Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Kızıldereli

Katkı Sunan Üye
Üyelik
3 Kas 2007
Mesajlar
823
Slm Kolay Gelsin
2008 in şubat ayında firmamda çalışmaya başladım benden önceki arkadaş 2008 için yasal defterleri yetersiz bastırmış bu defterler yetmeyecek ne yapmam gerekiyor
teşekkürler
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Tasdik Zamanı
Kanun Ad VERGİ USUL KANUNU
Madde No 221
Kapsam
Bu kanunda yazılı defterleri kullanacak olanlar, bunları aşağıda yazılı zamanlarda tasdik ettirmeye mecburdurlar:

1. Ötedenberi işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda;

2. Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda;

3. (3239 sayılı Kanunun 17'nci maddesiyle değişen bent) Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlıyarak on gün içinde;

4. Tasdike tabi defterlerin dolması dolayısiyle veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

İstediğiniz sy kadar ek df tasdik ettirebilirsiniz ancak tasdik tarihinden sonrasını bu df yazdırabilirsiniz.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

bitmiş olan yasal defterinizi kullanılmaya başlanmadan önce yine noterden tasdik ettirebilir ve tasdik tarihinizden sonra ki tarihler için kayıt yazdırabilirsiniz. örneğin. defterinizi 10.10.2008 tarihinde tasdik ettirdiyseniz bu deftere o yıl ile ilgili olarak 09.10.2008 tarihinde bir kayıt yazdıramazsınız bu sizin defteriniz bittikten sonra tasdik yaptırdığınızı gösterirki bu da VUK 352. maddesi gereği Usulsüzlük gerektirir. (Bknz. II. Derece Usulsüzler) Bu tarihte tasdik ettirdiğiniz defterlere yine ancak bu tarihten sonraki işlemleri kayıt edebilirsiniz yani 10.10.2008 günü ve sonraki günlerin işlemlerini. İyi Çalışmalar Dilerim.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

mabel ' Alıntı:
bitmiş olan yasal defterinizi kullanılmaya başlanmadan önce yine noterden tasdik ettirebilir ve tasdik tarihinizden sonra ki tarihler için kayıt yazdırabilirsiniz. örneğin. defterinizi 10.10.2008 tarihinde tasdik ettirdiyseniz bu deftere o yıl ile ilgili olarak 09.10.2008 tarihinde bir kayıt yazdıramazsınız bu sizin defteriniz bittikten sonra tasdik yaptırdığınızı gösterirki bu da VUK 352. maddesi gereği Usulsüzlük gerektirir. (Bknz. II. Derece Usulsüzler) Bu tarihte tasdik ettirdiğiniz defterlere yine ancak bu tarihten sonraki işlemleri kayıt edebilirsiniz yani 10.10.2008 günü ve sonraki günlerin işlemlerini. İyi Çalışmalar Dilerim.

bir belge V.U.K. hükümlerine göre mahsup fişlerinde çift imza olması şartıyla 45 gün aksi takdirde 10 gün içerisinde deftere kayıt edilmelidir

Bu durumda 10.10.2008 tarihinde tasdik edilen deftere her halukarda 01.10.2008 tarihli bir belge işlenebilir.

Ayrıca mahsup fişinde çift imza bulunması kaydıyla 26/08/2008 tarihinden itibaren kayıt atabilirsiniz.

Saygılarımla,
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

VUK' nun 219 uncu maddesi şöyledir:

Kayıt Zamanı:

Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki:

a) Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfına kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlann on günden fazla qeciktirilmesi caiz değildir.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanato ve bordro qibi yetkili amirlerinin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde. muamelelerin bunlara işlenmesi. deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar. muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez.

c) Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defteri ile serbest meslek kazanç defterine
muameleler günü gününe kaydedilir.

Görüldüğü gibi indirim içeren KDV beyannamesinin verilme süresi sonunda, bu indirime dayanak teşkil eden belgelerin, ya resmi defterlere işlenmiş olması, ya da muhasebe fişi kullanan işletmelerde yetkililerin parafını taşıyan muhasebe fişlerine bağlanmış olması gerekir.

Ancak 45 günlük süre dolduktan sonra yapılan incelemede, inceleme elemanı muhasebe fişlerinin yazılıp paraflanmış olmasıyla yetinmeyecek, bunların yevmiye defterine işlenmiş olmasını isteyecektir. Hemekadar muhasebe fişine 10 gün içinde kayıt yapılması yasal deftere kayıt sayılmakta ise de, deftere kayıt işleminin 45 günden fazla geciktirilemeyeceği hükmü karşısında ve fişin 10 günlük sürede düzenlenmiş olduğunun ispat edilemeyişi dolayısıyla muhasebe fişlerinin böyle bir incelemede ibraz edilebilmiş olması, KDV indirimlerinin reddi suretiyle tarhiyat yapılmasını engellemeyecektir.

Vergi usulü açısından kayıt süreleri böyle olmakla beraber, KDVaçısından, belli bir aya ait kayıtların o ay ile ilqili KDV beyan süresi dolmadan önce yevmiye defterine yazılmıs olması istenmektedir.(KDV Kanunu'ndaki bu hüküm her bir ayın defter kayıt süresini. izleyen ayın ilk 24 qününe hapsetmektedir.)

3.2. Mükellefler Neden Muamelelerini Yasal Defterlere Zamanında Kaydetmiyorlar :

Yukarıda da belirtiğimiz üzere mükelleflerin KDV indirimine dayanak teşkil eden belgelerini yasal süresi içerisinde defterlerine kaydetmemeleri VUK açısından, birinci derece usulsüzlük cezasıyla (VUK Md. 352/1-6 ) geçiştirilebilmekte, ancak KDV açısından, indirilen KDV'nin reddi qibi cok vahim sonuçlara neden olabilmektedir.

Bu nedenle tüm belgelerin kaydının muhasebe fişlerinde iki imzalı olması nedeniyle 45 gün bekletilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Saygılarımla.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Merhaba,

V.U.K. ispat yükümlülüğünü iddia sahibine vermiştir. Bu nedenle firma bir belgeyi mahsup fişine kaydettiyse ve bu fiş 45 gğn içerisinde deftere kayıt edildiyse. Edilmediğini inceleme elemanı ispatlamak zorundadır. Ve bunun ispatı defterin boş olduğuna dair bir tutanak mevcut olmadıkça imkansıza yakın bir ihtimaldir.

Size bir örnek vermek istiyorum.

15/05/2008 tarihli beş adet fatura 15/05/2008 tarihli bir mahsup fişine işlenmiştir. Bu fiş 29/06/2008 tarihinde deftere işlenmişse cezayı gerektiren bir husus mevzubahis değildir.


KDV açısından değerlendirme

Madde 29
3. (3297 sayılı Kanunun 9. maddesiyle eklenen fıkra) İndirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir.


bu maddede yasa koyucunun bahsettiği dönem aylık dönem değil mali dönemdir. Zira olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak kaydıyla demektedir.

Sayın Mabel,

Sizin yukarıda yazdığınız VUK. 219. maddesi benim savunduğum hususu kanıtlamaktadır. Ayrıca KDV Kanunu faturanın sadece deftere kaydedilmesi şartını ortaya koymaktadır. Hatta bu maddeye dayanarak Ocak ayında indirimi yapılmamış bir KDV deftere işlenmil olması kaydıyla Aralık ayında bile indrim konusu yapılabilir.


Bu arada Günlük Kasa defteri, Parekende Satış ve Hasılat defteri tutulması zorunluluğu kaldırılmıştır.

Saygılarımla,
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Sayın Uzman,

Araştırmalarınızı beğenerek okumaktayım ancak; Mükelleflerin, KDV beyannamesinde indirim olarak gösterdikleri KDV yüklenimlerinin, sağlıklı faturalara, perakende satış belgelerine ve sair yasal belgelere dayanmış olması esastır (KDVK Md. 29 ). Ancak Kanun Koyucu, KDV indirimine dayanak teşkil eden belgelerin mevcudiyeti ile yetinmemiş, KDV indirimi yapılabilmesi için bu belgelerin yasal defterlere kaydedilmiş olmasını da şart koşmuştur. Bu şart KDV Kanunu'nun 34 üncü maddesinde şöyle ifade edilmektedir.

" Yurt içinde sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir."

Vesikaların kanuni defterlere yasal süreler içinde kaydedilmesi, Vergi Usul Kanunu ile ( Md. 219) emrediimiş olmasına rağmen çoğu mükellef kayıt işlemini geciktirmekteydi. Bu eğilim KDV Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra da sürdürülmüş olup bir çok mükellef kayıtta gecikme nedeniyle, usulsüzlük cezası yanında, KDV indiriminin reddedilmesi suretiyle cezalı KDV tarhiyatına uğramışlardır.

KDV Kanunu'nun 34 üncü maddesinde vücut bulan ve 29 uncu maddenin 3 üncü fıkrasında bir kez daha vurgulanan bu şekil şartı uyarınca, mal ve hizmet alımı suretiyle yüklenilen ve yasal belgelerle tevsik edilen KDV, bu belgelerin yasal defterlere kaydedildiği dönemin KDV beyannamesinde indirime konu edilebilmektedir.

KDV indirimine dayanak teşkil eden belgelerin, ilgili KDV beyan dönemi sonuna kadar yasal defterlere işlenmemiş olması, bir usul (şekil) eksikliğidir. Ancak Kanun Koyucu, belki de sırf mükellefleri kayıt nizamı açısından disipline etmek amacıyla, vergi indiriminin esasını
etkilemeyecek bu hususu, kanun hükmünde indirimin asli şartlarından biri saymıştır


Maliye idaresinin Görüşü:

Kanunda öngörülen bu şekli zorunluluk Mali idare tarafından da sıkı sıkıya benimsenmiştir. Idare, muhtelif defalar belirttiği görüşlerinde, bu şekli zorunluluğun, KDV indirimine esas teşkil eden bir asli şart olduğunu, kati bir şekilde vurgulamaktadır.

Mesela Maliye Bakanlığı'nın 1991/9 sıra nolu KDV İç Genelgesinde şu ifadelere yer verilmiştir.

" Katma Değer Vergisi Kanununun yukarıda belirtilen 29 ve 34. maddeleri ile indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı aşılmamak koşuluyla ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, deftere kaydedilmeyen alış faturalarında kayıtlı katma değer vergisinin indiriminin, kesinlikle mümkün olamayacağı açıktır."

Yüklenilen vergi, faturada ayrıca gösterilmiş olmasının yanında, ancak kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir. Bu yöndeki Danıştay kararları da müstakar hal almıştır.

Bu nedenle mükelleflerin kanuni defterlerine kaydetmedikleri katma değer vergisini, belgenin ait olduğu dönem beyannamesinde indirim konusu yaptıklarının tespit edilmesi halinde, söz konusu indirimlerin reddedilmesi gerekmektedir. Bu şekilde, kabul edilmeyen indirimlerin beyannamenin indirilecek katma değer vergisine ait bölümünden çıkarılmasından sonra, yapılacak hesaplama sonucu mükellefçe ödenmesi gereken bir verginin çıkması halinde, bu miktarın Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre cezalı olarak isteneceği tabiidir."

Görüldüğü üzere bu çok önemlidir ve açıklamanızın yanıtını vermektedir.

Danıştayın Görüşü:

Idarenin, defterlere kaydedilmeden ilgili dönem beyannamesinde indirim konusu yapılan vergilerin,indiriminin yasaya uygun şekilde yapılmadığı ve bu nedenle eksik hesaplanan verginin cezalı olarak tahsiline yönelik görüş ve uygulaması çoğu kere vergi yargısına intikal etmiştir.

Yargıya intikal eden olaylarda Danıştayın bu konuda farklı görüşlerle kararlar verdiği görülmektedir.

Danıştay bazı kararlarında, indirime dayanak teşkil eden belgelerin yasal defterlere geç kaydedilmesinin yalnızca bir usul eksikliği olduğu, görüşünü benimsemiştir.

Bir kısım Danıştay kararlarında ise, Maliye Idaresinin anlayışına paralelolarak, yasal defterlere kaydedilmemiş belgelere dayalı KDV indiriminin mümkün olmadığı görüşü benimsenmiştir.

Ancak, herhangi bir Danıştay Dairesi kararından daha fazla anlam ifade eden Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından bu konuyla ilgili alınan 28.4.1995 tarih ve E: 1994/282 K: 1995/161 sayılı kararda şu ifadeler yer almaktadır:

Yasa'nın, 29 ve 34 üncü maddelerinin değinilen kuralları karşısında, yüklenilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için 34 üncü maddenin (2) işaretli fıkrası ile tanınan tespit yetkisi uyannca Maliye Bakanlığı tarafından yapılan yönetsel düzenlemenin kapsadığı durumlar dışında indirime konu verginin fatura ve benzeri belgelerde hem aynca gösterilmesi ve hem de alış belgelerinin yasal defterlere kaydedilmiş olmasının zorunlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Alış faturası ve benzeri belgelerin yasal defterlere kaydedilmiş olması koşulu; kaydı zorunlu belgelerin, yükümlülerin tutulması zorunlu defterlerine kayıt düzenine uyularak yazılmış olmasını ifade etmektedir.

Davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu tartışmasızdır. Uyuşmazlığa yol açan tartışma ise, onaylanmış yevmiye defterine arama gününe değin hiç işlem kaydedilmemiş olmasıdır. Her ne kadar 1.1.1986 gününde yürürlüğe giren 3239 sayılı Yasa'nın 16'ncl maddesi ile değişen Vergi Usul Kanunu'nun 183'üncü maddesinin ikinci fıkrasında, dileyen yükümlülerin hareketli yapraklı yevmiye defteri tutmalanna olanak tanınmış ve bu değişikliğe ilişkin gerekçede, modern vergiciliğin gereği olarak yükümlülerin otomasyon uygulamasına özendirilmesinin amaçlandığı belirtilmişse de, otomasyon uygulayan işletmelerde bilgisayarla işlem yürütülmesi, alış belgelerinin yevmiye defterine kaydı yönündeki zorunluluğu kaldırıcı nitelik taşımamaktadır.

Öte yandan, bilgisayarla tutulan muhasebe fişlerinin Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 54 üncü maddesinde öngörülen ve defter kayıtlarının kapsadığı asgari koşulları taşıması da söz konusu olmadığından, alış belgelerinin bilgisayarla tutulan muhasebe fişlerine geçirilmesi, yüklenilen verginin indirimine yeterli görülmemiştir


Bu karar ışığında, yasal defterlere kaydedilmeksizin yapılan KDV indiriminin yasaya uygun olmadığının Danıştay tarafından da kabul göreceği ihtimalinin yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak, yasal defterlere kaydedilmemiş KDV yüklenimlerinin indirilmesi, cezalı tarhiyata uğrama riski getirmekte olup, böyle bir tarhiyata karşı açılacak davanın mükellef aleyhine sonuçlanması ihtimali de göz ardı edilemeyecek kadar yüksektir.

Bu nedenle yukarıda sizin belirttiğiniz görüş vergi idaresi ve danıştay tarafından kabul görmemiş ve size ait bir görüştür ve yukarıda belirttiğim görüşün aksine yapılan kayıtlar cezai müeyyideyi gerektirmektedir.

Saygılarımla.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Merhaba,

Sayın Mabel,

Öncelikle yazdıklarınızı bir kanun metnine dayanarak altı boş iddialar halinde tutmadan sağlam verilerle yaptığınız yorumları takdirle karşıladığımı belirtmek isterim.

ancak dikkatinizi çekmek istediğim aşağıdaki hususları tekrar değerlendirmenizi rica edeceğim;

Sanal ortamda tutulan bir muhasebe fişinden değil, Üzerinde çüft imza bulunan basılmış muhasebe fişinden söz ediyorum.

Yukarıda yazdıklarınızı özetlersek,

1. KDV Kanunu indirilecek KDV'nin indirim konusu yapılabilmesi için yasal defterlere işlenmesi hususunu şart koymuştur.

Bunu bende söylüyorum.

2. Alıntı yaptığınız kararda defter boşmuş; ben ne demişim defterin boş olduğu tutanakla ispatlanmadıkça demişim.

Ancak benim iddiam şudur;

bir fatura aynı tarihli iki imzalı bir mahsup fişine bağlanmışsa ve bu fiş 45 gün içerisinde deftere işlenmişse VUK açısından sorun yoktur.

Size şunu sormak istiyorum;

Atıyorum mali polis bir işyerine baskın yapmış bütün evrağı toplamış ve incelenmesi için defterdarlığa göndermiş ve siz bu inceleme için görevlendirilmişsiniz.

Baskın tarihi 31/05/2008 ve bütün evrak tutanakla tesbit edilmiş. Yevmiye defterindeki son kayıt 20/04/2008
ancak bütün faturalar dosyalara günlük olarak tutulan ve üzerinde yetkili iki kişi tarafından imzalanmış mahsup fişlerinin ekinde düzenli bir şekilde klase edilmişler.

Ve siz deftere kayıt edilmeyen Nisan ayının 21'i ve 30'u arasındaki faturaların indirim konusu yapılamayacağı savıyla bu faturalara ait KDV'leri indirimlerini reddetmeniz gerektiğini sözylediniz.

Firma size dediki

Gördüğünüz gibi deftere kayıt edilmiş olanlar dahil bütün faturalarımız üzerinde çift imza bulunan mahsup fişleri ekinde klase edilmiştir.
V.U.K. 219. maddesinin b bendi gereğince Kayıtlarını bizim gibi devamlı olarak firma yetkililerinin imza ve parafını taşıyan muhasebe fişlerine dayanarak yürüten müesseselerde. muamelelerin bunlara işlenmesi. deftere işlenmesi hükmündedir. Ve bizim kayıtlarımıza geçmeyen mahsup fişlerininde bu süre dahilinde olması nedeniyle söz konusu faturaların yasal defterlere işlenmiş sayılması gerektiği hususu V.U.K. 'na göre sabittir.

Bu nedenle adı geçen mahsup fişlerinin yasal defterlere işlenmiş sayılması gerektiğinden. Nisan ayının 21'i ve 30'u arasındaki faturaların KDV sinin indirim konusu yapılmasında bir sakınca yoktur.

Derse siz ne yaparsınız,

Saygılarımla,
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Kanunlarda geçen 45 gün "zaman dilimidir" kayıt tarihi değildir.

Yani 01/10/2008 tarihli bir faturayı 15/11/2008 tarihine kadar ,yevmiye defterimizde 01/10/2008 tarihine işleyebilmemiz demektir.

örnek

01/10/2008 tarihinde yaptığınız satış faturasının yevmiye defterine kayıtlarını 15/11/2008 tarihine kadar yazdırmalısınız.Ama ilgili satışın yevmiye tarihi 01/10/2008 olmalıdır.Aksi taktirde hesaplanan kdv yi ötelemiş olursunuz.

Niteki çift imzalı mahsup fişlerinize bakarsanız mahsup tarihi 01/10/2008 dir.KDV'de beyan edip ödersiniz.
deftere işlemediniz diye kasım döneminde beyan etmeyi beklemezsiniz değilmi ?

Şahsi Düşüncelerimi kanunlara dayandıramadığım için üzgünüm..
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

basar03 ' Alıntı:
Şahsi Düşüncelerimi kanunlara dayandıramadığım için üzgünüm..

Merhaba,

Bu serzenişi neden yaptığınızı anlamadım. Zira takip ettiğim kadarıyla sizde savunduğunuz görüşleri kanun metnine dayandırarak altı boş ifadeler kullanmayan ve bütün forumdaşların olduğu gibi benim de oldukça istifade ettiğim yazıların sahibisiniz.

Ancak,
Yazılanları net olarak okumadan yaptığınız yorumlara da şahit oldum. Burada olduğu gibi. Çünkü bende aynı şeyi söylüyorum. Zaten soru sahibinin sorduğu husus şudur.

Kızıldereli ' Alıntı:
Slm Kolay Gelsin
2008 in şubat ayında firmamda çalışmaya başladım benden önceki arkadaş 2008 için yasal defterleri yetersiz bastırmış bu defterler yetmeyecek ne yapmam gerekiyor
teşekkürler

Ve benim cevabımda budur

UZMAN ' Alıntı:
bir belge V.U.K. hükümlerine göre mahsup fişlerinde çift imza olması şartıyla 45 gün aksi takdirde 10 gün içerisinde deftere kayıt edilmelidir

Bu durumda 10.10.2008 tarihinde tasdik edilen deftere her halukarda 01.10.2008 tarihli bir belge işlenebilir.

Ayrıca mahsup fişinde çift imza bulunması kaydıyla 26/08/2008 tarihinden itibaren kayıt atabilirsiniz.

Saygılarımla,

Saygılarımla,
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Soruya A.Kızıl Hocamın cevabı


2008 yılı için ara tasdik yapabilirsiniz. VUK na göre Defterler kullanılmadan önce tasdik ettirilmesi gerekmektedir. Eğer mevcut defterler bu güne kadar olan kayıtlar i,çin yeterli değilse defteri detaylı değil fiş numaralarını belirrten ancak ana hesap bazında yazdırabilirsiniz. Fişleri detaylı yazdırıp saklarsınız. Eğer bu şekilde de sığmıyorsa ara tasdikli deftere kalan yerden devam edersiniz. Defterin tasdiksiz olmasından iyidir. Usulsüzlük cezası olur. Ancak tasdik süresini 1 ay geçmiş ise hiç tasdik edilmemiş sayılır. 1. derece usulsüzlüğe girer.
Selam ve sevgiler
AHMET KIZIL karşılık verdi. [ 10/21/2008 8:55:52 AM]

Cevaplar için Teşekkürler
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Sayın kızılderili

Ahmet kızıl hocanızın önerisine katılıyorum..Fakat günümüz bilgisayar programlarının kebirbazında yazılan fişe detaylı fiş numarası basacağını zannetmiyorum.

Bende bir incelemede kebir bazında defter yazdırmış,inceleme memurunun ayrıntı sorduğu yerde mahsup fişlerinden
yararlanmıştım.Bu tamamen İnceleme memurunun iyi niyetine bağlıdır.Sana tavsiyem geçici vergi dönemlerine rastlayan son gün tarihleri ve 31/12/2008 tarihini mutlaka detaylı yazdır.(değerleme,yansıtma ve kapanış fişlerinin direk defterden görülebilmesi açısından)

tastiksiz defter kullanmadan veya defterin arkasına yazdırmandan çok çok iyidir.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Ancak benim iddiam şudur;

bir fatura aynı tarihli iki imzalı bir mahsup fişine bağlanmışsa ve bu fiş 45 gün içerisinde deftere işlenmişse VUK açısından sorun yoktur.


Sayın Uzman.

Verdiğiniz örnek çok yerinde ve anlatmak istediğim şeyi size tam olarak açıklayabilmemi sağlayacak niteliktedir. Ancak sorunuzdaki tarihleri biraz değiştirerek size VUK açısından 45 günlük sürenin KDV kanunu açısından nasıl değerlendirileceğini gerçek bir inceleme elememanı olarak yorumlamak isterim.

Baskın tarihi 26/05/2008 ve bütün evrak tutanakla tesbit edilmiş. Yevmiye defterindeki son kayıt 20/04/2008 ancak bütün faturalar dosyalara günlük olarak tutulan ve üzerinde yetkili iki kişi tarafından imzalanmış mahsup fişlerinin ekinde düzenli bir şekilde klase edilmişler. örneğinizde değiştirdiğim tarihler belirttiğiniz gibi 45 günlük süreyi aşmamıştır ve mükellef Nisan dönemine ilişkin KDV beyannamesini doğal olarak 24.05.2008 tarihinde bağlı olduğu vergi dairesine vermiş ve 21-30 Nisan arasında da alım ve giderlerine ilişkin KDV'leride indirilecek KDV satırında dikkate almıştır.

Şimdi ben bir inceleme elmanı olarak deftere işlenmemiş bir gidere veya alışa ilişkin KDV'lerin, beyan süresi geçtiği halde deftere işlenmemesi ve sadece muhasebe fişlerinde iki imzalı şekilde tutulması karşısında indirimini kabul edermiyim...(?)

Siz inceleme elemanı olsaydınız yukarıda belirttiğim danıştay kararları ve gelir idaresinin görüşü doğrultusunda Beyan dönemi geçtiği halde Yasal Deftere işlenmemiş indirimleri, KDV kanununun belirttiğim bu kadar açık şekilde emredici hükmünün de olmasına rağmen mükellefin Sadece VUK'da yer alan şekil şartını yerine getirdiğinden dolayı kabul edermiydiniz...???

Daha önce de Belirttiğim gibi; emredici hükümler, Danıştay kararı ve idarenin görüşü aşağıdaki gibidir.


KDV Kanunu'nun 34 üncü maddesinde şöyle ifade edilmektedir.

" Yurt içinde sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir."

Vesikaların kanuni defterlere yasal süreler içinde kaydedilmesi, Vergi Usul Kanunu ile ( Md. 219) emrediimiş olmasına rağmen çoğu mükellef kayıt işlemini geciktirmekteydi. Bu eğilim KDV Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra da sürdürülmüş olup bir çok mükellef kayıtta gecikme nedeniyle, usulsüzlük cezası yanında, KDV indiriminin reddedilmesi suretiyle cezalı KDV tarhiyatına uğramışlardır.

KDV Kanunu'nun 34 üncü maddesinde vücut bulan ve 29 uncu maddenin 3 üncü fıkrasında bir kez daha vurgulanan bu şekil şartı uyarınca, mal ve hizmet alımı suretiyle yüklenilen ve yasal belgelerle tevsik edilen KDV, bu belgelerin yasal defterlere kaydedildiği dönemin KDV beyannamesinde indirime konu edilebilmektedir.

KDV indirimine dayanak teşkil eden belgelerin, ilgili KDV beyan dönemi sonuna kadar yasal defterlere işlenmemiş olması, bir usul (şekil) eksikliğidir. Ancak Kanun Koyucu, belki de sırf mükellefleri kayıt nizamı açısından disipline etmek amacıyla, vergi indiriminin esasını
etkilemeyecek bu hususu, kanun hükmünde indirimin asli şartlarından biri saymıştır

Maliye idaresinin Görüşü:

Kanunda öngörülen bu şekli zorunluluk Mali idare tarafından da sıkı sıkıya benimsenmiştir. Idare, muhtelif defalar belirttiği görüşlerinde, bu şekli zorunluluğun, KDV indirimine esas teşkil eden bir asli şart olduğunu, kati bir şekilde vurgulamaktadır.

Mesela Maliye Bakanlığı'nın 1991/9 sıra nolu KDV İç Genelgesinde şu ifadelere yer verilmiştir.

" Katma Değer Vergisi Kanununun yukarıda belirtilen 29 ve 34. maddeleri ile indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı aşılmamak koşuluyla ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, deftere kaydedilmeyen alış faturalarında kayıtlı katma değer vergisinin indiriminin, kesinlikle mümkün olamayacağı açıktır."

Yüklenilen vergi, faturada ayrıca gösterilmiş olmasının yanında, ancak kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir. Bu yöndeki Danıştay kararları da müstakar hal almıştır.

Bu nedenle mükelleflerin kanuni defterlerine kaydetmedikleri katma değer vergisini, belgenin ait olduğu dönem beyannamesinde indirim konusu yaptıklarının tespit edilmesi halinde, söz konusu indirimlerin reddedilmesi gerekmektedir. Bu şekilde, kabul edilmeyen indirimlerin beyannamenin indirilecek katma değer vergisine ait bölümünden çıkarılmasından sonra, yapılacak hesaplama sonucu mükellefçe ödenmesi gereken bir verginin çıkması halinde, bu miktarın Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre cezalı olarak isteneceği tabiidir."

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından bu konuyla ilgili alınan 28.4.1995 tarih ve E: 1994/282 K: 1995/161 sayılı kararda şu ifadeler yer almaktadır:

Yasa'nın, 29 ve 34 üncü maddelerinin değinilen kuralları karşısında, yüklenilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için 34 üncü maddenin (2) işaretli fıkrası ile tanınan tespit yetkisi uyannca Maliye Bakanlığı tarafından yapılan yönetsel düzenlemenin kapsadığı durumlar dışında indirime konu verginin fatura ve benzeri belgelerde hem aynca gösterilmesi ve hem de alış belgelerinin yasal defterlere kaydedilmiş olmasının zorunlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Alış faturası ve benzeri belgelerin yasal defterlere kaydedilmiş olması koşulu; kaydı zorunlu belgelerin, yükümlülerin tutulması zorunlu defterlerine kayıt düzenine uyularak yazılmış olmasını ifade etmektedir.

Davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu tartışmasızdır. Uyuşmazlığa yol açan tartışma ise, onaylanmış yevmiye defterine arama gününe değin hiç işlem kaydedilmemiş olmasıdır. Her ne kadar 1.1.1986 gününde yürürlüğe giren 3239 sayılı Yasa'nın 16'ncl maddesi ile değişen Vergi Usul Kanunu'nun 183'üncü maddesinin ikinci fıkrasında, dileyen yükümlülerin hareketli yapraklı yevmiye defteri tutmalanna olanak tanınmış ve bu değişikliğe ilişkin gerekçede, modern vergiciliğin gereği olarak yükümlülerin otomasyon uygulamasına özendirilmesinin amaçlandığı belirtilmişse de, otomasyon uygulayan işletmelerde bilgisayarla işlem yürütülmesi, alış belgelerinin yevmiye defterine kaydı yönündeki zorunluluğu kaldırıcı nitelik taşımamaktadır.


Saygılarımla.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Merhaba,

mabel ' Alıntı:
Siz inceleme elemanı olsaydınız yukarıda belirttiğim danıştay kararları ve gelir idaresinin görüşü doğrultusunda Beyan dönemi geçtiği halde Yasal Deftere işlenmemiş indirimleri, KDV kanununun belirttiğim bu kadar açık şekilde emredici hükmünün de olmasına rağmen mükellefin Sadece VUK'da yer alan şekil şartını yerine getirdiğinden dolayı kabul edermiydiniz...???

219/b. ) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanato ve bordro qibi yetkili amirlerinin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde. muamelelerin bunlara işlenmesi. deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar. muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez.


Bu maddede belirtilen "deftere kaydedilmiş hükmündedir" ifadesi 21/04 ve 30/04 arasındaki belgelerin deftere kaydedilmiş olarak değerlendirilmesi gerekliliğini vurgulamamaktamıdır.

ve dediğim gibi VUK deftere işlenmş kabul ettiğine göre KDV 29 daki İndirimin geçerli olması için faturaların deftere kaydedilmiş olması şartı gerçekleşmiş olmaktadır.


Bütün bunların dışında belgeler hiç deftere işlenmiş olmasa dahi. Eğer olay mahkemeye intikal ederse. Süreç nasıl işler; mahkeme belgeleri bir bilrkişiye verir bilirkişi belgelerin dökümünü yapar. Eğer naylon fatura gibi arizi bir durum yoksa bilrikişi raporuna istinaden indirimleri kabul eder ve idare danıştaya gitmesi durumunda dahi danıştay genellikle indirimlerin geçerli olduğu yönünde karar vermektedir.

Bu şekilde alınmış onlarca karar mevcuttur.

Ancak tabi burada amacımız mahkemede kazanmaktan ziyade hadisenin o aşamaya gelmesini engellemektir.

Tekrar belirtmek istiyorum ki. Üzerinde çift imza bulunan 45 gün dahilinde deftere kayıt edilmeyen belgelerin; Deftere kaydedilmiş sayılması VUK 219'un gereğidir.

Saygılarımla,
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Sayın uzman.

Açıklamanızı okudum fakat verdiğiniz örneği dahi, üzerinde yaptığım tarih değişikleri ile dikkate aldığımızda, sizin belirttiğiniz şekilde VUK 219 hükmü sadece bir şekil şartından ileri gitmemektedir. zira yukarıda açıkladığım üzere bu konuda KDV kanunun açık hükmü olduğu gibi danıştay kararlarından daha ziyade vergi idaresini de bağlayan Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından bu konuya açıklık getirecek nitelikte karar verilmiştir.Ayrıca bu karar vergi idaresini bağlamamakla birlikte danıştayın aldığı her iki yöndeki karşıt görüşlü kararları da bir sonuca bağlamıştır.

Bunun dışında mükellefin yine bu karar ve hükümlerin aksine davranması mükellefi inceleme safhasında vergi ziyaı gerektiren tarhiyatlara muhattap olmasından başkaca bir sonuca vardırmayacaktır...

Şunu da belirtmek isterim ki KDV konusunda özel hükümler bulunan bir kanun maddesi bulunurken Vergi Usul Kanununda yer alan genel bir hükmün hukuki açıdan geçerli olmayacağı da aşikardır.

Saygılarımla.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Merhaba,

Sayın mabel,

VUK. kanunundaki bir hükmün hukuki açıdan geçerli olamayacağını yazmışsınız. Hukuki açıdan kanundaki bir hükmü üstelik bu Vergi Usul Kanunu gibi adı üstünde. Verginin anayasası kabul edilen kanundaki bir hüküm.

Kayıt zamanı hususu KDV kanununda yoktur. Bu hususu VUK kanunu düzenlemiştir.

Ve vergi usul kanununda defterlere kaydedilmiş sayılır diyorsa öyledir.

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih : 2.2.1995
Sayı :5966
Defterlerin bilgisayarla tutulması halinde de, alış belgelerinin VUK'daki süreler içerisinde yasal defterlere kaydedilmesi gerekir.
Bilindiği gibi, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 14. maddesine göre mükellef­ler, faaliyetleriyle ilgili olarak satın aldıkları mal ve hizmetlere ödedikleri katma de­ğer vergisini indirim konusu yapabilmeleri için;

1. Bu alımları için fatura ve benzeri belge düzenlemiş olmalı,

2. Bu belgeler kanuni defterlere kaydedilmiş olmalıdır.

Öte yandan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 219. maddesinde, "Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki:

a) Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.
b) Kayıtların devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafım taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müessese­lerde muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine ce­vaz vermez.
c) Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest mes­lek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir." hükmü yer almaktadır. ,
Bu açıklamalara göre, muamelelerin günlük kasa defterlerine günü gününe, diğer kanuni defterlere ise yukarıda belirtilen süreler içerisinde kaydedileceği tabiidir.

Bu hükümler çerçevesinde, bilgisayarla kayıt tutan mükelleflerin de alış ve giderlerini defter kayıtlarına yukarıda bahsedilen süreler içerisinde kaydetmeleri gerekmektedir. Bu süreler zarfında kaydedilmeyen giderlerin Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 34. maddesi gereği indirim konusu yapılması mümkün bulunmamak­tadır.

Ekte sunulan özelgede görüleceği üzere maliye idaresi KDV nin indirim konusu yapılabilmesi için VUK. kanunundaki 219. maddenin b. bendine uyulması şartını ortaya koymaktadır.

Özellikle şu ifadeye lütfen dikkat.

Bu süreler zarfında kaydedilmeyen giderlerin Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 34. maddesi gereği indirim konusu yapılması mümkün bulunmamak­tadır

Yani bu şartlara uyulması durumunda KDV nin indirim konusu yapılabilceği anlamı bu özelgeden de çıkmaktadır.

Saygılarımla,
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Sayın Uzman.

Belirttiğiniz mukteza mutlaka tereddüte düşülmüş bir konu için mükellefçe idareye başvurulması sonucu mükellefe sadec o olaya münhasır olarak verilmiştir. ancak muktezanın tamamını okuyamadığımızdan konunun ne olduğunu bilmemekle birlikte muktezaların bağlayıcı olup olmadığı ile ilgili aşağıda belirttiğim ve Mukteza verilmesini kanun hükmüne bağlayan VUK'un 413. maddesinin son fıkrasını açıklamak isterim.

Mükelleflerin vergi durumları ve uygulanması bakımından tereddüde düştükleri hususlar hakkında bilgi istemeleri üzerine kendilerine yetkili makamlarca yazılı olarak verilen görüşlere özelge (mukteza) denilmektedir.



Vergi Usul Kanunu?nun 413. maddesi hükmü uyarınca mükelleflerin Maliye Bakanlığı'ndan veya Maliye Bakanlığı'nın bu konuda yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüde düştükleri hususlar hakkında izahat isteme hakları bulunmaktadır. Yetkili makamlarda yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplandırmak mecburiyetindedir.[1]



Bakanlık, anılan madde hükmünün verdiği yetkiye dayanarak mükelleflere bilgi vermeleri konusunda 188 sıra no?lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Defterdarlıkları yetkili kılmıştır.[2]



188 sıra no?lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde gereksiz yazışmaların önlenmesi ve Bakanlığa intikal eden sorunların daha kısa süre içinde çözümlenebilmesi için 1 Ocak 1989 tarihinden geçerli olmak üzere Defterdarlıkların[3] özelge (mukteza) konusunda yetkili kılındığı belirtilmiştir. Buna göre;



Mükellefler Bakanlıktan değil doğrudan Defterdarlıklardan bilgi isteyeceklerdir.



Defterdarlıklar mükelleflere, kanunlar, genel tebliğler, iç genelgeler, genel yazılar ve daha önce aynı konuda bildirilen Bakanlık görüşleri doğrultusunda bilgi vereceklerdir.



Defterdarlıklar çözümlenemeyen veya çözümünde tereddüte düşülen konularda Bakanlığa başvuracaklardır. Ancak Defterdarlık intikal ettirilen konuyla ilgili yapılan işlemleri, konunun çözümüne ilişkin kendi görüşünü, mükellef dilekçesi ile Bakanlığa gönderecektir.



Defterdarlıkça verilen cevabı mükellefin yetersiz bulması halinde, tekrar Defterdarlığa müracaat ederek Bakanlıktan görüş alınmasını isteyebilecektir. Defterdarlık bu istek dilekçesini ve daha evvel konuya ilişkin verdiği cevap yazısı ve eklerini Bakanlığa gönderecektir. Bakanlık Defterdarlık aracılığıyla mükellefe cevap verecektir.



Vergi Usul Kanununun 413. maddesinin son fıkrasında alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı gerektirse dahi ceza kesilmeyeceği belirtilmiştir.



Yine Vergi Usul Kanununun ?yanılma?yı düzenleyen 369. maddesinin 1. bendi uyarınca, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları yanılma hallerinden biri olarak belirtilmiş ve vergi cezası kesilmeyeceği belirtilmiştir.



Söz konusu hükümler sadece vergi cezaları[4] açısından geçerlidir. Gecikme zammı ve gecikme faizi vergi cezası niteliğinde olmadığından özelge (mukteza) doğrultusunda hareket edilmesi faiz veya zam uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.


Yukarıda belirtildiği gibi verilenm muktezanın bir bağlayıcılığı olmadığı gibi inceleme sırasında mükellefe sadece ceza kesilmesini engelleyecek vergi aslı, faiz veya zam uygulamasına engel teşkil etmeyecektir. Sizin de benimle aynı görüşü paylaşacağınızdan emin olduğum gibi KDV kanununda ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunda ve hatta bağlayıcılığı olan yönetsel emir niteliğinde ki Maliye Bakanlığı'nın 1991/9 sıra nolu KDV İç Genelgesinde kesin hüküm ve kararlar bulunurken tek bir mükellef ve münhasır bir olay için verilen ayrıca bağlayıcılığı olmayan muktezaya tüm mükellefler için genelleme yapılacak tarzda itibar edilmemesi gerekmektedir.

ayrıca VUK dediğiniz gibi Usul Kanunudur ve vergilendirmenin teml niteliklerini hüküm altına almıştır. ancak bildiğiniz üzere Vergi Usul Kanunu vergilendirme ile ilgili Genel Hükümleri ihtiva etmektedir ve mevzuatımızda her bir vergi için ayrı bir kanun çıkarılmış ve bu kanunlarda da olaylar için özel hükümler konmuştur. Yine bildiğiniz gibi özel hüküm olan bir olayda genel hükümlere hukukta itibar edilemez. bunu küçük örnek vermek gerekirse; ölüm halinde VUK' 16. maddesine göre göre mirasçılara geçen ödevlerden bildirme ve beyanname verme sürelerine üç ay eklenecektir. Ancak kanun metninden de anlaşılacağı üzere sürelerin üç ay uzaması için vergi kanunlarında özel bir hükmün bulunmaması gerekecektir. Örneğin GVK' nun 92. maddesinde, ölüm halinde gelir vergisi beyannamesinin ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde verileceği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle VUK'da belirtilen 3 ay eklenmesine ilişkin genel hükmün uygulanması mümkün değildir. Fakat Katma Değer Vergisi beyannamelerinin verilmesinde bu üç aylık süre ilavesi dikkate alınarak verilmesi mümkün olacaktır. Çünkü KDV kanununda bu olaya ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu nedenle tüm hukuki değerlendirmelerde özel hüküm bulunan bir konuda genel hükümler geçersiz sayılır.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Sayın Uzman.

Belirttiğiniz mukteza mutlaka tereddüte düşülmüş bir konu için mükellefçe idareye başvurulması sonucu mükellefe sadec o olaya münhasır olarak verilmiştir. ancak muktezanın tamamını okuyamadığımızdan konunun ne olduğunu bilmemekle birlikte muktezaların bağlayıcı olup olmadığı ile ilgili aşağıda belirttiğim ve Mukteza verilmesini kanun hükmüne bağlayan VUK'un 413. maddesinin son fıkrasını açıklamak isterim.

Mükelleflerin vergi durumları ve uygulanması bakımından tereddüde düştükleri hususlar hakkında bilgi istemeleri üzerine kendilerine yetkili makamlarca yazılı olarak verilen görüşlere özelge (mukteza) denilmektedir.



Vergi Usul Kanunu?nun 413. maddesi hükmü uyarınca mükelleflerin Maliye Bakanlığı'ndan veya Maliye Bakanlığı'nın bu konuda yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüde düştükleri hususlar hakkında izahat isteme hakları bulunmaktadır. Yetkili makamlarda yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplandırmak mecburiyetindedir.[1]



Bakanlık, anılan madde hükmünün verdiği yetkiye dayanarak mükelleflere bilgi vermeleri konusunda 188 sıra no?lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Defterdarlıkları yetkili kılmıştır.[2]



188 sıra no?lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde gereksiz yazışmaların önlenmesi ve Bakanlığa intikal eden sorunların daha kısa süre içinde çözümlenebilmesi için 1 Ocak 1989 tarihinden geçerli olmak üzere Defterdarlıkların[3] özelge (mukteza) konusunda yetkili kılındığı belirtilmiştir. Buna göre;



Mükellefler Bakanlıktan değil doğrudan Defterdarlıklardan bilgi isteyeceklerdir.



Defterdarlıklar mükelleflere, kanunlar, genel tebliğler, iç genelgeler, genel yazılar ve daha önce aynı konuda bildirilen Bakanlık görüşleri doğrultusunda bilgi vereceklerdir.



Defterdarlıklar çözümlenemeyen veya çözümünde tereddüte düşülen konularda Bakanlığa başvuracaklardır. Ancak Defterdarlık intikal ettirilen konuyla ilgili yapılan işlemleri, konunun çözümüne ilişkin kendi görüşünü, mükellef dilekçesi ile Bakanlığa gönderecektir.



Defterdarlıkça verilen cevabı mükellefin yetersiz bulması halinde, tekrar Defterdarlığa müracaat ederek Bakanlıktan görüş alınmasını isteyebilecektir. Defterdarlık bu istek dilekçesini ve daha evvel konuya ilişkin verdiği cevap yazısı ve eklerini Bakanlığa gönderecektir. Bakanlık Defterdarlık aracılığıyla mükellefe cevap verecektir.



Vergi Usul Kanununun 413. maddesinin son fıkrasında alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı gerektirse dahi ceza kesilmeyeceği belirtilmiştir.



Yine Vergi Usul Kanununun ?yanılma?yı düzenleyen 369. maddesinin 1. bendi uyarınca, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları yanılma hallerinden biri olarak belirtilmiş ve vergi cezası kesilmeyeceği belirtilmiştir.



Söz konusu hükümler sadece vergi cezaları açısından geçerlidir. Gecikme zammı ve gecikme faizi vergi cezası niteliğinde olmadığından özelge (mukteza) doğrultusunda hareket edilmesi faiz veya zam uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.


Yukarıda belirtildiği gibi verilenm muktezanın bir bağlayıcılığı olmadığı gibi inceleme sırasında mükellefe sadece ceza kesilmesini engelleyecek vergi aslı, faiz veya zam uygulamasına engel teşkil etmeyecektir. Sizin de benimle aynı görüşü paylaşacağınızdan emin olduğum gibi KDV kanununda ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunda ve hatta bağlayıcılığı olan yönetsel emir niteliğinde ki Maliye Bakanlığı'nın 1991/9 sıra nolu KDV İç Genelgesinde kesin hüküm ve kararlar bulunurken tek bir mükellef ve münhasır bir olay için verilen ayrıca bağlayıcılığı olmayan muktezaya tüm mükellefler için genelleme yapılacak tarzda itibar edilmemesi gerekmektedir.

ayrıca VUK dediğiniz gibi Usul Kanunudur ve vergilendirmenin teml niteliklerini hüküm altına almıştır. ancak bildiğiniz üzere Vergi Usul Kanunu vergilendirme ile ilgili Genel Hükümleri ihtiva etmektedir ve mevzuatımızda her bir vergi için ayrı bir kanun çıkarılmış ve bu kanunlarda da olaylar için özel hükümler konmuştur. Yine bildiğiniz gibi özel hüküm olan bir olayda genel hükümlere hukukta itibar edilemez. bunu küçük örnek vermek gerekirse; ölüm halinde VUK' 16. maddesine göre göre mirasçılara geçen ödevlerden bildirme ve beyanname verme sürelerine üç ay eklenecektir. Ancak kanun metninden de anlaşılacağı üzere sürelerin üç ay uzaması için vergi kanunlarında özel bir hükmün bulunmaması gerekecektir. Örneğin GVK' nun 92. maddesinde, ölüm halinde gelir vergisi beyannamesinin ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde verileceği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle VUK'da belirtilen 3 ay eklenmesine ilişkin genel hükmün uygulanması mümkün değildir. Fakat Katma Değer Vergisi beyannamelerinin verilmesinde bu üç aylık süre ilavesi dikkate alınarak verilmesi mümkün olacaktır. Çünkü KDV kanununda bu olaya ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu nedenle tüm hukuki değerlendirmelerde özel hüküm bulunan bir konuda genel hükümler geçersiz sayılır.
 
Ynt: Yasal defterlerin yetersiz olması yetmemesi

Şükrü Kızılot' Alıntı:
Şükrü KIZILOT [email protected]

Bilgisayarla muhasebede milyonlarca YTL'lik sürpriz
BİLGİSAYAR kullanımı, günlük yaşantımızın adeta bir parçası oldu. Bunlardan biri de muhasebe kayıtlarının, bilgisayar ortamında tutulması ile ilgili.
Kayıtlar önce bilgisayarla tutuluyor sonra belli aralıklarla, tasdikli defterlere döküm alınıyor.
Başlıktaki sürpriz de işte bu konuda yaşanan bir olayla ilgili...
MALİYECİLER DENETİMDE
İşyerlerini dolaşıp, denetim yapan iki maliyeci, oto alım-satımı yapan bir şirkete gidiyorlar.
Faturaları, fişleri, yazar kasayı, ücret bordrosunu ve vergi levhasını kontrol ediyor.
Hepsinin de tamam olduğunu görünce, bir de defterleri soruyorlar.
"Muhasebemizi bilgisayar ortamında tutuyoruz. Siz bir çay ya da kahve için, 10-15 dakikada defterlere çıktı alırız" yanıtı üzerine;
"Akşam oldu, gerek yok. Nasıl olsa yarın yeni geleceğiz.
Biz kontrol ettiklerimizde bir sorun bulunmadığını, defterlerin de bilgisayar ortamında tutulması nedeniyle, döküm alınıp yarın ibraz edileceğine dair bir tutanak tutalım" diyorlar.
Ertesi sabah geldiklerinde defterleri de görüp, gereken muhasebe kayıtlarının yapılmış olduğuna dair bir tutanak daha tutup ayrılıyorlar.
Diyeceksiniz ki "Ne var bunda?"
Onu da açıklayalım.
Yaklaşık iki ay sonra, o şirkete milyonlarca YTL'lik vergi ve ceza ihbarnameleri geliyor.
Nedeni şu; KDV'nin indirilebilmesi için, faturaların yasal defterlere kaydedilmiş olması gerekiyor (KDV Yasası Md.34/1).
Aksi halde indirilemiyor...
İşte o şirkete gelen milyonlarca YTL'lik KDV ve cezalar da indirilen ancak bilgisayara kaydedilip, defterlere yazılmayan KDV'den kaynaklanıyordu!..
Çok basit...
Şirket yetkilisi, defterler sorulduğunda, "Şu anda ibraz edemeyeceğiz" deyip, ibrazı için süre isteseydi, gelen maliyeciler, en az 15 günlük süre vermek zorundaydılar. 15 günde de defterler 15 defa işlenirdi...
Nitekim o şirketin yetkilisi, bir başka komşu firmada da aynı durumun olduğunu ancak onların defterleri ibraz için süre istediklerini ve onlara bir şey yapılamadığını öğreniyor.
Bunları anlatırken kızgınlığını da gizleyemiyordu...
İYİ Kİ YARGI VAR
Vergi ve cezalar gelince, şirket vergi mahkemesine dava açıyor.
Vergi mahkemesi, "Mükellefin, indirim konusu yaptığı KDV'lere ait fatura ve diğer belgelerin, bir bilirkişi kanalıyla incelenmesine ve belgelerde yazılı KDV'lerin indirimi gerektiğine" karar veriyor.
Şirket yetkilileri, defterlerini ve indirdikleri KDV'lerle ilgili faturalarla diğer belgeleri ibraz ediyorlar.
Sonunda...
Kesilen milyonlarca YTL tutarındaki KDV ile cezanın tamamından kurtuluyorlar.
Mahkeme Kararını aldıklarında, önce derin bir "Ohh..." çekiyorlar ardından da;
"İyi ki bu ülkede yargı var" diyorlar.
UYGULAMAYA DEVAM
Çok kişinin farkında olmadığı bu uygulama, halen devam ediyor.
Bu nedenle, özellikle geçmiş yıl defterlerine bilgisayardan döküm almakta yarar var.
Aksi halde, olayın çözümü için yargıya gitmek gerekiyor.
Danıştay, "İki yıl öncesine ait defterlerin yazılmamış olmasının dahi KDV indirimine engel olmadığı" görüşünde (Dn. 9. D. 9.3.1994 Tarih ve E.94/1397, K,94/1397. Bkz.Yaklaşım, Ekim, 1994).
Danıştay ve Maliye Bakanlığı, tasdiksiz defterlere yapılan kayıtlardaki KDV'nin de indirilebileceği görüşündeler (Karar ve özelgeler için Bkz. Şükrü Kızılot, KDV Kanunu ve Uygulaması,s.1.847 vd).

Defter ve belgelerin, mücbir sebep ya da mücbir sebep olmadan ibraz edilemediği durumlarda, kabul edilmeyen KDV indirimleri, belgelerin aslının ya da kimlerden alındığına dair listenin, yargı aşamasında kanıtlanabilmesi durumunda, bilirkişi kanalıyla bu durum tespit ettirilip, kanıtlanabilen KDV indirimi kabul edilir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun görüşleri de bu yönde (Geniş bilgi için ayrıca Bkz. Nuri Değer, KDV Kanunu, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2008).Yukarıdaki açıklamalardan da fark edileceği gibi, yargı mercilerinin görüşü, KDV indirimi ile ilgili belgelerin, yargı aşamasında ibrazı halinde dahi incelenip kabul edileceği yönünde.
Mükelleflerin, KDV indirimleri ile ilgili listeyi, ayrıca evlerinde saklamalarında yarar var...

Sayın Kızılotun yazısında sizin söylediğinizin aksine Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun görüşleri deftere deftere yazılmayan KDV lerin ; belgeye dayalı olması ve bu durumun bilirkişi raporuyla tesbitinde geçerli olduğu üzerine.

Kendi adıma konuyu özetlersem
VUK 219. maddede çift imzalı mahsup fişlerinin deftere kaydedilmiş kabul edilmesi ibaresinin; bu süre dahilinde olupta deftere kaydı düşülmeyen ancak mahsuğ fişlerinin ekinde takılı olan belgelerin, indirim konusu yapılabileğini dolayısyla KDV kanununun faturaların deftere kaydedilmesi şartını taşıdığını iddia etmekteyim.

Ancak Sayın Mabel'in belirttiği ve kanun,tebliğ ve danıştay kararlarıyla desteklediği hususların da , konuyla ilgilenen ve bu şekilde hareket edecek meslekdaşlarımızın gözardı etmeden değerlendirmesi gerektiği inancındayım

Neyse bence zaten başarı mahkemede kazanmak değil, o aşamaya getirmemektir. Mesleğimizn gereği budur.

Bu konu hakkındaki son yazımı yazarken satırlarıma biline bir nasreddin hoca fıkarasıyla son vermek istiyorum.

Bir gün Nasrettin Hoca`nın evine iki kişi gelmiş.
"Aramızda bir anlaşmazlık çıktı"demişler.
Biri derdini anlatmış, Nasrettin Hoca haklısın demiş.
Diğeride derdini anlatmış. Nasrettin Hoca onada haklısın demiş.

O sırada çayları vermekte olan Karısı atlamış,
"Bu nebiçim şey Hoca! ikisine de haklısın dedin?"
Hoca bi an düşünmüş ve karısına dönüp :
"neyapalım hanım sen de haklısın" demiş.

Saygılarımla,
 
Üst