Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Üyelik
13 Eki 2009
Mesajlar
82
Yasalar, toplumun refahını huzurunu korumak ve yanlış yapılacağı hissedilen bir konu nun,daha yanlış yapılmadan önlenmesini sağlamak amacı taşır.Yasalar insan yaşamını insanca yaşanacak hale getirmek amacıyla ortaya konulmuş kurallar bütününün genel adıdır.
Yasalar hiçbir zümreye,mesleğe,gruba ya da kişiye ayrıcalık verecek şekilde hazırlanamaz.Zaten böyle bir şey yapması o toplumda huzurun huzursuzluğa dönmesine sebep olur ki; bu durum o ülkenin hukuk devleti olma özelliğinden sapmasına sebep olur.
Son zamanlarda bir çok meslek mensubuna ödenmeyen SSK primlerinin giderleştirildiği gerekçesiyle yazılar yazılmakta ve düzeltmesi istenmekte,ya da inceleme amacıyla defter belgeleri istenmektedir.
Aslında yıllardır biz meslek mensuplarına öğretide, hep ödenmeyen SSK primleri işveren payları giderleştirilmez. 180 ya da 280 nolu hesaplara aktarmak gerekir diyegelindi.
Artık mesleğimiz ;nerdeyse Fatih Sultan Mehmet?in İstanbul?u Fethettiği yaşa geldi.Katiplikten çıkmalı ve derhal Hukukçu elbisemizi de giyme cüretini göstermeliyiz.
Konuyu Hukuken irdelediğimiz de;
A)Hepimizin bilmek zorunda olduğu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanun?unun 40.maddesinin 1.ve 2.fıkrası şöyle;
40/ 1) Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler.
40/2)Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27'nci maddede yazılı giyim giderleri; şeklindedir.
Yine Ticari kazancın tesbitine ait usul ve esaslar ise, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu`nun 37, 38 ve 39 uncu maddelerinde düzenlenmiştir. 37 nci maddenin birinci fıkrasında ticari kazancın tarifi yapıldıktan sonra, dördüncü fıkrasında, ticari kazancın Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek ( Bilanço veya işletme esası ) veya basit usullere göre tesbit edileceği hükme bağlanmıştır. "Bilanço esasına göre ticari kazancın tesbiti" başlıklı 38 inci maddede, bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonuda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olarak tanımlanmış, "İşletme hesabı esasında ticari kazancın tesbiti" başlıklı 39 uncu maddede; "işletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müsbet farktır" denildikten sonra parantez içerisinde "elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla, tahakkuk eden alacakları; giderler ise; tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder" denilmiştir.
Her iki maddenin son fıkralarında ise ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddelerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.

Burada 40/2. de belirtilen" ödenmiş olması" ibaresi, sigorta primlerinin Türkiye`deki sigorta şirketlerine yatırılması koşulunu ortaya koymak içindir. Gercek ücretin tayininde brüt ücretten hangi indirimlerin yapılacağını gösteren 63 üncü maddenin 2 nci bendinde, emekli aidatı veya sosyal sigorta primlerinin Emekli Sandığının veya Sosyal Sigortalar Kurumunun Türkiye`de olması şartıyla indirilebileceği hükme bağlanmakla, yasa koyucu gayesini burada açıkça belirtmiştir.
Vergi Usul Kanun?unun 287 nci maddesinin, gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup, henüz ödenmemiş olan giderlerin mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerleneceği yolundaki amir hükmü de tahakkuk etmiş, fakat ödenmemiş borçların gider yazılacağını açıkça göstermektedir.
B)506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun?unun "primlerin ödenmesi" başlıklı 80 inci maddesinin birinci fıkrasında" işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar kuruma ödemeye mecburdur" dendikten sonra üçüncü fıkrasında, prim süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda belirtilen gecikme zammı oranlarının uygulanacağı, altıncı fıkrasında da, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 9,12,21 ila 27 ile 36, 101 ve 103 üncü maddelerinin kurum alacakları hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası kanun?unun 88.maddesinin 1.fıkra
sında da ?4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.?hükmü ile beraber aynı maddenin 11.fıkrasında ise ? Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarları, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz? hükmü mevcuttur.

DEĞERLENDİRME:
Vergi sistemimizde "ödeme" tabiri, geniş kapsamlı bir tabir olup, hesaben ve nakden ödemenin ikisini de kapsamaktadır.GVK 94.madde hükmünde de bu iki tabiri kolayca görebilirsiniz. Hesaben ödeme, ödemenin para olarak yapılması yerine muamelenin bir takım hesaplara kaydedilmesidir. Bu hesapların verdiği netice de bir kıymet ifade eder. Bu nedenle sigorta primlerinin gider yazılabilmesi için tahakuk ettirilmiş olması, yani Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklandırılmış olması yeterlidir.
Gerek Gelir Vergisinde, gerekse Kurumlar Vergisinde, vergilendirme dönemi, hesap dönemidir. Hesap dönemi de normal olarak bir takvim yılını kapsar. Vergilendirmede hesap döneminin esas alınması, kazanç tesbitinin de doğal olarak hesap dönemi itibariyle yapılmasını gerektirir. Aksi uygulama ile, tahakkuk etmiş, fakat tahsil edilmemiş alacaklar bilanço aktifinde dönem kazancını arttırıcı bir unsur olarak kabul edilirken, bilançonun pasifinde yer alan tahakkuk etmiş sigorta primlerinin, yani borçların ödenmemiş olduğundan bahisle gider olarak indirilmemesi, gelirin gerçekliği ve verginin dönemselliği ilkelerine de aykırı düşer. Yasa koyucu, ticari kazancın tesbitinde genel ilke olan tahakkuk esasından ayrılarak, ancak ödenmiş bulunması halinde gider olarak indirileceğini kabul etseydi, bunu açıkça ifade eden bir deyim kullanırdı. Bunu da Gelir Vergisi Kanunun 40 ıncı maddesinde değil, Vergi Usul Kanununun 192 ve 194 üncü maddelerinde istisnalar olarak hükme bağlardı.
Biz burada GVK 40.maddede gider yazmayı fiilen ödemeye bağlayıp bağlamadığına bakacağız..40.madde ve 41.maddelerde fiilen nakden ödeme şeklinde bir konu söz konusu değildir.Kaldı ki bir telefon faturasının ödenmeden gider yazılması söz konusu iken ve bu haberleşme giderinin işletmenin ticari faaliyetinin idamesi için zaruri iken,neden işçi çalıştırılması sebebiyle doğan ssk primlerinin giderleştirilmesinde fiili nakden ödeme şartı aransın.Ayrıca sırf bir kurumun tahsilatını artırmak amacıyla gerek VUK.gerekse GVK sistematiğini alt üst eden bir uygulamanın lafzi olarak uygulanmak istenmesi doğru değildir.
Sigorta primi gibi, tahakkuk ettiği andan itibaren, 506 ve şimdi 5510 sayılı Yasada öngörülen süre içerisinde borçlunun kendi rızası ile, veya daha sonra yasal yollarla mutlaka ödemek zorunda olduğu, diğer borçlarından farkı olmayan bir borcun, yalnızca yasanın sözüne bağlı kalınarak ödenmemiş olduğundan bahisle, tahakkuk ettiği yılda gider yazılmamasını kabul etmek, Gelir ve Kurumlar Vergisi ve Vergi Usul Kanununun genel ilkelerine ters düşecek ve muhasebe yönünden de zorluklara neden olacaktır.
Açıklanan nedenlerle işçi ücretlerinden kesilerek eski Sosyal Sigortalar Kurumuna,yeni Sosyal Güvenlik kurumuna ödenmesi gereken işveren ve işçi sigorta primlerinin tahakkuk ettirildikleri yılda gider yazılması gerekir.
Kaldı ki bu hususta T.C.Danıştay İçtihatı Birleştirme Genel Kurulu Kararı mevcuttur.Bu kararda aynen bu yöndedir.28/09/2009

Saygılarımla.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Vergi kanunları açısından gider yazmanızda sakınca yok. Mahkemeler bu tip tebliğle getirilen düzenlemer kanunda olmayınca yok olarak görmektedir. Ancak SGK yapacağı incelemede defter kayıtlarından dolayı yüklüce ipc kesmesini göze alabiliyorsanız.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Sayın TURKO Anayasa mahkemesinin 1990/27 E.,1991/39 Kararı düzenleyici işlemlerin hangi şartlarda düzenlenmesi gerektiğini net bir şekilde açıklamıştır.Bir çok tebliğ,genelge bu bağlamda yok hükmündedir.

Yalnız son cümlenize üzülerek katılmıyorum.Tabiiki cezaları göze almak gerekir.Unutmayın ki yanlışı kabullenmek doğrudan bir adım daha uzaklaştırır.

Hep savuna geldiğim bizler hukukçu kimliğimizi de ön plana çıkarmak zorundayız.


Saygılarımla.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

SGK kanunda var olan bir ceza yok kabul edilemeyeceğine göre ve sgk'ca yapılan incelemede gider yazdığınız göründüğünde defter ve kayıtların gerçeği yansıtmadığından dolayı ipc keseceklerdir.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Sayın TURKO;Kanunun 102.md.e bendi," 86 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki yükümlülüğü Kurumca yapılan yazılı ihtara rağmen onbeş gün içinde mücbir sebep olmaksızın yerine getirmeyenlere;

1) Bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü iseler, aylık asgarî ücretin oniki katı tutarında,

2) Diğer defterleri tutmakla yükümlü iseler, aylık asgarî ücretin altı katı tutarında,

3) Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgarî ücretin üç katı tutarında,

4) Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla; defter ve belgelerin tümünü verilen süre içinde ibraz etmekle birlikte, kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu halde tasdiksiz tutulmuş olan defterler, kanunî tasdik süresi geçtikten sonra tasdik ettirilmiş olan defterlerin tasdik tarihinden önceki kısmı, işçilikle ilgili giderlerin işlenmemiş olduğu tespit edilen defterler, sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançların kesin olarak tespitine imkân vermeyecek şekilde usûlsüz, karışık veya noksan tutulmuş defterler, herhangi bir ay için sigorta primleri hesabına esas tutulması gereken kazançların ve kazançlarla ilgili ödemelerin (sigorta primine esas kazancın ödemeye bağlı olduğu durumlar dahil) o ayın dahil bulunduğu hesap dönemine ait defterlere işlenmemiş olması halinde, o aya ait defter kayıtları, Vergi Usul Kanunu gereğince bilanço esasına göre defter tutulması gerekirken işletme hesabı esasına göre tutulmuş defterler geçerli sayılmaz ve bu geçersizlik hallerinin her biri için, aylık asgarî ücretin yarısı tutarında,"

demektedir.İşçilik giderleri işlenmemiş olduğu tespit edilen ifadesi sanırım sizi böyle bir cevaba itiyor.Yukardaki hüküm içerisinde böyle bir cezanın yani giderleştirme denilen 88.madde hükmünü siz giderleştirirseniz ceza kesilir diye,yada defterlerin VUK hükümlerine göre geçersizlik hali oluşturur diye algılamıyorum.

Genel hukuk penceresinden baktığımızda burada mevcut 193 sayılı GVK.40/1ve 2'ye 5510 sayılı yasayla hüküm koyulmaya çalışılmıştır.

Bu şekilde konulan bir hüküm gerek VUK 287,gerek GVK 63'e uygun değil ve 5510 sayılı yasanın 1.madde hükmünde belirtilen amacın dışında bir hükümdürki.Burada 5510 sayılı yasa amacını yani maksadını aşmıştır.

Konu VUK,GVK ve KVK konusudur.5510 sayılı yasa bu hükümle abesle iştigal etmiştir.

Hiçbir ceza uygulanamaz.Kesilen ceza mahkemeden döner.

Saygılarımla.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Öncelikle Hoşgeldiniz Ali Bey,
Yazınızı zevkle okudum. Bence de ödenmeyen SSK primlerinin indirilmemesi mantığı tartışılabilse de mevzuatın öyle veya böyle buna göre şekillendirildiğini düşünüyorum.


1)GVK 63'te çelişki olduğunu belirtimişsiniz
ALİ ÖZBEK ' Alıntı:
Gercek ücretin tayininde brüt ücretten hangi indirimlerin yapılacağını gösteren 63 üncü maddenin 2 nci bendinde, emekli aidatı veya sosyal sigorta primlerinin Emekli Sandığının veya Sosyal Sigortalar Kurumunun Türkiye`de olması şartıyla indirilebileceği hükme bağlanmakla, yasa koyucu gayesini burada açıkça belirtmiştir.

Ancak bu kısım 07.10.2001 itibaren şu şekilde değiştirilmiş;

"Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklara ödenen aidat ve primler"

Yani GVK 63 açısından kanunda bir çelişki yok ya da 2001 yılında bu çelişki giderilmiş. Gerçek ücrete ulaşmak için de primlerin ödenmiş olması şart.

2) Ticari kazancın tahakkuk esasına göre belirlenmesinin, Kanun'un bu esasa istisna getiremeyeceği anlamına gelmediğini düşünüyorum.

Ticari kazançta genel esas tahakkuk olsa da kanunla yine buna ilişkin istisnaların getirilmesinde bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Örneğin bir çok teslim KDV'nin konusuna giriyor ama devlet değişik nedenlerle bazı teslimleri KDV'den istisna tutuyor. Ödenmemiş SSK priminin indirilmemesi durumuna da devletin çeşitli saiklerle tahakkuk esasına getirdiği istisna olarak bakılabilir.

3) Kanunda hesaben ödeme kastedildiği zaman hesaben ödeme lafzı özellikle belirtilmiş, ancak hesaben ödeme kastedilmediğinde , sadece ödenen dendiği zaman burada kastedilenin nakden ödeme olduğunu dşünüyorum.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Serhat Bey ,öncelikle teşekkürederim.

Konuya gelince;

1-Sizin de bahsettiğiniz gibi ödenen iafadesi kullanılmış.Yasanın 94.maddesine baktığımızda nakden veya hesaben ifadesi özellikle kullanılmış.

Konun koyucunun burdaki amacı ödeme kavramının iki şekilde olduğunu anlatmak olsa gerek.Özellikle de 94.madde kapsamında yapılan tevkifatların nakden veya hesaben yapılan ödemelere uygulanacağı, bu maddede geçen hesaben ödeme deyiminin vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade edeceği birçok mukteza ve mahkeme kararlarında açıklanmıştır.

GVK 63.madde ve 506 sayılı yasanın geçici 20.maddesinde de ödenmiş yada ödeme şeklinde ifade mevcuttur.5510 sayılı yasanın 88.maddesinde ise ifade değişmiş ve fiilen ödenmeyen şekline dönüşmüş.

GVK da ücretler için tahsil esası sözkonusudur.94/1 de de 61.maddeye gönderme yapılmış.o halde tevkifat yapılabilmesi için ücretten nakden veya hesaben ödeme sözkonusu olmalı.
40/1 de ise ödeme şartı getirilmemiştir.Aslında fiilen ödeme hem nakden ,hemde hesaben ödemeyi içinde barındırıyor.Aksi takdirde nakden ödenmeyen şeklinde düzenleme yapmamak zor olmasaydı gerek.

2-5510 sayılı yasanın 1.maddesi bu yasanın amacını belirlemekte.Peki Çalışanın 8.maddeye göre tescilinin yapılması,80.maddeye göre ücretinin hesaplanması,4857 sayılı yasanın 37.maddesine göre ücret pusulasının düzenlenmesi durumunda mezkur yasayı amacına ulaştırmış olurmu olmazmı.Tabiiki olur.Sonuç olarak gerek 5510 sayılı gerekse 4857 sayılı yasaların amaçlarına ulaşmasını sağlarmı sağlamazmı.Peki ödeme olmuş olmamış bu yasayı amacından çalışan adına alıkoyarmı?Mesela bir sağlık kurumuna gittiğinde arkadaş senin primini işveren ödememiş biz seni muayene etmeyizmi der.yoksa gün sayısına bakar yasanın 60 ve 67.maddelerindeki şartları sağlıyorsunuz buyrunmu der?

Tabiiki hertürlü haktan faydalanabilirsiniz der.Yani ücretin ödenmesi veya ödenmemesi 4/1.a lılar açısından
yasanın amacına aykırılık yaratmaz.

3-4857 sayılı yasanın 32.maddesine baktığımızda ise ücretin para ile ödenen tutar olduğunu belirtmiş yasa koyucu.EEE peki neden 5510'un 88.maddesinde bunu bu şekilde ifade etmemiş sizce?



Saygılarımla.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

ALİ ÖZBEK ' Alıntı:
GVK da ücretler için tahsil esası sözkonusudur.94/1 de de 61.maddeye gönderme yapılmış.o halde tevkifat yapılabilmesi için ücretten nakden veya hesaben ödeme sözkonusu olmalı.
Gelirin doğması ile stopaj sorumluluğunun doğması farklı şeyler. Örneğin yıllara sari inşaatta ödemenin yapılmasıyla gelir henüz doğmasa da stopaj sorumluluğu doğmaktadır. Ücrette de tahsil edilen bir ödeme olmasa da yani ücretli henüz gelir elde etmese de eğer firma hesaben ödemeyi yapmışsa stopaj beyan etmelidir.

Ücret için tahsil esası söz konusu iken stopaj için hesaben ödeme yapılması yeterlidir.

Kanunda ödenen dendiği zaman normal olarak anlaşılan nakden ödemenin kastedildiği, hesaben ödemenin de kastedileceği zaman bunun özellikle belirtildiğini düşünüyorum.

GVK 40'ta baktığımızda genel 1. fıkrada yapılan genel giderler deniyor, tahakkuk esası gözetildiği için özellikle yapılan deniyor. Nitekim tahsilat esasının geçerli olduğu serbest meslek kazancında GVK 68/1 de ödenen genel giderler burada ise yapılması değil ödenmesi şartı getiriliyor bu da tahsilat esasına gayet uygun. (GVK 40/1 ile GVK 68/1 i karşılaştırırsak)

O halde kanun koyucu tahakkuk esasını gözettiği zaman özellikle yapılan giderler veya giderler lafzını kullanıyor. Özellikle ödenen lafzını kullanmıyor. (GVK 40 /2,4,5 gibi) Ancak tahsilat esasının geçerli olduğu noktada ise ödenen lafzını kullanıyor. (GVK 68/1,GVK 40/2,3 gibi)

Başta da dediğim üzere kanun mantıklı veya değil onu bir tarafa koyalım. Elimizde veri olan GVK'ya bakarsak sigorta primlerinin veya tazminatların giderleştiirlmesi için özellikle ödenmesi gerektiği düşünülerek ilgili maddelerde ödenen lafzı kullanılmış.

Ücretin ne zaman elde edildiği de ayrı bir tartışma konusu ama o konuda da ben tahsil esasına göre daha da doğrusu hukuki ve ekonomik tasarruf esasına göre ücretin elde edildiğini düşünüyorum.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Serhat Bey değerli görüşleriniz için teşekkür ederim.94.madde hükmünü yasa koyucunun niyetini açıkça belirtebilir olduğunu anlatmak için kullandım.


Ancak;Gerek Gelir Vergisinde, gerekse Kurumlar Vergisinde, vergilendirme dönemi, hesap dönemidir. Hesap dönemi de normal olarak bir takvim yılını kapsar. Vergilendirmede hesap döneminin esas alınması, kazanç tesbitinin de doğal olarak hesap dönemi itibariyle yapılmasını gerektirir. Aksi uygulama ile, tahakkuk etmiş, fakat tahsil edilmemiş alacaklar bilanço aktifinde dönem kazancını arttırıcı bir unsur olarak kabul edilirken, bilançonun pasifinde yer alan tahakkuk etmiş sigorta primlerinin, yani borçların ödenmemiş olduğundan bahisle gider olarak indirilmemesi, gelirin gerçekliği ve verginin dönemselliği ilkelerine de aykırı düşer. Yasa koyucu, ticari kazancın tesbitinde genel ilke olan tahakkuk esasından ayrılarak, ancak ödenmiş bulunması halinde gider olarak indirileceğini kabul etseydi, bunu açıkça ifade eden bir deyim kullanırdı.

Bunu da Gelir Vergisi Kanunun 40 ıncı maddesinde değil, Vergi Usul Kanununun 192 ve 194 üncü maddelerinde istisnalar olarak hükme bağlardı.
Sigorta primi gibi, tahakkuk ettiği andan itibaren, 5510/88 de öngörülen süre içerisinde borçlunun kendi rızası ile, veya daha sonra yasal yollarla mutlaka ödemek zorunda olduğu, diğer borçlarından farkı olmayan bir borcun, yalnızca yasanın sözüne bağlı kalınarak ödenmemiş olduğundan bahisle, tahakkuk ettiği yılda gider yazılmamasını kabul etmek, Gelir ve Kurumlar Vergisi ve Vergi Usul Kanununun genel ilkelerine ters düşecek ve muhasebe yönünden de zorluklara neden olacaktır.

Kaldı ki 5510 nun amacı bu değil.Yasanın özüne uygun bir hüküm değil.Biliyorsunuz ki 5510 sayılı yasanın ilk hazırlanışında 4/1.a lıların prim borçlarının ödenmesi halinde sağlık yardımlarından faydalanacağı şeklinde bir hüküm vardı.yanlış hatırlamıyorsam.Sanırım bu tahsil edilme şartı o hüküm yeni şekilde yer almayınca,ödemeye teşvik amacıyla sibop olarak konuldu.

Son derece yanlış bir hükümdür.Bu hükme göre ceza kesilmesi uygun değildir.


Saygılarımla.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Tekrar İyi Günler Ali Bey,
ALİ ÖZBEK ' Alıntı:
Yasa koyucu, ticari kazancın tesbitinde genel ilke olan tahakkuk esasından ayrılarak, ancak ödenmiş bulunması halinde gider olarak indirileceğini kabul etseydi, bunu açıkça ifade eden bir deyim kullanırdı.

Vergi kanunlarına hem kanun kanun, hem de müessese müessese baktığımızda şöyle bir şey görürüz.

İlk önce genel kural belirtilir. ancak sonra muafiyet ve istisnalarla bu genel kuraldan sapmalar olabilir.

Örneğin genel kural yapılan giderlerin tevsik edilmesidir. ancak GVK 40/1 de tevsik edilmese de götürü gider olarak döviz cinsinden ihracat hasılatının binde 5 inin gider olarak indirimine cevaz verilmiş. Tevsik genel kural olsa da tevsik edilmeden de belli durumlarda giderleştirme yapılabiliyor. bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün.

Konumuza gelince evet ticari kazanç tahakkuk esasına göre belirlenir. Ama Kanun kendi iradesiyle bu esasa istisna getirmiş ve özellikle yapılan sigorta prim giderlerinin ödenmeden giderleştirilemeyeceğini belirtmiş. Aynı şekilde GVK 40/3 te istenseydi ödenen lafzı kullanılmazdı . O zaman da biz zarar ziyan ve tazminat doğduğu zaman giderleştirirdik ve ödemeyi beklemezdik. Ancak kanun koyucu bunu özellikle ve ödenen kelimesini seçerek oraya koymuş .

Kanunu eleştirebiliriz. Kendi içinde tutarsız hale gelmiş diyebiliriz. Ancak VUK 3'te lafzın açık olmadığı yerde yoruma gidilebileceği belirtilmiş. Burada ise Kanunun lafzı açık diye düşünüyorum.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Serhat Bey;VUK.3.maddesi Vergi hukukunun bana göre temel yapı taşıdır.

Peki bu madde ne der;"vergilemede vergiyi doğuran olay ve bu olayla ilgili muamelelerin gerçek mahiyeti esastır."

Örneğin bir hesap döneminde yapılan gider ödenmemiş dahi olsa o dönemin kar veya zararını belirleyecek gerçek unsurdur.Siz bu dönemdeki gideri sırf alakasız bir kanunda ödeme şartı getirildi diye ödeneceği döneme transfer ederseniz.O dönemle ilgili gerçek mahiyeti hususunu ihlal edersiniz.

VUK.19 maddede yine vergi hukukunun diğer kale direğidir.orada ne der;Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukukun tekamülü ile doğar.Peki burda hukuk derken hangi hukukdan bahsediyor?Tabiiki vergi hukukundan.SGKdan bahsedecek hali yok.Eğer öyle olsaydı diğer kanunlarda hüküm varsa onlarında tekamül etmesi gerekirdi derdi.


Yani kısacası bu tür dayatma Vergi hukuku ana prensiplerine aykırıdır.

Saygılarımla.(Serhat Bey kurum temsilcisi değilsiniz değilmi?tabiiki şaka yapıyorum.Tartışmadan zevk alıyorum.teşekkürler.)
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

ALİ ÖZBEK ' Alıntı:
Siz bu dönemdeki gideri sırf alakasız bir kanunda ödeme şartı getirildi diye ödeneceği döneme transfer ederseniz.O dönemle ilgili gerçek mahiyeti hususunu ihlal edersiniz.

Eğer GVK ödenme şartı getirilmeseydi dediğiniz doğruydu. ancak GVK'da da ödenme şartı getirilmiş. Özellikle ödenmiş olması şartıyla lafzı diğer kanunlarda değil GVK'da geçiyor.

Bir kurumun temsilcisiyim ama :) sizin kastettiğiniz değil. Kanunla uğraşmak benimde hoşuma gidiyor. Daha nice tartışmalara inşallah :)
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Serhat Beyciğim;Farzedelim lafz açık değil.Lafz açık değilse ruha inmek gerek.Yine birşey elde edilemezse içtihatlara,örfe ve dahi bilimsel yayınlara bakılır.O zamanda hakim bu boşluğu doldurur.İçtihatı birleştirme kararı ve bilimsel yayında sunabilirim.konuda.

Bence hem lafz hemde ruh çok açık.Fikrinizede saygı duyarım.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Devlet en büyük eşkiyadır. İşine geldiği zaman böyle gelmediği zaman başka türlü yorumlar.
Burda amaç ssk primlerinin tahsil edilmesini teşvik etmektir ama işte bazan Makyavelist yaklaşımlar ağır basmaktadır.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Burda amaç özel bir hüküm koyarak tahsilata devamlılık getirmektir , mantığını tartışırız tartışmayız o ayrı , ödenemyen sgk primleri mevcut kanunlara ithafla gider yazılması mümkün gözükmemektedir.
Bursa odasında aşağıdaki linkte olay tartışılmaktadır.
http://forum.bursa-smmmo.org.tr/viewtopic.php?f=3&t=1778
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

Bursa odasında açılan konuda benim Bilanço dergisine yazdığım fakat kişisel sebeplerle yayınlanmayan makalemden esinlenerek açılmış bir konudur.

Ama ben veya başkasından alıntı yapılmış olsun tartışılması meslek yararınadır.BSMMM0 na teşekkürler.


Tabiiki konunun sahibinin belirtilmeside erdemlik olurdu kanaatindeyim.

Saygılarımla.
 
Ynt: Ödenmeyen Sigorta primlerini neden giderleştiremiyormuşuz?

ALİ ÖZBEK ' Alıntı:
Bursa odasında açılan konuda benim Bilanço dergisine yazdığım fakat kişisel sebeplerle yayınlanmayan makalemden esinlenerek açılmış bir konudur.

Ama ben veya başkasından alıntı yapılmış olsun tartışılması meslek yararınadır.BSMMM0 na teşekkürler.
Tabiiki konunun sahibinin belirtilmeside erdemlik olurdu kanaatindeyim.

Saygılarımla.

Mesleki olarak yapılan her çalışma mesleğe sağladığı katkı için değerlidir, tabi ki bu çalışmanın kimin tarafından yapıldığının da belirtilmesinin erdemlik olacağı konusunda aynı fikirdeyim. Ancak böyle bir iddiada bulunan arkadaşımızın da bu iddiasını belgelerle ispatlaması da erdemlilik olur kanısındayım.

http://forum.bursa-smmmo.org.tr/viewtopic.php?f=3&t=1778 linkinde tartışılan aynı konu için BSMMMO forum yöneticisi olarak tartışmayı başlatıp konu başlığını açan da ben olduğum için bu konuya cevap verme gereği duydum.

BSMMMO forum kuralları ve de mesleğimizin etik kuralları gereği yayınlanan yazılar alıntı ise altında alıntı olduğu ve kaynağı belirtilir. Ayrıca forum yönetiminden sorumlu olduğum için bu konuda ben çok daha hassas davranmaya dikkat ederim.

O yazının altında da kaynağının Bursa SMMMO nun her ay düzenli olarak çıkarttığı 118.sayılı bilanço dergisinin odamız mevzuat komisyonunca hazırlanan soru cevap bölümünden alıntı olduğunu belirttim.

Ali Bey'e de özel mesaj ile ilettim ancak burada da aynı iddiayı tekrarladığına göre belirttiğim kaynağa inanmadığını anlıyorum. Bu durumda aklıma şöyle bir soru takılıyor, alıntının yapıldığı oda dergisinde bu soru-cevap yaklaşık bir ay önce yayınlandığında (şu günlerde derginin 119.sayısı dağıtıldı) neden yazının kendisine ait olduğunu odaya bildirmediği merak ediyorum. Onu yapmış olsaydı yazı odadan bana aktarılırken bu bilgi de gelirdi ve kaynak olarak kendi ismi yazılırdı.
Bu durumda şöyle bir soru takılıyor kafama; acaba Ali Bey odası tarafından her ay kendisine düzenli olarak gönderilen dergileri okumaya zaman mı bulamıyor.

Kaldı ki oda yönetimi ve dergiyi çıkartan SMMM Doğan Yılmaz başkanlığındaki basın yayın komisyonumuz dergide yayınlanacak makale, haber ve soru cevapların meslektaşlarımızı yanıltmaması için elindeki bütün imkanları kullanarak titiz davranmakta dergide ve özellikle meslektaşa yardımcı olmayı amaçlayan bu bölümde yayınlanan soru cevaplar mevzuat komisyonu tarafından hazırlandıktan sonra dergiye gönderilmekte ve derginin Uludağ Üniversitesi kadrosunda görevli ve aynı zamanda oda üyelerimizin vergi konusunda akademik danışmanlık hizmetini yürüten her biri kendi konusunun uzmanı akademik kariyer sahibi kişilerce okunup kontrolü yapıldıktan sonra yayınlanmasında sakınca görülmezse dergide yayınlanmaktadır.

Böyle bir sistemde çok düşük bir hata yapılma olasılığı kalmasına rağmen hepimiz insanız olmaz diye bir iddiamız da yok, süreç içinde kesinlikle kötü niyetli olmadan bir hata oluşmuşsa dahi bu konunun en doğru çözüm yeri gene de yazı sahibinin yazısını gönderdiğni iddia ettiği kendi meslek odasının ilgili ve yetkili birimleridir diye düşünüyorum.

BSMMMO dergisinin 118.sayısında yayınlanan bu soru-cevabı kağıda basılı dergiye ulaşma şansı olmayan meslektaşlar ve forum üyeleri de web sitemizde bulunan dergi arşivimizden http://www.bursa-smmmo.org.tr/index.php?gid=8 veya http://www.dijimecmua.com/index.php?c=sw&v=38&s=499 yayınlanmakta olan basılı dergimizin aynısı olan elektronik derginin 59. sayfasından ulaşıp inceleyebilirler.

Ali Özbek arkadaşımız Sosyal Güvenlik Reformu niteliğindeki yasanın yürürlüğe girdiği süreçte İş ve Sosyal Güvenlik Komisyonu başkanı olarak odamızda görev yapmış ve o süreçte hem odamıza hem de meslektaşımıza çok yararlı çalışmalara imzasını atmış çok değerli bir meslektaşımızdır.

Bu nedenle yazım ne polemik yaratmak ne de kendisini eleştirmek amaçlı değildir. Meslektaşımız yazılarından da anlaşılacağı üzere hukuki bilgisi de iyi biridir. Bu mesleki ve hukuki bilgi donanımına sahip bir meslektaşımız haksızlığa uğradığını düşünüyorsa bu haksızlığı forumlarda iddia olarak sürdürmek yerine, doğru yerlerde ve doğru işlemleri yaparak hakkını sonuna kadar araması gerektiğine inandığım ve doğru sonuca oluşana kadar vazgeçmemesi gerektiğini düşündüğüm içindir.

Tabi ki bunu yapıp yapmamak kendi tercihidir ancak bunu yapmak istemiyorsa o zaman bilginin paylaşıldıkça arttığına inanan birisi olarak mesleki forum sayfalarında laf arasında böyle bir iddia da bulunarak gereksiz yere mesleki sorunların çözümüne katkı sağlamayı hiç bir menfaat gözetmeksizin ilke edinen bizleri de zan altında bırakmaması gerekir kanısındayım.
Acil çözüm bekleyen sayısız sorunu olan böyle bir meslekte çözüm üretmeye daha fazla zaman ayırmamız gerekirken gereksiz konuları tartışarak birbirimize zaman kaybettiriyoruz.
Ali Bey forum sayfamızda da uzun süre faydalı çalışmalar yaparak katkı sağlamıştır, ancak bu tip gereksiz konuların forumda tartaşılmasına karşı olduğumdan açtığı bazı konu başlıklarını eleştirdiğim için forumda benim kendisini engellediğimi düşüncesine kapıldığı için http://forum.bursa-smmmo.org.tr/viewtopic.php?f=1&t=1800 oda forum sayfamızda yazmamayı tercih etmiştir. Aynı sıkıntıları burada da yaşayıp kendini gereksiz tartışmalar içinde bulmaması için ayın ilden bir meslektaşı olarak ben de başka bir forum sayfasında iddia ettiği bir konuyu ispatlamasını bu nedenle burada talep ediyorum, en azından bu formda eşit durumdayız, burada kendisini engelle şansım yok. :)

Bu vesile ile yaptığı çalışmalar ile mesleğimize ve meslektaşlarımıza sağladığı katkılar için de kendisine teşekkür ederiz.
Her ne kadar o bize darılsa da biz yine de, Ali Bey'in imzasında da dediği gibi, meslektaş olarak kendisini ve mesleğimizi seviyoruz.

Ali Bey'in başka platformlarda olsa da yaptığı mesleki çalışmalarının polemiklere boğulmadan sürmesinin mesleki açıdan bir kazanç olacağını düşünüyorum.

Mesleki açıdan forum sayfalarında tartışılan böyle önemli bir konuda odamıza ve formumuza sevdiğimiz bir meslektaş tarafından yanlış yerde ve gereksiz yapılan bir eleştiri nedeni ile cevap vermek zorunda kaldım.

Kendim de bir meslek odası formunu yönettiğim için çok da gerekli olmayan ve laf olsun diye ortaya atılan bir eleştiri nedeniyle derdimi anlatabilmek için bu kadar uzun bir yazı yazmak zorunda kaldım.

Bu hem forum üyelerinden hem de forum yöneticilerinden verdiğim rahatsızlık ve zaman kaybı nedeni ile özür dilerim.

Forum sayfalarında mesleğe katkı sağlamayacak polemiklere karşı olduğum için Ali Bey'in burada vereceği cevaba tekrar karşılık vererek uzatmak foruma saygısızlık olacaktır.

Bu nedenle eğer gerek görüyorsa son söz hakkı kendisinde olduğunu bilmesi ve mümkünse başka konulara atlamadan sadece bu konudaki görüşlerini yazmasını rica ediyorum.(benim kadar uzatmazsa çok makbule geçer)

Konuyu rayından çıkaran bu bölümün de burada kapanarak tekrar konunun özündeki mesleki tartışmaya dönülmesini diliyorum.

Saygılarımla.

Mesleğini, Meslektaşını, Meslek Örgütünü ve Ali Özbek'i seven. :)
 
Üst