Şubat Ayı Maaşları

tanca

Katkı Sunan Üye
Üyelik
12 Şub 2006
Mesajlar
747
Konum
istanbul
Ankara, 16 Şubat 2006



Cumhur Sinan ÖZDEMİR

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

İş Müfettişi



Şubat 28 gün. Şubat ayında personel maaşları 28 gün üzerinden mi hesaplanır veya 30 gün üzerinden mi hesaplanır? sorusuna her yıl "Şubat" ayında denetim elemanı olarak muhatap oluruz. İşverenler sigorta gün sayısını 30 gün bildirmek zorundadır. Ücret puantajı 28 gün üzerinden yapıldığı zaman prim gün kazanç toplamı SSK tabanının altında kalır ise aradaki fark yasa hükmü gereği işveren tarafından karşılanacaktır.






İş Kanununa[1] göre; Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır. Ücret, kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenebilir. Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz. Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir. İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur. Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkan ve mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç, ücret ödemesi yapılamaz. Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.



Sosyal Sigortalar Kanununa[2] göre; Bu Kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazancın alt sınırı, 4857 sayılı İş Kanununun 39[3] uncu maddesine göre 16 yaşından büyükler için belirlenen günlük asgarî ücrettir; üst sınırı ise günlük asgarî ücretin 6,5 katıdır[4]. Günlük kazançları alt sınırın altında olan sigortalılar ile ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden, günlük kazançları üst sınırdan fazla olan sigortalıların günlük kazançları da üst sınır üzerinden hesaplanır. Sigortalının kazancı alt sınırın altında ise, bu kazanç ile alt sınır arasındaki farka ait sigorta primlerinin tümünü işveren öder. Aynı zamanda birden fazla işverenin işinde çalışan sigortalıların ücretlerinden kesilen primler, bu madde uyarınca tespit edilen üst sınır üzerinden hesaplanacak miktarı aşarsa, fark, sigortalının müracaatı üzerine hissesi oranında kendisine geri verilir.



İş Kanuna göre ücret, işçiye bir iş karşılığında ve para olarak en geç ayda bir ödenen tutar olarak tarif olunmuş ve uygulamada da ay kavramı 30 gün olarak kabul edilmiştir.



Sosyal Sigortalar Kanunu ise tam ay çalışan sigortalıların bildirim şekline ilişkin düzenleme getirmiştir. 28, 29 gün çalışan işçide, 31 gün çalışan işçide 30 gün üzerinden bildirilecektir. 31 gün çalışan işçinin 31 günlük yevmiyesi 30�a bölünür, bulunan günlük yevmiye 30 ile çarpılır, çıkan meblağ SSK'ya bildirilir.



Aylık ücretin özelliği bir aylık çalışma karşılığı, ücretin toptan kesin karşılığının belirlenmesidir. Aylık ücret için uygulanacağı ayın uzunluğu önemli değildir. Bu bir aylık süre içinde işçinin hasta, izinli veya diğer nedenlerle mazeretli olduğu hallerde dahi aylığı tam olarak ödenir. Aylık ücret ile çalışan işçiye 28, 29 gün çalışsa da 31 gün çalışsa da aynı ücret ödenir.



Aylık ücret dışında zaman esas alınarak farklı ücret sistemleri de uygulanmaktadır. Özellikle küçük işletmelerde en yaygın uygulama bulan haftalık ücrettir. Haftalık ücrette önemli olan bir hafta çalışılmasıdır. Haftalık çalışmanın pazartesi başlayıp pazar günü sona ermesi şart olmayıp, çalışılmaya başlanılan günden itibaren yedi günlük bir süre dikkate alınır. Burada aylık ücrette olduğu gibi tatilleri de içeren kesin bir miktar söz konusu değildir. Ancak kanunda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücreti tam olarak, çalışırlarsa ayrıcı her gün için bir günlük ücret alırlar. Haftalık ücret ile çalışan işçiye çalıştığı gün ile orantılı ücret ödeneceğinden 28, 29 gün veya 31 gün çalışması halinde farklı ücret ödenir.



Sonuç:



Şubat ayında işverenler sigorta gün sayısını 30 gün bildirmek zorundadır. Ücret puantajı 28 gün üzerinden yapıldığı zaman prim gün kazanç toplamı SSK tabanının altında kalır ise aradaki fark yasa hükmü gereği işveren tarafından karşılanacaktır. Aylık ücretli çalışan işçiye ise aylığı tam olarak ödenecektir.




--------------------------------------------------------------------------------


[1] 4857 sayılı İş Kanunu Madde:32

[2] 506 sayılı S.S.K. Madde:78

[3] Asgari Ücret:İş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tespit edeceği üyelerden birinin başkanlığında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü veya yardımcısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya yardımcısı, Devlet İstatistik Enstitüsü Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı veya yardımcısı, Hazine Müsteşarlığı temsilcisi, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından konu ile ilgili dairenin başkanı veya yetki vereceği bir görevli ile bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşundan değişik işkolları için seçecekleri beş, bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşundan değişik işkolları için seçeceği beş temsilciden kurulur. Asgari Ücret Tespit Komisyonu en az on üyesinin katılmasıyla toplanır. Kurul, üye oylarının çoğunluğu ile karar verir. Oyların eşitliği halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Komisyon kararları kesindir. Kararlar Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer. Komisyonun toplanma ve çalışma şekli, asgari ücretlerin tespiti sırasında uygulanacak esaslar ile başkan, üye ve raportörlere verilecek huzur hakları Maliye Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının birlikte hazırlayacakları yönetmelikte belirtilir.Asgari Ücret Tespit Komisyonunun sekretarya hizmetleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yerine getirilir.

[4] 5198 sayılı Kanunun 9.maddesiyle değişen fıkra:Yürürlük-01.07.2004
 
Re: şubat ayı maaşları

tanca' Alıntı:
Ankara, 16 Şubat 2006

.....

Aylık ücretin özelliği bir aylık çalışma karşılığı, ücretin toptan kesin karşılığının belirlenmesidir. Aylık ücret için uygulanacağı ayın uzunluğu önemli değildir. Bu bir aylık süre içinde işçinin hasta, izinli veya diğer nedenlerle mazeretli olduğu hallerde dahi aylığı tam olarak ödenir. Aylık ücret ile çalışan işçiye 28, 29 gün çalışsa da 31 gün çalışsa da aynı ücret ödenir.

.......

koyu çizili olan yerle anlatılmak istenen nedir acaba ????
 
2 tür işçi vardır.Birincisi idari personel ki,bunlar tam aylıklı çalışır ve ay 28 de çekse 31 de çekse maaşlarını her ay düzenli olarak alırlar.ikincisi ise yevmiye veya saat ücretine göre çalışan işçiler.Bunlarda çalıştukları zamana göre ücret alırlar.hatta zaman zaman fazla mesai yaparlar ve ücretlerini artırma şansları olur.Oysa aylık net maaş üzerinden çalışanların maaşı sabittir bir değişiklik olmaz.Kısa süreli hastalık,izin v.b. drumlarda kesinti yapılmaz.
 
sn tanca,

Benim personelim net maaşla aylık olarak çalışıyor. Bu durumda benim rapor, ücretsiz izin gibi durumlarda yaptığım kesintiler hatalı işlem mi oluyor. Ben eksik günleri ücret ve primlerden kesinti yaparak işleme alıyorum. Ve ssk ya eksik günlerini bildiriyorum ve bu eksik günler karşılığında ücret ödemesi yapmıyorum. Yani kesinti yapıyorum. Cevabınıza göre yaptığım işlem hatalı oluyor. Doğru anladım mı acaba ?
 
Alomaliyede buna ait makale aşağıdadır.


İSTİRAHATLİ İŞÇİYE ÜCRET ÖDENİR Mİ?



Çalışma hayatımızda önemli tartışma konularından biri de işçinin raporlu olduğu döneme ait ücretinin ödenip ödenmeyeceğidir. Bu konuda 1475 sayılı İş yasamızda var olan karmaşa ne yazık ki 4857 sayılı yeni İş yasamıza da aynen taşınmıştır.



Karmaşa diyoruz çünkü gerçektende İş yasamızın 49. maddesinin (eski yasamızda m.45) son fıkrasında yer alan “Hasta, izinli, veya sair sebeplerle mazeretli olduğu hallerde dahi aylığı tam olarak ödenen aylık ücretli işçilere[1]” cümlesi konuyla ilgili farklı yorumlara neden olmaktadır.



Aslında bu konu zaman, zaman çeşitli uygulamacılar, uzman ve akademisyenler tarafından gündeme getirilmiş ve konu hakkında değişik görüşleri içeren yazılar yazılmıştır. Ancak konuyla ilgili yeterince bir fikir birliği oluştuğunu doğrusu biz sanmıyoruz. Bu kanaatimize de bize gerek çalışanlarımız ve gerekse işveren vekilleri tarafından yöneltilen sorular neden oluyor.



Bizde bu yazımızda konuya ilişkin farklı görüşleri sizlerle paylaşarak yeni açılımlar kazandırmaya çalışacağız. Ancak öncelikle dilerseniz işçinin istirahatlı olduğu döneme ait ücreti konusunda ne tür uygulamalar var onlara bakalım.



Hiç kesinti yapmayanlar:



Bu tür kuruluşlar özellikle beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz idari kadroların istihdam edildiği ve aylık ücret sisteminin uygulandığı kuruluşlar olup, gerek yukarıda sözünü ettiğimiz maddeyi işçi lehinde yorumlayarak gerekse de iş sözleşmelerinde işçinin istirahatlı olduğu sürelere ait ücretinin kesilmemesi yolunda maddeler olan kuruluşlardır. Bu kuruluşlar işçiye istirahatlı oldukları sürelerin ücretlerini herhangi bir kesinti yapmaksızın ödemektedirler.



Kısmi ödeme yapanlar:



Bu kuruluşlar istirahatlı işçinin SSK’dan aldığı geçici iş göremezlik ödeneğinin ücretinden düşük olması durumunda aradaki farkı tamamlayan kuruluşlardır.



Ücret ödemeyenler:



İşçinin istirahatlı olduğu sürece SSK’dan geçici iş göremezlik ödeneği alması sebebiyle kendilerinin ücret ödeme zorunluluğu olmadığı yorumuyla işçiye bu süre için ücret tahakkuk ettirmeyip ücretinin tamamını kesen kuruluşlardır.



Ücret ödeyip işçiden İş göremezlik ödeneğini alanlar:



Bu kuruluşlar işçinin istirahatlı olduğu süre içinde ücretinden herhangi bir kesinti yapmayıp, buna karşın işçinin SSK’dan aldığı Geçici iş göremezlik ödeneğini kendisinden tahsil eden kuruluşlardır.



Görüldüğü üzere yasanın bu kadar önemli bir konuda mutlak emredici nitelikte bir hükümle konuya açıklık getirmemesi ortaya farklı yorumlar çıkartmıştır ve bu da pratiğe yansıyarak ortaya farklı uygulamaların çıkmasına neden olmuştur.



Esasen Hukukçular arasında da bu konuda bir fikir birliği olmadığını yukarıda belirtmiştik. Dilerseniz şimdi bu konudaki farklı görüşler ve dayanılan hukuksal gerekçeler üzerinde duralım.



Aylık Ücretli işçilerin ücretinin ödenmesine devam edilmesi görüşü:



Bu görüşün dayanak noktası size yukarıda da sunduğum iş yasamızın 49.maddesidir. Madde açık biçimde (Maktu) aylık ücretli işçiyi diğerlerinden ayırmakta ve bunlardan hasta, izinli veya sair sebeple mazeretli olduğu hallerde dahi aylığı tam olarak ödenen işçiler şeklinde söz etmektedir.



Ayrıca yine dikkat edilecek başka bir husus aynı maddede bu işçilerin sadece raporlu oldukları sürelerin değil izinli veya (son derece muğlak bir şekilde) sair sebeplerle işe devam etmediklerinde de ücretlerinin tam olarak ödenmesinden söz edilmesidir.



Uygulamada üretim sektöründe genellikle saat ücretinin kullanıldığını biliyoruz bu durumda saat ücretli işçiler yasada sözü edilenlerin dışında tutulacak ve aynı işletmede örneğin beyaz yakalı (idari) personelin aylık ücretli oldukları için raporlu oldukları dönemde ücretinden kesinti yapılmazken, üretim hattında çalışan mavi yakalı personelin raporlu olduğu dönemde ücreti kesilecektir.



Bu konuya ilişkin Hukukçu görüşlerinin ilki aşağıda sunulmaktadır.



‘’Aylık ücretin özelliği bir aylık çalışma karşılığı ücretin toplam maktu (kesin) karşılığının belirlenmiş olmasıdır.



Aylık ücret için uygulanacağı ayın uzunluğu önemli değildir. Önemli olan bir ayın ölçü olarak alınmasıdır. Bu ay 28, 29 veya 30, 31 gün olabilir. Bu bir aylık süre içinde işçinin hasta, izinli veya diğer nedenlerle mazeretli olduğu hallerde dahi aylığı tam olarak ödenir. (İş K m.49/4). Diğer yandan aylık ücretle çalışan işçiler, aylık ücretin içinde kabul edildiğinden ayrıca hafta tatili ücreti (İş K m.46), genel tatil ve ulusal bayram ücreti (İş K m.47) alamazlar. Ayrıca, hastalık nedeniyle çalışılmayan günlerde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ödenen geçici iş görmezlik ödeneği aylık ücretli işçilerin ücretlerinden mahsup edilir (İş K m.49/4). Bunun anlamı işçinin aylık ücreti iş göremezlik ödeneğinden fazla ise işçi bir kesintiye uğramaksızın ücretini almaya devam edecektir.’’ [2]



Burada dikkat çekici husus size yukarıda belirttiğimiz uygulamalardan biri olan ücretin kesilmemesi fakat geçici iş göremezlik ödeneğinin işçiden tahsil edilmesi şeklindeki yukarıdaki görüşün aynı zamanda Yeni İş yasamızın hazırlanmasında görev alan (Bilim Kurulu) üç hocamızın yazmış olduğu Yeni İş yasasına ilişkin kitapta da yer almasıdır.



Konuyla ilgili daha katı görüşlerde mevcuttur.Yani sigortalının ücretinin istirahatlı olduğu sürece ödenmesi gerektiği gibi, SSK ’ca ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin de işverence kendisinden alınamayacağı yolunda aşağıdaki görüşleri aktarıyoruz.



“Öğretide bu konuda iki farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşe göre, İş Kanununda, hastalık halinde işçiye ödenecek ücrette herhangi bir kesinti yapılmaması öngörüldüğünden, aylık ücretli işçi hastalandığında, hem sigortadan ödenek alır hem de işveren tarafından işçiye aylığı tam olarak ödenir [3].



Bu görüşe göre, geçici iş görmezlik ödeneği ücret olmayıp, bir sosyal sigorta edimidir ve bu edimi ödeyenle ücreti ödeyen kişi aynı olmadığı için, bu sonuca ulaşmak gerekir. Aksinin kabulü halinde, Kanundan dolayı Sosyal Sigortalar Kurumunca ödenen edimden işveren yararlandırılmış olur ki, böyle bir yorum gereksizdir [4].



Yukarıdaki görüşler Yardımcı Doçent Doktor Nurşen Caniklioğlu’ nun “Hastalık ve Sakatlığın Hizmet Akdine Etkisi” adlı kitabından alınmıştır [5].



Diğer taraftan aylık ücretli işçinin ücretinin bazı durumlarda ödenip bazı durumlarda kesilebileceğini ve ücret ödenirse iş sözleşmesine bu konuda madde koymak koşuluyla geçici iş göremezlik ödeneğinin işveren tarafından işçiden alınabilmesini kabul eden görüşlerde vardır.



“İşçi hastalandığı zaman, kendisine ilke olarak ücret ödenmez. Bu süre içinde SSK geçici iş göremezlik ödeneği öder. Ancak bazı hizmet sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmelerinde işçinin hastalanması durumunda, bazı belirgin koşullara bağlı kalarak, işçinin eksik aldığı ücretin işverence tamamlanması ile ilgili hükümler yer almaktadır.



Maktu aylıklı işçide ise 7. Ayrım III.de ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi hastalık durumunda işçinin ücretinde bir kesinti yapılmaz. Ancak, hizmet sözleşmesine konulacak bir hükümle, SSK dan aldığı geçici iş göremezlik ödeneğinin işverene geri verilmesi karalaştırılabilir [6].



Görüldüğü gibi tıpkı çalışma hayatımızda var olan uygulama farklılıkları gibi aslında öğretide de konuyla ilgili değişik görüşler söz konusudur.



Şimdi karşı görüşle ilgili fikir ve dayanakları aktararak konumuzu tamamlayalım.



İşçinin SSK’dan geçici iş göremezlik ödeneği alması sebebiyle ücret ödenmemesi ya da kısmen ödenmesi gerektiği görüşü:



İlk görüşler İşverenin SSK’ca eksik yapılan ödemeyi tamamlamasına yönelik.



Buna karşılık bir başka görüşe göre ise, İş Kanunun 45. maddesinin son fıkrası ile Sosyal Sigortalar Kanununun ilgili hükümlerinin ayrı ayrı değil, birlikte ele alınıp değerlendirilmesi zorunludur[7]. Hastalık[8] yada diğer bir nedenle işçinin mazeretli olması halinde, aylık

ücretli işçinin ücretinin tam olarak eline geçmesi öngörülmüş, fakat ödemenin tamamının işveren tarafından yapılması gereği üzerinde durulmamıştır[9]. Bunun sonucu olarak, işveren,

sigortaca verilen ödeneği tam ücrete tamamlamak zorunda olup, sigorta ödeneğinden ayrı olarak, hastalık günlerine ait ücreti tam olarak ödemekle yükümlü tutulamaz.[10]



Bir diğer görüş ise örneğin 120 gün prim ödemediğinden dolayı geçici iş göremezlik ödeneğine hak kazanamayan işçinin ücretinin işverence ödenmesine yönelik. Ancak bu görüşe göre İşçi ödenek alıyorsa kendisine ayrıca ücret ödenmez.



Belirtmek gerekir ki, sigortalı işçi, Sosyal Sigortalar Kanununa göre, yeterli miktarda hastalık sigortası primi ödenmediği için, iş göremezlik ödeneğinden yararlanamıyorsa, bu durumda aylık ücretin kendisine tam olarak ödenmesi gerekir.



Buna karşılık, sigortalı işçinin, geçici iş göremezlik ödeneğini alması halinde kendisine ayrıca ücretinin de tam olarak ödenmesi bizce de, çalışmamayı teşvik etmektedir[11].



Gerçekten, işçiye hem ücretinin hem de geçici iş göremezlik ödeneğinin ödenmesi, çalışmayan işçiyi çalışan işçi karşısında avantajlı duruma getirecektir ki, böyle bir görüşün savunulması mümkün değildir. Bu konuda ileri sürülebilecek bir diğer gerekçe de, kanun koyucunun, işçinin hem ücretini hem de iş göremezlik ödeneğinin birlikte alınmasını istediği durumlarda bunu açıkça öngörmesi gerektiğidir[12]. Nitekim, Basın İş Kanununda, kadın gazetecinin, hamileliğin son iki ayında çalıştırılmasının yasak olduğu ve bu dönem için kendisine ücretinin yarısının ödenebileceği öngörülmüş, ayrıca ilgili sosyal güvenlik kuruluşundan alınan geçici iş göremezlik ödeneğinde bu nedenle indirim yapılmayacağı açıkça düzenlenmiştir.



Son olarak konu ile ilgili bir Yargıtay Genel Hukuk Kurulu kararını sizlerle paylaşalım ve konumuzu kapatalım. Ancak hemen belirtelim ki aşağıda sunduğumuz kararda işçinin ücret türüne(aylık, saat ) bakılmaksızın karar verilmiştir.



Mahkemece davacının isteği olan istirahatli günlere ait ücretler de kabul edilmiştir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 37. maddesine göre hastalık sebebiyle geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalılara SSK.ca geçici iş göremezlik ödeneği verilir. Diğer bir deyişle istirahatli günler için davalı işverenin davacı işçiye her hangi bir ücret ödeme yükümlülüğü yoktur.




Bu nedenle istirahatli günler için işverenden ücret tahsili yolunda hüküm kurulması da hatalıdır.[13]
 
Üst