personel maaş programı

15 Yıl 3600 Günü Almak İçin İşçim İstifa Etti

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Murat80
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Bu uyarıyı ilk defa sizden duyuyorum,işini zamanında yapan işveren için,ortada bir sebeb yokken buna işgüzarlık derler,ortada bir sebeb var ise bu defa teşekkür ederler.Elbet ödeme fesih tarihinden itibaren muaccel olur,itirazımız olmaz,olamaz,işyeri/işletmelerde fiili durum ortada,normal şartlarda işlemler ,yürür,yürütülür,sonuçlandırılır,ödemeler genelde birinci gün yapılmaz ,(hatta işciye acil ihtiyacın var mı diye sorulur,ilk ödeme de buna göre) yapılır, akabinde tüm hakları bir ay içinde ödenir ,20 senedir sorun yaşamadım,bugüne kadar ayrılanlar acil ümid içine girmedi,işveren tedirgin olmadı,bu konuda hiç bir şikayet de olmadı,herhangi bir uyarıda almadık.
Bir gün içinde ödemedim,genelde de ödenmez,sorun yaşanmaz,iyi niyet varsa sorun da yaşatılmaz.

Bu duruma bağlı olarak ayrılan işcilerimiz yönünde, 2 noktaya (yani bir gün ve aralıksız çalışma)ya ilişkin TAVSİYEMİ YİNELİYORUM, 2 gün ihtiyatlı olmayı öneriyorum.Siz ve sizin gibi düşünen işverenlerimiz dikkate almayabilir,elbette takdir kendilerine aittir .

Açılması gereken dava olursa açılır,LAKİN (bana göre) düzenlemenin amacına aykırı olarak hareket eden yani aralıksız veya bir gün sonra işe başlayan işci kardeşimizin hatırına değil,çoluk çocuğunun hatırına açılmasını )istemem.

Sayın Aydemir,

Ödeme aşamasında işçiye birkaç gün içinde ödemeyi teklif eder bu şartlarda da ibraname imzalatırsanız, işçi bunu kabul etmiş olur ve mesele kapanır. Taksitlendirmeyi / belirli bir sürede ödemeyi / ve gecikme halinde faizden feragati kabul etmiş olur. Sizde yukarda bahsettiğiniz uygulamada sorun yaşamazsınız.

Bu işlem bana yapsanız ibranameyi imzalamam, yada itirazi kayıt koyar ve "tüm yasal haklarım ve fazlasına dair haklarım baki kalmak ve yasal haklarımdan feragat etmeksizin" ibaresini koyar imzalarım. Sonra gider dava açar geçen sürelerle ilgili faizleri de alırım.

Hukuki durum budur. Hiç bunlarla karşılaşmadınız, her iki taraf da uzun süren iş ilişkisi sonunda iyiniyetli davrandıysa sorun yaşamamışsınızdır. Ancak bu işlemin doğru olduğunu göstermez.

Saygılar,
Kevork
 
Sayın Aydemir,

a-Ödeme aşamasında işçiye birkaç gün içinde ödemeyi teklif eder bu şartlarda da ibraname imzalatırsanız, işçi bunu kabul etmiş olur ve mesele kapanır. Taksitlendirmeyi / belirli bir sürede ödemeyi / ve gecikme halinde faizden feragati kabul etmiş olur. Sizde yukarda bahsettiğiniz uygulamada sorun yaşamazsınız.........................doğru,bu şekilde ifade edilebilir (ama ibraname bir ay sonrasında geçerli)

b-Bu işlem bana yapsanız ibranameyi imzalamam, yada itirazi kayıt koyar ve "tüm yasal haklarım ve fazlasına dair haklarım baki kalmak ve yasal haklarımdan feragat etmeksizin" ibaresini koyar imzalarım. Sonra gider dava açar geçen sürelerle ilgili faizleri de alırım................................bahsekonu duruma bağlı olarak ayrılmış olup, bir gün sonra yada aralıksız başka bir işveren yanında işe başlamışsanız zaten hiç ödemezdim,mecburen dava açmak zorunda kalırdınız,(bu davanın sonucu size göre işveren aleyhine, bana göre işcinin aleyhine olurdu...)

c-Hukuki durum budur. Hiç bunlarla karşılaşmadınız, her iki taraf da uzun süren iş ilişkisi sonunda iyiniyetli davrandıysa sorun yaşamamışsınızdır. Ancak bu işlemin doğru olduğunu göstermez..........................(Karşılaşmaz olurmuyuz- ayrı konu)Doğru,normalde tabiki göstermez.
Saygılar,
Kevork

(Daha net anlaşılması bakımından,ileti üzerinde paylaşmayı düşündüm.)

Artık anlaşılan,sözkonusu bu 2 nokta üzerinde mutabık kalamayacasğız,sanırım konumuz başka bir Karar ile noktalanacak gibi.

Umarım taraflar adına adil karar çıkar

Hepinize hayırlı iftarlar,Allah kabül etsin.Amin
 
(Daha net anlaşılması bakımından,ileti üzerinde paylaşmayı düşündüm.)

Artık anlaşılan,sözkonusu bu 2 nokta üzerinde mutabık kalamayacasğız,sanırım konumuz başka bir Karar ile noktalanacak gibi.

Umarım taraflar adına adil karar çıkar

Hepinize hayırlı iftarlar,Allah kabül etsin.Amin
Sn.Aydemir,
işçi haklı sebeple sözleşmeyi feshettiği gün kıdem tazminatına hak kazanır. Bunu hak kazandığı gün ödemeyip acaba başka bir işyerinde çalışmaya başlar mı, başlarsa kıdem tazminatına hak kazanmayacaktır , ödememe gerek kalmaz diye bir durum yok, bu şekilde olursa, işyeri kendi kanunu kendi yaratmış olur ki , buna da haklı bir sebep bulabilmek mümkün değil.
Ben ödemem, almak için dava açsın değildir olması gereken, aynı gün ödenmelidir bildiğiniz üzere. Kıdem tazminatı 3 gün sonra ödenebilir 5 gün sonra ödenebilir o ayki ücret ödeme gününe kadar bekletilebilir şeklinde bir yasal düzenleme yok. Sözleşmesini bir gün sabah 09:00 da feshetmiş bir işçi , gayet haklı olarak ertesi gün sabah 09:00 da hala kıdem tazminatım ödenmedi diyerek kıdem tazminatı için dava açma hakkını kazanmış olacaktır. Açılan bu davayı da %100 kazanır ( kıdem tazminatı için dava açan hiç bir işçi de kalkıp ertesi gün yada 3 gün sonra işe girmez. , girse de, yasadan kazandığı hakla sağlanan kıdem tazminatı alma hakkı işveren tarafından yok sayılamaz, bunu yapabilecek tek güç mahkeme kararıdır bildiğiniz üzere.
 
Düşüncenize genel manada katılırım,ANCAK itirazım sadece ve sadece,bu duruma bağlı olarak ayrılan işci 1 gün sonra veya aralıksız,başka bir işveren yanında işe başlamış olmasının, önceki işveren tarafından bilinmesi,tespit edilmesi halinde ödenmemesini tavsiye etmekden ibarettir.Zira bu nokta gerçekden yoruma muhtaç.
Bu olay işci tarafından dava konusu edilmesi halinde, davacı ve davalının savunmaları dikkate alınacak ve olayın kilit noktasını, bildiğimiz noktalar oluşturacak,sonuçda tabiki buna yine mahkeme karar verecek.
Bu aşamada karar kimin lehine çıkar noktası, bizim yorumlarımızın ana temasını oluşturmaktadır.

Kaldı ki, "Düzenlemenin amacı,prim ödeme ve sgortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da,diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işcilerin,bunda böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde,kıdem tazminatını alabilmelerini sağlamaktır.Şüphesiz işcinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir.Bu itibarla işcinin ilk ayrıldığı anda iradesinin tespiti önem kazanmaktadır.İşcinin başka bir işveren yanında çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5.bent hükmü uyarınca kıdem tazminatına hak kazanılması sözkonusu olmaz."Yarg.9.HD.2006/2716 E.
Buna göre işcinin ,düzenlemenin amacına aykırı olarak( !..) bir gün sonra veya aralıksız,başka bir işveren yanında çalışmaya başlamasını,"İşcinin başka bir işveren yanında çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde..."cümlesi/hükmüne karine teşkil edeceğinden endişe etmekteyim.

Diğer tarafdan 1 gün noktasıyle ilgili olarak "Dairemiz bir kararında işcinin bir gün sonra başka bir işverene ait işyerinde çalışmasının,feshin anılan 5.bent hükmüne uygun olmadığını gösterdiği sonucuna varmıştır(Yarg.9.HD.2006/2716 E.)Alıntılanan karar ise 2006/1760 E.

Daha önceden değindiğim üzere,aralıksız çalışma konusunda ise tamam aralıksız başlasın,hatta önemli değil,önemli olan ilk irade beyanıydı denilebilir.
Diğer tarafdan hayır önemli,çünkü bu niyet-irade birinci iradeyi-niyeti çürütüyor,işcinin gerçek iradesinin bu ikinci eylemli iradesi olduğu anlaşılıyor denilemez mi?
Zira çalışanımız,İş Sözleşmesinin kurucu unsurundan biri olan "bağımlılık" unsuru,ilk işyerinden kesilmeden/sona ermeden(hadi diyelim son gün)ikinci işveren ile görüşmüş,belirli bir mutabakat,anlaşma sağlamış,yeni bir iş ilişkisine girilmiş,dolayısıyle işcimizin esaslı niyeti belirmiş ve bu niyetine bağlı olarak yarın eylemli iradesini ortaya koymuş demek değil mi?Hatta bu durum,işcinin işyerinden ayrıldığı ilk gün-o gün ki niyetin öncesi bir niyet değil mi?
Buna göre,şahsi kanaatim,düzenlemenin amacına uymayan bu şekil bir durum, hukuken nasıl korunur/korunacak,anlamakda zorlanmıyor değilim.
 
Son düzenleme:
Düşüncenize genel manada katılırım,ANCAK itirazım sadece ve sadece,bu duruma bağlı olarak ayrılan işci 1 gün sonra veya aralıksız,başka bir işveren yanında işe başlamış olmasının, önceki işveren tarafından bilinmesi,tespit edilmesi halinde ödenmemesini tavsiye etmekden ibarettir.Zira bu nokta gerçekden yoruma muhtaç.
Bu konunun yoruma muhatç bir yanı bırakılmadığını düşünüyorum. Açıkça belirtilmiş kıdem tazminatına hak kazanma şartı, şart oluştuysa, kıdem tazminatı ödenmeli, yasa böyle diyor. Dur bekleyelim / bekleyin hemen ödemeyin, belki hak kazanmamıştır yorumu yapmaya kimsenin hakkı yok. Varsa böyle bir durum, yapılabilecek tek şey takip edip, hukuk yoluyla verilmiş olanı geri alabilmek için , o hakkın gerçekte kazanılmadığını , yasaların ardından dolaşıldığını iddia edip ıspat etmekle olabilir.

Bu olay işci tarafından dava konusu edilmesi halinde, davacı ve davalının savunmaları dikkate alınacak ve olayın kilit noktasını, bildiğimiz noktalar oluşturacak,sonuçda tabiki buna yine mahkeme karar verecek.
Bu aşamada karar kimin lehine çıkar noktası, bizim yorumlarımızın ana temasını oluşturmaktadır.
Dava açacak konumda olması gereken, işverendir, işçinin kazanmış olduğu hakkı metazori geciktirerek , dava yoluyla hakkın varsa al demek, yasada açıkça beliritlen şartlara karşı gelmek olacaktır.
Kaldı ki, "Düzenlemenin amacı,prim ödeme ve sgortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da,diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işcilerin,bunda böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde,kıdem tazminatını alabilmelerini sağlamaktır.Şüphesiz işcinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir.Bu itibarla işcinin ilk ayrıldığı anda iradesinin tespiti önem kazanmaktadır.İşcinin başka bir işveren yanında çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5.bent hükmü uyarınca kıdem tazminatına hak kazanılması sözkonusu olmaz."Yarg.9.HD.2006/2716 E.
Haklısınız, ama bu karar işveren açısından emsal teşkil edemez, bu karara dayanarak , yasayla belirlenmiş bir kazanımı engelleyemez.
Engellenmesi için hukuka başvurur ve gerçekliği ıspatlanırsa, çıkan karara göre yaptırımlar uygulanabilir karşı tarafa, yargıtay kararları da olsa, işveren doğrudan bu kararlara dayanarak bir işlem yapma hakkına sahip değildir, aksine yasayla yüklenmiş olan bir görevdir kıdem tazminatı ödeme zorunluluğu.
Buna göre işcinin ,düzenlemenin amacına aykırı olarak( !..) bir gün sonra veya aralıksız,başka bir işveren yanında çalışmaya başlamasını,"İşcinin başka bir işveren yanında çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde..."cümlesi/hükmüne karine teşkil edeceğinden endişe etmekteyim.
Kesinlikle, ama bu karineyi işveren doğrudan teşkil edip uygulamaya sokamaz öyle değil mi? Kendi durumu için bağlayıcılığı olan karara sahip olması gerekir bu işlem için.
Diğer tarafdan 1 gün noktasıyle ilgili olarak "Dairemiz bir kararında işcinin bir gün sonra başka bir işverene ait işyerinde çalışmasının,feshin anılan 5.bent hükmüne uygun olmadığını gösterdiği sonucuna varmıştır(Yarg.9.HD.2006/2716 E.)Alıntılanan karar ise 2006/1760 E.
Uygun olmadığı sonucuna varan yargıdır, işveren değil.

Daha önceden değindiğim üzere,aralıksız çalışma konusunda ise tamam aralıksız başlasın,hatta önemli değil,önemli olan ilk irade beyanıydı denilebilir.
Diğer tarafdan hayır önemli,çünkü bu niyet-irade birinci iradeyi-niyeti çürütüyor,işcinin gerçek iradesinin bu ikinci eylemli iradesi olduğu anlaşılıyor denilemez mi?
Zira çalışanımız,İş Sözleşmesinin kurucu unsurundan biri olan "bağımlılık" unsuru,ilk işyerinden kesilmeden/sona ermeden(hadi diyelim son gün)ikinci işveren ile görüşmüş,belirli bir mutabakat,anlaşma sağlamış,yeni bir iş ilişkisine girilmiş,dolayısıyle işcimizin esaslı niyeti belirmiş ve bu niyetine bağlı olarak yarın eylemli iradesini ortaya koymuş demek değil mi?Hatta bu durum,işcinin işyerinden ayrıldığı ilk gün-o gün ki niyetin öncesi bir niyet değil mi?
Buna göre,şahsi kanaatim,düzenlemenin amacına uymayan bu şekil bir durum, hukuken nasıl korunur/korunacak,anlamakda zorlanmıyor değilim.
Bu konuda sizinle aynı fikirde idim! Genelde yargı kararları da bu yönde olduğundan da bu şekilde olması gerektiğini belirttim.
Oysa hukuk niyetle değil somut gerçeklerle ilgilenir / ilgilenmeli. yarın işe başlamaya niyetli olması, bugün kıdem tazminatına hak kazandıracak şartları sağladığı gerçeğini değiştirmemekte öyle değil mi? Ben henuz kararın tek olması , daha taze olması nedeniyle, gelecekte farklılıklar gösterecektir diye belirtmiştim daha önce bu konuda 1 gün sonra işe başlamanın kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmayacağı yönündeki kanuna, ama olması gerekenin de kesinlikle bu olduğunu düşünmekteyim.
 
Sayın Keremcem,

Yukardaki yorumlarınıza katılıyorum,

bir konuda düzeltme yapmak isterim. Sayın aydemir'in dayanak olarak gösterdiği 2006 tarihli Yargıtay kararının/davanın bizim burada tartıştığımız meseleyle alakası dahi yok. Dava metninin tamamını okursanız siz de aynı şeyi göreceksiniz. Kısaca bu davada;

1. İşçi işinden ayrılacağını söylüyor,
2. İşverenle anlaşıp yaklaşık 1 ay daha çalışmaya devam ediyor,
3. İşten ayrılıyor,
4. Ertesi gün başka bir yerde çalışmaya başlıyor,
5. Daha sonra ben ayrıldım isşten ama bu ayrılışım esnasında 15/3600 hakkım vardı mahkeme bunu tespit et ve benim kıdem tazminatımın ödenmesini sağla diyor.
6. Mahkeme de bu hakkı böyle kullanamazsın sen iş akdini 5. maddeye göre feshetmemişsin. O yüzden hakkın yok diyor.

Umarım anlatabilmişimdir.

Burada verilen kararın bizim konumuza karine teşkil etmesi mümkün değil. Ancak kararın belirli bir kısmını dışarı çekerseniz hem yanlış anlaşılır hem de daha büyük bir yanılgıya sebep olursunuz.

Saygılar,
Kevork
 
Sayın Keremcem,

Yukardaki yorumlarınıza katılıyorum,

bir konuda düzeltme yapmak isterim. Sayın aydemir'in dayanak olarak gösterdiği 2006 tarihli Yargıtay kararının/davanın bizim burada tartıştığımız meseleyle alakası dahi yok. Dava metninin tamamını okursanız siz de aynı şeyi göreceksiniz. Kısaca bu davada;

1. İşçi işinden ayrılacağını söylüyor,
2. İşverenle anlaşıp yaklaşık 1 ay daha çalışmaya devam ediyor,
3. İşten ayrılıyor,
4. Ertesi gün başka bir yerde çalışmaya başlıyor,
5. Daha sonra ben ayrıldım isşten ama bu ayrılışım esnasında 15/3600 hakkım vardı mahkeme bunu tespit et ve benim kıdem tazminatımın ödenmesini sağla diyor.
6. Mahkeme de bu hakkı böyle kullanamazsın sen iş akdini 5. maddeye göre feshetmemişsin. O yüzden hakkın yok diyor.

Umarım anlatabilmişimdir.

Burada verilen kararın bizim konumuza karine teşkil etmesi mümkün değil. Ancak kararın belirli bir kısmını dışarı çekerseniz hem yanlış anlaşılır hem de daha büyük bir yanılgıya sebep olursunuz.

Saygılar,
Kevork
O kararı biliyorum sn.ksimkesyan,
yorumum zaten kararla ilgili değil, Şeref bey in , bu veya benzer yargı kararlarına istinaden , kıdem tazminatının hemen ödenmemesi yolunu tercih edeceğini belirtmesi / bu yönde öneride bulunması üzerinedir tamamen. O hakkın kazanılıp kazanılmadığına kararı veren yasa, yasanın yetmediği yerde o konuyla ilgili açılmış davanın sonucu verilen kararın yaptırım gücü olabilir ancak, işverenin herhangi bir öngörüsü ile kıdem tazminatını vermekten kaçınması - geciktirmesi, kendisine tanınmış bir hak değildir, kıdem tazminatı için yasanın belirlediği şartı sağlayanın kıdem tazminatının hemen ödenmesine hükmeder iş kanunu, işveren kontrol etsin , öyle ödesin demiyor.
Yazı gelir-fesih yapılır-tazminat ödenir normali budur / tazminat ödendikten sonra işveren bir şeylerin yanlış olduğunu iddia ve ıspat ederek ödediği tazminatı açacağı dava ile geri alabilir ( yakın zamana kadarki yargı kararlarına göre)
Ben beklerim, işçi başka yerde çalışmaya başlarsa ödemem ,işçi dava açsın alsın, siz de öyle yapın şeklindeki önerisi idi .
( kadın çalışanın evlilik nedeniyle işten ayrılması istifadır, ihbar sürersine uyma zorunluluğu vardır denmesinden , mantık olarak bir farkı yoktur.)
 
Sn.Keremcem

Aynı şekilde karşılıklı yoruma devam etmemiz bizi sonuca götürmeyecek,aşırı detay genel,asıl ve büyük fotoğrafın, olması gerektiği gibi görülmesini,değerlendirilmesini engelliyeceğinden ,buradan bir sonuç çıkmayacak,aynı veya benzer şekilde, sizin bana kısmen hak verdiğiniz gibi bende size hak vereceğim,sonuç alınamayan döngü bizi yine başa döndürecek,götürecek.

Gündemimizi meşgul eden bu konu bağlamında 2 nokta benim için aynı derecede mevcudiyetini korumaktadır.

"Dur bekleyelim/bekleyin hemen ödemeyin,belki hak kazanmamıştır yorumu yapmaya kimsenin hakkı yok" diyorsunuz.

Bu çerçevede,düzenlemenin amacı ile Anayasal temeli olan çalışma hakkı arasındaki hassas dengenin çok iyi korunması gerektiğini düşünüyor,bu nedenle bu 2 noktayı önemsiyorum,dolayısıyle de,bu iki nokta özellikle aralıksız çalışmanın olduğu durumda,düzenlemenin amacından hareketle ,anlaşılması,tespit edilmesi halinde hemen ödenmemesi ,mahkemenin karar vermesi gerektiğini düşünüyorum.Bu noktada sizin olmayabilir ama benim endişem var,(şu an üzerinde konuşulan 3 kararımız var),tabi önce ödeyip sonra yargı yoluna gitmek de mümkün,takdir işverene ait.


Sn.Ksimkesyan

Kararların, dava konusu olayın kendine özgü koşullarına bağlı olarak ortaya çıkmadığını iddia etmiyorum,tersi görüş benim öteden beri dile getirdiğim noktadır.Ancak karar içinde yer alan her bir hususu, hukuki görüşleri sadece ve sadece o karar içine hapsetmek doğru değil,her bir nokta karine teşkil etmesede, edebilecek noktalar da olmaz değil.Size göre etmez,bana göre eder,bana göre etmeyen bir noktaya siz karine teşkil eder diyebilirsiniz,zira YORUM YAPIYOR dolayısıyle paylaşıyoruz.
 
Sayın Keremcem,

Son parantez içi cümleye kadar mutabıkım.
Kadın işçinin evlilik nedeniyle ayrılması istifadır. İhbar şartları geçerlidir. Bu benim yargım. Yargıtayın birçok kararı da feri olarak bu konuya değinmiş. Ancak beni bu tarzda düşünmeye iten konu şu. İhbar şartlarının geçerli olmaması için iş yasası Madde 24 hükümlerinin olması gerekiyor. "Derhal Fesih". Ben bu seçenekte bu hakkın var olduğunu düşünmüyorum. Evlilik nedeniyle ayrılma dilekçesini verdiğiniz ve hakkı kullanacağınızı beyan ettiğiniz anda kıdem tazminatınızı alırsınız. Ancak bu beyanın işte 24. madde kapsamında olmadığını düşünüyorum.

Aslında bu konuda daha önce de yazdığım gibi yasa maddelerinin yazımı açıkça yetersiz. Yeni yasa kaleme alınırken de bunca yargı hükmü de gözönüne alınmadığı için bu tartışmalara devam eder dururuz.

Saygılar,
Kevork
 
Sn.Ksimkesyan

Kararların, dava konusu olayın kendine özgü koşullarına bağlı olarak ortaya çıkmadığını iddia etmiyorum,tersi görüş benim öteden beri dile getirdiğim noktadır.Ancak karar içinde yer alan her bir hususu, hukuki görüşleri sadece ve sadece o karar içine hapsetmek doğru değil,her bir nokta karine teşkil etmesede, edebilecek noktalar da olmaz değil.Size göre etmez,bana göre eder,bana göre etmeyen bir noktaya siz karine teşkil eder diyebilirsiniz,zira YORUM YAPIYOR dolayısıyle paylaşıyoruz.

Sayın Aydemir,

Bahsettiğiniz mesele kararın içindeki değil, olayın seyrinin/gelişiminin anlatımıyla ilgilidir. Bu nedenle zaten karine olamaz.

Saygılar,
Kevork
 
Sayın Aydemir,

Bahsettiğiniz mesele kararın içindeki değil, olayın seyrinin/gelişiminin anlatımıyla ilgilidir. Bu nedenle zaten karine olamaz.

Saygılar,
Kevork

tersini düşünüyorum
,(zira dediğiniz gibi düşünülürse ileri sürdüğünüz nokta sadece o karar ile sınırlı kalır)
O kararı biliyorum sn.ksimkesyan,
yorumum zaten kararla ilgili değil, Şeref bey in , bu veya benzer yargı kararlarına istinaden , kıdem tazminatının hemen ödenmemesi yolunu tercih edeceğini belirtmesi / bu yönde öneride bulunması üzerinedir tamamen.


Ben sadece kararlar ışığında yorum yapmıyorum,zaman zaman atıfda bulunduğum olmuştur ama 1 gün noktası dışında ,aralıksız çalışma hk.düşüncelerim ayrı.
 
Sayın Arkadaşlar,

Şu kadının evliliği nedeniyle olan meseleye ben bir de başka bir bakış açısı getireyim bakın.

Konu aslında Medenin Kanuna dayalıydı. Vergi yasaları da bu mantıktan hareketle "Aile Beyanı" sistemini uyguluyordu. Medeni Kanun da Ailenin reisi kavramını uyguluyordu bu şartlar altında da Aile reisi izin vermeyince evlenen kadın işten ayrılmak zorunda kalıyordu, İş yasasıda burada kadının kıdem hakkını koruyordu. Ancak Medeni yasa değişti. Aile Reisi kavramı kalktı ( hatta koca eşin izni olmadan kredi alamıyor kefil olamıyor filan....) artık koca eşine senin çalışmana izin vermiyorum diyemiyor. Bu durumda iş yasasındaki ilgili maddenin dayanağı da yok, aslen hükümsüz. Yasada yer almaya devam ettiği için de uygulanıyor. Kadın - Erkek eşitliği var ama iş evlilikten dolayı işten ayrılmada kıdem tazminatı alınmasında kadın daha eşit.

feministler dahil kimse de bu madde anayasaya aykırı diye dava açmıyor.:):)

Ne dersiniz ?

Saygılar,
Kevork
 
O iş kanunu hala geçerli, o maddesi de yürülükte resmi olarak,

ksimkesyan
Sayın Arkadaşlar,


Bu durumda iş yasasındaki ilgili maddenin dayanağı da yok, aslen hükümsüz. Yasada yer almaya devam ettiği için de uygulanıyor.
Saygılar,
Kevork
bu sadece sizin düşünceniz,gerçekte o madde yürürlüktedir.Siz bu şekilde söylerseniz, bir hatalı bilgiyi daha yayınlamış olursunuz sn.ksimkesyan
 
Bu medeni kanun konusunda iki kelam da ben edeyim;

Öncelikle başka bir başlıkda da tartıştık. Burda genel kanun /özel kanun çatışması durumu vardır. Özel kanun geçerlidir elbette.
Her ne kadar medeni kanun kadının çalışması için (aile reisi ) erkeğin iznine ihtiyacı olmadığını söylese de. Ülkemizde fiili durumun böyle olduğunu kim iddia edebilir ki?
 
Sayın Keremcem,

Benim yorumum gayet açık ve net bilgi de yanlış değil çok da doğru bir saptama. Madde yürürlükte değil de dememişim. Maddenin dayanağı yok dedim. Ancak madde İş yasasında yer almaya devam ediyor o yüzden de uygulanıyor. Bunun neresi yanlış bilgi.

Sayın Güroy haklısınız. özel yasa durumu. Tıpkı MTV gibi.

Saygılar,
Kevork
 
"...artık koca eşine senin çalışmana izin vermiyorum diyemiyor. Bu durumda iş yasasındaki ilgili maddenin dayanağı da yok, aslen hükümsüz. Yasada yer almaya devam ettiği için de uygulanıyor.

feministler dahil kimse de bu madde anayasaya aykırı diye dava açmıyor.:):)


Saygılar,
Kevork


:)yaklaşım doğru ve mantıklı.
Her ne kadar mizahi yaklaşım gibi görülse de"...aslen hükümsüz" derken,bu noktada maddenin hükümsüzlüğü değil,madde hükmünü ortada tutan sebeblerin ortadan kalkması,hatta aile reisi kavramı tanımının ötesinde reis olan başın hali içler açısı!..:)yanlış mı?
 
LAKİN,boyun dönmezden önce,o boyuna sinyal gönderen baş , kumanda bende der ama o kumandanın sinyal göndermesine sebeb, yine o boyun:) yanlış mı?
 
Üst