fonradar

Dolandırılan Paranın Kaydı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan sahin12
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

sahin12

Katkı Sunan Üye
Üyelik
9 Kas 2010
Mesajlar
140
Konum
mersin
Öncelikle herkese selamlar arkadaşlar.İşimizle ilgili olarak internet üzerinden sipariş verdik,gerekli yazışmalardan sonra bildirdikleri hesaba parayı yatırdık ancak sonradan anladık ki adamlar dolandırıcı imiş ve bizde dolandırılmış olduk .Sorum şu bu parayı biz zarar olarak kayıtlarımıza alabilirmiyiz?Ne dersiniz?
 
sn.bulentbey in dediği gibi yazma imkanınız ne yazıkki yok, çalınan yada dolandırılan paranın vergi matrahından indirimi söz konusu değildir.
ancak dolandırıcılık nedeniyle yasal yollara başvurmanızı öneririm. Gerekli yazışma dökümanları, internet yazışmaları, İP adresinin tespiti konusunda hakkınız mevcuttur.
tekrar geçmiş olsun
 
Öncelikle herkese selamlar arkadaşlar.İşimizle ilgili olarak internet üzerinden sipariş verdik,gerekli yazışmalardan sonra bildirdikleri hesaba parayı yatırdık ancak sonradan anladık ki adamlar dolandırıcı imiş ve bizde dolandırılmış olduk .Sorum şu bu parayı biz zarar olarak kayıtlarımıza alabilirmiyiz?Ne dersiniz?

Sayın sahin12,

Söyledikleri hesaba cümlenizden paranın bankaya havale edildiğini anlıyorum bunu teyit edermisiniz.
 
Sayın Şahin12

Yukardaki formdaşların yazdıkları doğru bu paranın gider yazma imkanı yok dolayısıyla muhasebe kaydınız.


___________________________________________/______________________________________________

689-K.K.E.G- XXXXXX (B)







102-BANKALAR XXXX (A)

____________________________________________/__________________________________________________


şeklinde kayıt yapıp Geçici vergi dönemlerinde ve yılsonu kapanış işlemlerinde K.K.E.G olarak ilave edilmesi gerekir
 
Evet Sn.Simkesyan yalnız bu hesap yurtdışında bir hesap idi.

Sayın sahin12,

Cevap biraz gecikti kusura bakmayın. Ben arkadaşlarımın cevaplarıyla aynı kanıda değilim. VUK 323 maddesi bilindiği gibi Şüpheli Alacaklar'ı düzenler ve burada yurtiçi yada yurtdışı ayrımı yapmadığı gibi temel olarak seviye sınırlaması da yapılmamıştır. 323. maddedeki şartları yerine getirerek bu yıl şüpheli alacak ve karşılığı ayırarak gider yazabilirsiniz. Parayı havale etmek ve malı satıp bedelini tahsil edememk arasında hiçbir fark yok. Her ikisi de dolandırmak/aldatmak değilmi ?
 
Sayın sahin12,

Cevap biraz gecikti kusura bakmayın. Ben arkadaşlarımın cevaplarıyla aynı kanıda değilim. VUK 323 maddesi bilindiği gibi Şüpheli Alacaklar'ı düzenler ve burada yurtiçi yada yurtdışı ayrımı yapmadığı gibi temel olarak seviye sınırlaması da yapılmamıştır. 323. maddedeki şartları yerine getirerek bu yıl şüpheli alacak ve karşılığı ayırarak gider yazabilirsiniz. Parayı havale etmek ve malı satıp bedelini tahsil edememk arasında hiçbir fark yok. Her ikisi de dolandırmak/aldatmak değilmi ?

SN.simkesyan,
pardon ama nasıl VUK 323 den yararlanabiliyor.. sadece dava safhası şartı mı? kaldıki söz konusu madde ticari alacaklar içindir.. bu olayda ticari alacak söz konusu değilki,

VUK 3.madde; vergilendirmede vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti esastır..

dolandırıcılık sonucu işletmenin zarara uğratılması halinde bu zararın vergi matrahı ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla VUK 323 deki şartlar ticari alacaklar ile ilgilidir.. Nakdi çalınmanın gayrisafi kazancın oluşumu ile ilgisi yoktur.
 
Sayın SuatEkici,

Soruyu tekrar okuyunuz. Paranın çalındığından bahsedilmiyor. Yazışmalardan sonra banka hesabına para gönderiliyor. Bu ( avans veya kısmi ödeme )ticari alacak değilmidir.
 
Sayın Simkeşyan,

bende 323.maddeyi bir kez daha okumanızı rica edeceğim.

-dava ve icra safhasındaki alacaklar.. (yani anlaşmazlık sonucu oluşan alacaklar..)
-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar.. bu fıkradaki bahsedilende olayla örtüşmüyor.

ortada mal veya hizmet teslimi yokki nasıl ticari alacak olacak.

bu arada çalınmanın üzerine takılmayınız dolandırıcılık suçu ile nakdi çalınma oluşmuştur zaten.

işle ilgili olsa bile dolandırıcılık yada para çalınması nedeniyle oluşan hukuki durum neticesinde; vergi matrahından bunları zarar olarak maalesef indiremez ve şüpheli alacak da ayıramazsınız.
 
Sayın Suat Ekici,

Bir firmaya iş yapması için bir avans para ödüyorsunuz ve adamlar işi yapamayıp ortadan kayboluyorlar. Siz bu alacağınızı ticari alacak olarak adlandırmıyorsanız ben size daha fazla birşey söyleyemem. Adamların banka hesabına yapılan havale ile kasadan çalınan parayı nasıl aynı kategoriye koyarsınız.

Arkadaşımız dolandırılan para diyerek zaten yanlış yapmış. Dolandırıldık des daha iyiydi, zaten konuya kullanılan terimle bakmıyorum. Daha önce yazdığım yoruma da baksaydınız, mal verip bedelini alamamakla avans ödeyip karçılığını alamamak arasında hiçbir fark yok. 323. maddeyi gayet iyi biliyorum, bu konu hakkında yazdığım makale ise en çok okunan makalelerim arasında yer alıyor. Burda tüm yazan arkadaşlarımın aksine yorumda bulunma sebebim ise budur.

Ortada yazışmalar ve banka yoluyla havale varken buna asla "hırsızlık" diyemezsiniz. ( Eğer işlemi yapanların kasıtlı davranışları yoksa. ) Sizin b bakış açınızla karşılığı olmayan tüm ön ödemeler ödemeler çalıntı olma tehlikesiyle karşı karşıya demektir. Diyelim ki bu birinci değil de üçüncü işlemde olsaydı başka bir yorum mu yapacaktınız. Evet demeyin. Mümkün değil.
 
Kevork Bey'e katılıyorum. Ancak bir de "nitelikli dolandırıcılık " denen bir kavram var. Yine de havaleyi yapanlar bir şekilde kandırılmış olsalar dahi bence de bu bir ticari alacaktır. Ticari alacağın tabi olduğu hükümlere uyulması gerekir.
 
VUK 323. Maddenin değişmeden önceki halinde şüpheli alacak kaydı yapılabilmesi için öncelikle bu alacağın hasılat kaydedilmiş olması yani bir mal veya hizmet satışına ait olması yönündeydi. 2365 sayılı yasa ile " ticari ve zirai kazancın elde edilmesi......... ile ilgili olmak şartıyla" şeklinde değişmesi ile peşin, avans vs.ödemeler içinde gerekli şartların yerine getirilmesi ile karşılık ayırabilme imkanı getirilmiştir. Esas soruya ise Sn.Kevork Beyin verdiği cevap teorik olarak doğru olsa bile yurtdışındaki bir firmaya alacak davası açıp takip etmek çok zahmetli ve masraflı bir işlemdir. Cezayir'deki bir firmaya açtığımız alacak davası için bugüne kadar yaklaşık 20.000 usd harcanmıştır. Evrakların tercüme ve noter masrafları bile hayli yüksektir.
 
Sayın bulent249,

Verdiğim cevap teorik olduğu gibi aynı zamanda uygulanabilirdir. İlk cevabımda dikkat ederseniz "burada yurtiçi yada yurtdışı ayrımı yapmadığı gibi temel olarak seviye sınırlaması da yapılmamıştır" yazmıştım. Bu nedenle dava yada takip yerine ( tutarı bilmiyoruz o ayrı ) yazılı talep kuralının da uygulanmasını engelleyen bir durum yok. Karşı firmanın durumunun tespiti için başka yollar da var da işin bu bölümüne şimdilik girmiyorum.

Yurtdışına Cezayir için uygulanan yöntemlerle Avrupa (Birliği) ülkeleri için uygulanan prosedürler ayrıdır. Bunlar tamamen farklı konular. Ve tabiki bunlar benzer olaylara örnek teşkil etmezler. 323 maddenin uygulanmasını önerirken de ben dava / icra / takip yollarını önermemiştim esasen.
 
VUK 323. Maddenin değişmeden önceki halinde şüpheli alacak kaydı yapılabilmesi için öncelikle bu alacağın hasılat kaydedilmiş olması yani bir mal veya hizmet satışına ait olması yönündeydi. 2365 sayılı yasa ile " ticari ve zirai kazancın elde edilmesi......... ile ilgili olmak şartıyla" şeklinde değişmesi ile peşin, avans vs.ödemeler içinde gerekli şartların yerine getirilmesi ile karşılık ayırabilme imkanı getirilmiştir. Esas soruya ise Sn.Kevork Beyin verdiği cevap teorik olarak doğru olsa bile yurtdışındaki bir firmaya alacak davası açıp takip etmek çok zahmetli ve masraflı bir işlemdir. Cezayir'deki bir firmaya açtığımız alacak davası için bugüne kadar yaklaşık 20.000 usd harcanmıştır. Evrakların tercüme ve noter masrafları bile hayli yüksektir.

Konunun mükellefler açısından suistimale çok açık yönleri bulunmakta zaten madde gerekçesinde de aynı noktaya dem vurulmuş. Şahsi fikrim ise hasılat hesaplarına kaydetmeden de bu tür avans ödemelerinin vergi matrahından düşülebilmesini sağlayıcı bir düzenleme yapılması gerektiğidir.
143 seri numaralı VUK Genel Tebliğinde de belirtildiği üzere madde metninde “alacağın, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ilgili olması” açık bir şekilde
ön şart olarak kabul edilmiştir. Ön şartın anlamı, 323. maddeyi değiştiren 2365 sayılı Kanunun 55. maddesinin gerekçesinde açık ve yol gösterici bir şekilde ifade edilmiştir.
2365 sayılı Kanunun 55. maddesinin gerekçesi: Karşılık ayrılmak suretiyle zarara intikal ettirilecek alacağın ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olması, diğer bir ifade ile alacağın daha önce hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş bulunmasıgerekmektedir. Buna rağmen özel alacaklarını tahsil edemeyen bazı tacirlerin bunları ticari defterlerine idhal edip sonradan karşılık ayırmak suretiyle matrahlarını düşürdükleri görülmektedir. Bu konudaki vergi kaybını ve ihtilaflarını önlemek için karşılık ayrılacak alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olma şartının madde metninde sarih bir şekilde belirtilmesi uygun görülmüştür. Görüldüğü üzere kanun koyucunun iradesi; alacağın daha önce hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş bulunması şeklinde tecelli etmiştir. Buna göre madde metninde geçen “ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olması” şartının, alacağın daha önce hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş bulunmasışeklinde telakki edilmesi ve ticari veya zirai faaliyet kapsamında olsa dahi iade edilmeyen avans kaynaklı alacakların şüpheli alacak karşılığı ayrılmak suretiyle zarar yazılmaması gerekir. Kanun koyucu bu suretle iradesini; suistimallerin önüne geçmek yönünde kullanmıştır
 
Sayın bil_gin,

Bu alıntı ile yapılan başka yorumlar da var. Ancak bu gerekçenin temeline dikkat etmek gerekir. Bu gerekçenin altında "Ortaklar" yatıyor. Özellikle de "Özel Alacaklar".

Gerçekten ticari hayatın idamesi için yapılan ödemelerin bu kapsama değerlendirilmesi daha önce de yazdığım gibi mümkün değildir. Hesap Uzmanlarının da görüşü bu yöndedir. VUK 141 ve 143 sayılı tebliğlerini de gözden geçirmekte yarar var.

Gelelim hasılat yazılmış olması konusuna; İş için yada mal alımı için yapılan ödeme eğer gerçekten şirketin gerçek kaynaklarından yapılmışsa (kredi almak dahil) bunların şirketin özvarlığı ile yapıldığını kabul etmek gerekir. Özvarlık ise Sermaye sonrası artan özvarlığının şirketin faaliyetleri nedeniyle hasılat kaydedilen gelirlerinin Aktif-Pasif farkından oluşmadığını iddaa etmek mümkünmü ?
 
Sayın bil_gin,

Bu alıntı ile yapılan başka yorumlar da var. Ancak bu gerekçenin temeline dikkat etmek gerekir. Bu gerekçenin altında "Ortaklar" yatıyor. Özellikle de "Özel Alacaklar".

Gerçekten ticari hayatın idamesi için yapılan ödemelerin bu kapsama değerlendirilmesi daha önce de yazdığım gibi mümkün değildir. Hesap Uzmanlarının da görüşü bu yöndedir. VUK 141 ve 143 sayılı tebliğlerini de gözden geçirmekte yarar var.

Gelelim hasılat yazılmış olması konusuna; İş için yada mal alımı için yapılan ödeme eğer gerçekten şirketin gerçek kaynaklarından yapılmışsa (kredi almak dahil) bunların şirketin özvarlığı ile yapıldığını kabul etmek gerekir. Özvarlık ise Sermaye sonrası artan özvarlığının şirketin faaliyetleri nedeniyle hasılat kaydedilen gelirlerinin Aktif-Pasif farkından oluşmadığını iddaa etmek mümkünmü ?
Sayın ksimkesyan üstadım. Hem fikirim sizinle. Maalesef ülkemizde kanunların uygulanması noktasında karşılaştığımız her olayı aynı kefeye koyma içgüdüsü yatıyor bence bunun içinde. Sağolsunlar mahkemelerimizde bu konularda genel teamüllere göre hemencecik veriyorlar kararlarını. Her olayın dikkatlice incelenip kararların ona göre verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Örneğin daha geçen gün dayımın başına gelen bir olayı paylaşayım sizinle. Dayım bir apartmanda kapıcılık görevi yapıyor. Apartmanda oturan bir kişi rica ediyor ve havaalanına bırakıyor bu kişiyi. Hava alanına girerken polisler çeviriyor ve sorguluyorlar hem adamı hem dayımı korsan taksi misin vs. konularda ama ikna olup geçmesine izin veriyorlar. Sonra dayım adamı perona bırakıyor ve adam arabadan inerken bir miktar para veriyor dayıma. Parayı verme sebebi de kendisi yokken evine alınmasını istediği ufak tefek malzemeler. Polisler hava alanından çıkarken çeviriyorlar dayımı arabasını bağlıyorlar 2ay otoparka koyuyorlar günlüğü 10 TL üzerine birde 2,000 küsür ceza kesip gönderiyorlar. Tehdit ediyorlar seni maliyeye götürürüz vs diye. Sonrası işte tabirimi mazur görün tırmalama. Hadi buyrun.
saygılar;
bil_gin
 
Sayın bil_gin,

Yıllardır birsürü dava olay didişme nedendir sanıyorsunuz. Yasa didaktiğimiz okadar bozuk ki yazılanları kimbilir kaç ayrı şekilde yorumlamak mümkün oluyor. Sonra da o öyle değil bu böylediri anlatmak için göbeğinizin çatladığı doğrudur. e yazıkki bizim işimiz en çok dertli olanı. Daha yılmadım ama o ayrı.
 
Üst