Ynt: Uluslararası Bir Firmanın Türkiye Mümessiliği Hk.
Konuyu Türk Ticaret kanununun 56 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümleri çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Kural olarak İki kişi, aralarında yaptıkları sözleşme ile ile üçüncü kişilerin edimlerini ipotek aylına alamazlar. Bunun istisnası Türk Ticaret Kanununda düzenlenen haksız rekabet koşullarının oluşmasıdır. Kanunda (Md.57) haksız rekabetin unsurları ayrıntıları ile sayılmıştır. Bunların dışında kalan edimler de haksız rekabet hükümleri çerçevesinde değerlendirilemezler.
Soruda geçen olayda bayi olmadığı halde bayi imiş gibi davranılarak satış yapılıyorsa haksız rekabet var demektir. Bu durumda sözleme yapan bayi için tazminat hakkı doğar. Bunun dışında yapılacak bir işlem yoktur. Diğer taraftan daha önce de söylediğim gibi Türkiyede yapılan diğer satışların tespiti halinde bunlar için acete sözleşmesi gereğince pay almak mümkündür. (Vehbi Koç ile Ford Otomobil kumpanyası arasında yapılan böyle bir sözleşede Türkiyede yapılan diğer tüm satışlar için Koç'a çok büyük meblağlarla acente hakkı ödenmişti. Koç'un ifadesine göre ilk servetini böyle yapmıştı)
Üçüncü kişilerin sorumluluk altına alınabilmesi için yapılan acentelik anlaşmasının onların ıttılaına sunulması yani tescil ve ilan edilmesi gerekir. Bunu için dışarıdaki firma ile yapılan acentelik anlaşmasının ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmelidir.
İşin pratiğini öğrenmek için ticaret odası ile temasa geçin.
Konu ile ilgili bir Yargıtay kararı aşağıdadır.
ÖZETİ: F.T. FİRMASI İLE BAYİLİK VEYA TALİ BAYİLİK İLİŞKİSİ BULUNMAYAN GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİLERİN, BAYİİ GİBİ DAVRANARAK,DAVACININ BAYİSİ OLDUĞU ÜRÜNLERİ, TEKRAR BUNUN TİCARİ İLE UĞRAŞAN İŞYERLERİNE PAZARLAMASI, HUKUKEN HİMAYE EDİLEMEZ VE HAKSIZ REKABET OLDUĞUNUN KABULÜ ZORUNLUDUR.
(Yarg. 11. HUKUK DAİRESİ E.997/684 K.997/2611 T.08.04.1997)
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Samsun Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 15.10.1996 tarih ve 70-591 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 8.4.1997 gününde davacı avukatı S.D.Ö. ile davalı avukatı S.G. gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı F.-T. Meşrubat Pazarlama A.Ş.'nin Samsun'da tek yetkili bayisi olduğunu, buna rağmen davalının bayi olmadığı halde adı geçen şirketin P., F. vs. gibi ürünlerini Samsun'da toptan pazarladığını, bu hususun haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve men'ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının başka şirketlerle yaptığı sözleşmenin müvekkilini bağlamayacağını, davalının diğer büyük marketlerden satın aldığı ürünleri pazarladığını, piyasada tekel oluşturmaya yönelik istemlerin kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının dava açma yetkisi benimsendikten sonra, davacının bayisi olduğu ürünlerin davalı tarafından da gerek toptan ve gerekse perakende olarak satışa arzedildiği, ancak serbest piyasa ekonomisi ve ticaret özgürlüğü içinde bu şekildeki mal alım satımları yapmasının haksız rekabet olmadığı, emsal Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dışı F.-T. Meşrubat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.'nin ürettiği meşrubat ve meyve sularının Samsun ile Merkez İlçesi de dahil olmak üzere bazı il ve ilçelerdeki dağıtım ve pazarlama yetkisini 29.1.1995 tarihli bayilik sözleşmesi ile davacı şirkete verdiği ihtilafsız olup, sözleşme kapsamında kalan bölgelerdeki market, bakkal, büfe vs. gibi işyerlerinin T.-F. ürünlerini tüketiciye satmak üzere her nereden temin edebilecekleri, serbest ekonomi ve ticaret özgürlüğü içerisinde mütalaa edilmek ve yine bu gibi işyerlerinin doğrudan tüketiciye olmak üzere perakende veya toptan satışları serbest ekonomi ve ticaret özgürlüğü içinde değerlendirmek gerekir ise de, F.-T. firması ile bayilik veya tali bayilik ilişkisi bulunmayan gerçek veya tüzel kişilerin, bayii gibi davranarak, davacının bayiisi olduğu ürünleri, tekrar bunun ticareti ile uğraşan işyerlerine pazarlaması, hukuken himaye edilemez ve haksız rekabet olduğunun kabulü zorunludur.
Dava konusu somut olayda, davalının bayisi olmadığı halde F.-T. ürünlerini toptan ve perakende olarak pazarladığı saptanmış, hatta ikrar edilmiş ise de, bu satımların doğrudan tüketiciye mi, yoksa tekrar ticari gaye ile olan işyerlerine mi olduğu hususları açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu durumda mahkemece, uzman bilirkişi veya bilirkişiler vasıtasıyla davalı işyeri ve defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak, işyerinde bulundurulan ürünlerin miktarı, işyeri hacmi de dikkate alınarak, bayii sıfatıyla bulundurulup bulundurulmadığının, toptan satışların tekrar ticari gaye güden işyerlerine yapılıp yapılmadığının daha açık bir anlatım ile davalının bayii gibi davranıp davranmadığının tespiti ile hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 9.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 8.4.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ******