe
Ortam hazırlamak istemiş bizler
Güleryüzlü olamadık kendimiz.

Sizler fakat, geldiğinde vakit
İnsan insanın yardımcısı olduğu
Zaman.
Hatırlayın
Hoşgörüyle bizi.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇAY KÖKÜNDEN YAPILMIŞ BİR ÇİN ASLANI ÜSTÜNE

kötüleri korkutur pençen
iyileri sevindirir inceliğin,
benzer şeyler
duymak isterdim
dizelerim için.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DAYANIŞMA

Haydi unutmayalım
Nereden biz gücü alırız
Hem açken hem de tokken
Haydi unutmayalım
Bu dayanışmayı
İşçileri tüm dünyanın
Bir amaçta birleşsin
Dünyadaki nimetleri
Hep beraber paylaşsın
Haydi unutmayalım
Nereden biz gücü alırız
Hem açken hem de tokken
Haydi unutmayalım
Bu dayanışmayı
Zenci, beyaz, sarı, esmer
Birleşen özgür olur
Kendileri konuşsalar
Halklar hemen dost olur
Haydi unutmayalım
Nereden biz gücü alırız
Hem açken, hem de tokken
Haydi unutmayalım
Bu dayanışmayı
İşçileri tüm dünyanın
Birlikten kuvvet doğar
Senin kızıl birliklerin
Her türlü zulmü boğar.
Haydi unutmayalım
Soruyu somut soralım
Hem açken, hem de tokken
Bu dünya kimin dünyası?
Gelecek kimindir?

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÖRT AŞK ŞARKISI

-I-
Senden ayrılıp sonra
Kavuşunca bu büyük güne
Gördüm, görmeye başlayınca
Herkesi neşe içinde.
Ve o akşam vaktinden beri
Bilirsin ya, hangisi
Dudaklarım daha bir güzel
Ve ayaklarım daha bir çevik şimdi.
Daha yeşil ağaçlar dallar ve çimen,
Duyumsayınca böyle
Ve su daha hoş serin
Üstüme dökününce.

-II-
Bana neşe verince sen
Düşünüyorum da bazen:
Şimdi ölebilirim diyorum işte
Ve hep mutlu kalırım böylece
Ta sonsuza dek.
Sen yaşlanınca sonra
Ve hatırlarsan beni
Görünürüm yine bugünkü gibi
Ve bir sevgilin olur senin de
Hala gencecik biri.

-III-
Yedi gülü var dalın
Altısını yel alır
Biri kalır geriye
O da bana adanır.
Yedi kez çağırırım seni
Altısında gelme kal
Ama yedincisinde söz ver
Tek bir sözcükle gel.

-IV-
Bir dal verdi sevdiğim
Üstünde sarı yapraklar.
Yıl desen,geçer gider
Sevdaysa yeni başlar.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DUVARA TEBEŞİRLE YAZILAN

"Savaş istiyoruz!"
En önce vuruldu
Bunu yazan.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DUYUMSADIĞIN HER ŞEYE

Duyumsadığın her şeye
En küçük önemi ver.

Söylemişti sensiz yaşayamayacağını
Unutma bunu, yeniden rastlarsan ona
Tanıyacaktır seni.

Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni

Son kez sevildiğimde
Duymamıştım en küçük bir sevinç bile.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECEDEKİ BULUTUN ŞARKISI

Kalbim karanlık, gecedeki bulut gibi
Yurtsuz, ah Sen!
Göklerdeki bulut, üzerinde tarlaların ve ağaçların
Bilmez ne oluyor
Koca bir genişliğin var.

Kalbim, gecedeki bulut kadar vahşi
Yurt özlemiyle çılgın, ah Sen!
Uzak göğün tümünü ister
Ve bilmez neden.

Gecedeki bulut, rüzgarla tek başına


BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GELEN SAVAŞ

Bu gelen savaş ilk değil.
Çok savaş oldu bundan önce.
Bittiği gün en son savaş
bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı.
Yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan.
Yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GENERALİM TANKINIZ NE GÜÇLÜ

Tankınız ne güçlü generalim,
Siler süpürür bir ormanı,
Yüz insanı ezer geçer.
Ama bir kusurcuğu var;
İster bir sürücü.

Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim,
Fırtınadan tez gider, filden zorlu.
Ama bir kusurcuğu var;
Usta ister yapacak.

İnsan dediğin nice işler görür, generalim,
Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.
Ama bir kusurcuğu var;
Bilir düşünmesini de.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖÇMENİN SİTEMİ

Ekmeğimi kazandım ve tükettim sizler gibi.
Bir doktorum ben, doğrusu: bir doktordum.
Saçlarımın renginden mi şeklinden mi burnumun
Bir gün evsiz barksız ve aşsız kodular beni.

Bir yastıkta yedi yıl kocadığım kadın
Yanağımı yanağına elimi kucağına vererek
Kurtuldu benden gerekçe göstererek
Siyah saçlarımı önünde yargıcın.

Ben ama geçtim geceleyin bir ormandan
(Yanlış bir anne tarafından doğurulmuşum)
Bir ülke arayarak dışlamayan bizleri.

Fakat hangi kapıyı çalsam
Utanmaz diyerek çevirdiler geri
Ben utanmaz değil : mahvolmuşum.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

HALKIN EKMEĞİ

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol,pişkin,verimli.

BERTOLT BRECHT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

HANNA CASH IN TÜRKÜSÜ

1.
Entarisi pazen, atkısı sarı,
gözleri göller gibi kara,
ne parası pulu var, ne yapacak işi,
ama öyle uzun ki siyah saçları,
değer uçları kirli topuklara.

İşte Hanna Cash, yavrum,
Ayartıp soyardı beyleri.
Geldi esen rüzgarla bozkırdan,
gitti gene esen rüzgarla.
2.
Ne iskarpini vardı, ne gömleği.
Bilmezdi dua etmesini bile.
Gelmişti koca kente bir kedi gibi.
Odunlarla leşler arasında
bozbulanık kanal boyu
minicik bir kül kedisi
dolaşır durur ya hani.

Nasıl yıkardı bardakları durmadan, görseniz,
Yıkayamazdı kendini bu yüzden.
Öyleyken Hanna Cash, yavrum,
gene de sayılırdı tertemiz.

3.
Düştü bir gece bir gemici barına,
derin ve karaydı gözleri göller gibi.
Serseri Kent'e rastladı orada,
saçları vardı Kent'in kapkara,
barda bıçak oyuncusuydu.
Aldı Hanna'yı yanında götürdü.

Kırparken gözlerini o Kent serserisi,
o yontulmuş, o allahın belası,
Hanna Cach duyuyordu, yavrum,
bakışlarıyla soyduğunu kendisini.

4.
Yürüdüler hayat yolunda el ele,
öğrendiler hanyayı konyayı.
Ne ev bark, ne kap kacak,
ne de ad, çocuklarına bırakacak.

Kar yağdı, yağmur yağdı.
Boğuldu sulara orman.
Ama Hanna Cash, yavrum,
ayrılmadı erkeğinden.

5.
Polis dedi: Bu adam yankesici.
Sütçü dedi: Hem de topal.
Hanna dedi: Bundan ne çıkar?
Erkeğim benim o.
Benim canım onu çeker.

Orda burda gezer dururdu erkeği.
Sonra gelir çekerdi Hanna'ya sopayı.
Ama Hanna boşverirdi bunlara.
Seviyordu ya kocasını canı gibi.

6.
Damları yoktu başlarını sokacak.
Herkes onlara düşmandı sanki,
Gene de yuvarlanıp gittiler iyi kötü.
Şehirlerden ormanlara yıllar boyu,
ormanlardan kırlara gittiler.

Yürüdüler, ne kar dediler ne tipi,
kesilinceye dek solukları.
Hanna Cash, yavrum,
izledi sevgili erkeğini.

7.
Üstleri başları dökülürdü.
Ve yoktu gezmeleri tozmaları pazar günleri.
Bir pastaneye giremediler üçü bir arada.
Ne yiyecek poğaçaları vardı,
Ne de armonikaları.

Benzerdi günler birbirine.
Hiç güneş yoktu havada.
Ama parlardı güneşler durmadan
Hanna Cash'ın yüzünde.

Erkeği balık çalar, o tuz çalar,
n'eylersin, "yaşamak çok zor".
Hanna bakar balıkları pişirirken:
Çocuklar oturmuşlar kocasının dizlerine,
Okurlar dua kitabını ezberden.

Dere tepe elli yıl bu,
uyudular hepsi bir yatakta.
İşte Hanna Cash'ın hikayesi, yavrum.
Tanrı elbet bir gün görür onu.

BERTOLT BRECHT
 
Üst