Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

geçen geniş aile dizisinde cevo anlatıyordu :
kayseriliye sormuşlar iki kere iki kaç eder diye o da sormuş hemen alırken mi?satarken mi? ;D ;D ;D
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Trakyalı!ya sormuşlar.
> mtv izler misin? o da:
> em tv izlerim em radyo dinlerim ..demiş..
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

YURT DISINDA YAPILAN BIR ARASTIRMAYA GÖRE RESIMDEKI GIBI TAKILAN EMNIYET KEMERI KAZA RISKINI %45 DAHA AZALTIYOR :)


GetAttachment.aspx
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY

Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.... adam arka tarafa biner.....
şöför - eee hemşerim kimsin nereye gidersin...der....
yolcu - ben Azrailim..canını almaya geldim der......
şöför alaycı bir tavırla
- sen mi Azrailsin der..yaw senin gibi Azrail olur mu hiç der....
yolcu sakin bir tavırla
- sen daha önce Azrail gördünmüde tarif ediyorsun der... ve ekler yolcu - inanmadın bana öylemi der....
şöför - inanmadım tabii der......
yolcu - o zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın der.....
gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır.. ama yolcu ön tarafa oturur...olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.....
şöför yanındakine...
- ee sen klimsin nereye gidersin der....öndeki
- abi ben merkezde biryerde indirirsen çok sevinirim adım felanca der......
şöför - yaw şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyonmu şu herifi hem iyilik ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi der....
öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur....
öndeki - abi arkada kimse yokki.....
şöför hışımla arkaya bakar ve
- körmüsün be adam arkada oturuyorya der.....
öndeki arkaya bir daha bakar ve
- abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun der...
bu sefer arkadaki söze girer....
- gördünmü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir der şöföre.
şöför bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar....
arkadaki şöföre...
- hadi der arabayı kenara çek, 2 rekat namaz kıl canını alacam der.....
şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.....
sonra....
Sonra ne olmuş biliyormusunuz?????
Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:)) :))
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

dolapta güven esastır ;D ;D ;D
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık farketmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek su mesajı geçmiş:

"Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz!" Karşıdan anında cevap gelmiş:

"Sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesajı tekrarlamış:

"Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!"

Karşıdan cevap:

"Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!"

Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamiş:

"Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece batıya çevir!"

"Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece doğuya çevir!"

Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş:

"Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız."

"Buras da bir deniz feneri. Sen rotanı bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın."









Dursun saatlerin geri alınacağını duyunca evdeki tüm saatleri toplayıp saatçi Temel'e gitmiş ve

"Ula Temel, bütün saatler geri alınacakmış, biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunları geri alacaksın." demiş.

Temel gayet kendinden emin bir tavırla;

"Öyle yağma yok. Ben de duydum ancak, sadece 1 saat geri alınacakmış. Bir tanesini alırım gerisini almam." demiş.
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Saat olayı güzeldi :))

Gülmeceler..

kelime: mini etek
erkek: hani sen hep giyersin de, ben sana giyme derim ya..
kız : don!
topluluk: ohaaaaa!





kelime: Sümüklü böcek
erkek: hani bi hayvan var spiral şeklinde bi kabuğu var.
kız: salyangoz
erkek: hah ona çok benziyor,ama sen nezle olunca ne akar burnundan
kız: sümük
erkek: evet evet bu salyangoz benzeri hayvanda bundan var
kız: nası yani hayvanın sümüğü mü var?
erkek: evet. Karafatma nedir?
kız: hamamböceği
erkek: hah 2. kelimeyi kes
kız: böc
erkek: yok yok kelimenin tamamı
kız: hamamböc
erkek: Allah belanı versin senin be

kelime: gazete
erkek: bir tür haberleşme aracı
kız: telefon
erkek: devam et
kız: Internet, televizyon, radyo
erkek: ya kağıttan olur,
kız: dergi
erkek: büyük boyda açarsın okursun kocaman...
kız: kitap
erkek:allah belanı versin be yuhhh..

kelime: yasemin'in penceresi
kız: "hani böyle ünlü birisi var herkesi konuk ediyor sonrada iste güzel anılar yaşıyorlar.
erkek: Çağla Şikel
kız: ne çağlası oğlum
erkek: hani herkesi evine alıyor ya, sonra da..
kız: uff boş ver, devam edelim, hüzünlü şeyler yaşıyorlar
erkek: ..??!!
kız: hani kadının adi bir çiçek adı, sonra ikinci kelime de evdeki bir nesnenin adi?
erkek: menekşe'nin donu
(topluluk iptal, anlatıcı ağlar)

kelime: ıska
erkek: kar topu savaşında sana atarım, eğilirsin, denk gelmez, bana ne dersin?
kız: hayvan?
erkek: hööö!....

kelime: mantı
kız: hani biz toplanıp yaparız, partisini veririz..
erkek: seks!!
kız: ne zaman yaptık ya, ben niye kaçırdım????

kelime : 1 nisan
erkek:31 mart'tan sonra ne gelir ?
kız: 32 mart
erkek: harbiden bravo yani... senin gibi lama'dan başka cevap beklenemezdi zaten..

kelime: duvak
kız: kadınla erkek birleşmeden önce, erkeğin kaldırdığı şey
erkek: oha!..

kelime: demeç
kız: ben şimdi masada oturdum veriyorum
erkek: nasıl yaaa ??
kız: ya işte masada oturdum fotoğraf çekip yazı yazan tiplere veriyorum .
erkek: neee???
kız: ya alla alla masada oturdum böyle herkese veriyorum!
erkek: ....
kız: pas be pas,vazgeçtim,demeçti..

Kelime: repertuar
Anlatan, şarkı söylemeye meraklı bir hatundur ve kelimeyi görür
görmez bu özelliğini iyi bilen erkek arkadaşına dönüp sorar:
kız: Benim neyim geniş?
erkek: Kalçan!


Kelime: kokteyl
Kız: bazıları evlenmeden önce verir
Erkek: ???!!!???

Kelime:papatya
Kız:Hani geçen yaz piknikte sen bana takmıştın ya
Erkek: Höyyykkk!'
Grup: ?!?!?!?!?!?!?!?
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Acayip güldüm, süpermiş.
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

ÇIĞLIK

Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler. Bavullarını gösteriyorlar.

Bir bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. İçinden

kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler.

Yolcular fena halde şaşırmışlar.Nasıl şaşırmasınlar.

Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant.

Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması. Tasmanın ucunda bir köpek.

Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa.

Günlerden 1 Nisan değil ama'Şaka herhalde' demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa.

Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda.

Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamışlar. Uçak daha

hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış.Uçak iyice hızlanmış.

Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar.

Uçak son hıza ulaşmış. Bu arada pistin sonuna da ulaşmış. 100 metre

sonra betonun bitip cimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde

çığlığı basmışlar.

Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş. Uçak tam pist

biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış.

Kaptan pilot arkasına yaslanmış derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:

'Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte

geberip gideceğiz!'




* Dünyada nice kör yöneticiler var...

* * Çığlık atmaktan vazgeçmeyin !!!
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

AVRUPA BİRLİĞİ YIL 2050

Yıl 2050. AB Komisyon Başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye
heyecanla girer:
- Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB'ye alacak
mıyız?
AB Başkanı:
- Yok canım, henüz olmaz. Git, duyur, tüm Türkiye İngilizce konuşacak,
Türkçeyi yasaklıyorum.
- Efendim onu 5 sene önce yaptılar. Hatırlamıyor musunuz?
- O zaman söyle Kıbrıs'ı versinler..
- Efendim onu da 40 sene önce verdiler zaten...
- O zaman söyle Güneydoğu'ya özerklik versinler.
- Aman efendim, Türkiye'de Güneydoğu mu kaldı, 2020'de bağımsız devlet
oldu ya orası zaten.
- O zaman söyle (sözde) Ermeni soykırımını tanısınlar.
- Efendim, sadece Ermeni soykırımı değil, Pontus, Yunan, Bulgar, Rus,
Ukrayna, Moldova soykırımını bile tanıdılar, hatta Çanakkale
savaşından dolayı İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda soykırımını bile
tanıdılar ya.. Nasıl unuttunuz.
- Hmm o zaman söyle kokoreç yasaklansın
- Aman efendim, onu yemeği 2008'de bıraktılar
- İsa aşkına, ya ne bileyim? Kınayı yasaklayın, yakamasınlar.
- Ooooo Beyefendi. Hatırlayacaksınız..Cumhuriyeti el birliğiyle
yıkınca toplu kına yaktılar. Kına bu sarfiyata dayanamayıp bitince de
kına yakmayı bıraktılar yıllar önce.
AB Başkanı düşünüp taşınır ve;
-EEEE... ALMAMAK İÇİN BİR SEBEBİMİZ KALMADIYSA - DAĞITIN O ZAMAN
AVRUPA BİRLİĞİNİ....
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Mevlana demiş ki:
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. ..
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar... olduğunu
öğrendim.


Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.. .
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
?lezzet? kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...

(( MEVLANA ))
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

süperrr.mevlanayı da çok severimm.çok teşekkürler paylaştığınız için
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Başarmak için inanın...

Bir zamanlar, büyük bir dağda yuva yapan kartallardan birinin, kuluçkadaki dört yumurtasından bir tanesi, deprem sırasında dağdan aşağı düşmüş ve vadideki bir çiftliğe kadar yuvarlanmış. Burası bir tavuk çiftliğiymiş. Çiftlikteki tavuklar, farklı ve normalden büyük olan bu yumurtayı sahiplenmeye karar vermişler. Yaşlı bir tavuk, bu yumurtayı ve içinden çıkacak yavruyu koruması altına almış.

Sonunda küçük kartal yumurtadan çıkmış. Çevresindeki tavukları görmüş ve kendisini de onlardan biri zannetmiş. Bütün tavuklar da ona bir tavuk gibi davranmışlar.

Küçük kartal, ailesini çok seviyormuş. Bazen, "Ben kimim?" sorusunu dile getirmeye kalkıştığında, "Sen bir tavuksun. Bunu böyle bil," cevabını alıyormuş.

Bir gün çiftlikte oyun oynarken başını kaldırıp yukarı baktığında bir grup kartalın özgürce uçtuklarını görmüş. "Ne kadar güzel uçuyorlar. Ben de onlar gibi uçmayı çok isterdim," demiş. Tavuklar, onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler. "Sen bir tavuksun ve tavuklar uçamaz," demişler.

Küçük kartal, artık daha sık gökyüzüne bakar olmuş çünkü o da gökyüzünde süzülen kartallar gibi uçmak, özgür olmak istiyormuş. Ama ne zaman bu düşüncesinden arkadaşlarına ve ailesine bahsetse, hep "Sen bir tavuksun. Bırak bu hayalleri," cevabını alıyormuş.

Zamanla, küçük kartal da bu düşünceyi kabul etmiş. Hayal kurmaktan vazgeçmiş, hayatını bir tavuk olarak yaşamaya karar vermiş. Ve hayatının sonu geldiğinde de bir tavuk olarak ölmüş. Ne olduğunu düşünürsen, o olursun. Eğer, hayatınızın herhangi bir döneminde, kartal olmanın hayalini kurarsanız, tavukların söylediklerini dinlemeyin ve hayallerinizi takip edin
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Mutlu adamın gömleği


Bir hükümdar amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Ülkenin bütün hekimleri saraya geldi, komşu ülkelerin hekimleri de çağırıldı. Ama hastalığa hiçbir çare bulunamadı. Hükümdar, herkesin gözü önünde her gün biraz daha erimeye devam ediyordu. Umutsuzluk içinde çırpınırken son çare olarak bütün falcıların, büyücülerin bulunup saraya getirilmesini istedi.

Adamları koşuşturdu. Ülkede ne kadar adı falcıya büyücüye çıkmış insan varsa toplayıp getirdiler.

Falcılar, büyücüler hükümdara tek tek baktılar, bildikleri bütün numaraları yaptılar, ama hiçbiri herhangi bir iyileşme sağlayamadı.

Hükümdar artık iyiden iyiye umutsuzluğa düşmüşken günün birinde sarayının kapısına bir yaşlı kadın geldi. Bu kadın hükümdarın derdini nasıl çözeceğini bildiğini söylüyordu!

Yaşlı kadını hükümdarın yanına götürdüler.

Hükümdar yatağında doğrulamadan, ?Söyle kadın? diye güç bela konuştu: ?Neymiş senin çaren!?

Kadın bildiği çareyi anlattı: ?Adamlarınız ülkeyi dolaşacak, ülkenin en mutlu adamını bulacak, onun gömleğini alacak ve size getirecek. Siz de bu gömleği giyince iyileşeceksiniz...?

Hükümdar emir verdi, adamları hemen ülkeye dağıldı. Önce en zenginlerin kapısını çalmaya başladılar. Ama hangi zenginle gidip konuştularsa onun hiç de tahmin ettikleri gibi mutlu olmadığı gördüler. Aralarından bir iki kişi, en değerli gömleklerini verdi. Hükümdar gömlekleri giydi fakat bunların da herhangi bir faydası olmadı. Böylece o gömleklerin sahiplerinin söyledikleri gibi mutlu olmadıkları ortaya çıktı.

Hükümdar köpürüyor, adamları bütün ülkeyi adım adım dolaşıyor, artık zengin fakir dinlemeden mutlu insan arıyor ama bir kişi bile bulamıyorlardı.

Durmaksızın dolaşırken susuz kalan hükümdarın adamlarından birkaçı dökülen bir kulübenin yanından geçmekteydi. Su istemek için yaklaştıklarında içeriden gelen sesi duydular.

Bir adam kendi kendine konuşuyordu:

?Ne kadar mutluyum, benden iyisi yok, karnımı doyurdum, yarın çalışabilecek gücüm de var... Benden iyisi yok...?

Hükümdarın adamları suyu falan unutup hemen içeri daldılar. Bu son derece yoksul kulübede bir adam yere oturmuş, kağıt üzerine serdiği peynir ekmeğin son kırıntılarını ağzına atarken bir yandan da türkü söylüyordu.

Hükümdarın adamları ?Nihayet bulduk? diye adama doğru hamle ettiler ve yanan tek bir mumun zayıf ışığında adamın gömleğinin olmadığını gördüler
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

fıkra
Huriye, Nuriye ve Düriye75-80 yaslarinda, çok eski üç arkadastir.
1 Birgün Huriye Nuriye'ye telefon eder ve Düriye'ye gitmeye karar verirler ve giderler.
Biraz muhabbetten sonra Düriye kahve yapar ve içerler. Biraz sonra Düriye yine :
'Ay kusura bakmayin unuttum, birer kahve yapayim da içelim' der.
Huriye ve Nuriye birsey demezler ve içerler. Aradan biraz zaman geçer. Düriye yine :

'Size bir kahve bile yapmadim hemen yapayimda içelim' der ve yapar getirir.
Bizimkilerde yine itiraz yok. Aksama dogru Huriye ve Nuriye kalkarlar, yola düserler.
Yolda bastonlari ile yavas yavas yürürken aralarinda su konusma geçer;
Huriye :
'Kiz Nuriye, gördün mü Düriye'yi..!!! Ne kadar pinti olmus. Bize bir kahve
bile ikram etmedi'
Nuriye :
'Kiizzz Düriye'yi ne zaman gördün??

yazıkkkk ya
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

polis telsizlerine takılan komik anonslar

Heyecanlı bir ses: 'Merkez tarandık'
Merkez: 'Hayır efendim aranmadnız'

4512: 'Merkez Alet kontrol'
Merkez: 'Elinizdeki alet değil cihaz'
4512: 'Aletin cihaz olduğu anlaşıldı merkez'

Şoför: 'Müdürüm, araç intikal etsin mi?
Müdür: 'Etsin, ama içinde şoförü de olsun'

Merkez: 'Camide son durum nedir?'
4536: 'Cenazeler mezarlığa seyir halinde'

' Kayıp tosunun eşkali

4536: 'Merkez, orta kilolu, kara renkli, boynuzlu tosun kaybolmuş'
Merkez: 'Anlaşıldı. İstasyonlar not alın. Kaybolan tosun eşkali veriyorum.'

'Ana'nın yerine seyir halindeyiz'

Merkez: 'Ananın Yeri'nde (lokanta) kavga ihbarı var. Ekip intikal etsin.'
7443: 'Anlaşıldı Merkez. Ananın Yeri'ne ekibimizle seyir halindeyiz.'

Merkez: 'Anlaşıldı. Mevkiiniz?'
7553: 'Kaybolduk merkez.'

Merkez: 'Mevkiiniz?'

4566: 'Cumhuriyet Caddesi'
Merkez: 'Tamam mevkiiniz?'
4566: Arabadayız merkez:'

5452: 'Bahse konu aracı aldık inceliyoruz tamam.'

Merkez: 'Araç alkollü mü?'
5452: 'Olumsuz efendim, araç dizelmiş'

Hırsız şuraya kaçıyor

4512: 'Merkez hırsız kaçıyor'
Merkez: 'Anlaşıldı nereden nereye kaçıyor?'
4512: 'Şuradan şuraya kaçıyor'
Merkez: 'Biri 4512'den telsiz alsın, adam gibi tarif etsin.'

3345: 'Yonca Evcimik konserindeki son durum nedir?
6220: 'Henüz Abone'yi söylemedi amirim.'

5433: 'Caddede şüpheli bir paket var Merkez'
Merkez: 'Anlaşıldı, çevre güvenliğini alın, pakete dokunmayın. Uzman ekip seyir halinde:'
5433: (3 dakika sonra) 'Uzman ekibe gerek yok. Paket boş:'
Merkez: 'Çevre güvenliğini alın demiştik'
5433: 'Üzerinden kamyon geçti

" At arabası vefat etmiş "

3370: 'Bir minübüs at arabasına çarpmış, at arabası vefat etmiş.'
Merkez: 'Başın sağ olsun evladım'
 
Üst