Fıkra Köşesi..

Kim Deli

Akıl hastanesinde odaları gezen başhekim, bir hastanın bir şeyler yazdığını görünce ona ne yazdığını sordu. “Gördüğünüz gibi kendime bir mektup yazıyorum doktorcuğum. Çok özlemiştim kendimi de” dedi hasta. Hastasının bu yanıtı üzerine doktor daha da meraklandı. “Eeee söyle de biz de öğrenelim, neler yazmışsın bakalım kendine.” dedi doktor. Hasta başını kaldırdı doktorun yüzüne dik dik baktı ve şöyle dedi: “Allahaşkına siz deli misiniz doktorcuğum. Mektubu daha yeni yazıyorum. Önce bitireyim, sonra postaya vereyim, daha sonra postacı getirsin, ben de okuyayım ki ancak ondan sonra söyleyebileyim neler yazmış olduğumu.”
 
TEMEL'İN TAVUKLARI

Temel tavukçuluk yapmaya karar vermiş. Şehirden 1000 tane tavuk alarak köyüne gelmiş ve bunları bacaklarından toprağa gömmüş günde 3 kez sulamış ancak 2 gün sonra bir bakmış tavukların hepsi ölmüş Bu duruma çok kızan ve ne yapacağını bilemeyen Temel hemen Trabzon'daki Ziraat Odasına durumu anlatan bir mektup yazmış. Mektupta tavukları toprağa ayaklarından gömdüğünü ancak tavukların öldüğünü ve ne yapması gerektiğini sormuş Bir kaç gün sonra Trabzon'dan yanıt gelmiş:



- Yazdığınız mektup elimize ulaştı. Durumu anladık ancak daha iyi bir araştırma için topraktan örnek yollamanız gerekmektedir.
 
Türk Havayollarının İstanbul-Wien seferini yapan uçakta inişe doğru pilot anons eder:

'Sayın yolcularımız 25 dakika sonra Viyana havalimanına inis yapacağız, hava parçalı-bulutlu 15 dereceee ........AMAN ALLAHIM!.............' !....!!!

Ve anons o anda kesilir. Bütün yolcular panik halindedir. Ortalık çalkalanır.
Bir kaç dakika sonra, ki bu yolcular için sanki yıllar kadar uzun sürmüştür;

Pilot: 'Sayın yolcularımız, kusura bakmayın sizleri korkuttum ama hostes yanlışlıkla üstüme bir fincan sıcak kahve döktü, canım çok yandı, pantalonumun ön kısmını bir görseniz!'

Arka sıralarda oturan bir yolcu bağırarak:
'O da birşey mi, sen bizim pantalonların arka kısmını bir görsen'....!!!!
 
GÜNAYDIN TEMBELLER…!!!



1. - Pazardan süt alıp yoğurt yapmıyorsan,o marketlerden aldığın
katkısının ne olduğu belli olmayan, yoğurt kılığındaki ürünü
yiyeceksin. Sevgili tembelciğim!

- ''Memelerim sarkacak!'' diye çocuğunu emzirmezsen o çocuk yaşam
savaşına zaten yenik başlayacak,Ajda Pekkan akıllım.

- 'Salça yap' demiyorum ama memleketinde elleri öpülesi kadınlarımızın
yaptığı salçalardan satın almıyorsan,kanserojen içeren katkılı
salçaları hem yiyecek hem de yedireceksin mutfak güzeli(!)

- 'Erişte yap' demiyorum ama en azından marketten makarna alacağına
köy pazarından erişte satın al be kadın(!).Erişte ne mi?Annene
sor,kayınvalidene sor,mahallendeki yaşlı ebe'ye sor. Sorgusuzum

- Pazardan kese yoğurdu alıp,ayran yapmışlığın yok,bir dene daha önce
ayran diye içtiklerinin ne olduğunu gör bari meraksızım,

- Dört tane biberi,üç tane salatalığı hazır sirkeye koyup turşu yapmak
zahmetine katlanmıyorsan önüne konan o hazır ne olduğu belli olmayan
turşuları zıkkımlanacaksın,içinde koruyucu olduğu için miden
ağrıyacak,sen de adamın başını ağrıtacaksın geçimsizim,

- Yaz aylarında 5-10kğ biber alıp kurutup sofralık biber yapmazsan
Avrupa kapılarından dönen alfoksinli kiremit tozlu ve boya katkılı toz
biberleri ziftleneceksin tembel uyuşuğum,

- Yaz günleri pazardan alacağın domates taze fasulye, bamya,
börülce,vb.organik yiyecekleri hazırlayıp dondurucunda kışa
hazırlamazsan,marketten ürünün korunması adına içine ne konduğunu
bilmediğin renkli kutulardaki lastik tadındaki sebzeleri yiyeceksin
hazırcım,

- Limon şeker ve suyu karıştırıp limonata yapmıyorsan kolon kanseri
yaptığı kesinleşen mısır şekeriyle hazırlanan boyalı suları
içeceksin,'Dondurmam Kaymak' filmindeki yurdum dondurmacısı yalan mı
söylüyor?Gıda boyası, şeker su karışımı.. Afiyet olsun beslenme
özürlüm,


- Mahalle kasabından kıyma alıp güzelim türk köftesini yapmazsan
-utanmadan-bir soğan halkasının reklamını yapan,küçük çocukları suni
oyun bahçesinde 'dondurma' diye sattığı kremayla kandıran 'büyük
şeytan' Amerika'nın o aptal yağ deposu hamburgerlerini
yiyeceksin,ondan sonrada 'kilo aldım,damar sertliği
yaşıyorum,halsizim, şekerim yükseldi' diye beyaz önlüklülere
koşacaksın.
Onlarda seni daha değişik zehirlerle(!) tedavi etmeye çalışacaklar.Bu
seferde böbreklerin karaciğerin miden zarar görecek,ondan sonra
da''Bunlar neden benim başıma geliyor?'' diye zırıl zırıl
ağlayacaksın. Düşüncesizim!

- Gerçek balımız yerine salt ucuz diye Çinden gelen bal yedirirsen
çocuğuna o çocuk hem fiziksel hem ruhsal olarak eksik gelişir daha
doğrusu gelişmez,gözleri bile çekik olur yahu. Ucuzcu meraklım!

- 'Bizim zamanımızda' diye başlayan ak elli, bal dilli,nur yüzlü
büyüklerin sözünü kesip ''Geçti sizin zamanınız,şimdi herşeyin hazırı
ve kolayı var dersen!''hazır ve kolayın sana hazırladığı sonuçlara
katlanırsın. Çok bilmişim!

- Sabahları zeytinli peynirli, ballı, yumurtalı, kahvaltı yerine kedi
çanağında süt ile karıştırdığın Amerikan mısır gevreği mama ile
kendini kandırmaya devam edersen hastalık için çok beklemeyeceksin
tembel tenekem,

- Un yumurta şekeri karıştırıp bir kek dökmezsin,çocuğunun eline cips
ve şekerleme verirsin ondan sonra 'bu çocuk obez oldu!' diye doktora
götürürsün. Doktor çocuğuna ne yapacak sanıyorsun? Tıp özürlüm!

- Uykundan feragat edip,okula giden ufacık çocuğuna kahvaltı
yaptırmayıp beslenme çantasına tost yapıp,meyva suyu ya da süt
koymazsan,vicdanını rahatlatmak için verdiğin para ile çocuğun sabahın
erken saatinde o soğuk havada cola ile soğuk sandviç yediğini bilmiyor
musun?Adı 'anne' olan kadıncık!

- Babanın annenin gençliklerinde bir günde yürüdükleri mesafeyi sen
bir ayda yürümüyorsan -utanmadan- deniz kenarında bile arabayla
geziyorsan,
bakkal'a gitmek yerine telefonla sipariş veriyorsan ''Kollestrolüm
var,belim kalınlaştı,gıdığım sarktı,damarlarım elektrik kablosu gibi
sertleşti,karaciğerim yağlandı'' diye ağlamayacaksın.Hareket özürlüm!

- Artık 'altın günlerinizi' bile pastanelerde yapıyorsunuz,pastanenin
bol yağlı, kremalı güzel görüntülü ama doğal olmayan hazır şerbetler
ve ne idiğü belirsiz yağlar kullanılarak hazırlanmış ürünlerini renkli
ve de gazlı sıvılarla birlikte tüketiyorsun, üzerine-günah çıkarmak
için de- çay'ı şekersiz içiyorsun.Kısır bile bu yediklerinden çok daha
doğal ve zararsızdır. Sosyete özentilim!

- ''Tembel Avrat'' reyonundan ayıklanmış yıkanmış sebze almanı kabul
ettim de,kuru soğanın küp şeklinde doğranmış ve dondurucu da
korunanını satın almanı nasıl anlayayım be kadın(!)...

- Gösteriş yapacağım diye lüks mekanlarda sevmediğin ve doymadığın
halde en pahalı yemek olan suşi yiyip,eve dönerken etrafını kolaçan
ettikten sonra kaldırımdaki kokoreççiden ya da köfteciden ekmek arası
yiyen, ya da diğer tezgahdaki nohutlu pilava saldıran sen değil
misin?Yalancı sosyetem.
 
BU DA GÜNÜN TEMELİ



Temel bir gün yanına torununu almış ve askerlik anılarını anlatmaya başlamış:



- Pen askerlik yaparken savaş çıktı ve pizi savaşa cönderdular.

Nasıl savaşıyoruz, nasıl savaşıyoruz.

Aslanlar cibi.

Tüşmanları pir pir öldüreyruz.

Derken pir gün pusuya düştük ve bizi esir aldular.

Cünler sonra düşman ordularının komutani geldi:



- İki seçeneğinuz var. Ya hepinizi öldürürüz, ya da tecavüz ederuz, dedi.



Temel`in torununun gözleri parlamış:



- Ee dede sonra ne oldu....??



Temel, lafı ağzından kaçırdığına bin pişman :



- Sonra tabü hepimizu öldürdüler....
 
Biraz argo ama anafikir müthiş..

Alıntıdır ve ne kadar doğrudur bilemiyorum....
CEM BOYNER AŞAĞIDAKİ FIKRAYI TÜM ÇALIŞANLARINA GÖNDERMİŞ

Doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış.Kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış.Kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiş. Yanında da en yakın yardımcısı Haso.Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:-'Ula Hasso, ahali bakiy mi?'Hasso cevap verirmiş:-'Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir.'Ağa çisiyle karın üzerine imzasını atarmış 'Abdullah Cizrelioglu'.Sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:>-'Hala bakirler mi?'-'He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkıslirler.'Her sene ayni tören sürermiş.>Aradan 7 yıl geçmiş.Ağa yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına.Sormuş Hasso'ya:-'Ahali bakir mi?'-'He ağam, bakirler, köpekler, kediler bile camdadır.'Ağa 'Abdullah' diye adini , arkasından 'Cizrelioglu'diye soyadını yazmaya başlamış ki; kalakalmış, çünkü yaş gereği prostat. Halka rezil olmak var. Alçak sesle Hasso'ya sormuş:-'Bakirler mi?'-'He ağam, bakirler de, sen ne diye durdin öyle?'Ağa çaresiz:-'Ula gel yanıma, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu.'diye emretmis.Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanınkulağına eğilip :-'Ağam' demiş, 'Kırk yıldır kafama vurdin, salak dedin,sırtıma vurdin aptal dedin.Ha bu kulun okumayi yazmayi sökemedi ki, ucuni tut da yazının devamını sen yaz.
"Birlikte çalıştıklarınızı eğitmezseniz ..... tutacağınız gün yakındır.."
 
Son düzenleme:
[h=5]Temel Amerikaya gelir ucaktan iner passaport olayi filan falan immigration office alirlar bunu. Memur sorar:
- "What's your name Sir?"
- "Temel"
- "Surname?"
- "Kaya"
- "Sex?"
Temel gayet sakin cevaplar
- "3 times a week" (haftada 3 kere)
Memur sasirir ve olayi toparlamaya calisir.
- "Sir, you understood me wrong. I mean male? or female?" (Beni yanlis anladiniz, cinsiyet soruyorum; kiz mi erkek mi?)
Temel yine hic beklemden cevaplar
- "Doesn't matter" (Farketmez)[/h]:)
 
[h=5]Temel dokturdur ve hasta yakınları Temel'e sorar:
- Doktor bey hastamızın durumu nedir?
- Sizin hasta ciddi..
- Ciddi mi? Ne kadar ciddi doktor?
- Ne gada ciddi bilmiyrum ama epey yol cidmiştur..
- Ne diyorsunuz doktor?
- Ciddi diyrum uşağum ciddi,öbür tarafa ciddi,öldi yani öldi...[/h]
 
[h=5]Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"[/h]
 
3 Arkadaş

Adanalı Cemal, Kayserili Kemal ve Temel bu üç arkadaş Boğaz Köprüsü’nde tamir yapıyorlarmış ve karıları da bunlara yemeleri için

bir şeyler hazırlıyormuş. Ama hep aynı şeyler. Kayserili yemek torbasını açıyor pastırmalı ekmek. Adanalı açıyor köfte ekmek.

Temel açıyor ekmek arası hamsi. Bu hep böyle devam ediyormuş. Neyse günlerden bir gün bunların canına tak etmiş ve demişler

yine aynı şeyleri hazırladılarsa kendimizi köprüden atalım. Adanalı bakmış ekmeğe köfteli hop aşağıya atlamış, Kayserilininki de

pastırmalı, oda atlamış aşağı. Temel bakmış hamsili, o da dayanamamış ve atlamış. Bunların evlerinde de ağıt yakılıyormuş.

Adanalının karısı:

- “Vah zavallı kocacığım köfte ekmeği ne çok severdi hep kendi ellerimle hazırlardım. ”

Kayserili:

- “Vah zavallı kocacığım pastırmalı ekmeği ne çok severdi hep kendi ellerimle hazırlardım. ”

Karadenizli ise

- “Vah zavallı kocacığım hamsi+ekmeği ne çok severdi her sabah kalkıp kendi hazırlardı. ”
 
Temel sigaranın zararları konulu bir konferansta konuşuyormuş. Bir adam sormuş,
-Hayatım boyunca sigara içtim ve seksen yaşına geldim. Ne diyorsunuz?
-Sigara içmeseydun belki da doksan yaşuna gelmiş olacaktun.
 
Zencinin biri tam Türkiye'ye uçacakmış ki pasaportunu kaybetmiş. Kara kara düşünürken yere bi bakmış, Leonardo Di Caprio'nun pasaportu. Artık ya hep ya hiç diye düşünmüş kendi resmini yapıştırıp girmiş hava alanına.
Görevlinin yanına gitmiş ve görevli kim olabilir, tabi ki bizim Temel.
Temel pasaportu incelemiş, bakmış isim Leonardo Di Caprio, resimdeki zenci. Bu işte bir yanlışlık var diye düşünmüş yan masaya Dursun'a seslenmiş.
- “Ula Dursun, habu Titanic batmişmiydi yoksa yanmişmiydi?”
 
Temel ile Dursun Almanya'da okumaya gitmişler. Okulun son haftası Temel Türkiye'ye dönmeye karar vermiş.

Dursun'a; "Dursun, sen benim karneyi al bizim eve telefon et, babamın anlamaması için de bir zayıf varsa bir Muhammed'in, iki zayıf varsa iki Muhammed'in selamı var de." demiş.

Temel Türkiye'ye döndükten sonra Dursun karneyi almış ve Temel'e telefon açmış.

Dursun:

- Temel, Ümmeti Muhammed'in sana selamı var...
 
Birkaç fıkra

Temel dolmuşa binmiş. Dolmuşta 3 erkek, bir de hamile bir bayan varmış.
Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayandan "tırrrrt" die bi ses gelmiş. Bayanın bozulmasını istemeyen adamlardan birisi "affedersiniz çok yemişim; mazur görün" diyerek centilmenlik yapmış.
Temel olayı görmüş ve centilmenlik fikrini tutmuş.
Bir süre sonra bir 'tırrrrt' sesi daha gelmiş. Tam temel daha evvel planladığı gibi centilmenlik yapmaya hazırlanırken; bu sefer diğer adam atlamış ve o da "affedersiniz çok yemişim; mazur görün" demiş.
Temel centilmenlik sırasını kaptırınca bir hayli üzülmüş ve centilmenlik yapmak için kadının tırtlamasını beklemeye başlamış.
Derken bir 'tırrrrt' sesi daha gelmiş, fakat temel tam söyleyeceği sırada dolmuştaki 3. adam yapacağını yapmış ve "Kusura bakmayın; çok yemişim, mazur görün." diyerek Temel'in sırasını kapmış.
Centilmenlik yapamayınca içinde kalan Temel durağı geldiği için dolmuştan indiğinde 'mutlaka centilmenlik yapmalıyım' diye düşünmüş ve dolmuşun kapısından içeri dönüp; "Ha pu kadun pi taha o.....sa, pilun ki pen yaptum!" demiş.

**************


Şiddetli ishal olan Temel, hastaneye kaldırılmış.
Doktor, kısa bir muayeneden sonra, hastabakıcıya talimatını vermiş:
- Hastamız şiddetli ishal; kendisini hemen tekerlekli sandalyeye oturtun ve ilgili servise götürün.
Hastabakıcı Temel'i tekerlekli sandalyeye koymuş, ama yanlışlıkla koridorun sonundaki psikiyatri servisine bırakmış.
Aradan birkaç gün geçmiş. Temel'e ilk teşhisi koyan doktor, Temel'i psikiyatri servisinde görünce şaşkınlıkla sormuş:
- Yahu sen ishaldin, ne arıyorsun psikiyatri servisinde?
Temel kafasını sallamış:
- Ne pileyum? Sizin hastabakıcı puraya ceturdi...
- Peki ishal durumun nasıl?
- Aynen eskisi gibi ama...
- Aması ne?
- Artuk kafama takmayrum.

*************
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
-Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
-Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
-Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı

******
 
Gülen eşek;
Padişahımız Abdülmecid'in bir eşeği varmış.Bu eşek hiç gülmezmiş ve çok üzgün bir eşekmiş.Padişah bu duruma çok üzülüyormuş.Bir gün halkından eşeğini güldürmesini istemiş ve güldürebilen saraydan istediği alıp gidecekmiş.Halk sırayla şansını denemiş ve eşeği güldürebilen çıkmamış.Sonra Namık Kemal adında bir adam gelmiş ve "padişahım musadenizle ben bu eşeği güldürürüm" demiş.Padişah "Musade senin güldür bakalım" demiş.Namık kemal eşeğin kulağına bir şey fısıldamış ve eşek bangır bangır gülmeye başlamış.Aradan haftalar aylar geçmiş eşek susmak bilmiyor.Padişah deliye döner susturun artık şu eşeği diye halktan yardım ister.Herkes gelir ne yapar eder susturamaz eşeği.Daha sonra Namık Kemal adında bir adam çıka gelir ve eşekle yalnız kalmak ister.1-2 dk.Sonra çıkar gelir ve eşek susmuştur.Padişah şaşkın "Sen ne eyledin de bu eşek sustu." diye sorar.Namık Kemal cevap verir; İlk geldiğimde benim ki seninkinden büyük dedim inanamadı güldü, şimdide çıkarıp gösterdim.
 

Benzer konular

Üst